Yaşam öyküsü deyince akla ilk gelen şey, senelerin sıralandığı okul karnesini andırır. Doğduğu yer ve yıl. Okuduğu okullar. Çalıştığı ya da görev aldığı birimler sıralanır, bir bir. Oysa yaşam, anlatacak öykün varsa güzeldir. Bir kazağın hangi tarihte ve hangi makina da örüldüğünün bir hükmü yoktur.
Ancak kazağın 12 eylül sonrası, battaniye liflerinden, cezaevi koşullarında ve ağaç dallarının sivriltilerek örüldüğü söylenecek olursa, bu kazağı örenin, nasıl bir hüküm giydiği daha kolay anlaşılacaktır.
Herkes yaşamaya hükümlü doğar. Ancak kimi hükümsüz, kimi hükümlü yaşar Hükümsüzlerin hüküm sürdüğü bu koca Evren de, onları birbirinden ayırd eden tek şey, hükümlü yaşayanların adları anılır daima. Okunacak bir anı görürsen bir yerde, hükümsüzlerin hükmüne karşı bir öykü anlatılmıştır mutlaka. Bir altüst oluş yaşanmışsa bir yerde, mutlaka hükümlü birisinin gölgesi dolaşmaktadır oralarda.
Bu öykü de böyle şartlarda doğmuştur. Yaşamı sorguladığın ölçüde güçlü, kabullendiğin ölçüde zayıfsındır. Bu nedenden ötürü. Öykü hakkında hüküm verecek olanlar, yine hükümlü insanlar olacaktır. Hükümsüzlerin hükmü sona erene dek.
Mustafa Angın
'ÇIKMAZ SOKAK' Adlı romanın yazarıyım. Romandan bir alıntı eklemek istiyorum.
“Belli bir şeyi istediği anda yapabilecek güce sahip birisinin maksadını gerçekleştirmekten onu alıkoyacak her hangi bir şeyin bulunmadığı halde, o şeyin yokluğunu varlığına tercih etmesi, yokluk anındaki tercihini izah etmek mümkün değildir. Çünkü; var etme eyleminin ertelenmesi, var eden bakımından her şeyi yapabilecek gücü olmadığını gösterir.” “Eğer ki o şeyin yokluğunu daha sonra varlığa gelmesi şeklinde tercih etmiş ise, bu kez de, ezeli bilgisinin noksanlığı olduğuna sonucuna varırız.”
Mustafa Angın
YAŞAMÖYKÜSÜ
İNSAN, VEBA'YI GÖRDÜ, SITMAYI GÖRDÜ, CÜZZAMI GÖRDÜ / BİRDE KENDİNİ GÖRDÜ.
Yaşam öyküsü deyince akla ilk gelen şey, senelerin sıralandığı okul karnesini andırır.
Doğduğu yer ve yıl. Okuduğu okullar. Çalıştığı ya da görev aldığı birimler sıralanır, bir bir.
Oysa yaşam, anlatacak öykün varsa güzeldir.
Bir kazağın hangi tarihte ve hangi makina da örüldüğünün bir hükmü yoktur.
Ancak kazağın 12 eylül sonrası, battaniye liflerinden, cezaevi koşullarında ve ağaç dallarının sivriltilerek örüldüğü söylenecek olursa, bu kazağı örenin, nasıl bir hüküm giydiği daha kolay anlaşılacaktır.
Herkes yaşamaya hükümlü doğar. Ancak kimi hükümsüz, kimi hükümlü yaşar
Hükümsüzlerin hüküm sürdüğü bu koca Evren de, onları birbirinden ayırd eden tek şey, hükümlü yaşayanların adları anılır daima.
Okunacak bir anı görürsen bir yerde, hükümsüzlerin hükmüne karşı bir öykü anlatılmıştır mutlaka.
Bir altüst oluş yaşanmışsa bir yerde, mutlaka hükümlü birisinin gölgesi dolaşmaktadır oralarda.
Bu öykü de böyle şartlarda doğmuştur.
Yaşamı sorguladığın ölçüde güçlü, kabullendiğin ölçüde zayıfsındır.
Bu nedenden ötürü.
Öykü hakkında hüküm verecek olanlar, yine hükümlü insanlar olacaktır.
Hükümsüzlerin hükmü sona erene dek.
Mustafa Angın
'ÇIKMAZ SOKAK' Adlı romanın yazarıyım.
Romandan bir alıntı eklemek istiyorum.
“Belli bir şeyi istediği anda yapabilecek güce sahip birisinin maksadını gerçekleştirmekten onu alıkoyacak her hangi bir şeyin bulunmadığı halde, o şeyin yokluğunu varlığına tercih etmesi, yokluk anındaki tercihini izah etmek mümkün değildir.
Çünkü; var etme eyleminin ertelenmesi, var eden bakımından her şeyi yapabilecek gücü olmadığını gösterir.”
“Eğer ki o şeyin yokluğunu daha sonra varlığa gelmesi şeklinde tercih etmiş ise, bu kez de, ezeli bilgisinin noksanlığı olduğuna sonucuna varırız.”