ANLAMALIDIM Bu kısalığına rağmen uzun geçen yaşamımda anladıklarım...yaşama dair..acıya dair..belkide sana dair..ANLADIM Kİ, KALABALIKLAR İNSANI YALNIZLAŞTIRIYORMUŞ..
Anladım ki, güzel olan herşey birgün ansızın bitermiş. Anladım ki, çok çalışmak, çok kazanmakla aynı değilmiş. Anladım ki, öğrendiğin her bilgi sana bir depresyon nedeni olarak geri dönüyormuş. Anladım ki, her labirentin görünmezde olsa bir çıkışı varmış. Anladım ki, zaman acımasız, mekan riyakarmış. Anladım ki, her akşam gökyüzünü görmek büyük bir ayrıcalıkmış. Anladım ki, insan yıkıldım dediği anda bile hala ayaktaymış. Anladım ki, çok konuşan çok bilmiyormuş, cok susanda cahil değilmiş. Anladım ki, her insanın derinlerinde bir filazof yatıyormuş. Anladım ki, sevmek için neden aranmıyormuş.nedensiz sevmediğimiz gibi... Anladım ki insan korkularından asla kaçamıyormuş. anladım ki üzülmek için bahane bulmak çok kolaymış
Seni öyle sevdim ben, Öyle gözyaşı kurutan mevsimlerde, Dağbaşı dumanlı türkülerle sevdim ben seni, Ben seni sılada aşk bilip, Yaşadığın acılara acı tüketerek sevdim, Seni her yalnızlık ortası, Yalnızlığımla sevdim, Seni öyle sevdim ben sevdiğim, Her mevsimde sonbahardı yüreğim, Gözlerin vardı bende, bir ismin, bir sözlerin, Ben seni yağmurlar kadar sevdim ey sevdiğim, Anlamı bize kalsın sonu gelmeyen şiirlerin, Ben seni böyle sevdim....
Şehir havasında, deniz suyunda, yosun kokusunda sevdim seni ben.Martıların denizi kıskanan çığlıklarında sevdim seni. Aşk şarkılarının dillerden dile dövünen her nakaratında aşk kalarak yüreğine ve tertemiz düşlerle uyandığın sabahlarında oturup şiir yazarken sevdim seni.
Ben seni anlatamadığım, yazamadığım her kelimede sevdim. Dudaklarıma tılsım bırakan öpüşmelerinde sevdim, bir mahkumun rüyalarında büyüyen yalnızlığında sevdim ben seni.
aşkın rengini sordular; mavi dedim, aşkın sıcaklığını sordular; duydum dedim, aşkın adresini sordular; gittim dedim, aşkın adını sordular; ılık rüzgar dedim.
Sensizlik mi yoksa varligin mi? / simdi bunu dusundugum zamanlarimdayim. / Birini bir kefeye otekini oteki kefeye koyuyorum! / Peki ya hangisi agir basiyor? / Bilinmiyor... / Ikiside asili kaliyor yuregimde... / ve kendi icimde ikiye bölünüyorum! / yüregim kal diyor... mantigim git! / Birakip gitmek bu acilari cekmekten daha zor geliyor sanki... / Gözlerini özlemekten korkuyorum! / Ve ellerine hasretlikten... (ölebilirim sanki...) / yine de git diyor bir yanim! / Ama olmuyor... / yüregimin sesini kisip, / hic birsey hissetmiyorum gibi yapamiyorum! Nasil birsey bu...? / Sana dayanan bu yuregin, / Sensizlige dayanacak gücü yok mu? /Tutkulu olmak kötü... ucurumun önüne kadar geliyorum ama atamiyorum yuregimi! (yuregimdeki seni)
Celiskilerime düstün simdi... / oysa tam da güvendim diyordum! / O olmali ! .. diyordum.
Yanlis mi? / Yoksa... dogru mu? / Gercek mi? yalan mi? / hala yasanabilecek güzel seyler var mi? / güvenilecek yanlarin kaldi mi hala? / Düsündükce batiyorum...
Her nekadar bu askta mantigimi kullanmak istemesem de, / her seferinde mantigimi cikariyorsun karsima / Yine de deymez, bitirilmemeli birseyler! / zaten ne zaman bitirmeyi düsünsem; sevgimle karsi karsiya geliyorum! / ..................................... Sana bir sans daha veriyorum. /Yasayip görecegim! / Artik düsünmüyorum gecmiste olanlari / Tek yapabildigim; / gelecegin guzel seylerle ‘gelmesi’ni dilemek! / Ve dilegimin kabul olmasini ‘seninle’ beklemek...
Kendi kurallarimdan vazgecerek; sana vazgecilmezligini kanitliyorum! / bir kez daha anliyorum seni nasil sevdigimi! / ve bilmeni istiyorum! / Risklerden korkmuyorum! / cünkü seni severek hayatimdaki en büyük riski aliyorum!
Hani insan bir yakınını kaybeder de bir dostun omuzunda aglamak ister ya işte sen o dostun omuzundasın.Hani insan bir şarkıda hüzünlenirde arada bir mırıldanır ya, işte sen öyle hüzünlendiğim.Hani insan bir şeye bağlanır vaz geçemez ya işte sen öyle alıştıgım, hani insan çaresiz kalır da tutunacak dal arar ya işte sen öyle tutunduğum.bazan yüreğinde fırtınalar kopar ya insanın sakin bir liman arar ya kendine işte sen sığındığım sın.
Hani bataklıkta nilüfer, kırda papatya açarya tertemiz ve sade, Hani kış güneşi arada bir çıkar da insanın içini ısıtır ya sıcacık. İşte sen o beyazın aklıgında, papatyanın sadeliginde, güneşin sıcaklığındasın.İşte sen öylesine dostsun öylesine sevdigimsin.Ve seni her zaman sevmenin ayrıcalıgını yaşıyacagım.
Küçücük şeylerden mutlu olabilen biz, göremez olduk yüzlerimizi aynalardan.Özlemlerim, sevgilerim yıllar öncesinden kalan.Kokuna hasret gülüşüne karanfiller dağıtan vazgeçtiğim hayata…Sevda yüklü trenler geçerken gözlerimden el sallayacakmışsın gibi şaşkın bakan yüzlerle çakışmak ve her biri senden farklı…Küçücük, minicik bir umuttu benimki… Hüznü, sevgiyi, dostluğu, fedakarlığı içine alan o yürekteydi ellerim…Düştü kırıldı güzellikler bana kalan acı! Şimdi nefretin yakışmadığı bir çehre arkamda…Sesini duymak için bin bir bahane bulan, senin fark edemediğin, kirlettiğin tertemiz bir kalp avuçlarımda...kan ağlayan bir bebek gördün mü hiç? Annesini arayan, arayan….bulamayan, karalara bürünmüş bi bebek…Ağlayan sevda yüklü bi bulut.Şimdi ben bir bulut göklerde, giden günlerin ağırlığı üzerimde ama yitirmediğim bir sevgi o mavilikte…özlüyorum ve o özlenene ağlıyorum.Kaldır başını bak bir kez.Allah aşkına, göreceksin ıslanacak gözlerin benim için olmasa da benimle..Ama sen ağlama, sakın ağlama…. - Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor Alnıma çizgiler koyuyor her yaşanmışlık İtirazsız titriyor bedenim gecenin karanlığında Uykularım kör kuyularda sancılı Sığmıyor hiçbir yere yüreğim Hayat sarhoş yıkılıyor üstüme Pusatsız, yalın yürüyüşüme Hain bir bıçak gibi saplanıyor yiten gün yüzü Uzak bir ihtimal gülüşüm Anlamsız kelimeler çöplüğüne dönüyor yüzüm Bir çare geçmiş zamanlardan geleceğe Vurgun yemiş kahpe bakışlar arasında Oyasız, işlenmemiş sade bir mendile kanar burnum Nankör bıçaklara inat suskundur yürüyüşüm Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor El vermiyor ihanete güneşin umudu Kör düğümlere bağlandı gözlerimin maviliği Sıksam, yumruklarım yere düşer Mahşere döner sokaklar Belirsiz soygun yerine döner yurdum İsyan günlüğüme suskunluğu derkenar etti bakışlar Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor Bir yıldız akar bin yıldızlı geceden saçlarıma Kötümser bir matematik işlemi gibi bakışlarım kaba İyileşmiş sanrıların doruğunda Bombalanmış ya pıtların arasında can verir papatya İhanet yalnızlığını kuşanmış, küstah Çapaksız bir bakışım olsun isterim Eylemsizlik bildirgesi sunsun tüm günahlar Gürlesin bulutların nemi humuslu toprağa İsimsiz babaların irinleri kirletmeden uyansın sabah Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor Her yalnızlık farklı bir düş olarak çıkar karşıma Sokaklara iner sesim korkusuz ve gümrah Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor Telaş vakti sunulan kavgaları sunalara verdim / göç vaktidir Ey baharın kapısı olan çiçekler Taze bir ölüyü kokunuzla diriltin bu sabah. - Ve gittin... Öncesini düşünmek istemedigim sonrası ise meçhul bir aşktı yaşadığımız... Ve aşk bitti... Giderken geride bıraktığın,içinden seni de almayı unttuğun bir kalp... Biraz hasarlı,ürkek,bi o kadar da beceriksiz... Seni unutmayı bile beceremedi bu kalp... Aşk bitti... Sensiz uyuyamadığım geceler,karanlıktan korktuğumda çevirdigim numara,sabah kalktıgımda huzur verici sesin yok,gözlerin yok... Dedim ya gittin... Sen gittin gideli bu ilk ve son mektubum sana... Artık seninleyken yazdığım şiir ve mektupları düzeltiyorum ve düzeltecegim... Seni seviyorumları 'seni ne cok sevdim' yaptım,meğer ne çok seni seviyorum yazmışım,seni öpüyorumları 'seni özlüyorum ' yaptım... Yaptım da bir 'seni unuttum' yapamadım... 'Seni unutmalıyım'da kaldı hep... Seni unutmalıyım...! ! ! Ve gittin... Sadece bitti dedin... Fazlasına gerek yoktu zaten... Herkes anlamak istediğini anlardı degil mi... Ama inan hiçbir şey anlamıyorum... Sana lanetlermi yağdırmalıyım,yoksa yolun açık olsun mu demeliyim... Yok bu çok fazla,dilerim Allah'tan bensiz gittiğin hiç bir yol açık olmasın...! ! ! Sensiz aldığım nefes nefes değilken,bensiz aldığın nefes nefes olmasın... Yok bu da çok fazla... Ben kıyamam ki sana... Ben sadece geride bıraktıgın bu beceriksiz kalp için yalvarıyorum... GEL UNUTTUR BANA SENİ...
