Daha cesurum artık..Keske Dememek İçin Çabalamıyorum. İçimde Büyütmüyorum Hiçbirşeyi Ve Kimseye Hiç Hayatımdan Çıkmayacakmış Gibi Davranmıyorum....Gitmek İsteyene Bir Yolda Ben Çiziyorum... Çok Umursamıyorum Ve Çok Anlam Yüklemiyorum Hiç Birşeye....Hiç Kimseye... .........Giderken 'Benle' Başlayan Cümleleri Dinlemiyorum Bile.. _________Sadece Tek Bir Cümle Söylüyorum.. 'NEYSE.'........
“Bir yerde bitecek herhalde bu saçmalık” diyorsun. Televizyon seninle dalga geçiyor, gazete tutmuş karnını gülüyor sana, radyo desen hep göbek havaları… Her şey sana aslında hiçbir şey olmadığını söylüyor. “Dert icat ediyorsun yok yere” diyorlar hep birlikte, “Deliriyorsun belki de”.
Sonunda yoruluyorsun, tek başınasın ya, ondan biraz da. Diyorsun ki “Canı ceheneme! Bakmayıvereyim, görmeyivereyim. Şu ahir ömründe, şu canına yandığım memlekette gördüm göreceğimi yeterince.” Kapatıyorsun televizyonu, gazeteyi kıvırıp koyuyorsun görünmeyecek bir yere, radyonun da sesini kısıverince, eh pencereyi de kapat oldu olacak, yum gözlerini de… Tatlı, ılık, karanlık bir sessizlik. Dursan duracaksın öyle. Hiç konuşmasan, hiç bilmesen… Ama işte durulmuyor. Duramazsın. Çünkü yaşamak gerekiyor ölmedikçe. ”
Yine yarama ilaç oldun,yine yanımdaydın ağladığımda canım abim ve tüm kalbimle söylüyorum keşke benim gerçekten abim olsaydın.Varlığınla iyiyim,korkmuyorum hayattan.Sende mutlu ol'emi'(bu kelimeyi senden diye seviyorum) herkesi hiçkimseyi boşver,sabahların mavi olsun.Değerini bilenleri yanına al canım abim ve kızma bana''emi''
Tuttular yaşatmadılar bize bizi Hikayemize darağacından başlatıldık Hergün bizi kavuşturan Gemiler geçemez oldu kıyılarımızdan Adam gibi anlatılamadık Kemiklerimiz titredi aşk yerine korkudan
Bir cellat oynadı ipimizle Deli idi galiba Ya da anlatılamayan sessiz geceydi Herneyse sen yeşim kokulu kadın Olamadın hiç bu durumda Ben doyamadım sana
Bir cellat oynadı bizimle Dizlerimizin bağını çözdü Boynumuza doladı Tam kaçıp kurtulacak olduk Daha da sıktı Cellatoyunu ya bu Ebelendik
Bırak yalnızlığın ağlasın abim...Kalma geride,hayatı yakala,seni gerçekten sevenlerle mutlu ol.Hep dersin zaman geçiyor zamanında insanlarında nazını çekme abim.Denizini hep mavi tut.Kardeşin seni çok seviyor.
Kelebeklerin peşine düşecek kadar çocuğum hâlâ. Ve hâlâ her düş(üş) ünde ağlamayacak kadar büyümedim ben. Bu yüzden bir parça mavi parsellemek istediğimde, Zamanın çıplak ayakları altında ezilen, Devrik ve imlâsız bir cümle gibi kalıyorum....
Kaçak bir aşkın zulasından çıkarılıp yazılanlardı bunlar, ’’ dizlerindeydi başım, gözlerindeydi bakışım, ve şu an tek hatırladığım..,kendi dilinde masal anlatışın ’’ ’’salaş ama sevimli bir mekan,çabuk gelip geçen bir zaman, aklımda kalan…….. an’ı yiyip bitiren duvardaki yelkovan’’Birgül
Susmalıyım belkide....Kefenleyip tüm kelimeleri,cümleleri, öylece mısraları gömmeliyim. Ne sahibim bu yerde! nede kiracı! Sadece bir ömürlük misafirim ben.Yüregimiz kıymet bilene emanet..
