Arkadaşlarınız arasında olmaktan onur duyarım. Bende sizi aldım izninizle.
Temel argumanınızın 'ezen - ezilen' 'sömüren - sömürülen' bağlamlarında olduğunu ve dindar yada ateist olanların bu çerçevenin dışında olamadığından bahsediyorsunuz ancak bir konuda yanılıyorsunuz Hasan bey.
Öncelikle sosyal tarihi incelediğimizde bu söylediğiniz ikililerin ilk toplumsal ilikilerle beraber var olduğunu ve ezen - sömüren makamında olan kişi yada grupların bu yetkileri otomatikman aldığı yönetim yetkisiyle beraber, büyücülük, kahinlik ve falcılıkla başlayan ilkel DİN kuralları ve duygularıyla bunun pekiştirildiği görülmektedir. yani sizin kısaca karşı çıktığınız emperyalizmin temel besleyicisi DİNdir. Taaa ki 16-17 nci yüzyıllara değin böyle gelmiştir. Ne zamanki toplumlar arasında DİN insanların vicdanına hapsedilmiş o zaman ekonomik ve yönetimsel emperyalizm toplumların gündemine oturmuştur. O dönemde gerek yönetimin gerekse ekonominin paylaşımcıları veya heveslileri teoriler üreterek kendi teorilerinin en uygun ve iyi olduğu savıyla ortaya çıkmışlardır ki siz bunları biliyorsunuz.
Ancak benim asıl vurgulamak istediğim konu toplumların yönetimimnde yönetim erki tarafından öteden beri kullanılagelen ezme- sömürmenin temel dayanağı ve kaynağı DİN olgusudur. DİN günümüzde bile geri kalmış toplumların yumuşak karnıdır ve gerçekte geri kalmışlıklarınında nedenidir. Siz emperyalizme karşı çıkıyorum derken DİN i bunu dışında nasıl bırakabilirsiniz?
Diğer pencere ATEİZM ise; DİN dayatması ve sömürüsünün karşısındaki tek kaledir. BİLİM çalışmalarıyla DİN olgularının yalan ve saçma olduğunu ortaya çıkartsa bile bunun sözcülüğünü ancak ATEİZM yapabilmektedir. Sizin gibi emperyalizme karşı cıkan ve bu konuda bireysel mücadele eden bir kişinin bunu es geçmesi şaşılacak bir durumdur.
Özür dilerim bunu biraz daha irdeleyeceğim. Çünkü bu toplumda kendinine aydın diyen insanların DİN konusunda elini taşın altına sokması gerekiyor. İnsanların aydınlanması, özgür düşünce yapısına ulaşabilmesi ancak ve ancak DİN hurafelerinden arınmasıyla olabilir. Ekonomik ve yönetimsel emperyalizme karşı çıkıştan daha önceliklidir. Çünkü aklı özgür bireyler oluşturmadığınız sürece yani toplumu DİN yalanlarından uzaklaştırmadığınız sürece toplumsal gelişmeyi sağlayamaz ve toplumun haklarını ele almasını bekleyemezsiniz.
Avrupadaki sanayi devriminin 1789 Franzıs ihtilali ve reform hareketinden sonraya rastlaması sizce tesaduf mü. hayır değil. Avrupa toplulukları DİNi toplum vicdanına hapsettikleri, hapsedebildikleri için 300 yıldır ışık hızıyla değişim ve gelişimi sağladılar. Bugün kendi toplumumuzda neyin eksik ve yetersiz olduğunu düşünüyorsanız bilin ki bunun kökeninde DİN yalanları yatmaktadır.
Tartışmanın ayrıntısını bilmem ama bir Bilimsel Sosyalist olarak şunu diyeceğim.Hatası olan düşünsün. Atatürkün'de dediği gibi; hem idarei maslahatçı hem de Devrimci olunmaz bu bir. Yani ağalar sevinsinler sinirlenmesinler patronlar sevinsinler bushoğulları kızmasın diye olmaz bu işler buda iki. KURTULUŞ MÜCADELE EDEREK OLUR BOYUN EĞEREK DEĞİL.
Yaklaşık 1.5 yılı geçgin bir süredir antolojinoktakom da yazı yazıyorum. O zamanlar adım HAMIS idi. Antolojinoktakom un yöneticileri benim dinsel görüşlerimi beğnemediklerinden olsa gerek sürekli PASIF lediler. Adım böylece değişe değişe ATEİSTİM oldu. Bunu deklare etmeninde bir sakıncası olduğunu sanmıyorum çünkü dinsel anlam içeren bir sürü takma ad buralarda dolaşmaktadır.