Ben dilenciyim Sevgi dilendim sevdiğim den Yürek dolusu Sevdiğim için Mutlu yaşamak için Sevilmek için sevgi dilendim
Ben dilenciyim Dostluk dilendim dostum dan Gerçek dost olmak için Zor günde yanımda görmek için Dostum demek için Güvenmek için dostluk dilendim
Ben dilenciyim Sohbet dilendim yaren den Tadı şeker gibi, bal gibi Şerbet tadında muhabbet için Paylaşım için duyguları, anıları Yaren olmak için sohbet dilendim
Ben dilenciyim İnsaf dilendim zalimden Şefkat dilendim Merhamet dilendim taş yüreğinden Canlar almasın diye can dilendim Yaşama hakkını bilsin diye İnsafa gelsin diye insaf dilendim
Ben dilenciyim Af dilendim, azat dilendim ALLAH tan Günahlarımdan bağışlanmak dilendim Dualarımı kabul dilendim yaratan dan Ben aciz bir dilenciyim Şefaat dilendim resulullah tan ŞEFAAT YA RESULULLAH.
İstanbul rengarenk oluyor sen adım atınca bu şehre İstanbul sen kokuyor papatya misali Boğazda senin engin yüreğini görüyorum İnsanları daha bir seviyorum Sen gelince İstanbul...İstanbul oluyor gözümde
Hediye alınmış bir çocuğun sevinci gibi Aniden tüm kederi bir yana atıyorum Kollarımı açıp seni kucaklamak bırakmamak istiyorum İstanbul ‘u sen gelince daha bir başka seviyorum...
Her köşesine seninle gitmek, Ortaköy’ de kumpir, Üsküdar’da balık ekmek Hoplamak zıplamak haykırmak İstanbul’ her seferinde yeniden yeniden yaşamak
Senin gibi... Her seferinde yeniden yeniden sevmek Git gide büyüyen bir aşkla İstanbul gibi kocaman bir sevgi,İstanbul gibi tüm güzelliğinle içimde...
ZEYTİN AĞACI Çok büyük bir ağacın yüksek dallarının birinde, yaprakların arasında bir zeytin tanesi varmış. Minicik, simsiyah bir zeytin tanesi. Bu zeytin o kadar güzelmiş ki, etrafını saran yapraklar onu seyretmeye doyamazlarmış. Bir rüzgar esse üşümesin diye hemen etrafını sarar, onu rahat ettirebilmek için ellerinden geleni yaparlarmış. Sıcak yaz günlerinde ise, zeytin tanesi yine onu çok seven yaprakların gölgesine sığınırmış. Susadığı zaman, etrafındaki yapraklar yağmurlardan biriktirdikleri damlacıkları kendi elleriyle ona içirirlermiş.
Aylar, yıllar böyle geçmiş. Diğer ağaçlar hep onu taşıyan ağacı kıskanmış durmuş. O küçük zeytinin mutsuzluğunu görmeden.
Zeytinin yalnızlığını, herşeyini paylaştığı yapraklar bile anlamamış. Onlar, isteyebileceği herşeyi kendisine verdiklerini düşünüyorlarmış. Zeytin ise yapraklardan gizlenip saatlerce ağlıyormuş hep. Geceleri gökyüzüne bakıp yıldızların birbirine göz kırpmalarını seyrediyormuş. Ve onlardan biri olmayı hayal ediyormuş. Sabah olduğunda ise, başını gökyüzünden indirip, yaprakların arasında yıldızlar kadar güzel bir zeytin görebilir miyim diye aranıp duruyormuş.
Yıllar geçmiş. Ama tek bir zeytin tanesi dahi görememiş. Ve bir sabah, artık aramaktan vazgeçmiş. Kendisini tutan o incecik sapını bırakıvermiş. Yere düştüğünde son bir kez gökyüzüne bakmış, ve sonra yine son kez gözlerini yummuş...
Sevgileri Yarınlara Bıraktınız 'Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı.' Yaşamak ve sevmek için hep bilinmeyen bir zamanı bekleriz. Önce diploma almalıyızdır. Sonra iş, güç sahibi olmalıyızdır. Sonra ev, araba ve tüm eşyaları almalıyızdır. Sonra çocukları evlendirmek ve günlük hırslara boğulan hayatlarımızı papatyalar gibi koparıp vazoda yaşatmaya çalışırız. Yaprakları solmuş ve suyu pis kokan o vazo, yaşamın gizli saklı hainliklerine yataklık eder. Artık birbirimize dokunmadan, ellemeden yemekle yatak odası arasında geçer gider en değerli zaman, hayatımız.Biz hiç ölmeyecekmiş gibi sonsuzluk duygusu içinde gaflet uykularında kana bulanırız. Kan çiçekleri derleriz düşlerimizde, ölümlü hayatlarla örülü hayatlarımızın ölmüş sevdalarına ağıtlar yakarız düşlerimizde sessizce. Onları hep daha iyi bir zaman ve başka günlere bırakırız, yaşanacak ne varsa.Gizli bahçemizde açan çiçekleri tek tek yolup dökülen saçlarımızın yanına koyarız.Telaşla koşarken eve yetişip yemek yapmak için ya da iş toplantılarının tekdüze vurgusuna ayak uydururken verilecek taksitlerden daha önemli olmaz hiç sevgiyle dokunmak birine. Dokunmak, yaşamın en kutsal büyüsü kızıl akşam üstlerden koşarak gelen ve avucumuza yanar bir top gibi düşen.Dokunmak birine içten ve sevinerek bir çoçuk gibi varolduğuna şükrederek.Dokunmak, insanın insanla zenginleşen biricik yaratık olduğunun en güzel kanıtı.Oysa dokunmadan geçip gideriz en yakınlarımızda salınan yalamln kıyısından, lağım akan kanallarda boğuluruz küçücük hırslarla birgün bize hiç lazım olmayacak. Vakit olmaz yaşamak için. Vakit kalmaz yaşamak için beni unutma çiçeklerinden taçlar yapmaya aşkın başına.Öpüp koklamadan bir tenin yumuşaklığını, incir çekirdeğini doldurmaz kavgalarda tükenir nefesler. Kutsal nefeslerimizi en çirkin sözcüklere harcarız da düşünmeden, sevda sözcüklerine yer kalmaz koskoca mekanlarda.Dünyayı dar ederiz de herkeslere nedense yalnız gecelerde gözyaşlarımız bizi affetmez. Kavgalarda ve ağız dalaşlarında tüketiriz sevgilerimizi de aşklara hiç ümit vaad edilmez çorak topraklarda.Devedikenleri bile kururken bahçelerimizde baharın gelip geçtiğini görmeden kapanır gönül gözü. Gönül gözü kapalı olanın yiyeceği taş duvarlardır ev niyetine ve altın bilezikleridir sarılacak sevdalar yerine. Denizler uzak düşlerin maviliklerine saklanır da bir çocuk gibi, hiç selam etmez bize bilinmeyenin gizli sırlarından.Geniş zamanlar umarız bir gün sevgimizi söylemek için. Hiçbir gün gelmeyecek o günün hatırına harcarız hovardaca bir ömrü.Kanat çırpan aşklar bir kuş misali salınırken etrafımızda ya elimizde sıkıp öldürürüz onları ya da kaçırırız uzak ülkelere geri dönülmeyen. Aşk dokunmak ve sözden üretilen bir misk-u amberdir ki kokusu cihanı tutan. Sözlerden kolyeler takıp ak gerdanlara dokunuşun sarı güllerini dermek yaşamın hecelerini yanyana dizer.Yüreğinin surları yalçın kayalarla desteklenmiş insan nasıl ulaşsın sözcüklere? Bir kelebek misali yorulur kanatcıkları düşer yarı yolda boz toprak üstüne söz.Gecelere düğümlenmiş tutkuların yaşama ipek bir yorgan gibi serildiği günlerin özlemi fırtınalara yataklık eder ancak. Bırak! Ruhun öldüğü anlaışlsın.Bırak! Zaman sana hizmet etsin bıkıp usanmadan. Savaşın acımasız rüzgarına emanet yaşamlar, emanet yaşamlar kadar hain, sevgisiz ilişkilerin saldırısına uğrayan insan, karanlık yandaşlarına çevirirken yüzünü, unutur gider yaşamın kutsallığına türkü yakan dilleri. Kader değildir sevgisiz yaşamak. Ölüler yüzerken etrafımızda nehirden su içmek zor gelebilir insana ama yine de kutsaldır Ganj. Zeytin yaprağının gümüş bakışında açılır kapılar aşka.İçimize ılık zeytinyağı gibi akar sevdalar ve Akdeniz’in ruhu çırpınır beyaz köpükleriyle yüreğimizde.
Eğer zaman varsa yaşanacak. Her akşam seninle Yeşil bir zeytin tanesi Bir parça mavi deniz Alır beni Seni düşündükçe Gül dikiyorum ellerimin değdiği yere.
Aşk dokunmaktır gül yaprağı tene, söz ise yarin attığı bir güldür taş niyetine
Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi vardı avuçlarımda o gece... Hayallerim gözümün önünde dans etti...Düşlerimdi gökyüzünden bana göz kırpan, yıldızlar değil; yalnızlığımda...Oysa aşk iki kişilikti...
Çayım vardı; bir kupa elimde, diğer elimde ise o gece yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi... Çiseleyen yağmur bile ürpertemedi bedenimi; hayalin gibi... Bense yalnızdım; yokluğunda... Sadece yalnızdım işte bu aşkta, oysa aşk iki kişilikti...
Denizin dalgalarımıydı azan; içimde ki volkanlar misali... Oysa içim azdıkca, sustu dudaklarım... Ben sustum, bulutlar haykırdı isyanımı... Şimşekler vardı yüreğimde ürkütücü! .. Korkutan... Sadece ben duydum, ben hissetim içimdeki yalnızlığın sesini... Dudaklarım suskun, gözlerimde yaş... Sen ise sadece yoktun! .. Sadece yok! ! ! Oysa ölümdü tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti...
Gökyüzü bir kızardı, bir kapkara oldu saçların gibi... Bak, o bile seni hatırlattı bana, gözlerinin karası gibi... Gözlerin gibi öfkeliydi yıldırımlar o gece... Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesiydi elimdeki, elimde hayallerim bile yitmişti... Umutlarımdı yanımda olan nicedir, hayallerim ve düşlerim... Ne zaman terk ettiler beni, hiç bilemedim... Sense sadece yoktun, SADECE YOK! ! ! ... Oysa, yalnızlıktı tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti...
Ellerimdeki yağmur tanesini bıraktım denize, özgürlüğüne kavuşsun diye... Büyüdü, büyüdü deniz oldu... Sonra deniz büyüdü büyüdü okyanus oldu... Okyanuslar geçilmez, dağları aşılmazdı ve kırılmış kalbim bir düşman gibi seni andı... Sense sadece yoktun... Sadece yok! ! !
Bıraktım kalan son hayallerimi de özgürce gökyüzüne... Özgürce döndüler önce başımın üstünde sonra uçtular semaya... Bir öpücük kondurdum her birine, kokumu sana taşısınlar diye... Duydun mu?
