Üzülme! .. Dert etme can! .. Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan... Ne mutlu sana! .. Elinde olmayanları söyleme bana... Elinde olanlardan bahset can! … Üzülme! .. Geceler hep kimsesiz mi geçecek? .. Gidenler dönmeyecek mi? .. Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede..... Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış... Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta... Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin? .. “Hüzün olgunlaştırır”...“Kaybetmek sabrı öğretir”...
... “Yaşama sanatı, yalanlara inanmayı bilme sanatıdır diyor Cesare Pavese. Bunun korkunç yanı, doğrunun ne olduğunu bilmememize karşın, bir yalanın yalan olduğunu hala anlayabilmemizdir. Göz göre göre, yalan olduğundan emin olduğun sözlere inanmaktır bazen yaşamak. Hayatın, üstüne üstüne gelen öfkeli adımlarına karşı, yalanın geçici mutluluğuna kendini kaptırıp mutlu olabilmeye çalışırsın çoğu zaman.” .....
Sorma Hâli Sînemi.. Sevgili öyle altüst ediciydi ki sorma... Hicranı öyle ateşli geldi ki sorma... Bu bir tek söz öyle hoşuma gitti ki sorma.”
İşittim ki; iki ayrı şehirmiş sebeb-i hüznü, divane edermiş gönlünü. İstanbul’da olmayan lakin İstanbul’dan olan endamı işler dururmuş ruhuna. Uykuya dalmayı beklermiş ruhuna can katanın bakışları misali bir Boğaziçi rüyasına. İstanbul’un iki köprüsü kirpiklerini hatırlatırmış, asude denizi ise gözlerini… İçinde bir şey varmış; yerini bilmediği, misafir edemediği… Kıvılcım kıvamında hissettiği, yangına meyleden bir şey… Ağrıdıkça ağrıyan, çığlığı kalbini aşıp tüm hücrelerine dağılan… Kurduğu cümleleri öznesiz bırakan, yan yana sayısız noktalar koyduran…
- Ki fikrince kâfi imiş üç nokta(…) hangi yoğunlukta olursa olsun yazılan-
Rengini hakkıyla seçemediği bir halmiş bu. Maviden kırmızıya, kırmızıdan maviye kalbedermiş. Mavinin teslimiyetinden, kırmızının tutsaklığından dem vururmuş. Mavideki deniz kokusunu, kırmızıdaki heyecanı üflermiş can-u ruhuna.
Yine bir vakitmiş ki; hasretin yaktığı, gönlünün sebeb-i tebessümünden gelen tek kelâma yandığı bir vakit. Her yangından sonra sanki tekrar nefes aldıran sonbahar gibi düşmüş gönül rüyası geceye. Sonbahara varmak, ona uyumakmış. Sonbaharı solumak, ona uyanmak… Aşk’ın hâlleri hece hece yer etmiş sinesinde.
Aşk… Aşka… Aşkta… Aşktan… Ne gelirse gelsinmiş… Yeter ki “gelsin”miş… “Gitmesin”miş…
Ki zaten yetmemiş, bitmemiş; gelmiş, gitmemiş…
Biçarenin gönül hanesi mülevven bir hâldeymiş. Bir husufmuş ki hayalî, düşte kalmış; ay tutulmamış. Divanenin hüsünperest bakışları, hüzne meylettirmiş kalbini. Vardım yanı başına, dedim ki nasıl bir hâldir bu… Dedi ki, sorma; bir ömür, bir gönül süruru bu… … Bana meçhuldür o âşığın hâli, dedi bana ki, sade sun zikrettiklerimi…
Gönlünün düştüğü ateşi takdim edemiyor oluşunu, dilinin dile gelemeyişini bağışla. Kalbine düşenleri tasvir edemeyişini, sîretini suretine vuramayışını bağışla… Hem bilmez misin sen ey biçarenin kalbine taht kuran! Gönülcüğünü hâlden hâle kalbeden ey!
Bir ney sesinden daha hüznengizânedir dile değdirmek kalpteki terennümâtı.