Bana Maviyi verdin,hani senin Mavin nerde abi...Hani mavilere kadeh kaldıracaktık,hani sonuna kadardı kafa tutmamız.Al diyordun istediğini hayat vermezse ve ben sana kaç kere dedim,boktan hayatta nefes almak neden diye..Bu yaz ölme abi,yapacaklarımız var seninle...Hem banada sözün var bunu unutma'emi'.
İki satır bir kâğıt, Saklanacak bir zarf, Kâğıda satırları döksen, Bir bir anlatsan, Kendini, nasıl olduğunu, Hislerini yazsan üzerine, Acılarının büyüklüğünü, Çekmenin zorluğunu, Mutluluklarını anlatsan, İçine sığmayan mutluluklarını, Seni nasıl sarıp sarmaladığını, Sevinçlerini yazsan sevinçle,, Kalbinin nasıl kıpır kıpır olduğunu, Yerinden çıkacak gibi attığını, Heyecanının ne kadar büyük olduğunu, Döksen o kâğıda, Sonra zarflayıp özenle, Benim adresime postalasan, O mektubu okumak inanki, Dünyanın en zevkli işi olur.
Abilerin HAS'ı iyi ki varsın. Bu sitede bulunma amaçlarının ne olduğunun bile farkında olmayan bir çok kişilik yoksununun görünce değerin bir daha anlaşılıyor.Yaşının adamı olduğun için, abilik edip dualar ettiğin için teşekkür ederim :))
Belki en büyük savaşları kendi içimizde yaşıyoruz, arzularımız korkularımızla çarpışıyor, özlemlerimiz kuşkularımızla vuruşuyor, hayallerimiz acı tecrübelerimizin bize kurduğu pusulara düşüyor, mutluluğa doğru coşkulu bir koşu tutturma isteği en olmadık anda kaçıp gidecek huzurun ihanetinden endişeleniyor.
Özgürlüğe kendimizi bir boşluğa bırakır gibi bırakma dürtüsü, bizim özgürlüğümüzün bir başkasının esaretine yol açacağının tedirginliğiyle kuşatılmışken biz özgür olabilir miyiz sorusu büyüyor içimizde. Geçmişe olan borcumuz geleceği yaratma gücümüzü zayıflatıyor. Alışkanlıklarımız heyecanlarımızla boğuşuyor.
Kendi kendimizle savaşıp, cevaplarını bilmediğimiz sorularla allak bullak oluyoruz.
Bizim isteklerimiz başkasına acı verecekse, isteklerimizden vaz mı geçmeliyiz, vazgeçmenin bize çektireceği acı, sevdiğimiz birinin çekeceği acıdan daha mı az yaralar bizi?
Sevdiklerimize olan borcumuz ne, peki kendimize olan borcumuz?
Bu hayatı nasıl yaşamalıyız?
Huzuru mu aramalıyız heyecanı mı?
Yaptıklarımızdan pişman mı oluyoruz yoksa yapmadıklarımızdan mı, gelecekte hangisi takılır aklımıza? Bizim mutluluğumuzun yolu bir başkasının mutsuzluğundan geçiyorsa, değiştirmeli miyiz yolumuzu? İnsan en büyük savaşı kendi içinde veriyor.
Birbiriyle çelişen duygularımızla hırpalanıyoruz, kimsenin görmediği bir savaş alanı gibi içimiz, kendi ölülerimizle doluyor, duygularımızdan hangisi galip gelirse gelsin, patlayan duygularımızla birilerinin vurulacağını biliyoruz artık.
İsteklerimizi, coşkularımızı, özlemlerimizi evcilleştirmeli miyiz, kendi kendimizin avcısı olup kafeslere mı kapatmalıyız ruhumuzu?
Bilinmeyenin bizde yarattığı o çıldırtıcı merakın peşinden mi koşmalıyız yoksa bilinmeyenden saklı olana duyduğumuz korkuyla geri mi durmalıyız.
Ne yapmalıyız, bu hayatı nasıl yaşamalıyız?
Kendimizden başka bir dostumuzun, kendimizden başka bir ordumuzun olmadığı bir savaşta bölünen ruhumuzun hangi tarafının zaferi için uğraşmalıyız.
Hangi tarafı tutarsak tutalım neticede yine de bir tarafımıza ihanet etmiş olmayacak mıyız, ihanetsiz yaratılamayacak bir geleceğin yükünü taşıyabilecek kadar güçlü müyüz?
Kaçsak, gidecek yerimiz yok, kendi kendimize tutsağız, savaşsak vuracağımız başkalarıyla birlikte yine kendimiz olacağız.