Sen ise sadece yoktun bu aşkta, sadece yok...Bense, iki kişilik yaşadım bu aşkı, yorgun bir kambur gibi üzerimde, BİR BASIMA KATRAN GECELERDE! .. Senden kalan son hatıraydı, yüreğimdeki AŞKIM; onu da semaya bıraktım... ÖZGÜRCE! Geriye kalan sadece CAN kırıkları! ..
HANİ, ÖLÜMDÜ BİR BAŞINA YAŞANAN, AŞK İKİ KİŞİLİKTİ? ? ?
Aramızda, ayrılık sadece bir kelime, neden terk etmiyorsun beni bir türlü, söyle!
Annemin saçlarımı taradığı günler gibi aklımdan hiç çıkmıyorsun, neden insan hafızasından bazı şeyleri silemiyor acaba...
Ruhuna kazınmaya görsün bir an, çakılıp kalıyor içine sonra çıkartabilene aşk olsun.
Bir şeyler esir alıyor ruhunu ve seni terk etmiyor asla.
Sonra oyalanıyorsun orada, burada benim gibiysen çoğu zaman kitaplarda...
Kimi başucumda, kimi salondaki sehpalara dağılmış kitaplarım, sayfalarının arasına işaret koyduğum, nerede kaldıysam oradan devam ettiğim kitaplarım artık beni oyalamıyor, ne yalan söyleyeyim bıktım okumaktan çünkü hiç biri seni anlatmıyor.
Seni en fazla hiç tanımadığımız insanlar anlatıyor gözümün bebeği. Hepsinin yaşadıklarındasın. Galiba aşk, bir adamı bin insanda görmek.
Salı pazarında dolaştım gene, baş parmaklarının uçları bıçak kesiği kadınlar ellerinde torbaları karınca misali yuvalarına bir şeyler taşıyan kadınların pazarı.
Herkes tanıdık, herkesin yamalı bohça gibi hayatı yanında, öyle ortak yanlar var ki şaşırıyorum baktıkça kadınlara. Hepsi biraz benim, satıcıların öfkesinde biraz sen. Çınlıyor sesin ekmek parası derdinde, ve her tezgah kendinin ağası. Kadınlar, parfüm satan tezgahın önünde mutlaka duruyorlar, bakıyor, kokluyor ve çoğu kez almıyorlar, öyle ya o paraya çocuğa eşofman alınır, yani o paraya, ne beğendiyse yerine neler alınır diye hesap yapan kadınlar var her tezgahta.
İşittikleri son sevgi sözcüğü neydi acaba, biri ortada kurulmuş çay ocağında yanıma oturuyor. Çoğu konuşmaz, konuşkan değildir Salı Pazarı kadınları ama pek sıkılmış belli bana askerdeki oğlundan söz ediyor, çok özlemiş, hangi sebzeye baksa, oğlunun sevdiği yemek aklına gelmiş anlatıyor ve gözleri doluyor.
Savaş çıkmaz değil mi diye soruyor, bilmem diyorum; savaşlara karar verenler askerlik yaşı geçmiş erkekler, ne yapacakları belli mi olur, bekliyoruz hangi namluda öfkeleri durulur diye.
Sağ kalmayı becerdikse, hani bizi de yaşarken öldürmelerine sustuğumuz içindir.
Doğru diyor kadın, dikleşiyor yorgun vücudu bıraksalar koskoca bir orduyu haklar bir oğul uğruna.
İşte böyle bir şey kadın olmak, annelik var ucunda, elinde file, torba, üst baş pejmürde ama oğlu düşünce aklına kafa tutuyor dünyaya.
Neye baksam Salı Pazarı’nda seni anlatıyor bana, arkamdan konuştuklarında utanmamalıyım diye yaşadığım hayatım, sana anlatamadıklarım, yarım kalan ne varsa aramızda aşk oluyor Salı Pazarı’nda, herkesin alabileceği kadar ucuz bir aşk.
Affediyorum bugün ne varsa beni inciten sırf intikam olsun diye. Telefon çalıyor, beni arıyorsun birden sesler kesiliyor, duyacaklar diye ürküyorum ondan bir an sessiz kalışım.
Ama tabii sen bunları bilmiyorsun, Telefonda neredesin diyorsun Bıraktığın yerdeyim.
Daha kaç geceler böyle sessiz, böyle sensiz yaşayacağım? Bilmiyor musun ki ey yar, beni ne çok mahvediyor uzaklığın, ne çok bölüyor kalbimi kalbin...
Bir gece daha başlıyor... Önümde upuzun yaşayacağım bir gecem, bir karanlığım daha var. Saatlere, saniyelere gireceğin; damarımdaki kanıma kadar işleyeceğin bir gecem daha başlıyor... Bir gecem, bir sevdam daha başlıyor ama yazık ki gözyaşları ma giren olmayacaksın yinede.
Beni artık acılarımla baş başa bıraktı ağlamalarım. Gözyaşlarım bile beni terketti.Sen geldiğinden, sen olduğundan beri tüm herşey beni terketti. Ben de tükettim onları zaten. Evet artık geceleri uyuyamıyorum. Karanlıklar başlar başlamaz başlıyor kalbimin aglamaları.Önceleri onları dinlemeye, onlara ses vermeye çalışıyordum. Farketmiyormuşum gibi davranıyordum. Sırf o karanlık geceyle yüz yüze gelmemek için.
Biliyordum o yalnızlığı yaşamam gerekiyordu. Bir insan arıyordum yanımda, geceyi bana unutturacak.
Onun iyi, güzel ve çirkin olması da önem taşımıyordu. Yeter ki olsun yanımda. Olsun ki gece üzerime üzerime gelmesin. Yanımda birini görüp vazgeçsin benden.Veya yanımda birileri olsun da unutayım istiyordum SENİ. Biliyordum ki geceyle yüz yüze kaldığım zaman Sevda dışında bir şey olmayacaktım. Sonra, sonra bu dönem de kayboldu. Yalnızlığı arayan, yalnızlığa özlem duyan oldum.O karanlık gecelerin ıssızlığına gömülmekten kaçamaz oldum. Çünkü onlar da seni buluyordum. Çünkü bana gündüzlerin veremediğini veriyordu geceler SENİ...
Gündüzlerde yoktun, aydınlarda yanımda yürüyen değildin. Ama geceleri öyle miydi? Geceleri yüreğimde yürüyordun ve ben adımlarında yaşayandım. Artık uyuyamıyorum. Hem de hiç mi hiç Ne kadar çabalasam da olmuyor. Bir garip ağırlıkla kah seni bekleyerek kah gelmeyeceğinden emin olarak geçiriyordum saatleri.
Seni yaşıyordum. Gecelerde yüz yüze kalıyorduk seninle.Gece vefalı, fedakar bir anne gibi kucağına alıyor beni sabaha kadar götürüyordu. Zaman akıyormuydu, geçiyor muydu bilen değilim. Hiçbir zaman da bilen olmadım. Bu yaralarla, bu kanıma işleyen aşk yangınlarıyla sabaha nasıl kül olmadan varabiliyordum? Bilmiyorum gerçekten. Yanmaktan ateş olduğum bu gecelerde beni tüketmeyen neydi? Sevgin mi? Beni evirip çevirip kora getiren söndürmeyen neydi? Bağrımdaki yangından neden yok olmuyordum? Beni sabaha vardıran geceler miydi yoksa?
Geceler Benim gecelerim.... Senin gecelerin... Seni yaşadığım Geceler. Gönlümde bir derin yarasın sen! Bu gecelerde de çok şey istedim bir şeyler yapabilmeyi. Elime çoğu kez kalem kağıt alıp seni yazmayı istedim. Olmadı ama.Kalbim seninle öylesine doluydu ki her hareketim sönük kalıyordu. Ben çaresizliği kapılıp gidiyordum. Ne yaptığımı bilmiyordum. Saatlerce, saatlerce oturup seni düşünüyordum. Kalbimde bastırmaya çalıştığım duygularıma ilk olarak geceleri yaşama hakkı veriyordum. Herkesten gizlemeye çalıştığım o korları gecelere çıkartıyordum sanki. Gecelerden saklamıyordum hiçbirşeyi. Gecelerle paylaşıyordum, ve geceler sarıyordu beni. Beni alıp sensizliğin okyanusunda boğmuyordu. Beni sensizliğin zirvesinde, en uç noktasında aşkın sonsuzluğuna götürüyordu.
Artık bu geceleri sevmeye başlıyorum. Bana seni getiren geceler...Benim gecelerim onlar...Benim senlerim benim yalnızlıklarım, benim aşklarım diyebildiğim gecelerim.Evet artık uyuyamayan, ağlayamayan gözlerime ağlamıyorum. Gecelerimi de feda ediyorum sana. Gündüzlerde söyleyemediklerimi gecelerde haykırıyorum. Ve uçsuz bucaksız seviyorum seviyorum SEVİYORUM.
Artık uyuyamıyorum, evet. Uykular haram oldu bana senden sonra. Hem nasıl uyuyabilirim ki? Gözlerin var artık gecelerimde, senin gözlerin senin karanlık gözlerin.. Hiç görmediğim gözlerin.... Sanıyorum ki artık sana yalnız ben değil, geceler de vurgun! Beni böylesine koynuna alışı, karanlığında bunca aydınlatması neden? Evet sen öyle güzel, öyle güzelsin ki, geceler de seni sevdi.Öyle ki sana ihanet edip de seni yaşamıyormuşçasına uyumaya, gözlerimi yummaya çalıştığım zaman hemen giriveriyorlar içime ve seni getiriyorlar bana. Gözlerimi öyle bir açıyorlar ki bir dahasına kapayamıyorum bile...
Ve ağlayabilmeyi diliyorum bazı geceler. Bunu gecelerden sonsuza diliyorum. Ağlasam, doyasıya hıçkırırcasına ağlasam belki seni bir parçacık olsa unutur ve kendi içime gömülür birazcık gözlerimi yumabilirim diye düşünüyorum. Sabahları uykuda yakalayan olmaktan çıkıp, sabahları uykuda bulunan olmak istiyorum. Bunun için istiyorum ağlayabilmeyi. Sana olan özlemimi, içimde bir dağ kadar ululaşmış hasretini belki bir parça dindirebilirim diye düşünüyorum. Belki seni birazcık gömebilirim de yüreğime, rahatlarım diye umuyorum olmuyor.
Ağlamaya çalışıyorum, ağlamalarım bana isyanlar ediyor. Geceler bana bu isteğimi vermiyor. Ne zaman ağlasam yalnızca ve yalnızca bir iki gözyaşı olup kalıyorsun gözlerimlde. Gözlerimde donan birkaç damla yaş oluyorsun, o yaşları da sarıyor geceler. O yaşlarla birlikte alıyor yanına geceler beni... Geceler unutmamı istemiyor seni, geceler bana ihanet ediyor. Geceler senden yana sevdiğim, geceler seni yaşamamı istiyor. Sözümü dinlemiyor....