Ey aşk iklimini kalbindeki hüzün mevsimine kurban eyleyen kavgam! .. Gökyüzü bilmişken ben seni. Toprağa düşen ne kadar yağmur tanesi varsa hepsini sana râm eylemenin niyazıdır bu ağıt... Her ağıt kendi sesleminde taşır sürûrunu. Ve ben sükûnete muteber kıldım sana mecz eylediğim ne kadar harfim saklıysa gecenin rahlesinde. Bu ağıt, ellerimde büyüttüğüm yıldızlarla ismine şerhettiğim bir parantez ol diyedir sevda şerhime. Bir sözdür bu sana, ilelebet göğsümde muskalanan. Söz ki Nûn'a değer Elif olmaya meylederken kalbim. Anlasana sevdegâhım. Sende cüzlensin istiyorum yüzünün ayetlerinde huzur sûrelerine mâtuf olan aşk. Gece ve düş adına.. Ateş ve kül adına.. Huruf makamının esrârına mahkum kalıyor işte dil-i efgânım...Oysa sana seslenmek isterdim zemheri aylarında. Sen ol diye haykırmak isterdim; güneşin ellerime değen parıltısının üstündeki..... Sen ki; mesrûr gecelerin mahremiyetine musâddık eylediğim rüyaların menekşelerce yorumlanan nağmesisin içimde... Bir kelebek kanadında sakladığım hayatın; yusufçuk kuşlarının rehberliği eşliğinde kalbime vehmettiğim tercümesisin...
Kör gecelerin esaretiydi beni sana kalbeyleyen. Yusuf'un düştüğü kuyuydu belki de lâmekan gönlümün sende bulduğu. Her Züleyha yırttığı gömlekte taşır aşkının değerini bilirim. Ben bu yüzden yağmurdan bir libas giyindim üzerime. Ki gözyaşlarınla yırtasın diye haya perdemi. Ferhat ve Şirin adına Kerem ve Aslı adına Leyla ve Mecnun adına Ey çöl yalımı saçlarında hüznün şarkısını mırıldanan kulbe-i âhzân'ım! Ey karanfil yanığı gözlerinde aşkın cilbâbını kuşanan sûret-i efkârım!
Ben bir şair olarak sana şiir eklemeyecem gerekde yok zaten okuyorsundur Ben Sana Güneş kadar sıcak, kar tanesi kadar berrak, yağmur kadar saf ve Temiz bir ömür dileyeceğim mutlu ol mutlu kal iyiki doğdun iyiki varsın
bir dabımeseldir canfêzam bakışların vurur beni uzanırım da kadife saçaklarına rüzgâr durdurur beni şehrinde kaybolmuşum uzatmalı kirpiklerinin en leylâk kokuşunla, en şahin uçuşunla o körpe, o İstanbul endâmın kavurur beni bu bir cefâ derbendi, kahır istilâsıdır ellerin ufalar, tenhâlara savurur beni şenliğinde aykırı yürüyüşlerin eziyorsun göklerini yine de ufuklarda bekletiyor gurur beni bu hicran değişmeyen kaderimdir, umarım biliyorum canfezâm, vuslat unutturur beni
ey benim sîne-i nurum,ey benim nûr-u aynım,ey benim sabrı cemîl’im,şimdilerde yakubî bir soluktur içime çektiğim,dilimin kıyısına dokunan, bir baba yüreğinin niyazı kadar beyaz;artık bana güzel bir sabır yakışır!”dilim, yusuf’umu besleyen bir dua içi ...
23.06.2010 - 13:09
Üzülme! .. Dert etme can! .. Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan... Ne mutlu sana! .. Elinde olmayanları söyleme bana... Elinde olanlardan bahset can! … Üzülme! .. Geceler hep kimsesiz mi geçecek? .. Gidenler dönmeyecek mi? .. Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede..... Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış... Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta... Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin? .. “Hüzün olgunlaştırır”...“Kaybetmek sabrı öğretir”...
13.06.2010 - 14:37
*
''..ve;
yumuşak tüylerinin arasında kâlbini yaralayacak kanlı bir kılıç saklı olsa da,
kanatlarının seni sarmasına izin ver...''
/
11.06.2010 - 17:55
“Yalnız hüznü vardır, kalbi olanın.”
...
“Yaşama sanatı, yalanlara inanmayı bilme sanatıdır diyor Cesare Pavese. Bunun korkunç yanı, doğrunun ne olduğunu bilmememize karşın, bir yalanın yalan olduğunu hala anlayabilmemizdir. Göz göre göre, yalan olduğundan emin olduğun sözlere inanmaktır bazen yaşamak. Hayatın, üstüne üstüne gelen öfkeli adımlarına karşı, yalanın geçici mutluluğuna kendini kaptırıp mutlu olabilmeye çalışırsın çoğu zaman.”