Ayaklanmış duygularımızın birbiriyle vuruştuğu bir savaş yaşıyoruz. Geçmişten geleceğe ancak savaşla geçebiliyor ruhumuz, geçmişi olanın geleceği savaşsız yaratılmıyor. Hem mutlu hem huzurlu, hem coşkulu hem korkusuz, hem arzulu hem kuşkusuz olamaz mıyız,geleceği başkalarının hayatlarına dokunmadan, onlarda acınacak yaralarla yaralanmadan yaratamaz mıyız?
Nedir bu savaşın ardındaki sır, hangi büyü bizi bizimle vuruşturuyor, hangi korkunç kader geçmişimizi geleceğimizle çarpıştırıyor?
Huzur bütün duygularımızı barış içinde tutmaksa eğer, hiç mi huzurlu olamayacağız, bir huzursuzluğa mı mahkumuz? En korkunç savaşı kendi içimizde yaşarken, ne yapmalıyız?
Kim akıl verebilir bize? Kim bize yol gösterebilir?
Savaşa savaşa, her savaşta bir parçamızı öldürerek mi yürüyeceğiz hayatın içinde? Her mutluluk bir acıdan mı süzülecek?
Pusularla, ihanetlerle, saldırılarla, geri çekilmelerle, kaçışlarla, esaretlerle dolu bir savaşı yalnız başımıza yaşıyoruz, kim galip gelirse gelsin bir tarafımız hep yeniliyor.
Yenilmeden galip gelemiyoruz.
Her zafer bir yenilginin izini bırakıyor derinimizde.
Yormak istemıyorum artık kimseyi yorgunum zira! Kelimeleri yanyana getiresim yok kendimi anlatabilmek için. Yeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için hiç soylenmemiş sözler duymaya ve yeniden cümleler kurmaya ihtiyacım var. ...
29.11.2012 - 13:27
Bende merak ettim..hemde çokk gel artık! ! !
29.11.2012 - 09:35
Abi bitmeyecekmi bu yolculuk,ulaşılmazdasın ve ben seni çok merak ediyorum.Sen kardeşini üzmezsinki.
22.11.2012 - 01:20
Ben düşmanı öldürmek istemiştim
Silahimdan çıkan kurşun sekti
Düşmanı değil, düşmanlığı vurdum
Ve ben ilkkez yanlış'ta huzur buldum.
01.11.2012 - 16:46
” Lisânı ağızda olanı değil, lisânı gönülde olanlara yâr et bizi…
Tebessümü simâsında olanı değil, tebessümü gönülde olanlara kat bizi…
Aşkı tende sananı değil, aşkı ruhunda can bilenlere arat bizi! ..”
Hz. Mevlana
25.10.2012 - 20:02
Daha cesurum artık..Keske Dememek İçin Çabalamıyorum. İçimde Büyütmüyorum Hiçbirşeyi
Ve Kimseye Hiç Hayatımdan Çıkmayacakmış Gibi Davranmıyorum....Gitmek İsteyene Bir Yolda Ben Çiziyorum...
Çok Umursamıyorum Ve Çok Anlam Yüklemiyorum Hiç Birşeye....Hiç Kimseye...
.........Giderken 'Benle' Başlayan Cümleleri Dinlemiyorum Bile..
_________Sadece Tek Bir Cümle Söylüyorum.. 'NEYSE.'........
18.10.2012 - 01:04
dogru herkes yarinlara tasinmaz....bunu cok güzel becerenler var....
13.10.2012 - 21:05
Üzülme değmez sözünü duymaktan sıkıldım. Değmeyenlere zaten üzülmem. Üzüldüğüm şey; Değmeyenlere… yüreğimin değmiş olması.
07.10.2012 - 19:44
“Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun…
“Bir yerde bitecek herhalde bu saçmalık” diyorsun. Televizyon seninle dalga geçiyor, gazete tutmuş karnını gülüyor sana, radyo desen hep göbek havaları… Her şey sana aslında hiçbir şey olmadığını söylüyor. “Dert icat ediyorsun yok yere” diyorlar hep birlikte, “Deliriyorsun belki de”.
