Sensiz tan kızıllığı bile fazla renksiz!
Arıların balı bile fazla lezzetsiz.
Doğanın zenginliği pek sefil üstelik yokluğunda!
Dünyanın cömertlik gösterilerinde cimrilik açığa çıkıyor buram buram!
Doğru yaşam saatini erteleyen kişi, nehrin tükenmesini bekleyen bir hödük gibidir. Yine de o nehir akıp gider. Kendi akıntısını, dalgalarını sonsuza dek yuvarlayarak. (Horatius)
Gregor’un eski işlevselliğini yitirmesi onun ailesinin gözünde büyük bir yük haline gelmesine neden olur. Babası ise en başından beri Gregor’a karşı sert ve mesafeli bir tutum sergiler. Gregor artık çalışmadığı için ona karşı öfke beslemeye başlar. Gregor'un dönüşümü sadece fiziksel değildir. Ailesinin ona karşı sevgisinin koşullu olduğunu gösteren bir metafordur. O artık eve para getirmediği için ailesince göz ardı edilmeye başlanır. Burada, yani dönüşüm adlı eserde Kafka’nın vermek istediği mesaj şudur: Aile içindeki bağlar bile bireyin işlevselliğine bağlıdır. Birey kendisini yarayışlı yapan yetileri yitirdiğinde çevresince değersiz bir varlık olarak görülür.
Bir toplumsal hadisenin belirleyici nedeni onu önceleyen olaylar içerisinde aranmalıdır. Bireysel bilinç durumlarında değil! Tarihsel gelişim süreçleri hesaba katılmalıdır. (Emile Durkheim)
Bu yıl beş kazananın seneye altıyı, daha sonraki sene için ise yediyi hedeflemesi ego için fırsat, benlik için tuzaktır. Neden olmasın deyip zenginlik hayalleri kuran şahıs, huzursuzluğun bedenine sinsice girdiğini fark edemez. İnsanın en büyük zaafıdır paranın yörüngesine kolayca girmek.
Evet pek aziz dostum. Dünya ölümden geçilmiyor. Kol geziyor her tarafta. Rastladığım her çitin üzerinde oturuyor ölüm. Her ağacın ardında dikilip duruyor. Duvarlarla çevirmişsiniz etrafınızı. Yatakhaneler, şapeller, kiliseler inşa etmişsiniz kaç para! Melek her pencereden izleyip gülüyor oysa! Tek tek her birinizi öyle yakından tanıyor ki! Gece yarısı pencere önlerinde onun kahkahasını işitiyor, isimlerinizi zikrettiğini duyuyorsunuz. Mezmurlarınızı söyleyin istediğiniz kadar. Mihrapta o canım mumlarınızı yakın. Akşam dualarınızı, sabah dualarınızı yapın. Şifalı otları toplayıp laboratuvarınızda biriktirin. Rafları kitaplarla tıka basa doldurun. Perhiz yapıyor musun dostum? Uykularını haram ediyor musun? Merak etme! Yuvanı yapacak ölüm meleği! Kemiklerine varıncaya dek soyup soğana çevirecek seni! Yine de koş sevgili dostum. O dağılıp gidecek kemiklerini bir arada tutmaya bak yine de! Ah o kemikler, o mide, o beyin. Hepsi de bırakıp gitmek istiyor bizi. Şeytanın malı olmak istiyorlar. (Hermann Hesse- Narziss ve Goldmund)
Özgür bir toplumda farklı fikirler, farklı inançlar, farklı ideolojileri savunmak, benimsemek suç değildir. Farklılığın olduğu yerde renklilik, ahenk vardır. Herkes aynı düşüncelere sahipse, herkes aynı inanca sahipse, herkes aynı bakış açısıyla yaklaşıyor ise olaylara, o toplulukta birey bulunmamaktadır. O bölgede bireyler değil, sadece itaat eden kuru kalabalıklar var demektir. İnsan denen varlığı belli kalıpların içine hapsetmek, x düşüncenin değişmez olduğunu savunmak ve herkesi de aynı yolda yürümeye mecbur etmek en büyük hatadır, insanlara vurulan en büyük darbedir. Medeniyet, farklı olanların farklılıklara rağmen iç içe yaşayabilmesidir. Hiçbir dinin, hiçbir düşüncenin tekelinde olmamaktır medeniyet. Parmak izlerinin farklı olması gibidir düşüncelerin, inançların farklı olması! Eğer kişi, farklılığını gizleme zorunluluğu hissediyorsa, omzunda baskı hissediyorsa orada özgürlük değil, bir tür kölelik hakim demektir.