.....
T.Tufan
11.06.2010 - 11:57
Sorma Hâli Sînemi..
Sevgili öyle altüst ediciydi ki sorma...
Hicranı öyle ateşli geldi ki sorma...
Bu bir tek söz öyle hoşuma gitti ki sorma.”
İşittim ki; iki ayrı şehirmiş sebeb-i hüznü, divane edermiş gönlünü. İstanbul’da olmayan lakin İstanbul’dan olan endamı işler dururmuş ruhuna. Uykuya dalmayı beklermiş ruhuna can katanın bakışları misali bir Boğaziçi rüyasına. İstanbul’un iki köprüsü kirpiklerini hatırlatırmış, asude denizi ise gözlerini…
İçinde bir şey varmış; yerini bilmediği, misafir edemediği… Kıvılcım kıvamında hissettiği, yangına meyleden bir şey… Ağrıdıkça ağrıyan, çığlığı kalbini aşıp tüm hücrelerine dağılan… Kurduğu cümleleri öznesiz bırakan, yan yana sayısız noktalar koyduran…
- Ki fikrince kâfi imiş üç nokta(…) hangi yoğunlukta olursa olsun yazılan-
Rengini hakkıyla seçemediği bir halmiş bu. Maviden kırmızıya, kırmızıdan maviye kalbedermiş. Mavinin teslimiyetinden, kırmızının tutsaklığından dem vururmuş. Mavideki deniz kokusunu, kırmızıdaki heyecanı üflermiş can-u ruhuna.
Yine bir vakitmiş ki; hasretin yaktığı, gönlünün sebeb-i tebessümünden gelen tek kelâma yandığı bir vakit. Her yangından sonra sanki tekrar nefes aldıran sonbahar gibi düşmüş gönül rüyası geceye. Sonbahara varmak, ona uyumakmış. Sonbaharı solumak, ona uyanmak…
Aşk’ın hâlleri hece hece yer etmiş sinesinde.
Aşk…
Aşka…
Aşkta…
Aşktan…
Ne gelirse gelsinmiş… Yeter ki “gelsin”miş… “Gitmesin”miş…
Ki zaten yetmemiş, bitmemiş; gelmiş, gitmemiş…
Biçarenin gönül hanesi mülevven bir hâldeymiş. Bir husufmuş ki hayalî, düşte kalmış; ay tutulmamış. Divanenin hüsünperest bakışları, hüzne meylettirmiş kalbini.
Vardım yanı başına, dedim ki nasıl bir hâldir bu… Dedi ki, sorma; bir ömür, bir gönül süruru bu…
…
Bana meçhuldür o âşığın hâli, dedi bana ki, sade sun zikrettiklerimi…
Gönlünün düştüğü ateşi takdim edemiyor oluşunu, dilinin dile gelemeyişini bağışla. Kalbine düşenleri tasvir edemeyişini, sîretini suretine vuramayışını bağışla… Hem bilmez misin sen ey biçarenin kalbine taht kuran! Gönülcüğünü hâlden hâle kalbeden ey!
Bir ney sesinden daha hüznengizânedir dile değdirmek kalpteki terennümâtı.
Ey aşk iklimini kalbindeki hüzün mevsimine kurban eyleyen kavgam! ..
Gökyüzü bilmişken ben seni. Toprağa düşen ne kadar yağmur tanesi varsa hepsini sana râm eylemenin niyazıdır bu ağıt...
Her ağıt kendi sesleminde taşır sürûrunu. Ve ben sükûnete muteber kıldım sana mecz eylediğim ne kadar harfim saklıysa gecenin rahlesinde. Bu ağıt, ellerimde büyüttüğüm yıldızlarla ismine şerhettiğim bir parantez ol diyedir sevda şerhime. Bir sözdür bu sana, ilelebet göğsümde muskalanan. Söz ki Nûn'a değer Elif olmaya meylederken kalbim. Anlasana sevdegâhım. Sende cüzlensin istiyorum yüzünün ayetlerinde huzur sûrelerine mâtuf olan aşk.
Gece ve düş adına..
Ateş ve kül adına..
Huruf makamının esrârına mahkum kalıyor işte dil-i efgânım...Oysa sana seslenmek isterdim zemheri aylarında. Sen ol diye haykırmak isterdim; güneşin ellerime değen parıltısının üstündeki.....