Sonunda yoruluyorsun, tek başınasın ya, ondan biraz da. Diyorsun ki “Canı ceheneme! Bakmayıvereyim, görmeyivereyim. Şu ahir ömründe, şu canına yandığım memlekette gördüm göreceğimi yeterince.” Kapatıyorsun televizyonu, gazeteyi kıvırıp koyuyorsun görünmeyecek bir yere, radyonun da sesini kısıverince, eh pencereyi de kapat oldu olacak, yum gözlerini de… Tatlı, ılık, karanlık bir sessizlik. Dursan duracaksın öyle. Hiç konuşmasan, hiç bilmesen… Ama işte durulmuyor. Duramazsın. Çünkü yaşamak gerekiyor ölmedikçe. ”
Ece Temelkuran
04.10.2012 - 11:09
Yine yarama ilaç oldun,yine yanımdaydın ağladığımda canım abim ve tüm kalbimle söylüyorum keşke benim gerçekten abim olsaydın.Varlığınla iyiyim,korkmuyorum hayattan.Sende mutlu ol'emi'(bu kelimeyi senden diye seviyorum) herkesi hiçkimseyi boşver,sabahların mavi olsun.Değerini bilenleri yanına al canım abim ve kızma bana''emi''
16.09.2012 - 01:51
Bak çocuk..İnsan yalnız kaldığında en çok neyi özlüyorsa
En çok o’na uzaktır.
Yakınında olanları da özlersin belki ama
Onlara bi’ şekilde yine ulaşabilirsin
Çünkü adı üstünde ’’yakınında’’.
Ama uzaklar da olanı özlemek başka
Ulaşılmayanı yakınında aramak, o’na kavuşmak için can atmaktır.
Sen o’na kavuşmak istersin, o’nun belki ruhu bile duymaz
Ama sen yine de uslu durmaz özlersin.
Sen ulaşılmayanı özlüyorsun da, o seni özlemiyor mu?
Belki o da senden uzakta seni özlüyordur?
Ama doğru ya; seni özlese senden uzakta olur muydu?
Uzakta durur muydu?
Belki de öyle olması gerekiyordur o ayrı
Ama olması gereken bu değil bence
Olması gereken
Senden uzakta durması değil, sana yakın olması.
Bazen sen o’na gitmek istersin, o sana gelmek istemez
Bazen o sana gelir, sen o’na gidemezsin.
Yani işin içinde biraz kaderin cilvesi var elbet de
Ve o zaman yapacak tek şey boyun eğmek kaderine.
Biliyorum ufaklık;
Uzakta özlediğine kavuşamamak zor olsa da
Özlemek de güzeldir aslında
Çünkü neyi özlediğini biliyorsun en azından
Benim özlediğim birileri bile yok, sen şanslısın bu konuda
Hiç yok değil canım, var elbet de
Onlar senin ki kadar değil, çok daha uzakta.
Boş ver sen
Biz özlemeye devam edelim, gün gelir buluşuruz illaki ufukta
Hem tadını da çıkarırız kavuşmanın
Doya doya..
06.09.2012 - 22:05
En zor, en sıkıntılı anımı hissedip hemen anında yanımda olan,konuşmadan beni anlayan,her zaman bana pozitiF enerji veren,yüce insandır MAVİ
23.08.2012 - 01:54
Kaç promil hiç kimse çıkar abi?
16.08.2012 - 23:14
Tuttular yaşatmadılar bize bizi
Hikayemize darağacından başlatıldık
Hergün bizi kavuşturan
Gemiler geçemez oldu kıyılarımızdan
Adam gibi anlatılamadık
Kemiklerimiz titredi aşk yerine korkudan
Bir cellat oynadı ipimizle
Deli idi galiba
Ya da anlatılamayan sessiz geceydi
Herneyse sen yeşim kokulu kadın
Olamadın hiç bu durumda
Ben doyamadım sana
Bir cellat oynadı bizimle
Dizlerimizin bağını çözdü
Boynumuza doladı
Tam kaçıp kurtulacak olduk
Daha da sıktı
Cellatoyunu ya bu
Ebelendik
08.08.2012 - 11:36
Bırak yalnızlığın ağlasın abim...Kalma geride,hayatı yakala,seni gerçekten sevenlerle mutlu ol.Hep dersin zaman geçiyor zamanında insanlarında nazını çekme abim.Denizini hep mavi tut.Kardeşin seni çok seviyor.