Guernica, İspanya’nın Bask bölgesinde yer alan minik, şirin bir şehir olarak anlatılırdı bir zamanlar. Ne yazık ki savaştan yöre halkı da nasibini fazlasıyla almıştı sonradan. Ve bu küçük yer, yerle bir olmuştu. Pablo Picasso, gördüğü dehşeti resmetmek istemiş, o meşhur Guernica tablosunu çizmişti bu yüzden. Atölyesine giren bir nazi subayı tabloyu görür görmez hayran olmuştu. Çizimler nefisti çünkü. Subay dayanamayarak Picasso’ya: ‘’Bunu siz mi yaptınız?’’ diye sormuştu. Picasso da subaya: ‘’Hayır. Bunu siz yaptınız!’’ diye cevap vermiştir.
Yetenek inanılmaz derecede ucuz bir şeydir. Sofra tuzundan bile ucuzdur. Yetenekli ile başarılıyı ayıran bilinçli irade, çalışma, öğrenme ve sürekli bir biçimlendirme sürecidir. Eğer çalışma yoksa, bünyedeki irade de kontrolsüz ise yetenekli olmakla kalırsınız hatta birileri çıkıp sizin yeteneğinizden dahi şüphe ettiklerini söylerler. (Stephen King-Ölüm dansı)
Kubbealtı lugatında ‘’Yetenek’’ maddesinde şu yazar: Bir şeyi yapabilme gücü! Bir şey yapabilme gücü önemlidir ama kendi başına bir şey yapılacağını göstermez. Başka deyişle ‘’yapabilme gücü’’, yapmanın kendisi değildir. Bu gücü geliştirmek, doğru biçimde ortaya çıkarmak da lüzumludur. Bir işi doğru şekilde yapmak istiyorsanız, gerekli olan fiziksel ve mental özellikleri edinmek zorundasınız. Bunun için yeterince isteme, azim, çalışma ve tabi tüm bunları idare edecek bir disipline ihtiyacınız var demektir. Aksi halde bir şeyi yapabilme gücü olan yetenek, atıl kalır. Ne yazık ki dünyada pek çok yer, içinde yetenek olan fakat atıllıktan öteye geçemeyenler ile doludur.
Emekleme dönemindeki modern toplum yapısı, ilkel diye aşağılanan kabile topluluklarından daha problemlidir. Eskimo ya da amazon kabilelerinde bile kıtlık dönemlerini saymazsak insanlar, birbirlerini aşağılamamış, hor görmemiş, birbirlerinin aralarına aşılmaz duvarlar örmemişlerdir. (Jack London)
Zamanın döngüsel olmasıyla lineer olması arasında felsefi ve psikolojik açıdan farklar vardır. Zamanın lineer kabul edilmesinin yıkıcı etkileri artık insan tarafından kaldırılamamaktadır.
Yönetici kesimin şatafata, lükse ve gösterişe düşkünlüğü genelde devletlerin güçlü dönemlerinde değil, çöküş ve dağılma süreçlerinde görülen bir durumdur. Bu yaşam stili, bir tür yozlaşmışlık göstergesidir. Tepedeki bu yozlaşmışlık, devletin her kademesine sirayet eder.
Entüisyonistler (Sezgiciler) subjektiviteye çok açıktır yani onlar ahlakın sezgisel olarak bilinebileceğini varsaymışlardır. Bu, Mill ve Bentham’ın yani utilitaryanistlerin hiç istemediği bir durumdur. Mill ve Bentham ahlak alanında nesnelliği yakalamaya çalışmışlardır. Bu ikiliye göre insan eylemleri gözlendiğinde karşımıza tek bir saik çıkmaktadır. Bu da hazdır. O halde hazzın merkeze yerleşmesi gerektiğini savunmuşlardır. İnsan başta olmak üzere duygulu varlıkların tamamı hazza yönelip acıdan kaçar. Ahlaki fail haz konusunda kendine özel bir önem atfetmemelidir. Kişi herkesi kendisi ile eşit kabul etmelidir ve ne kadar çok insan hazdan yararlanırsa toplum için o kadar iyi olur.
