Gülay Öztürk Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkı ...

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    09.01.2010 - 22:29

    Bütün sevgiler Sende başladı,Sen dokununca güzelleşti
    Her şeyi..
    Sen sevince sevildi,sevilmesi gerekenler…
    Aşkın adı Sensin..
    Senden topladı Aşka dair ne varsa..
    Ağaçlar,kuşlar,bitkiler Senin adınla hayat bulur..
    Cezbeye gelir ismini andığında gökteki melekler..
    En sert kayalardan bile pınarlar fışkırır,Senin isminin hatırına..
    Senin isminin hatırına Ey Resul (s.a.v.) serin bir vahaya döner
    Kavruk çöller..
    Sevgili!
    Yürekler coşar adın anılınca,canlı-cansız Kainatta her ne varsa,
    Binler salat ve selam getirir Sana..
    Senin yüzün suyu hürmetinedir gökten inen yağmurlar..
    Sen koklayasın diye,en güzel kokusunu takınır
    Rengarenk çiçekler..
    En güzel şarkılarını besteler,Sen duyasın diye bülbüller..
    Kokusunu Senden alır Ey Resul (s.a.v.) mis gibi kokan güller..
    Sevgili.!
    Aşıklar Senin sevginle mecnundur..
    Senin sevginle ram olmuştur gönlü imanla coşanlar..
    CAN Sensin,Canan Sen!
    Sende hayat bulur Ey Resul (s.a.v.) sevginin idrakine olanlar…
    Sevgili.!
    Adını Kendi Adıyla birlikte zikretti Rahman olan Yaratan (c.c.)
    Cennet Nurunla şevke gelip ziynetlerini takındı..
    Senin adındı,tövbesinin kabulüne vesile olan Hz.Adem’ın (a.s.)
    Sevgili!
    Soğuk bir kışın ardındaki bahar güneşi gibi ısıttın insanları..
    Nurunun aydınlığı yırtıverdi en zifiri karanlıkları..
    Bir şefkat deryası gibi bürüdün ufukları..
    Seninle açıldı tövbe kapıları..
    İşitmez bir haldeyken insanlar,Senin çağrında duydu kulakları..
    Görmesini Sen öğrettin,Seninle açıldı gönüllerin
    Kapanmış yolları..
    Sevgili!
    İzzet Sende,şeref Sende,Şan Sendedir..
    Diller anlatamaz Seni..
    Kalemler acz içinde boyun büker,yazamazlar Seni..
    Ey Resul (s.a.v.) Allah’ın Habibi.!
    Ezelden sevgiliydin O’na (c.c.) ebede yine sevgili..
    Yalnızca Sana verilmiştir Ey Resul(s.a.v.) iki cihanın Efendiliği..
    Sevgili!
    Yüce Allah (c.c.) “Şüphesiz,Allah ve Melekleri Peygamber’e
    Salat ederler.Ey iman edenler,siz de Ona salat edin ve tam bir teslimiyette
    selam verin” (Ahzab,56)
    Allahümme salli ala Seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve
    Sahbihi ve selem!
    Eshedü en la ilahe illallah ve eshedü enne Muhammeden Resulullah.

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    07.01.2010 - 00:15

    Her insan aglayamaz
    Bilmez ki ne oldugunu
    Yürek ister aglamak
    Her insan tasimaz onu

    Sadece göz yasi dökmek,
    Sahte yaslarla yüzünü
    islatmak degildir aglamak
    Ictende aglar bir insan,yürekten
    Yürek ister aglamak

    Yürek olmazsa insan sevemez
    Sevmezse aglayamaz zaten
    Baskasi icin göz yasi dökemez
    Yürek ister aglamak

    Nedensiz aglamayi bilirmisin sen
    Ya aglamak icin geceyi bekledigin oldumu
    Hic aglamadin ki ne oldugunu bilesin
    Sende o yürek yok ki aglaya bilesin
    Aglamak yürek ister..

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    06.01.2010 - 22:42

    Varlığın bir ruh gıdası

    Ve yokluğun kıyamet habercisi

    Nerdesin ey en Sevgili!

    Seni özlemişiz, şimdi sensiz ne eyleriz biz,

    Sensiz güneş doğar mı, yağmur su indirir mi bize?