Diğer bir konu tabiki insanlar inanma ve inanmama özgülünde serbesttirler kimsenin buna müdahale hakkı yoktur ama şu da var ki ATEİZM İLE DİN birbirinden çok farklı kaynaklardan beslenirler. ATEİZMin kaynağı pozitif bilimle ve onların çalışmalarıdır. DİN in kaynağı ise OL deyince OLmalar ve hurafelerdir. Bu ikisinin arasında ne fark var demeniz bence sizin için olağanüstü bir eksikliktir. Üzüldüm adınıza.
Hiç irdeliyor ve araştırıyormusunuz bilmiyorum ama bence toplumsal geriliklerimizin temel nedeni her şeyden önce DİN dir. Bu toplumsal dayatmayı avrupalıların yaptığı gibi dizginleyip insanların vicdanına hapsetmediğimiz sürece ilerleme de sağlayamayız. Burada benim gibi bu konuyu inceleyen araştıran insanlara çok görev düşmektedir. Düşman kazanmak ve hatta ölmek pahasına. Ben taşın altına elimi sokuyorum Hasan bey. Bu geri kalmış ve yalanlarla kendini kandıran ve yalanlarla toplumu kandıran DİNgillere karşı doğruları ve bilimsel gerçekleri savunmak benim toplumsal görevim. Yoksa bende biliyorum laylaylom yaşamayı.
Kimin neye inanıp inanmadığı beni temelde ilgilendirmese bile ben bu inanılan yalanların ne olduğunu vurgulamakla toplumsal bir görev yaptığımı düşünüyorum. Bu amaçlada açtığım gruplarla insanlara kutsal denilen kitaplarda herhangi bir kutsallık olmadığını ve içlerindeki saçmalıkları, bilim dışılıkları vurguluyorum.
kocaman delıkanlı babası evlıyım.uzun yıllar yurt dısında yasadıktansonra ulkeme dondum.ıyıkı donmusum.cunkı ulusumun ve ulkemın bana benım onlara ıhtıyacım oldugunu gordum.tıcaret ıle ugrasmaktayım.sakın ve asmıs bır yasantı ıcersınde emeklı olmanın ...
11.02.2005 - 09:20
Hasan bey
Arkadaşlarınız arasında olmaktan onur duyarım. Bende sizi aldım izninizle.
Temel argumanınızın 'ezen - ezilen' 'sömüren - sömürülen' bağlamlarında olduğunu ve dindar yada ateist olanların bu çerçevenin dışında olamadığından bahsediyorsunuz ancak bir konuda yanılıyorsunuz Hasan bey.
Öncelikle sosyal tarihi incelediğimizde bu söylediğiniz ikililerin ilk toplumsal ilikilerle beraber var olduğunu ve ezen - sömüren makamında olan kişi yada grupların bu yetkileri otomatikman aldığı yönetim yetkisiyle beraber, büyücülük, kahinlik ve falcılıkla başlayan ilkel DİN kuralları ve duygularıyla bunun pekiştirildiği görülmektedir. yani sizin kısaca karşı çıktığınız emperyalizmin temel besleyicisi DİNdir. Taaa ki 16-17 nci yüzyıllara değin böyle gelmiştir. Ne zamanki toplumlar arasında DİN insanların vicdanına hapsedilmiş o zaman ekonomik ve yönetimsel emperyalizm toplumların gündemine oturmuştur. O dönemde gerek yönetimin gerekse ekonominin paylaşımcıları veya heveslileri teoriler üreterek kendi teorilerinin en uygun ve iyi olduğu savıyla ortaya çıkmışlardır ki siz bunları biliyorsunuz.
Ancak benim asıl vurgulamak istediğim konu toplumların yönetimimnde yönetim erki tarafından öteden beri kullanılagelen ezme- sömürmenin temel dayanağı ve kaynağı DİN olgusudur. DİN günümüzde bile geri kalmış toplumların yumuşak karnıdır ve gerçekte geri kalmışlıklarınında nedenidir. Siz emperyalizme karşı çıkıyorum derken DİN i bunu dışında nasıl bırakabilirsiniz?
Diğer pencere ATEİZM ise; DİN dayatması ve sömürüsünün karşısındaki tek kaledir. BİLİM çalışmalarıyla DİN olgularının yalan ve saçma olduğunu ortaya çıkartsa bile bunun sözcülüğünü ancak ATEİZM yapabilmektedir. Sizin gibi emperyalizme karşı cıkan ve bu konuda bireysel mücadele eden bir kişinin bunu es geçmesi şaşılacak bir durumdur.