Tahakküm tamamen ortadan kaldırılamaz çünkü tahakkümü her ortadan kaldırma girişimi ya da tahakkümü ortadan kaldırmak için sunulan her öneri, yeni tahakküm ilişkilerine kapı aralayacaktır. (Michel Foucault)
Görüşlerinizi, karşı görüşlere sahip insanların meydan okumalarına maruz bırakmazsanız kısa zamanda dogmatik olursunuz. Sefalet ve cehalet, görüşlerin tek başlarına bırakıldığı yerde ortaya çıkar ve etrafa hızla yayılır. (John Stuart Mill)
Godot'yu Beklerken
14.02.2025 - 04:06Sensiz tan kızıllığı bile fazla renksiz!
Arıların balı bile fazla lezzetsiz.
Doğanın zenginliği pek sefil üstelik yokluğunda!
Dünyanın cömertlik gösterilerinde cimrilik açığa çıkıyor buram buram!
Godot'yu Beklerken
14.02.2025 - 02:37Yazmak bütünlenmekle parçalanmak arasında bir şeydir. Bir sarkaç! (Sibel Türker-Şair öldü adlı eserinden)
Godot'yu Beklerken
12.02.2025 - 14:59Doğru yaşam saatini erteleyen kişi, nehrin tükenmesini bekleyen bir hödük gibidir. Yine de o nehir akıp gider. Kendi akıntısını, dalgalarını sonsuza dek yuvarlayarak. (Horatius)
Godot'yu Beklerken
12.02.2025 - 14:41Eskiden internet günlük hayattan bir tür kaçıştı. Şimdi ise artık günlük hayatın ta kendisi!
Godot'yu Beklerken
11.02.2025 - 21:56Gregor’un eski işlevselliğini yitirmesi onun ailesinin gözünde büyük bir yük haline gelmesine neden olur. Babası ise en başından beri Gregor’a karşı sert ve mesafeli bir tutum sergiler. Gregor artık çalışmadığı için ona karşı öfke beslemeye başlar. Gregor'un dönüşümü sadece fiziksel değildir. Ailesinin ona karşı sevgisinin koşullu olduğunu gösteren bir metafordur. O artık eve para getirmediği için ailesince göz ardı edilmeye başlanır. Burada, yani dönüşüm adlı eserde Kafka’nın vermek istediği mesaj şudur: Aile içindeki bağlar bile bireyin işlevselliğine bağlıdır. Birey kendisini yarayışlı yapan yetileri yitirdiğinde çevresince değersiz bir varlık olarak görülür.
Godot'yu Beklerken
08.02.2025 - 03:36Uçması için ona kanatlar verin. Dönmesi için nedenler vermiş olursunuz. (Ursula Le Guin- Mülksüzler)
Godot'yu Beklerken
08.02.2025 - 02:45En dolu yaşamlar, gidilmemiş yollardan gidenlerin veya kendi yolunu bizzat açanların yaşamıdır.
Godot'yu Beklerken
08.02.2025 - 02:45Toplu olarak inanmanızı salık veren her söylem bir icattır. (Guy Debord)
Godot'yu Beklerken
08.02.2025 - 02:44Bir toplumsal hadisenin belirleyici nedeni onu önceleyen olaylar içerisinde aranmalıdır. Bireysel bilinç durumlarında değil! Tarihsel gelişim süreçleri hesaba katılmalıdır. (Emile Durkheim)
Godot'yu Beklerken
08.02.2025 - 02:43Bu yıl beş kazananın seneye altıyı, daha sonraki sene için ise yediyi hedeflemesi ego için fırsat, benlik için tuzaktır. Neden olmasın deyip zenginlik hayalleri kuran şahıs, huzursuzluğun bedenine sinsice girdiğini fark edemez. İnsanın en büyük zaafıdır paranın yörüngesine kolayca girmek.
Godot'yu Beklerken
08.02.2025 - 02:42Eleştirel düşünme, kişinin kendi önyargılarının köküne kuşku tohumu ekmesini sağlar.