Güneşi özlediğim oluyor arada bir. Yeter diyorum bunca yıldızla arkadaş olduğum. Seni unutup da yıldızları gördüğüm anlar olursa tabii. Beni böyle gördükleri zaman anlamıyor insanlar. Nasıl böyle saatlerce kalabildiğimi sorup duruyorlar. Böyle tüm dünya uyku içindeyken benim nasıl karanlığın içinde bakışlarımı dayattığımın sırrını anlamıyorlar. Ve onlar bilmiyorlar ki içim bir kordur...Tüm dünya, tüm tabiat susmalarda ve uykulardadır belki ama benim yüreğimde gizlenmektedir tüm dünya... Ben içime tüm insanları,,, tüm milyarları almışım. Farkında değiller. Herkesi ve herşeyleri sığdırmışım içime. Bir sen sığmıyorsun, bir seni sığdıramıyorum kalbime, bilmiyorlar...Ve senin uzaklığın, ve senin gece kadar olan uzaklığın... Bana öyle uzak öyle yabancısın ki sevdiğim, seni senden istemeye korkuyorum. Geceleri bu yüzden seviyorum. Seni sevmeme engel olmuyor, seni bana getiriyor... ve seni gecenin karanlığında buluşumdandır seni gündüzleri istemeyişim. Evet sevdiğim bana her şeyden ve herkesten uzaksın. Herkesin yaşamına giriyor, her şeyi paylaşıyorsun insanlarla... Ama bana gelmiyorsun. Ama ama sitem bile etmiyorum... Sana söyleyecek söz bulamıyorum. Söyleyecek bir şeyler arasam ve bulsam biliyorum geceler alır onu elimden, dilimden de. Sana söyleyeceklerimin hesabını yapsam sabahlar buna izin vermez. Ve ben seni yaşıyorum. Olsa olsa sana BU SEVGİYİ YAŞA diyebilirim.Gel birlikte yaşayalım demeye dilim varmaz. Geceler bunu bırakmaz yanına. Kaybettiğim değilsin. Ben seni hiç yitirmedim. Çünkü içimde taşıdığımdın hep. Benden bir parça oldun sen. Ben kendimi yitirmediğim sürece sen de kaybolmayacaksın.
Evet, seni anlamakla, seni yaşamakla, seni sevmekle geçirdiğim bu gecelerde, sabahladığım bu gecelerde, benden çok uzaklarda bulunan sana uykularında bir rahatlık veriyorsa sevdam, ne mutlu bana. Gecelerim...Sarın yaralarımı geceler demiş bir şair.. Beni bu geceler mahvetti desem haksızlık mı ederim onlara. Beni sen mahvettim desem yalan olur bu. Ama beni bu geceler, geceleri de bana musallat eden sensin. Senin sevdanla başladı gecelere sevda yazmam. Sevda masalı okumam bundandı. Ben bu gecelerde tüm karanlıkları dağıtabilirim. Bana hüzünlerini, bana acılarını ver sevdiğim. Ver ki senin acılarını da ortak edeyim gecelerime. Ver ki gecelerle kavgalı olayım. Şimdi seni getirdikleri için onlara ses bile çıkarmıyorum. Sen yaşadığımsın, yaşatanımsın. Sevdamsın sen... Belki ben anlatamıyorum ama geceler bu sevdaya şahittir. Çünkü artık onlarda bu aşka ortak oldular. Belki benden bile çok seviyorlar seni. Ben seni hiç mi hiç gözlerimle bitirmek istemedim. Ve gecelerin içinde, gecelerle birlikte hep sevdim seni...VE HEP SEVECEĞİM...
Ne kadar birlikte olamayacağımızı bilsem de Ben ve Gecelerim Hep seveceğiz seni...
Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.
Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, onun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı.. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.
Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.
Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim. O da MUTLU OLMAN.
MUTLU OL SEVDİĞİM.. BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE, KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN MUTLU OL...
denizlerin en güzeli duygu denizi kumsalların en sıcağı tenin güneşlerin en parlağı gözlerindeki ışıltı dalgaların en güzeli saçlarındaki kıvrımlar en güzel deniz yıldızı ellerin ve parmakların
Sadece gelsen Sadece uzattığın elini versen de Tutup seni kanatlanıp uçursam Seni senden bile çok uzaklara kaçırsam
Sadece gelsen sen Nereye diye sormasan hiç Adımların gittiği yer zor olmasa O adımlar sonunda korku bizi bulmasa
Sen sadece gelsen Öylesine ve sadece yürüsen Aklımda bir şey yok sen de de olmasa Aklıma aklındakiler dolsa ve sen hiç gitmesen
Sadece gelsen Gülümsesen ordan ve Yanı başındayken küçücük bir buse Uzaklardayken kocaman bir özlem olsan
Sadece gelsen de hani Rüzgarla yan yana olsan savursan Sende olanı yedi düvele korkmadan duyursan Ve kocaman bir ateş olsan da yaksan kavursan
Gelsen sadece Gül olsan Gülcan olsan Güldüğün anda canda olsan Canım içinde can olsan da Sadece sevsen Sadece sevsen Sadece sevsen de kendini de sevdirsen
kardelenin öyküsü bu biraz ürkek biraz çocuk gökyüzüne sevdalı aşkı arıyordu en son bulamadıysa eğer ağlıyor olmalı...
gözlerimin içine bakardı tüm saflığınla.. ne desem yüzünden yaş akardı bir gün koptu benden şiir yazdım ona okuyor olmalı...
gerçekler ona göre değil düşlerde gezinirdi gece yarıları.. bir gün o da uyanacak ayrılıklara belki ağlayacak sabaha karşı ama şimdi.. şu an uyuyor olmalı...
durup durup kaçardı benden bir köşeye saklanırdı cesaretin varsa sev derdi hep ki o benim gökyüzümdü anlamadı...
Bugün kederliyim, beterim bugün Sesime ses değse çığlık oluyor Üşüyor toprak, taşlar üşüyor Vuslatı yakın eden yollar üşüyor
Yumma gözlerini uyuma bugün Bütün gölgeler akşam oluyor Üşüyor yaprak dallar üşüyor Savrulup yırtılan rüzgar üşüyor (İçimde kış gibi bir mevsim üşüyor)
Oysa ben senden neler neler isterdim Senli sevdalarda doğmak isterdim Sabahlar isterdin asi ve mavi Büyüsün isterdim ışığın rengi Ama gel gör ki kötüyüm bugün
***yeniden doğmak*** Sevginin gözyaşları damla damla olup.. Gökyüzüne doğru kaybolup giderler... Ve gökyüzünün güzelliğine güzellik katan.. Milyonlarca yıldızlardan biri olurlar.. Ve bu gözyaşları bir çok sevgilinin sevgi bağını arttırır... Ama bilmezler ki kendilerine bu gücü veren.. Sevipte ayrılanların gözyaşlarıdır.. Ve bu gözyaşları gökyüzünden tıpkı bir yıldız gibi kayar... İşte o anlarda bir çok dilek tutulur.. İşte o anlarda bir çok kalp yanar.. İşte o anlarda tatlı tatlı gülümsenir.. işte o anlarda yağmur çiseler.. İşte o anlarda yeni bir güneş açarmış.....
Bir hayalldi benimkisi, bir rüyaydi belki gördügüm... bu kadar cabuk uyanmak zorunda kalmam, belki buna inanmam di en büyük hatam... Seni ne kadar sevdigimin tarifini bile yapamazken bu hayatta, sen yasattirdin bu cekilmez aciyi bana... Inan sendin benim tek bekledigim. Sendin tek benim sevdigim... Benim yasadiklarimi ne sen anlayabilirsin nede bir baskasi, Senden baskasi bana haramdi... Ummut kalmadi artik bende, hayallerim tükendi seninle, uyanmak istemedigim bu rüyam, sonunda kabuslara döndü benim en büyük duam.. herzaman ellerimi actigimda istedigim sendin... dualarlan gönlümde dolan birtek sendin... tüm kalbimle istedim seni, sense terk edip gittin simdi beni... Ömrümde ilk defa bu kadar büyük bir hatta yaptim, sana bu cocuksu, bu sevgi dolu yürregimle kandim... Ama sen benimle sadece bir oyuncak gibi oynadin... Benim duygularimi hicce saydin, hic birsdey yasanmamis gibi birden bire gittin, ve beni böylece sensiz tek basima caresiz bir sekilde biraktin.. Hakketmedim ben bunu, Günhaim sadec seni sevmekdi,sana kalbimi vermemdi Bir rüyya inanip bu duruma gelmemdi… Ben sadece seni sevdim ve seni istedim bitanem… Artik sen bana harram olsanda, baska ellerde olsanda, Sevgimden vazgecmem ASLA.....! ! ! ! ! ! ! Seni cok seviyorum
14.03.2007 - 15:01
ANLAMALIDIM
Bu kısalığına rağmen uzun geçen yaşamımda anladıklarım...yaşama dair..acıya
dair..belkide sana dair..ANLADIM Kİ, KALABALIKLAR İNSANI
YALNIZLAŞTIRIYORMUŞ..
Anladım ki, güzel olan herşey birgün ansızın bitermiş.
Anladım ki, çok çalışmak, çok kazanmakla aynı değilmiş.
Anladım ki, öğrendiğin her bilgi sana bir depresyon nedeni olarak geri
dönüyormuş.
Anladım ki, her labirentin görünmezde olsa bir çıkışı varmış.
Anladım ki, zaman acımasız, mekan riyakarmış.
Anladım ki, her akşam gökyüzünü görmek büyük bir ayrıcalıkmış.
Anladım ki, insan yıkıldım dediği anda bile hala ayaktaymış.
Anladım ki, çok konuşan çok bilmiyormuş, cok susanda cahil değilmiş.
Anladım ki, her insanın derinlerinde bir filazof yatıyormuş.
Anladım ki, sevmek için neden aranmıyormuş.nedensiz sevmediğimiz gibi...
Anladım ki insan korkularından asla kaçamıyormuş.
anladım ki üzülmek için bahane bulmak çok kolaymış
13.03.2007 - 12:26
Seni seviyorum,
Haz aldığım bir günahı sevmek,
Sancılı düşlerden sabaha uyanmak gibi...
Seni seviyorum,
Fırtınadan sonra huzur mavisine boyanan denizi sevmek,
Yağmurla sevişen toprağın kokusunu duymak gibi...
Seni seviyorum,
Çocukluğumun badem şekeri tadını sevmek,
Düşlerin gerçeğe dönüşünü yaşamak gibi...
Seni seviyorum,
Uçan balonların büyüsünü sevmek,
Küpeli güvercinlerle aşka haber salmak gibi...
Seni seviyorum,
Ballı incir tadındaki aşkı sevmek,
Senin güzelliğinde hergün silbaştan erimek gibi...
