Merve Adıgüzel - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra
Hep aynı gördüklerim ; bir keşmekeş, bir bozuk düzen
Bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların
Yaşamak ve ölmek için hep aynı neden

Sefil doymazlık: ete, kana, paraya
Öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen
İnsan, ezebildiğince mutlu insan, oğul
Nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen

Küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar
Ve değişmez çığlığı insanoğlunun: Ben, ben, ben!'
Sen yok musun? Onlar yok mu? Biz yok muyuz?
Nereye bu gidiş? Delicesine pupa yelken

Söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına
Yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen
Düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse
Tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen

En güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle
Usanmadan, bir şey ummadan , beklemeden
Ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana
Ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen

Bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin
Bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren
Bak! Bütün ağızlar yutmaya hazır seni
Bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen

Dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime
Elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken
Değişen birşey yok, bir şaşkın benden başka
İşte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven

Hani nerdeler? Kimi yitmiş kimi gitmiş dostların
Bir ak saçlı anan kalmış yolumu bekleyen
Sabah-öğle-akşam . . . Hep o tekdüze yaşam
Ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden

İşte böyle geçti yıllar. bozbulanık
Ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen
Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı
Mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen

****************************************************************************************************

İstanbul....







İstanbul rüzgar rüzgar sevdiğim

kah bir lodos, denizlerden esen

ılık mı ılık

kah ustura gibi deli bir poyraz

bırak saçlarını rüzgarlarına İstanbul’un

bu şehirde aşksız ve rüzgarsız yaşanmaz




İstanbul bulut bulut sevdiğim

kimi beyaz mı beyaz

ince, tül gibi

kimi katran misali kara

bulutları da insanlarına benzer İstanbul’un

inanma sevdiğim, inanma bulutlara




İstanbul yağmur yağmur sevdiğim

kah ince ince

kah bardaktan boşanırcasına

hele bir yağmur yağmaya görsün

ölürcesine yaşanır bu şehirde sevdiğim

ve yaşanırcasına ölünür





 

İstanbul deniz deniz sevdiğim

bir çakır mavi

bir camgöbeği tuzlu su

üstünde irili ufaklı tekneler

kayıklar, yelkenliler, mavnalar

kalleştir denizleri İstanbul’un sevdiğim

İstanbul kadar





İstanbul kadeh kadeh sevdiğim

içtikçe içesi gelir insanın

sarhoşluğu tutuşup yanmaya benzer

ve bir gölgedir yalnızlık meyhanelerinde

seninle dolaşır, seninle gezer