Sen ki; mesrûr gecelerin mahremiyetine musâddık eylediğim rüyaların menekşelerce yorumlanan nağmesisin içimde...
Bir kelebek kanadında sakladığım hayatın; yusufçuk kuşlarının rehberliği eşliğinde kalbime vehmettiğim tercümesisin...
Kör gecelerin esaretiydi beni sana kalbeyleyen. Yusuf'un düştüğü kuyuydu belki de lâmekan gönlümün sende bulduğu. Her Züleyha yırttığı gömlekte taşır aşkının değerini bilirim. Ben bu yüzden yağmurdan bir libas giyindim üzerime. Ki gözyaşlarınla yırtasın diye haya perdemi.
Ferhat ve Şirin adına
Kerem ve Aslı adına
Leyla ve Mecnun adına
Ey çöl yalımı saçlarında hüznün şarkısını mırıldanan kulbe-i âhzân'ım!
Ey karanfil yanığı gözlerinde aşkın cilbâbını kuşanan sûret-i efkârım!
Aşk Sadece Sende Mecnûn Eyledi Beni
10.06.2010 - 17:15
Ben bir şair olarak sana şiir
eklemeyecem
gerekde yok zaten okuyorsundur
Ben Sana
Güneş kadar sıcak,
kar tanesi kadar berrak,
yağmur kadar saf ve Temiz
bir ömür dileyeceğim mutlu ol mutlu kal
iyiki doğdun iyiki varsın
08.06.2010 - 13:10
Canfezam
bir dabımeseldir canfêzam bakışların
vurur beni
uzanırım da kadife saçaklarına
rüzgâr durdurur beni
şehrinde kaybolmuşum uzatmalı kirpiklerinin
en leylâk kokuşunla, en şahin uçuşunla
o körpe, o İstanbul endâmın kavurur beni
bu bir cefâ derbendi, kahır istilâsıdır
ellerin ufalar, tenhâlara savurur beni
şenliğinde aykırı yürüyüşlerin
eziyorsun göklerini
yine de ufuklarda bekletiyor gurur beni
bu hicran değişmeyen kaderimdir, umarım
biliyorum canfezâm, vuslat unutturur beni
Nurullah Genç
04.06.2010 - 08:45
*
'Muzdarib bir gönülle, kâbûslu hayâllerle,
Vuslat-ı cânâna ve gülistâna elvedâ!
Gizli âh çekmelerle, içli iniltilerle,
Zevkıne doymadığım nevbehâra elvedâ’! ..'
/
16.05.2010 - 17:11
Gelir Elbet
Sabreyle gönül derdine derman gelir elbet
Sen hastaya bil şöyle ki Lokman gelir elbet
Aşlkı edegör başına tac,deme mecazi
Aşık olanın gönlüne irfan gelir elbet
Zühd ile kişi sanma ki Hakk’ı bulur ancak
Aşk olmasa yoldaş,ana hüsran gelir elbet
Her gece temellük ederek yarine yalvar
Nalan olagör ki sana ihsan gelir elbet
kuddusi-i biçare koma gayrıyı dilde
Şol hane ki abad, ana Sultan gelir elbet
Günümüz Türkçesiyle
Sabret gönül, derdine derman gelir elbet
Bil ki hasta olana bir Lokman Hekim gelir elbet
Aşkı baştacı et sen deme hakiki yada mecazi
Aşık olanın gönlüne ilahi bilgi gelir elbet
Sanma sadece dünyadan el etek çekmekle Hakk’ı bulur kişi
Yoladı aşk olmasa ziyana uğrar elbet
Her gece içtenlikle Allah’a yalvar
Ağla ve inle, sana ilahi yardım gelir elbet
Ağlar ve inler çaresiz aşık bu yolda
Bülbül gül için gül bahçesine gözü yaşlı gelir elbet
Çaresiz Kuddusi yardan başkasını koyma gönlüne
Mamur ise evin, ona Sultan gelir, gelir elbet
09.02.2010 - 12:07
Beklenen
Alev alev yandı beynimde fikir!
Donuk gözlerimde hapsoldu zaman...
Cümle günahlar kaynadı sularımda,
Kulağımı çınlattı söylenmemiş sözler.
Geldi mi! Kâf dağından beklediğim haber...
Toplam 33 mesaj bulundu