13.03.2007 - 12:22
Seni öyle sevdim ben,
Öyle gözyaşı kurutan mevsimlerde,
Dağbaşı dumanlı türkülerle sevdim ben seni,
Ben seni sılada aşk bilip,
Yaşadığın acılara acı tüketerek sevdim,
Seni her yalnızlık ortası,
Yalnızlığımla sevdim,
Seni öyle sevdim ben sevdiğim,
Her mevsimde sonbahardı yüreğim,
Gözlerin vardı bende, bir ismin, bir sözlerin,
Ben seni yağmurlar kadar sevdim ey sevdiğim,
Anlamı bize kalsın sonu gelmeyen şiirlerin,
Ben seni böyle sevdim....
Şehir havasında, deniz suyunda, yosun kokusunda sevdim seni ben.Martıların denizi kıskanan çığlıklarında sevdim seni. Aşk şarkılarının dillerden dile dövünen her nakaratında aşk kalarak yüreğine ve tertemiz düşlerle uyandığın sabahlarında oturup şiir yazarken sevdim seni.
Ben seni anlatamadığım, yazamadığım her kelimede sevdim. Dudaklarıma tılsım bırakan öpüşmelerinde sevdim, bir mahkumun rüyalarında büyüyen yalnızlığında sevdim ben seni.
13.03.2007 - 12:17
Aşk bir yangına sarılmakmış,
kar ıslatırken geceyi,
sabaha dayanmakmış..
en güzeli de
kaldırımlardan ayak izlerini
toplamakmış..
mış işte..
aşkmış ya..
senmiş, benmiş....
13.03.2007 - 12:16
aşkın rengini sordular;
mavi dedim,
aşkın sıcaklığını sordular;
duydum dedim,
aşkın adresini sordular;
gittim dedim,
aşkın adını sordular;
ılık rüzgar dedim.
13.03.2007 - 11:44
..... ve kendi icimde ikiye bölünüyorum...
Sensizlik mi yoksa varligin mi? / simdi bunu dusundugum zamanlarimdayim. /
Birini bir kefeye otekini oteki kefeye koyuyorum! / Peki ya hangisi agir
basiyor? / Bilinmiyor... / Ikiside asili kaliyor yuregimde... / ve kendi
icimde ikiye bölünüyorum! / yüregim kal diyor... mantigim git! / Birakip
gitmek bu acilari cekmekten daha zor geliyor sanki... / Gözlerini özlemekten
korkuyorum! / Ve ellerine hasretlikten... (ölebilirim sanki...) / yine de
git diyor bir yanim! / Ama olmuyor... / yüregimin sesini kisip, / hic birsey
hissetmiyorum gibi yapamiyorum!
Nasil birsey bu...? / Sana dayanan bu yuregin, / Sensizlige dayanacak gücü
yok mu? /Tutkulu olmak kötü... ucurumun önüne kadar geliyorum ama atamiyorum
yuregimi! (yuregimdeki seni)
Celiskilerime düstün simdi... / oysa tam da güvendim diyordum! / O olmali
! .. diyordum.
Yanlis mi? / Yoksa... dogru mu? / Gercek mi? yalan mi? / hala
yasanabilecek güzel seyler var mi? / güvenilecek yanlarin kaldi mi hala? /
Düsündükce batiyorum...
Her nekadar bu askta mantigimi kullanmak istemesem de, / her seferinde
mantigimi cikariyorsun karsima / Yine de deymez, bitirilmemeli birseyler!
/ zaten ne zaman bitirmeyi düsünsem; sevgimle karsi karsiya geliyorum! /
.....................................
Sana bir sans daha veriyorum. /Yasayip görecegim! / Artik düsünmüyorum
gecmiste olanlari / Tek yapabildigim; / gelecegin guzel seylerle ‘gelmesi’ni
dilemek! / Ve dilegimin kabul olmasini ‘seninle’ beklemek...
Kendi kurallarimdan vazgecerek; sana vazgecilmezligini kanitliyorum! / bir
kez daha anliyorum seni nasil sevdigimi! / ve bilmeni istiyorum! /
Risklerden korkmuyorum! / cünkü seni severek hayatimdaki en büyük riski
aliyorum!
13.03.2007 - 11:24
Hani insan bir yakınını kaybeder de bir dostun omuzunda aglamak ister ya işte sen o dostun omuzundasın.Hani insan bir şarkıda hüzünlenirde arada bir mırıldanır ya, işte sen öyle hüzünlendiğim.Hani insan bir şeye bağlanır vaz geçemez ya işte sen öyle alıştıgım, hani insan çaresiz kalır da tutunacak dal arar ya işte sen öyle tutunduğum.bazan yüreğinde fırtınalar kopar ya insanın sakin bir liman arar ya kendine işte sen sığındığım sın.
Hani bataklıkta nilüfer, kırda papatya açarya tertemiz ve sade, Hani kış güneşi arada bir çıkar da insanın içini ısıtır ya sıcacık. İşte sen o beyazın aklıgında, papatyanın sadeliginde, güneşin sıcaklığındasın.İşte sen öylesine dostsun öylesine sevdigimsin.Ve seni her zaman sevmenin ayrıcalıgını yaşıyacagım.
13.03.2007 - 11:14
Offf offf walla çok uzun yazıyon okurken sıkılıyorum yahuuu :))) Neyse şaka dedim şaka öptüm seni...
12.03.2007 - 18:41
Ve Gittin...
Küçücük şeylerden mutlu olabilen biz, göremez olduk yüzlerimizi aynalardan.Özlemlerim, sevgilerim yıllar öncesinden kalan.Kokuna hasret gülüşüne karanfiller dağıtan vazgeçtiğim hayata…Sevda yüklü trenler geçerken gözlerimden el sallayacakmışsın gibi şaşkın bakan yüzlerle çakışmak ve her biri senden farklı…Küçücük, minicik bir umuttu benimki…
Hüznü, sevgiyi, dostluğu, fedakarlığı içine alan o yürekteydi ellerim…Düştü kırıldı güzellikler bana kalan acı! Şimdi nefretin yakışmadığı bir çehre arkamda…Sesini duymak için bin bir bahane bulan, senin fark edemediğin, kirlettiğin tertemiz bir kalp avuçlarımda...kan ağlayan bir bebek gördün mü hiç? Annesini arayan, arayan….bulamayan, karalara bürünmüş bi bebek…Ağlayan sevda yüklü bi bulut.Şimdi ben bir bulut göklerde, giden günlerin ağırlığı üzerimde ama yitirmediğim bir sevgi o mavilikte…özlüyorum ve o özlenene ağlıyorum.Kaldır başını bak bir kez.Allah aşkına, göreceksin ıslanacak gözlerin benim için olmasa da benimle..Ama sen ağlama, sakın ağlama….
-
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor Alnıma çizgiler koyuyor her yaşanmışlık İtirazsız titriyor bedenim gecenin karanlığında Uykularım kör kuyularda sancılı Sığmıyor hiçbir yere yüreğim Hayat sarhoş yıkılıyor üstüme Pusatsız, yalın yürüyüşüme Hain bir bıçak gibi saplanıyor yiten gün yüzü
Uzak bir ihtimal gülüşüm Anlamsız kelimeler çöplüğüne dönüyor yüzüm Bir çare geçmiş zamanlardan geleceğe
Vurgun yemiş kahpe bakışlar arasında Oyasız, işlenmemiş sade bir mendile kanar burnum Nankör bıçaklara inat suskundur yürüyüşüm Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor
El vermiyor ihanete güneşin umudu Kör düğümlere bağlandı gözlerimin maviliği Sıksam, yumruklarım yere düşer Mahşere döner sokaklar Belirsiz soygun yerine döner yurdum
İsyan günlüğüme suskunluğu derkenar etti bakışlar
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor Bir yıldız akar bin yıldızlı geceden saçlarıma Kötümser bir matematik işlemi gibi bakışlarım kaba İyileşmiş sanrıların doruğunda
Bombalanmış ya pıtların arasında can verir papatya
İhanet yalnızlığını kuşanmış, küstah Çapaksız bir bakışım olsun isterim Eylemsizlik bildirgesi sunsun tüm günahlar
Gürlesin bulutların nemi humuslu toprağa İsimsiz babaların irinleri kirletmeden uyansın sabah Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor Her yalnızlık farklı bir düş olarak çıkar karşıma Sokaklara iner sesim korkusuz ve gümrah
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor Telaş vakti sunulan kavgaları sunalara verdim / göç vaktidir Ey baharın kapısı olan çiçekler Taze bir ölüyü kokunuzla diriltin bu sabah.
-
Ve gittin...
Öncesini düşünmek istemedigim sonrası ise meçhul bir aşktı yaşadığımız...
Ve aşk bitti...
Giderken geride bıraktığın,içinden seni de almayı unttuğun bir kalp...
Biraz hasarlı,ürkek,bi o kadar da beceriksiz...
Seni unutmayı bile beceremedi bu kalp...
Aşk bitti...
Sensiz uyuyamadığım geceler,karanlıktan korktuğumda çevirdigim numara,sabah kalktıgımda huzur verici sesin yok,gözlerin yok...
Dedim ya gittin...
Sen gittin gideli bu ilk ve son mektubum sana...
Artık seninleyken yazdığım şiir ve mektupları düzeltiyorum ve düzeltecegim...
Seni seviyorumları 'seni ne cok sevdim' yaptım,meğer ne çok seni seviyorum yazmışım,seni öpüyorumları 'seni özlüyorum ' yaptım...
Yaptım da bir 'seni unuttum' yapamadım...
'Seni unutmalıyım'da kaldı hep...
Seni unutmalıyım...! ! !
Ve gittin...
Sadece bitti dedin...
Fazlasına gerek yoktu zaten...
Herkes anlamak istediğini anlardı degil mi...
Ama inan hiçbir şey anlamıyorum...
Sana lanetlermi yağdırmalıyım,yoksa yolun açık olsun mu demeliyim...
Yok bu çok fazla,dilerim Allah'tan bensiz gittiğin hiç bir yol açık olmasın...! ! !
Sensiz aldığım nefes nefes değilken,bensiz aldığın nefes nefes olmasın...
Yok bu da çok fazla...
Ben kıyamam ki sana...
Ben sadece geride bıraktıgın bu beceriksiz kalp için yalvarıyorum...
GEL UNUTTUR BANA SENİ...
12.03.2007 - 18:16
Ben dilenciyim
Ben dilenciyim
Sevgi dilendim sevdiğim den
Yürek dolusu
Sevdiğim için
Mutlu yaşamak için
Sevilmek için sevgi dilendim
Ben dilenciyim
Dostluk dilendim dostum dan
Gerçek dost olmak için
Zor günde yanımda görmek için
Dostum demek için
Güvenmek için dostluk dilendim
Ben dilenciyim
Sohbet dilendim yaren den
Tadı şeker gibi, bal gibi
Şerbet tadında muhabbet için
Paylaşım için duyguları, anıları
Yaren olmak için sohbet dilendim
Ben dilenciyim
İnsaf dilendim zalimden
Şefkat dilendim
Merhamet dilendim taş yüreğinden
Canlar almasın diye can dilendim
Yaşama hakkını bilsin diye
İnsafa gelsin diye insaf dilendim
Ben dilenciyim
Af dilendim, azat dilendim ALLAH tan
Günahlarımdan bağışlanmak dilendim
Dualarımı kabul dilendim yaratan dan
Ben aciz bir dilenciyim
Şefaat dilendim resulullah tan
ŞEFAAT YA RESULULLAH.