08.08.2012 - 01:45
Küsmek nedir bilirmisin? ? ? Küsmek dürüstlüktür...cocukcadir ve ondan dolayi Saf´tir... Yalan´sizdir... Küsmek; seni Seviyorum´dur...Vazgecememektir... Beni anlatir Küsmek... Kizdim hálá burdayimdir, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur... Küsmek nazlanmaktir, Yakin bulmaktir, benim icin degerlisindir... Küsmek; sevdigini özledigini 'söyle' demektir.... Hadi ANLA demektir... Küsmek umuttur, Acabalari bitirmektir... Emin olmaktir....
yani diyecegim o ki:
Ben sana Küstüm....
30.07.2012 - 02:20
Kelebeklerin peşine düşecek kadar çocuğum hâlâ.
Ve hâlâ her düş(üş) ünde ağlamayacak kadar büyümedim ben.
Bu yüzden bir parça mavi parsellemek istediğimde,
Zamanın çıplak ayakları altında ezilen,
Devrik ve imlâsız bir cümle gibi kalıyorum....
Orhan Kaya '
29.07.2012 - 23:25
Kaçak bir aşkın zulasından çıkarılıp
yazılanlardı bunlar,
’’ dizlerindeydi başım, gözlerindeydi bakışım,
ve şu an tek hatırladığım..,kendi dilinde masal anlatışın ’’
’’salaş ama sevimli bir mekan,çabuk gelip geçen bir zaman,
aklımda kalan……..
an’ı yiyip bitiren duvardaki yelkovan’’Birgül
Sevgiler..
15.07.2012 - 00:01
Kime sorsam dönüşüm yok
Nereye gitsem mavi
Yelkenimde deli rüzgâr
Her yanım tuz, deliyim
09.07.2012 - 18:33
Susmalıyım belkide....Kefenleyip tüm kelimeleri,cümleleri, öylece mısraları gömmeliyim. Ne sahibim bu yerde! nede kiracı! Sadece bir ömürlük misafirim ben.Yüregimiz kıymet bilene emanet..
02.07.2012 - 10:52
Bana Maviyi verdin,hani senin Mavin nerde abi...Hani mavilere kadeh kaldıracaktık,hani sonuna kadardı kafa tutmamız.Al diyordun istediğini hayat vermezse ve ben sana kaç kere dedim,boktan hayatta nefes almak neden diye..Bu yaz ölme abi,yapacaklarımız var seninle...Hem banada sözün var bunu unutma'emi'.
26.06.2012 - 22:29
26.06
2012
İki Satır Bir Kâğıt
Faruk Soydemir
İki satır bir kâğıt,
Saklanacak bir zarf,
Kâğıda satırları döksen,
Bir bir anlatsan,
Kendini, nasıl olduğunu,
Hislerini yazsan üzerine,
Acılarının büyüklüğünü,
Çekmenin zorluğunu,
Mutluluklarını anlatsan,
İçine sığmayan mutluluklarını,
Seni nasıl sarıp sarmaladığını,
Sevinçlerini yazsan sevinçle,,
Kalbinin nasıl kıpır kıpır olduğunu,
Yerinden çıkacak gibi attığını,
Heyecanının ne kadar büyük olduğunu,
Döksen o kâğıda,
Sonra zarflayıp özenle,
Benim adresime postalasan,
O mektubu okumak inanki,
Dünyanın en zevkli işi olur.
10.06.2012 - 15:00
Abilerin HAS'ı iyi ki varsın. Bu sitede bulunma amaçlarının ne olduğunun bile farkında olmayan bir çok kişilik yoksununun görünce değerin bir daha anlaşılıyor.Yaşının adamı olduğun için, abilik edip dualar ettiğin için teşekkür ederim :))
04.06.2012 - 00:18
Belki en büyük savaşları kendi içimizde yaşıyoruz, arzularımız korkularımızla çarpışıyor, özlemlerimiz kuşkularımızla vuruşuyor, hayallerimiz acı tecrübelerimizin bize kurduğu pusulara düşüyor, mutluluğa doğru coşkulu bir koşu tutturma isteği en olmadık anda kaçıp gidecek huzurun ihanetinden endişeleniyor.
Özgürlüğe kendimizi bir boşluğa bırakır gibi bırakma dürtüsü, bizim özgürlüğümüzün bir başkasının esaretine yol açacağının tedirginliğiyle kuşatılmışken biz özgür olabilir miyiz sorusu büyüyor içimizde. Geçmişe olan borcumuz geleceği yaratma gücümüzü zayıflatıyor. Alışkanlıklarımız heyecanlarımızla boğuşuyor.