    “Bilmiyorlar, bilmiyorlar, bilselerdi böyle yapmazlardı” dedin

    Biz bile bile attık kendimizi günaha, harama ey en Sevgili,

    Biz şimdi sana layık olamadık e...fendim;

    Biz son Peygamberin (S.a.v) , alemlere rahmet senin ümmetiyiz

    Demekten utanıyoruz, Sen’in için:

    “Size sizin içinizden öyle bir Peygamber geldi ki,

    Sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir,

    O size çok düşkündür...” buyurdu Allah,

    Evet biz bilemedik efendim,

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    01.01.2010 - 18:49

    Ey Resul'um

    Ey Resul'um,Ey Allah'ın sevgili peygamberi,Ey diline,dinine nail olduğum Muhammed Mustafa (sallalahu aley vessellem)
    Sana salat sana selam ederim.Adını her andığımda yüreğimde bir huzur,gözlerimde dinmek bilmeyen yaşlara boğulurum.
    Adını bedir'le uhud'la hendek'le hayber'le taif'le tebük'le anarım..
    Mus-ab bin umeyr'in gelir aklıma O'na olan sevgin,O'nun için akan gözyaşın
    Gönlüm mus-ab bin umeyr olmak,senin o tatlı dilinden düşen kelimeleri tane tane dinlemek,gözlerine bakmak
    Dualarına nail olmak,yolunda cihad etmek ister...
    Şimdi gelsen,bir anlıkta olsa gül kokunu alsam.Korkularımı anlatsam,bilmediklerimi sorsam kardeşim diye adlandırdığın
    Ebu Zerr (radiullah anh) gibi; çünkü o sana bilmediklerini sık sık sorardı.İman,ihsan,emir,iyilik ve kötülük hakkında
    ne varsa hep sana sorardı.Senin bilgin emrin dışında hareket etmezdi.
    Rüyamda olsun gel ya Resullullah gül yüzünü göremesemde sesini duyamasamda gel
    Ya Resullullah.
    Cehaletime yol göstermek için,seni ne kadar çok sevdiğimi görmen için gel
    Ya Resullullah.
    Yollarıma ışık olmak için,kötüden ırak olmak için,Nefsime hakim olabilmeyi öğretmek için gel
    Ya Resullullah.
    Senin veysel karan-i'ye olan sevgin,O'nun sana olan aşkı okadar yüceki
    Seni görmeyen gözleri yaşlara boğup,yüreğindeki o derin hasretini senin sevginle bastırıp bin bir sabırla nasıl beklediyse
    O'nun kadar olamasada sana hasretim.
    Onlarki; sana olan hasretleriyle sonsuz sevgileriyle cennette seninle beraberler.Ben ve benim gibi
    bir çok mümin sana olan hasretiyle özlemiyle yanıp tutuşuyor.Rabbim'iz bizleride senin şefaatine nail eylesin inşallah.
    Gül kokulu Peygamber'im...

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    25.12.2009 - 08:04

    Yarın-Cumartesi günü- Muharremin 10. günü yani Aşure günü. Şimdiden bu mübarek gününüzü kutluyoruz.

    AŞURE GÜNÜ TUTULAN ORUCUN VE İBADETLERİN FAZİLETİ:

    Resulullah (S.A.V.) efendimizin şöyle buyurduğu anlatılmıştır “Bir kimse, muharrem ayında bir gün oruç tutar ise onun için her güne otuz günlük oruç sevabı vardır.” Bir rivayete göre; İbn-i Abbas (R.A.) Resulullah (S.A.V.) efendimizin şöyle buyurduğunu anlatmıştır: “Bir kimse, muharrem ayında, aşure günü oruç tutar ise onun için on bin melek sevabı verilir. Bir kimse, muharrem ayında aşure günü oruç tutarsa onun için on bin şehit sevabı, on bin hac eden ve umre eden sevabı verilir. Efendimiz S.A.V) zamanında çocuklara bile yünden oyuncaklarla eyleyip oruç tutturdukları geçiyor rivayetlerde yani o kadar mükafatlı.

    Bir kimse, aşure gecesi, oruçlu bir mümine iftar ziyafeti verir ise Muhammed ümmetinin tümüne iftar ziyafeti vermiş ve hepsinin karnını doyurmuş kadar olur.”

    O gün, siz de oruçlu olunuz. O günde, çoluk çocuğunuza bolluk gösteriniz.

    Her kim, aşure günü, malından bolca harcar ise Allah-ü Teala, senenin diğer günlerinde ona bolluk ihsan eyler.


    Bir kimse, aşure günü oruç tutar ise kırk senelik günahına kefaret olur.

    Bir kimse, aşure gecesini ihya eder de; gündüzünü dâhi oruçlu geçirir ise ölüm acısını anlamadan ölür.Şu ayrıntıyı unutmayalım yahudilere benzememek için Aşure günü ile birlikte bir gün önceki veya sonrasında da oruç tutulmalıdır.