12.03.2007 - 16:14
İstanbul rengarenk oluyor sen adım atınca bu şehre
İstanbul sen kokuyor papatya misali
Boğazda senin engin yüreğini görüyorum
İnsanları daha bir seviyorum
Sen gelince İstanbul...İstanbul oluyor gözümde
Hediye alınmış bir çocuğun sevinci gibi
Aniden tüm kederi bir yana atıyorum
Kollarımı açıp seni kucaklamak bırakmamak istiyorum
İstanbul ‘u sen gelince daha bir başka seviyorum...
Her köşesine seninle gitmek,
Ortaköy’ de kumpir, Üsküdar’da balık ekmek
Hoplamak zıplamak haykırmak
İstanbul’ her seferinde yeniden yeniden yaşamak
Senin gibi...
Her seferinde yeniden yeniden sevmek
Git gide büyüyen bir aşkla
İstanbul gibi kocaman bir sevgi,İstanbul gibi tüm güzelliğinle
içimde...
12.03.2007 - 15:18
ZEYTİN AĞACI
Çok büyük bir ağacın yüksek dallarının birinde, yaprakların arasında bir zeytin tanesi varmış. Minicik, simsiyah bir zeytin tanesi. Bu zeytin o kadar güzelmiş ki, etrafını saran yapraklar onu seyretmeye doyamazlarmış. Bir rüzgar esse üşümesin diye hemen etrafını sarar, onu rahat ettirebilmek için ellerinden geleni yaparlarmış. Sıcak yaz günlerinde ise, zeytin tanesi yine onu çok seven yaprakların gölgesine sığınırmış. Susadığı zaman, etrafındaki yapraklar yağmurlardan biriktirdikleri damlacıkları kendi elleriyle ona içirirlermiş.
Aylar, yıllar böyle geçmiş. Diğer ağaçlar hep onu taşıyan ağacı kıskanmış durmuş. O küçük zeytinin mutsuzluğunu görmeden.
Zeytinin yalnızlığını, herşeyini paylaştığı yapraklar bile anlamamış. Onlar, isteyebileceği herşeyi kendisine verdiklerini düşünüyorlarmış. Zeytin ise yapraklardan gizlenip saatlerce ağlıyormuş hep. Geceleri gökyüzüne bakıp yıldızların birbirine göz kırpmalarını seyrediyormuş. Ve onlardan biri olmayı hayal ediyormuş. Sabah olduğunda ise, başını gökyüzünden indirip, yaprakların arasında yıldızlar kadar güzel bir zeytin görebilir miyim diye aranıp duruyormuş.
Yıllar geçmiş. Ama tek bir zeytin tanesi dahi görememiş. Ve bir sabah, artık aramaktan vazgeçmiş. Kendisini tutan o incecik sapını bırakıvermiş. Yere düştüğünde son bir kez gökyüzüne bakmış, ve sonra yine son kez gözlerini yummuş...
12.03.2007 - 15:17
Sevgileri Yarınlara Bıraktınız
'Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı.' Yaşamak ve sevmek için hep bilinmeyen bir zamanı bekleriz. Önce diploma almalıyızdır. Sonra iş, güç sahibi olmalıyızdır. Sonra ev, araba ve tüm eşyaları almalıyızdır. Sonra çocukları evlendirmek ve günlük hırslara boğulan hayatlarımızı papatyalar gibi koparıp vazoda yaşatmaya çalışırız. Yaprakları solmuş ve suyu pis kokan o vazo, yaşamın gizli saklı hainliklerine yataklık eder. Artık birbirimize dokunmadan, ellemeden yemekle yatak odası arasında geçer gider en değerli zaman, hayatımız.Biz hiç ölmeyecekmiş gibi sonsuzluk duygusu içinde gaflet uykularında kana bulanırız. Kan çiçekleri derleriz düşlerimizde, ölümlü hayatlarla örülü hayatlarımızın ölmüş sevdalarına ağıtlar yakarız düşlerimizde sessizce. Onları hep daha iyi bir zaman ve başka günlere bırakırız, yaşanacak ne varsa.Gizli bahçemizde açan çiçekleri tek tek yolup dökülen saçlarımızın yanına koyarız.Telaşla koşarken eve yetişip yemek yapmak için ya da iş toplantılarının tekdüze vurgusuna ayak uydururken verilecek taksitlerden daha önemli olmaz hiç sevgiyle dokunmak birine. Dokunmak, yaşamın en kutsal büyüsü kızıl akşam üstlerden koşarak gelen ve avucumuza yanar bir top gibi düşen.Dokunmak birine içten ve sevinerek bir çoçuk gibi varolduğuna şükrederek.Dokunmak, insanın insanla zenginleşen biricik yaratık olduğunun en güzel kanıtı.Oysa dokunmadan geçip gideriz en yakınlarımızda salınan yalamln kıyısından, lağım akan kanallarda boğuluruz küçücük hırslarla birgün bize hiç lazım olmayacak. Vakit olmaz yaşamak için. Vakit kalmaz yaşamak için beni unutma çiçeklerinden taçlar yapmaya aşkın başına.Öpüp koklamadan bir tenin yumuşaklığını, incir çekirdeğini doldurmaz kavgalarda tükenir nefesler. Kutsal nefeslerimizi en çirkin sözcüklere harcarız da düşünmeden, sevda sözcüklerine yer kalmaz koskoca mekanlarda.Dünyayı dar ederiz de herkeslere nedense yalnız gecelerde gözyaşlarımız bizi affetmez. Kavgalarda ve ağız dalaşlarında tüketiriz sevgilerimizi de aşklara hiç ümit vaad edilmez çorak topraklarda.Devedikenleri bile kururken bahçelerimizde baharın gelip geçtiğini görmeden kapanır gönül gözü. Gönül gözü kapalı olanın yiyeceği taş duvarlardır ev niyetine ve altın bilezikleridir sarılacak sevdalar yerine. Denizler uzak düşlerin maviliklerine saklanır da bir çocuk gibi, hiç selam etmez bize bilinmeyenin gizli sırlarından.Geniş zamanlar umarız bir gün sevgimizi söylemek için. Hiçbir gün gelmeyecek o günün hatırına harcarız hovardaca bir ömrü.Kanat çırpan aşklar bir kuş misali salınırken etrafımızda ya elimizde sıkıp öldürürüz onları ya da kaçırırız uzak ülkelere geri dönülmeyen. Aşk dokunmak ve sözden üretilen bir misk-u amberdir ki kokusu cihanı tutan. Sözlerden kolyeler takıp ak gerdanlara dokunuşun sarı güllerini dermek yaşamın hecelerini yanyana dizer.Yüreğinin surları yalçın kayalarla desteklenmiş insan nasıl ulaşsın sözcüklere? Bir kelebek misali yorulur kanatcıkları düşer yarı yolda boz toprak üstüne söz.Gecelere düğümlenmiş tutkuların yaşama ipek bir yorgan gibi serildiği günlerin özlemi fırtınalara yataklık eder ancak. Bırak! Ruhun öldüğü anlaışlsın.Bırak! Zaman sana hizmet etsin bıkıp usanmadan. Savaşın acımasız rüzgarına emanet yaşamlar, emanet yaşamlar kadar hain, sevgisiz ilişkilerin saldırısına uğrayan insan, karanlık yandaşlarına çevirirken yüzünü, unutur gider yaşamın kutsallığına türkü yakan dilleri. Kader değildir sevgisiz yaşamak. Ölüler yüzerken etrafımızda nehirden su içmek zor gelebilir insana ama yine de kutsaldır Ganj. Zeytin yaprağının gümüş bakışında açılır kapılar aşka.İçimize ılık zeytinyağı gibi akar sevdalar ve Akdeniz’in ruhu çırpınır beyaz köpükleriyle yüreğimizde.
Eğer zaman varsa yaşanacak.
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum ellerimin değdiği yere.
Aşk dokunmaktır gül yaprağı tene, söz ise yarin attığı bir güldür taş niyetine
12.03.2007 - 15:15
Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi vardı avuçlarımda o gece... Hayallerim gözümün önünde dans etti...Düşlerimdi gökyüzünden bana göz kırpan, yıldızlar değil; yalnızlığımda...Oysa aşk iki kişilikti...
Çayım vardı; bir kupa elimde, diğer elimde ise o gece yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi... Çiseleyen yağmur bile ürpertemedi bedenimi; hayalin gibi... Bense yalnızdım; yokluğunda... Sadece yalnızdım işte bu aşkta, oysa aşk iki kişilikti...
Denizin dalgalarımıydı azan; içimde ki volkanlar misali... Oysa içim azdıkca, sustu dudaklarım... Ben sustum, bulutlar haykırdı isyanımı... Şimşekler vardı yüreğimde ürkütücü! .. Korkutan... Sadece ben duydum, ben hissetim içimdeki yalnızlığın sesini... Dudaklarım suskun, gözlerimde yaş... Sen ise sadece yoktun! .. Sadece yok! ! ! Oysa ölümdü tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti...
Gökyüzü bir kızardı, bir kapkara oldu saçların gibi... Bak, o bile seni hatırlattı bana, gözlerinin karası gibi... Gözlerin gibi öfkeliydi yıldırımlar o gece... Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesiydi elimdeki, elimde hayallerim bile yitmişti... Umutlarımdı yanımda olan nicedir, hayallerim ve düşlerim... Ne zaman terk ettiler beni, hiç bilemedim... Sense sadece yoktun, SADECE YOK! ! ! ... Oysa, yalnızlıktı tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti...
Ellerimdeki yağmur tanesini bıraktım denize, özgürlüğüne kavuşsun diye... Büyüdü, büyüdü deniz oldu... Sonra deniz büyüdü büyüdü okyanus oldu... Okyanuslar geçilmez, dağları aşılmazdı ve kırılmış kalbim bir düşman gibi seni andı... Sense sadece yoktun... Sadece yok! ! !
Bıraktım kalan son hayallerimi de özgürce gökyüzüne... Özgürce döndüler önce başımın üstünde sonra uçtular semaya... Bir öpücük kondurdum her birine, kokumu sana taşısınlar diye... Duydun mu?
Sen ise sadece yoktun bu aşkta, sadece yok...Bense, iki kişilik yaşadım bu aşkı, yorgun bir kambur gibi üzerimde, BİR BASIMA KATRAN GECELERDE! .. Senden kalan son hatıraydı, yüreğimdeki AŞKIM; onu da semaya bıraktım... ÖZGÜRCE! Geriye kalan sadece CAN kırıkları! ..