Godot'yu Beklerken
08.02.2025 - 02:27Evet pek aziz dostum. Dünya ölümden geçilmiyor. Kol geziyor her tarafta. Rastladığım her çitin üzerinde oturuyor ölüm. Her ağacın ardında dikilip duruyor. Duvarlarla çevirmişsiniz etrafınızı. Yatakhaneler, şapeller, kiliseler inşa etmişsiniz kaç para! Melek her pencereden izleyip gülüyor oysa! Tek tek her birinizi öyle yakından tanıyor ki! Gece yarısı pencere önlerinde onun kahkahasını işitiyor, isimlerinizi zikrettiğini duyuyorsunuz. Mezmurlarınızı söyleyin istediğiniz kadar. Mihrapta o canım mumlarınızı yakın. Akşam dualarınızı, sabah dualarınızı yapın. Şifalı otları toplayıp laboratuvarınızda biriktirin. Rafları kitaplarla tıka basa doldurun. Perhiz yapıyor musun dostum? Uykularını haram ediyor musun? Merak etme! Yuvanı yapacak ölüm meleği! Kemiklerine varıncaya dek soyup soğana çevirecek seni! Yine de koş sevgili dostum. O dağılıp gidecek kemiklerini bir arada tutmaya bak yine de! Ah o kemikler, o mide, o beyin. Hepsi de bırakıp gitmek istiyor bizi. Şeytanın malı olmak istiyorlar. (Hermann Hesse- Narziss ve Goldmund)
Godot'yu Beklerken
04.02.2025 - 15:13Özgür bir toplumda farklı fikirler, farklı inançlar, farklı ideolojileri savunmak, benimsemek suç değildir. Farklılığın olduğu yerde renklilik, ahenk vardır. Herkes aynı düşüncelere sahipse, herkes aynı inanca sahipse, herkes aynı bakış açısıyla yaklaşıyor ise olaylara, o toplulukta birey bulunmamaktadır. O bölgede bireyler değil, sadece itaat eden kuru kalabalıklar var demektir. İnsan denen varlığı belli kalıpların içine hapsetmek, x düşüncenin değişmez olduğunu savunmak ve herkesi de aynı yolda yürümeye mecbur etmek en büyük hatadır, insanlara vurulan en büyük darbedir. Medeniyet, farklı olanların farklılıklara rağmen iç içe yaşayabilmesidir. Hiçbir dinin, hiçbir düşüncenin tekelinde olmamaktır medeniyet. Parmak izlerinin farklı olması gibidir düşüncelerin, inançların farklı olması! Eğer kişi, farklılığını gizleme zorunluluğu hissediyorsa, omzunda baskı hissediyorsa orada özgürlük değil, bir tür kölelik hakim demektir.
Godot'yu Beklerken
01.02.2025 - 16:10Guernica, İspanya’nın Bask bölgesinde yer alan minik, şirin bir şehir olarak anlatılırdı bir zamanlar. Ne yazık ki savaştan yöre halkı da nasibini fazlasıyla almıştı sonradan. Ve bu küçük yer, yerle bir olmuştu. Pablo Picasso, gördüğü dehşeti resmetmek istemiş, o meşhur Guernica tablosunu çizmişti bu yüzden. Atölyesine giren bir nazi subayı tabloyu görür görmez hayran olmuştu. Çizimler nefisti çünkü. Subay dayanamayarak Picasso’ya: ‘’Bunu siz mi yaptınız?’’ diye sormuştu. Picasso da subaya: ‘’Hayır. Bunu siz yaptınız!’’ diye cevap vermiştir.