Özür dilerim bunu biraz daha irdeleyeceğim. Çünkü bu toplumda kendinine aydın diyen insanların DİN konusunda elini taşın altına sokması gerekiyor. İnsanların aydınlanması, özgür düşünce yapısına ulaşabilmesi ancak ve ancak DİN hurafelerinden arınmasıyla olabilir. Ekonomik ve yönetimsel emperyalizme karşı çıkıştan daha önceliklidir. Çünkü aklı özgür bireyler oluşturmadığınız sürece yani toplumu DİN yalanlarından uzaklaştırmadığınız sürece toplumsal gelişmeyi sağlayamaz ve toplumun haklarını ele almasını bekleyemezsiniz.
Avrupadaki sanayi devriminin 1789 Franzıs ihtilali ve reform hareketinden sonraya rastlaması sizce tesaduf mü. hayır değil. Avrupa toplulukları DİNi toplum vicdanına hapsettikleri, hapsedebildikleri için 300 yıldır ışık hızıyla değişim ve gelişimi sağladılar. Bugün kendi toplumumuzda neyin eksik ve yetersiz olduğunu düşünüyorsanız bilin ki bunun kökeninde DİN yalanları yatmaktadır.
Hoşça ve sevgiyle kalın Hakan.
07.02.2005 - 12:33
Tartışmanın ayrıntısını bilmem ama bir Bilimsel Sosyalist olarak şunu diyeceğim.Hatası olan düşünsün.
Atatürkün'de dediği gibi; hem idarei maslahatçı hem de Devrimci olunmaz bu bir.
Yani ağalar sevinsinler sinirlenmesinler patronlar sevinsinler bushoğulları kızmasın diye olmaz bu işler buda iki.
KURTULUŞ MÜCADELE EDEREK OLUR BOYUN EĞEREK DEĞİL.
07.02.2005 - 11:24
Hasan bey
Yaklaşık 1.5 yılı geçgin bir süredir antolojinoktakom da yazı yazıyorum. O zamanlar adım HAMIS idi. Antolojinoktakom un yöneticileri benim dinsel görüşlerimi beğnemediklerinden olsa gerek sürekli PASIF lediler. Adım böylece değişe değişe ATEİSTİM oldu. Bunu deklare etmeninde bir sakıncası olduğunu sanmıyorum çünkü dinsel anlam içeren bir sürü takma ad buralarda dolaşmaktadır.
Diğer bir konu tabiki insanlar inanma ve inanmama özgülünde serbesttirler kimsenin buna müdahale hakkı yoktur ama şu da var ki ATEİZM İLE DİN birbirinden çok farklı kaynaklardan beslenirler. ATEİZMin kaynağı pozitif bilimle ve onların çalışmalarıdır. DİN in kaynağı ise OL deyince OLmalar ve hurafelerdir. Bu ikisinin arasında ne fark var demeniz bence sizin için olağanüstü bir eksikliktir. Üzüldüm adınıza.
Hiç irdeliyor ve araştırıyormusunuz bilmiyorum ama bence toplumsal geriliklerimizin temel nedeni her şeyden önce DİN dir. Bu toplumsal dayatmayı avrupalıların yaptığı gibi dizginleyip insanların vicdanına hapsetmediğimiz sürece ilerleme de sağlayamayız. Burada benim gibi bu konuyu inceleyen araştıran insanlara çok görev düşmektedir. Düşman kazanmak ve hatta ölmek pahasına. Ben taşın altına elimi sokuyorum Hasan bey. Bu geri kalmış ve yalanlarla kendini kandıran ve yalanlarla toplumu kandıran DİNgillere karşı doğruları ve bilimsel gerçekleri savunmak benim toplumsal görevim. Yoksa bende biliyorum laylaylom yaşamayı.
Kimin neye inanıp inanmadığı beni temelde ilgilendirmese bile ben bu inanılan yalanların ne olduğunu vurgulamakla toplumsal bir görev yaptığımı düşünüyorum. Bu amaçlada açtığım gruplarla insanlara kutsal denilen kitaplarda herhangi bir kutsallık olmadığını ve içlerindeki saçmalıkları, bilim dışılıkları vurguluyorum.
Hoşça ve sevgiyle kalın. Hakan.
Toplam 3 mesaj bulundu