HANİ, ÖLÜMDÜ BİR BAŞINA YAŞANAN, AŞK İKİ KİŞİLİKTİ? ? ?
12.03.2007 - 15:14
Aramızda, ayrılık sadece bir kelime, neden terk etmiyorsun beni bir türlü,
söyle!
Annemin saçlarımı taradığı günler gibi aklımdan hiç çıkmıyorsun, neden insan
hafızasından bazı şeyleri silemiyor acaba...
Ruhuna kazınmaya görsün bir an, çakılıp kalıyor içine sonra çıkartabilene
aşk olsun.
Bir şeyler esir alıyor ruhunu ve seni terk etmiyor asla.
Sonra oyalanıyorsun orada, burada benim gibiysen çoğu zaman kitaplarda...
Kimi başucumda, kimi salondaki sehpalara dağılmış kitaplarım, sayfalarının
arasına işaret koyduğum, nerede kaldıysam oradan devam ettiğim kitaplarım
artık beni oyalamıyor, ne yalan söyleyeyim bıktım okumaktan çünkü hiç biri
seni anlatmıyor.
Seni en fazla hiç tanımadığımız insanlar anlatıyor gözümün bebeği. Hepsinin
yaşadıklarındasın. Galiba aşk, bir adamı bin insanda görmek.
Salı pazarında dolaştım gene, baş parmaklarının uçları bıçak kesiği kadınlar
ellerinde torbaları karınca misali yuvalarına bir şeyler taşıyan kadınların
pazarı.
Herkes tanıdık, herkesin yamalı bohça gibi hayatı yanında, öyle ortak yanlar
var ki şaşırıyorum baktıkça kadınlara. Hepsi biraz benim, satıcıların
öfkesinde biraz sen. Çınlıyor sesin ekmek parası derdinde, ve her tezgah
kendinin ağası. Kadınlar, parfüm satan tezgahın önünde mutlaka duruyorlar,
bakıyor, kokluyor ve çoğu kez almıyorlar, öyle ya o paraya çocuğa eşofman
alınır, yani o paraya, ne beğendiyse yerine neler alınır diye hesap yapan
kadınlar var her tezgahta.
İşittikleri son sevgi sözcüğü neydi acaba, biri ortada kurulmuş çay ocağında
yanıma oturuyor. Çoğu konuşmaz, konuşkan değildir Salı Pazarı kadınları ama
pek sıkılmış belli bana askerdeki oğlundan söz ediyor, çok özlemiş, hangi
sebzeye baksa, oğlunun sevdiği yemek aklına gelmiş anlatıyor ve gözleri
doluyor.
Savaş çıkmaz değil mi diye soruyor, bilmem diyorum; savaşlara karar verenler
askerlik yaşı geçmiş erkekler, ne yapacakları belli mi olur, bekliyoruz
hangi namluda öfkeleri durulur diye.
Sağ kalmayı becerdikse, hani bizi de yaşarken öldürmelerine sustuğumuz
içindir.
Doğru diyor kadın, dikleşiyor yorgun vücudu bıraksalar koskoca bir orduyu
haklar bir oğul uğruna.
İşte böyle bir şey kadın olmak, annelik var ucunda, elinde file, torba, üst
baş pejmürde ama oğlu düşünce aklına kafa tutuyor dünyaya.
Neye baksam Salı Pazarı’nda seni anlatıyor bana, arkamdan konuştuklarında
utanmamalıyım diye yaşadığım hayatım, sana anlatamadıklarım, yarım kalan ne
varsa aramızda aşk oluyor Salı Pazarı’nda, herkesin alabileceği kadar ucuz
bir aşk.
Affediyorum bugün ne varsa beni inciten sırf intikam olsun diye. Telefon
çalıyor, beni arıyorsun birden sesler kesiliyor, duyacaklar diye ürküyorum
ondan bir an sessiz kalışım.
Ama tabii sen bunları bilmiyorsun,
Telefonda neredesin diyorsun
Bıraktığın yerdeyim.
Salı Pazarı’nın ortasında
Denizi seyrediyorum
Ya da bir yürüyüşte
bir toplantıda
Ne derlerse yapıyorum.
Ne kadar zaman oldu görmeyeli seni
Diye soruyorsun
Zaman artık yok ki bilmiyorum
Neyse ki
Ellerim hep benimle
Sana dokunmayan
Durmadan içinde senin olduğun şiirler yazan.
Tarih
Sabahları seni özlemiş kalktığım
Kahve vakitleri
Şimdi telvelerden medet umma günleri
Her yalana razı geldiğim
Kahve falları.
Peki sen hatırlıyor musun beni,
Çantasında mutlaka kitap gezdiren bir kadın
Ve küçük bir kolonya şişesi, bir de kalp ilacı.
Ne zaman mı,
Sağır zaman, çıt yok.
Salı Pazarı’nda durduğuma bakma
Çoktan çekip gittim başka diyarlardayım.
Aramızda, ayrılık sadece bir kelime
Neden terk etmiyorsun beni bir türlü, söyle!
12.03.2007 - 15:12
Daha kaç geceler böyle sessiz, böyle sensiz yaşayacağım? Bilmiyor musun ki ey yar, beni ne çok mahvediyor uzaklığın, ne çok bölüyor kalbimi kalbin...
Bir gece daha başlıyor... Önümde upuzun yaşayacağım bir gecem, bir karanlığım daha var. Saatlere, saniyelere gireceğin; damarımdaki kanıma kadar işleyeceğin bir gecem daha başlıyor... Bir gecem, bir sevdam daha başlıyor ama yazık ki gözyaşları ma giren olmayacaksın yinede.
Beni artık acılarımla baş başa bıraktı ağlamalarım. Gözyaşlarım bile beni terketti.Sen geldiğinden, sen olduğundan beri tüm herşey beni terketti. Ben de tükettim onları zaten. Evet artık geceleri uyuyamıyorum. Karanlıklar başlar başlamaz başlıyor kalbimin aglamaları.Önceleri onları dinlemeye, onlara ses vermeye çalışıyordum. Farketmiyormuşum gibi davranıyordum. Sırf o
karanlık geceyle yüz yüze gelmemek için.
Biliyordum o yalnızlığı yaşamam gerekiyordu. Bir insan arıyordum yanımda, geceyi bana unutturacak.
Onun iyi, güzel ve çirkin olması da önem taşımıyordu. Yeter ki olsun yanımda. Olsun ki gece üzerime üzerime gelmesin. Yanımda birini görüp vazgeçsin benden.Veya yanımda birileri olsun da unutayım istiyordum SENİ. Biliyordum ki geceyle yüz yüze kaldığım zaman Sevda dışında bir şey olmayacaktım. Sonra, sonra bu dönem de kayboldu. Yalnızlığı arayan, yalnızlığa özlem duyan oldum.O karanlık gecelerin ıssızlığına gömülmekten kaçamaz oldum. Çünkü onlar da seni buluyordum. Çünkü bana gündüzlerin veremediğini veriyordu geceler SENİ...
Gündüzlerde yoktun, aydınlarda yanımda yürüyen değildin. Ama geceleri öyle miydi? Geceleri yüreğimde yürüyordun ve ben adımlarında yaşayandım. Artık uyuyamıyorum. Hem de hiç mi hiç Ne kadar çabalasam da olmuyor. Bir garip ağırlıkla kah seni bekleyerek kah gelmeyeceğinden emin olarak geçiriyordum saatleri.
Seni yaşıyordum. Gecelerde yüz yüze kalıyorduk seninle.Gece vefalı, fedakar bir anne gibi kucağına alıyor beni sabaha kadar götürüyordu. Zaman akıyormuydu, geçiyor muydu bilen değilim. Hiçbir zaman da bilen olmadım. Bu yaralarla, bu kanıma işleyen aşk yangınlarıyla sabaha nasıl kül olmadan varabiliyordum? Bilmiyorum gerçekten. Yanmaktan ateş olduğum bu gecelerde beni tüketmeyen neydi? Sevgin mi? Beni evirip çevirip kora getiren söndürmeyen neydi? Bağrımdaki yangından neden yok olmuyordum? Beni sabaha vardıran geceler miydi yoksa?
Geceler Benim gecelerim.... Senin gecelerin... Seni yaşadığım Geceler. Gönlümde bir derin yarasın sen! Bu gecelerde de çok şey istedim bir şeyler yapabilmeyi. Elime çoğu kez kalem kağıt alıp seni yazmayı istedim. Olmadı ama.Kalbim seninle öylesine doluydu ki her hareketim sönük kalıyordu. Ben çaresizliği kapılıp gidiyordum. Ne yaptığımı bilmiyordum. Saatlerce, saatlerce oturup seni düşünüyordum. Kalbimde bastırmaya çalıştığım duygularıma ilk olarak geceleri yaşama hakkı veriyordum. Herkesten gizlemeye çalıştığım o korları gecelere çıkartıyordum sanki. Gecelerden saklamıyordum hiçbirşeyi. Gecelerle paylaşıyordum, ve geceler sarıyordu beni. Beni alıp sensizliğin okyanusunda boğmuyordu. Beni sensizliğin zirvesinde, en uç noktasında aşkın sonsuzluğuna götürüyordu.
Artık bu geceleri sevmeye başlıyorum. Bana seni getiren geceler...Benim gecelerim onlar...Benim senlerim benim yalnızlıklarım, benim aşklarım diyebildiğim gecelerim.Evet artık uyuyamayan, ağlayamayan gözlerime ağlamıyorum. Gecelerimi de feda ediyorum sana. Gündüzlerde söyleyemediklerimi gecelerde haykırıyorum. Ve uçsuz bucaksız seviyorum seviyorum SEVİYORUM.
Artık uyuyamıyorum, evet. Uykular haram oldu bana senden sonra. Hem nasıl uyuyabilirim ki? Gözlerin var artık gecelerimde, senin gözlerin senin karanlık gözlerin.. Hiç görmediğim gözlerin.... Sanıyorum ki artık sana yalnız ben değil, geceler de vurgun! Beni böylesine koynuna alışı, karanlığında bunca aydınlatması neden? Evet sen öyle güzel, öyle güzelsin ki, geceler de seni sevdi.Öyle ki sana ihanet edip de seni yaşamıyormuşçasına uyumaya, gözlerimi yummaya çalıştığım zaman hemen giriveriyorlar içime ve seni getiriyorlar bana. Gözlerimi öyle bir açıyorlar ki bir dahasına kapayamıyorum bile...
Ve ağlayabilmeyi diliyorum bazı geceler. Bunu gecelerden sonsuza diliyorum. Ağlasam, doyasıya hıçkırırcasına ağlasam belki seni bir parçacık olsa unutur ve kendi içime gömülür birazcık gözlerimi yumabilirim diye düşünüyorum. Sabahları uykuda yakalayan olmaktan çıkıp, sabahları uykuda bulunan olmak istiyorum. Bunun için istiyorum ağlayabilmeyi. Sana olan özlemimi, içimde bir dağ kadar ululaşmış hasretini belki bir parça dindirebilirim diye düşünüyorum. Belki seni birazcık gömebilirim de yüreğime, rahatlarım diye umuyorum olmuyor.