    Muharrem ayındaki, Aşura günü orucu geçen senenin küçük günahlarını örter.
    ('Geçen seneye keffarettir.' Hadis Şerif / Müslim)

    Aşure gününde 10 Müslüman'a selam veren bütün dünyadaki Müslümanlara selam vermiş gibi olur.

    Aşure günü orucunda bir kişiye iftar ettiren bütün Müslümanları iftar ettirmiş gibi olur.

    Aşure günü bir yetimin başını okşayana başındaki kıl sayısınca ALLAH C.C. ona Cennette derece ihsan eder.

    Aşure gecesi ve Aşure günü zerre kadar sadaka verene Uhud dağı kadar sevap verilir.

    Ulema buyuruyor; Aşure günü çoluk çocuğuna, evine bolluk yapan bir sene boyunca bolluk bereket görür.

    Aşure günü görüşmediği akrabalarıyla mutlaka görüşmeli, onları arayıp sormalıdır.

    Bir kimse, aşure günü boy abdesti alır ise ölüm hastalığı hariç; hiç hasta olmaz.

    Bir kimse, aşure günü gözlerine sürme çeker ise sene boyunca göz ağrısı görmez.

    Bir kimse, aşure günü bir hastayı ziyaret eder ise Âdem’in oğlunu ziyaret etmiş gibi sevap alır.

    Aşure günü birine bir içimlik su veren kimse göz açıp kapayıncaya kadar zaman dahi, Allah’a asi olmamış gibi olur.

    Aşure günü ve her zaman ALLAH'u Teâlâ dille ve kalple devamlı zikredilmelidir. ALLAH'u Teâlâ'yı zikretmek en büyük ibadettir. Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın Adıyla ' 'ALLAH'I ANMAK ELBETTE EN BÜYÜK (İBADET) TİR.' ANKEBUT/45 '

    Aşure gecesi ve gününde imkan doğrultusunda aşure günü namazları kılınmalı teheccüd namazı ve mümkünse tesbih namazı kılınmalıdır.

    AŞURE GÜNÜNÜN FAZİLETLERİ

    On geceye yemin olsun' ifâdelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz.
    Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem'in Âşurasine kadar geçen gece olduğu beyan edilmektedir.(1)


    Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.

    Bugüne 'Âşura' denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:
    1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
    2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
    3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
    4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
    5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
    6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
    7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
    8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
    9. Hz. Yakub'un (a.s.) , oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
    10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(2)

    Bazı rivayetlerde de şöyle geçmektedir. Resulullah (S.A.V.) efendimiz şöyle buyurdu:

    Allah-ü Teala, semaları aşure günü yarattı.

    Dağları aşure günü yarattı.

    Denizleri aşure günü yarattı.

    Kalemi aşure günü yarattı.

    Levhü aşure günü yarattı.

    Âdem Aleyhisselamı aşure günü yarattı. Âdem Aleyhisselamı aşure günü cennete koydu.

    İbrahim Aleyhisselam, aşure günü doğdu. Allah-ü Teala onu aşure günü ateşten kurtardı. Oğluna kurban fedaisini aşure gününü yolladı.

    Firavun, aşure günü suda boğuldu.

    Allah-ü Teala Eyüp Aleyhisselamı hastalık belasından aşure günü kurtardı.

    Allah-ü Teala Âdem Aleyhisselamın tövbesini aşure günü kabul buyurdu.

    Allah-ü Teala, Davut Aleyhisselamın günahını aşure günü bağışladı.

    İsa Aleyhisselam, aşure günü doğdu.

    Kıyamet de aşure günü kopacaktır.”

    Bu sırada, Hz. Ömer (R.A.) şöyle dedi:

    “Ya Resulullah, Allah-ü Teala aşure gününü vermekle bize üstünlük ihsan eyledi.”

    Bundan sonra, Resulullah (S.A.V.) efendimiz şöyle buyurdu:

    “Allah-ü Teala, semaları ve yeri öyle bir aşure günü yarattı.

    Yıldızları da öyle bir aşure günü yarattı.

    Arşı aşure günü yarattı. Kürsiyi dahi onun gibi bir aşure günü yarattı.

    Cebrail Aleyhisselamı aşure günü yarattı; melekleri dahi, onun gibi bir aşure günü yarattı.

    İdris Aleyhisselam, aşure günü semaya yükseldi.

    İsa Aleyhisselam, aşure günü semaya yükseldi. İsa Aleyhisselamın doğumu dahi, aşure günü olmuştu.