Godot'yu Beklerken
31.01.2025 - 23:48Yetenek inanılmaz derecede ucuz bir şeydir. Sofra tuzundan bile ucuzdur. Yetenekli ile başarılıyı ayıran bilinçli irade, çalışma, öğrenme ve sürekli bir biçimlendirme sürecidir. Eğer çalışma yoksa, bünyedeki irade de kontrolsüz ise yetenekli olmakla kalırsınız hatta birileri çıkıp sizin yeteneğinizden dahi şüphe ettiklerini söylerler. (Stephen King-Ölüm dansı)
Godot'yu Beklerken
31.01.2025 - 23:34Kubbealtı lugatında ‘’Yetenek’’ maddesinde şu yazar: Bir şeyi yapabilme gücü! Bir şey yapabilme gücü önemlidir ama kendi başına bir şey yapılacağını göstermez. Başka deyişle ‘’yapabilme gücü’’, yapmanın kendisi değildir. Bu gücü geliştirmek, doğru biçimde ortaya çıkarmak da lüzumludur. Bir işi doğru şekilde yapmak istiyorsanız, gerekli olan fiziksel ve mental özellikleri edinmek zorundasınız. Bunun için yeterince isteme, azim, çalışma ve tabi tüm bunları idare edecek bir disipline ihtiyacınız var demektir. Aksi halde bir şeyi yapabilme gücü olan yetenek, atıl kalır. Ne yazık ki dünyada pek çok yer, içinde yetenek olan fakat atıllıktan öteye geçemeyenler ile doludur.
Godot'yu Beklerken
31.01.2025 - 23:26Emekleme dönemindeki modern toplum yapısı, ilkel diye aşağılanan kabile topluluklarından daha problemlidir. Eskimo ya da amazon kabilelerinde bile kıtlık dönemlerini saymazsak insanlar, birbirlerini aşağılamamış, hor görmemiş, birbirlerinin aralarına aşılmaz duvarlar örmemişlerdir. (Jack London)
Godot'yu Beklerken
30.01.2025 - 19:11Zamanın döngüsel olmasıyla lineer olması arasında felsefi ve psikolojik açıdan farklar vardır. Zamanın lineer kabul edilmesinin yıkıcı etkileri artık insan tarafından kaldırılamamaktadır.
Godot'yu Beklerken
30.01.2025 - 19:10Yönetici kesimin şatafata, lükse ve gösterişe düşkünlüğü genelde devletlerin güçlü dönemlerinde değil, çöküş ve dağılma süreçlerinde görülen bir durumdur. Bu yaşam stili, bir tür yozlaşmışlık göstergesidir. Tepedeki bu yozlaşmışlık, devletin her kademesine sirayet eder.
Godot'yu Beklerken
30.01.2025 - 19:09Entüisyonistler (Sezgiciler) subjektiviteye çok açıktır yani onlar ahlakın sezgisel olarak bilinebileceğini varsaymışlardır. Bu, Mill ve Bentham’ın yani utilitaryanistlerin hiç istemediği bir durumdur. Mill ve Bentham ahlak alanında nesnelliği yakalamaya çalışmışlardır. Bu ikiliye göre insan eylemleri gözlendiğinde karşımıza tek bir saik çıkmaktadır. Bu da hazdır. O halde hazzın merkeze yerleşmesi gerektiğini savunmuşlardır. İnsan başta olmak üzere duygulu varlıkların tamamı hazza yönelip acıdan kaçar. Ahlaki fail haz konusunda kendine özel bir önem atfetmemelidir. Kişi herkesi kendisi ile eşit kabul etmelidir ve ne kadar çok insan hazdan yararlanırsa toplum için o kadar iyi olur.
Godot'yu Beklerken
30.01.2025 - 19:07Başkası nasıl ki sizin ciğerinizden nefes alamazsa, sizin beyninizden de düşünemez! (Ayn Rand)
Godot'yu Beklerken
30.01.2025 - 19:06Tahakküm tamamen ortadan kaldırılamaz çünkü tahakkümü her ortadan kaldırma girişimi ya da tahakkümü ortadan kaldırmak için sunulan her öneri, yeni tahakküm ilişkilerine kapı aralayacaktır. (Michel Foucault)
Godot'yu Beklerken
30.01.2025 - 19:05Görüşlerinizi, karşı görüşlere sahip insanların meydan okumalarına maruz bırakmazsanız kısa zamanda dogmatik olursunuz. Sefalet ve cehalet, görüşlerin tek başlarına bırakıldığı yerde ortaya çıkar ve etrafa hızla yayılır. (John Stuart Mill)
Godot'yu Beklerken
29.01.2025 - 23:07Seni çekici kılan dış kabul değil kendini kabuldür.
Toplam 447 mesaj bulundu