Kendi kendimizle savaşıp, cevaplarını bilmediğimiz sorularla allak bullak oluyoruz.
Bizim isteklerimiz başkasına acı verecekse, isteklerimizden vaz mı geçmeliyiz, vazgeçmenin bize çektireceği acı, sevdiğimiz birinin çekeceği acıdan daha mı az yaralar bizi?
Sevdiklerimize olan borcumuz ne, peki kendimize olan borcumuz?
Bu hayatı nasıl yaşamalıyız?
Huzuru mu aramalıyız heyecanı mı?
Yaptıklarımızdan pişman mı oluyoruz yoksa yapmadıklarımızdan mı, gelecekte hangisi takılır aklımıza? Bizim mutluluğumuzun yolu bir başkasının mutsuzluğundan geçiyorsa, değiştirmeli miyiz yolumuzu? İnsan en büyük savaşı kendi içinde veriyor.
Birbiriyle çelişen duygularımızla hırpalanıyoruz, kimsenin görmediği bir savaş alanı gibi içimiz, kendi ölülerimizle doluyor, duygularımızdan hangisi galip gelirse gelsin, patlayan duygularımızla birilerinin vurulacağını biliyoruz artık.
İsteklerimizi, coşkularımızı, özlemlerimizi evcilleştirmeli miyiz, kendi kendimizin avcısı olup kafeslere mı kapatmalıyız ruhumuzu?
Bilinmeyenin bizde yarattığı o çıldırtıcı merakın peşinden mi koşmalıyız yoksa bilinmeyenden saklı olana duyduğumuz korkuyla geri mi durmalıyız.
Ne yapmalıyız, bu hayatı nasıl yaşamalıyız?
Kendimizden başka bir dostumuzun, kendimizden başka bir ordumuzun olmadığı bir savaşta bölünen ruhumuzun hangi tarafının zaferi için uğraşmalıyız.
Hangi tarafı tutarsak tutalım neticede yine de bir tarafımıza ihanet etmiş olmayacak mıyız, ihanetsiz yaratılamayacak bir geleceğin yükünü taşıyabilecek kadar güçlü müyüz?
Kaçsak, gidecek yerimiz yok, kendi kendimize tutsağız, savaşsak vuracağımız başkalarıyla birlikte yine kendimiz olacağız.
Ayaklanmış duygularımızın birbiriyle vuruştuğu bir savaş yaşıyoruz. Geçmişten geleceğe ancak savaşla geçebiliyor ruhumuz, geçmişi olanın geleceği savaşsız yaratılmıyor. Hem mutlu hem huzurlu, hem coşkulu hem korkusuz, hem arzulu hem kuşkusuz olamaz mıyız,geleceği başkalarının hayatlarına dokunmadan, onlarda acınacak yaralarla yaralanmadan yaratamaz mıyız?
Nedir bu savaşın ardındaki sır, hangi büyü bizi bizimle vuruşturuyor, hangi korkunç kader geçmişimizi geleceğimizle çarpıştırıyor?
Huzur bütün duygularımızı barış içinde tutmaksa eğer, hiç mi huzurlu olamayacağız, bir huzursuzluğa mı mahkumuz? En korkunç savaşı kendi içimizde yaşarken, ne yapmalıyız?
Kim akıl verebilir bize? Kim bize yol gösterebilir?
Savaşa savaşa, her savaşta bir parçamızı öldürerek mi yürüyeceğiz hayatın içinde? Her mutluluk bir acıdan mı süzülecek?
Pusularla, ihanetlerle, saldırılarla, geri çekilmelerle, kaçışlarla, esaretlerle dolu bir savaşı yalnız başımıza yaşıyoruz, kim galip gelirse gelsin bir tarafımız hep yeniliyor.
Yenilmeden galip gelemiyoruz.
Her zafer bir yenilginin izini bırakıyor derinimizde.
Zaferlerimiz kadar da yenilgilerimiz oluyor.
Kendi kendimizle savaşarak yürüyoruz.
Ve savaş, biz bittiğimizde bitiyor ancak.
03.06.2012 - 16:43
Kırık kanatlı, bezgin suratlı
İyilikten korkan, yoktan var olan
Saçma sapan bir melek işte
Sen nasılsan o da öyle.....
Toplam 103 mesaj bulundu