Ağlamaya çalışıyorum, ağlamalarım bana isyanlar ediyor. Geceler bana bu isteğimi vermiyor. Ne zaman ağlasam yalnızca ve yalnızca bir iki gözyaşı olup kalıyorsun gözlerimlde. Gözlerimde donan birkaç damla yaş oluyorsun, o yaşları da sarıyor geceler. O yaşlarla birlikte alıyor yanına geceler beni... Geceler unutmamı istemiyor seni, geceler bana ihanet ediyor. Geceler senden yana sevdiğim, geceler seni yaşamamı istiyor. Sözümü dinlemiyor....
Güneşi özlediğim oluyor arada bir. Yeter diyorum bunca yıldızla arkadaş olduğum. Seni unutup da yıldızları gördüğüm anlar olursa tabii. Beni böyle gördükleri zaman anlamıyor insanlar. Nasıl böyle saatlerce kalabildiğimi sorup duruyorlar. Böyle tüm dünya uyku içindeyken benim nasıl karanlığın içinde bakışlarımı dayattığımın sırrını anlamıyorlar. Ve onlar bilmiyorlar ki içim bir kordur...Tüm dünya, tüm tabiat susmalarda ve uykulardadır belki ama benim yüreğimde gizlenmektedir tüm dünya... Ben içime tüm insanları,,, tüm milyarları almışım. Farkında değiller. Herkesi ve herşeyleri sığdırmışım içime. Bir sen sığmıyorsun, bir seni sığdıramıyorum kalbime, bilmiyorlar...Ve senin uzaklığın, ve senin gece kadar olan uzaklığın... Bana öyle uzak öyle yabancısın ki sevdiğim, seni senden istemeye korkuyorum. Geceleri bu yüzden seviyorum. Seni sevmeme engel olmuyor, seni bana getiriyor... ve seni gecenin karanlığında buluşumdandır seni gündüzleri istemeyişim. Evet sevdiğim bana her şeyden ve herkesten uzaksın. Herkesin yaşamına giriyor, her şeyi paylaşıyorsun insanlarla... Ama bana gelmiyorsun. Ama ama sitem bile etmiyorum... Sana söyleyecek söz bulamıyorum. Söyleyecek bir şeyler arasam ve bulsam biliyorum geceler alır onu elimden, dilimden de. Sana söyleyeceklerimin hesabını yapsam sabahlar buna izin vermez. Ve ben seni yaşıyorum. Olsa olsa sana BU SEVGİYİ YAŞA diyebilirim.Gel birlikte yaşayalım demeye dilim varmaz. Geceler bunu bırakmaz yanına. Kaybettiğim değilsin. Ben seni hiç yitirmedim. Çünkü içimde taşıdığımdın hep. Benden bir parça oldun sen. Ben kendimi yitirmediğim sürece sen de kaybolmayacaksın.
Evet, seni anlamakla, seni yaşamakla, seni sevmekle geçirdiğim bu gecelerde, sabahladığım bu gecelerde, benden çok uzaklarda bulunan sana uykularında bir rahatlık veriyorsa sevdam, ne mutlu bana. Gecelerim...Sarın yaralarımı geceler demiş bir şair.. Beni bu geceler mahvetti desem haksızlık mı ederim onlara. Beni sen mahvettim desem yalan olur bu. Ama beni bu geceler, geceleri de bana musallat eden sensin. Senin sevdanla başladı gecelere sevda yazmam. Sevda masalı okumam bundandı. Ben bu gecelerde tüm karanlıkları dağıtabilirim. Bana hüzünlerini, bana acılarını ver sevdiğim. Ver ki senin acılarını da ortak edeyim gecelerime. Ver ki gecelerle kavgalı olayım. Şimdi seni getirdikleri için onlara ses bile çıkarmıyorum. Sen yaşadığımsın, yaşatanımsın. Sevdamsın sen... Belki ben anlatamıyorum ama geceler bu sevdaya şahittir. Çünkü artık onlarda bu aşka ortak oldular. Belki benden bile çok seviyorlar seni. Ben seni hiç mi hiç gözlerimle bitirmek istemedim. Ve gecelerin içinde, gecelerle birlikte hep sevdim seni...VE HEP SEVECEĞİM...
Ne kadar birlikte olamayacağımızı bilsem de Ben ve Gecelerim Hep seveceğiz seni...
12.03.2007 - 15:09
Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.
Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, onun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı.. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.
Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.
Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim. O da MUTLU OLMAN.
MUTLU OL SEVDİĞİM.. BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE, KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN MUTLU OL...
12.03.2007 - 12:21
En güzel deniz yıldızı ellerin ve parmakların
denizlerin en güzeli duygu denizi
kumsalların en sıcağı tenin
güneşlerin en parlağı gözlerindeki ışıltı
dalgaların en güzeli saçlarındaki kıvrımlar
en güzel deniz yıldızı ellerin ve parmakların
12.03.2007 - 12:19
Sadece Gelsen
Sadece gelsen
Sadece uzattığın elini versen de
Tutup seni kanatlanıp uçursam
Seni senden bile çok uzaklara kaçırsam
Sadece gelsen sen
Nereye diye sormasan hiç
Adımların gittiği yer zor olmasa
O adımlar sonunda korku bizi bulmasa
Sen sadece gelsen
Öylesine ve sadece yürüsen
Aklımda bir şey yok sen de de olmasa
Aklıma aklındakiler dolsa ve sen hiç gitmesen
Sadece gelsen
Gülümsesen ordan ve
Yanı başındayken küçücük bir buse
Uzaklardayken kocaman bir özlem olsan
Sadece gelsen de hani
Rüzgarla yan yana olsan savursan
Sende olanı yedi düvele korkmadan duyursan
Ve kocaman bir ateş olsan da yaksan kavursan
Gelsen sadece
Gül olsan Gülcan olsan
Güldüğün anda canda olsan
Canım içinde can olsan da
Sadece sevsen
Sadece sevsen
Sadece sevsen de kendini de sevdirsen
10.03.2007 - 14:39
Kardelenin Öyküsü
kardelenin öyküsü bu
biraz ürkek
biraz çocuk
gökyüzüne sevdalı
aşkı arıyordu en son
bulamadıysa eğer
ağlıyor olmalı...
gözlerimin içine bakardı
tüm saflığınla..
ne desem yüzünden yaş akardı
bir gün koptu benden
şiir yazdım ona
okuyor olmalı...
gerçekler ona göre değil
düşlerde gezinirdi gece yarıları..
bir gün o da uyanacak ayrılıklara
belki ağlayacak sabaha karşı
ama şimdi.. şu an
uyuyor olmalı...
durup durup kaçardı benden
bir köşeye saklanırdı
cesaretin varsa sev derdi hep
ki o benim gökyüzümdü
anlamadı...
10.03.2007 - 14:37
ASİ VE MAVİ
Bugün kederliyim, beterim bugün
Sesime ses değse çığlık oluyor
Üşüyor toprak, taşlar üşüyor
Vuslatı yakın eden yollar üşüyor
Yumma gözlerini uyuma bugün
Bütün gölgeler akşam oluyor
Üşüyor yaprak dallar üşüyor
Savrulup yırtılan rüzgar üşüyor
(İçimde kış gibi bir mevsim üşüyor)
Oysa ben senden neler neler isterdim
Senli sevdalarda doğmak isterdim
Sabahlar isterdin asi ve mavi
Büyüsün isterdim ışığın rengi
Ama gel gör ki kötüyüm bugün
10.03.2007 - 14:30
Umudum Olur musun?
Ben, sen gibiyim. Ya sen, ben olur musun?
Ben, durulmak istemeyen bir nehir.
Sen, üzerimdeki virane sal olur musun?
Açsam diyorum, yüregimin
Tüm kapılarını sana.
Sen, içeri süzülen sevdam olur musun?
Darbe üstüne bir büyügü daha!
Ama ben uslanmadım.
Ben, sen gibi karanlıkta gün’ü yasadım.
Bir dilenci misali soruyorum: Gün’ümdeki
karanlıgı yırtan umudum olur musun?
10.03.2007 - 13:39
***yeniden doğmak***
Sevginin gözyaşları damla damla olup..
Gökyüzüne doğru kaybolup giderler...
Ve gökyüzünün güzelliğine güzellik katan..
Milyonlarca yıldızlardan biri olurlar..
Ve bu gözyaşları bir çok sevgilinin sevgi bağını arttırır...
Ama bilmezler ki kendilerine bu gücü veren..
Sevipte ayrılanların gözyaşlarıdır..
Ve bu gözyaşları gökyüzünden tıpkı bir yıldız gibi kayar...
İşte o anlarda bir çok dilek tutulur..
İşte o anlarda bir çok kalp yanar..
İşte o anlarda tatlı tatlı gülümsenir..
işte o anlarda yağmur çiseler..
İşte o anlarda yeni bir güneş açarmış.....
10.03.2007 - 13:13
SADECE SENI SEVDIM
Bir hayalldi benimkisi,
bir rüyaydi belki gördügüm...
bu kadar cabuk uyanmak zorunda kalmam,
belki buna inanmam di en büyük hatam...
Seni ne kadar sevdigimin tarifini bile yapamazken bu hayatta,
sen yasattirdin bu cekilmez aciyi bana...
Inan sendin benim tek bekledigim.
Sendin tek benim sevdigim...
Benim yasadiklarimi ne sen anlayabilirsin nede bir baskasi,
Senden baskasi bana haramdi...
Ummut kalmadi artik bende,
hayallerim tükendi seninle,
uyanmak istemedigim bu rüyam,
sonunda kabuslara döndü benim en büyük duam..
herzaman ellerimi actigimda istedigim sendin...
dualarlan gönlümde dolan birtek sendin...
tüm kalbimle istedim seni,
sense terk edip gittin simdi beni...
Ömrümde ilk defa bu kadar büyük bir hatta yaptim,
sana bu cocuksu, bu sevgi dolu yürregimle kandim...
Ama sen benimle sadece bir oyuncak gibi oynadin...
Benim duygularimi hicce saydin,
hic birsdey yasanmamis gibi birden bire gittin,
ve beni böylece sensiz tek basima caresiz bir sekilde biraktin..
Hakketmedim ben bunu,
Günhaim sadec seni sevmekdi,sana kalbimi vermemdi
Bir rüyya inanip bu duruma gelmemdi…
Ben sadece seni sevdim ve seni istedim bitanem…
Artik sen bana harram olsanda,
baska ellerde olsanda,
Sevgimden vazgecmem ASLA.....! ! ! ! ! ! !
Seni cok seviyorum
Toplam 559 mesaj bulundu