    Allah-ü Teala, Süleyman Aleyhisselama mülkünü aşure günü verdi.

    Yüce Rahman Rabbin arşa istivası, aşure günü olmuştur.

    Semadan ilk yağmur, aşure günü yağmıştır.

    İlk rahmet, aşure günü nazil olmuştur.



    Bir kimse, aşure günü bir kimsenin başını okşar ise o yetimin başındaki tüylerin sayısı kadar o kimsenin cennette derecesini arttırır.

    Bir kimse, aşure günü boy abdesti alır ise ölüm hastalığı hariç; hiç hasta olmaz.

    Bir kimse, aşure günü gözlerine sürme çeker ise sene boyunca göz ağrısı görmez.

    Bir kimse, aşure günü bir hastayı ziyaret eder ise Âdem’in oğlunu ziyaret etmiş gibi sevap alır.

    Aşure günü birine bir içimlik su veren kimse göz açıp kapayıncaya kadar zaman dahi, Allah’a asi olmamış gibi olur.

    AŞURE GÜNÜ VE BOLLUK

    Anlatıldığına göre: İbrahim b. Muhammed b. Münteşir; zamanında Küfe’de görülen en faziletlilerdendi.

    O şöyle anlatmıştır:

    “Bir kimse, çoluk çocuğa aşure günü bolluk gösterir ise Allah-ü Teala, senenin kalan günlerinde ona bolluk ihsan eyler.”

    Süfyan şöyle dedi:

    “Anlatılan durumu, elli sene denedik; bolluktan başka bir şey görmedik.”

    Anlatıldığına göre: geçmişteki büyük zatlardan biri şöyle demiştir:

    “Bir kimse, zinet günü sayılan aşure günü oruç tutar ise senenin içinde kaçırdığı nafile oruçlara yetişmiş olur.

    Bir kimse aşure günü sadaka verir ise sene içinde kaçırdığı sadaka verme sevabına yetişmiş olur.”



    RABBİM bu günleri hakkıyla değerlendiren ve istifade eden RABBİN Rızasını almış kullardan eylesin ve bu günlere bu aylara tekrar erişmeyi nasib etsin dualarda bir olmak birlik olmak dileği ve duasıyla dua dostları vesselam.

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    24.12.2009 - 14:31

    Kur’ân-ı kerîm okumak ve okutmak çok sevâbdır. Hattâ bunun sevâbı dedelerine, çocuklarına ve torunlarına tesîr eder. İ’tikâdı düzgün bir kimse, Kur’ân-ı kerîmi okuyup, muteber ilmihâl kitaplarında bildirildiği gibi amel ettiği, ibâdet yaptığı takdirde büyük sevâblara kavuşur.
    Kur’ân-ı kerîm okumakla alâkalı olarak sevgili Peygamberimiz buyurdu ki:
    “Ümmetimin en hayırlısı, Kur’ân-ı kerîmi öğrenen ve öğretendir.”
    “Hoca çocuğa Besmele okur, çocuk da söyleyince, Allahü teâlâ çocuğun anasının, babasının ve hocasının Cehenneme girmemesi için senet yazdırır.”
    “Ümmetimin yaptığı ibâdetlerin en kıymetlisi, Kur’ân-ı kerîmi, Mushafa bakarak okumaktır.”
    “Kur’ân-ı kerîm okunan evden arşa kadar nûr yükselir.”
    “Kur’ân-ı kerîm okunan evin hayrı artar, sâkinlerini sıkmaz, melekler oraya toplanır, şeytanlar oradan uzaklaşır. Kur’ân-ı kerîm okunmıyan ev, içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Bu evden melekler uzaklaşır, şeytanlar oraya dolar.”
    “Her gece on âyet okuyan, gâfillerden sayılmaz.”
    “Kur’ân okuyun! Kıyâmette şefâ’at eder.”
    İmâm-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri buyuruyor ki:
    “Ma’nâsını anlayarak da, anlamayarak da Kur’ân-ı kerîm okuyan cenâb-ı Hakkın rızâsına kavuşur.”
    Kur’ân-ı kerîm okurken, bunun Allahü teâlânın kelâmı olduğunu düşünmelidir. Kur’ân-ı kerîme dokunmak için, abdestli olmak lâzım olduğu gibi, onu okumak için de, temiz kalb lâzımdır. Allahü teâlânın büyüklüğünü bilmeyen, Kur’ân-ı kerîmin büyüklüğünü anlayamaz. Allahü teâlânın büyüklüğünü anlamak için de, O’nun sıfatlarını ve yarattıklarını düşünmek lâzımdır. Bütün mahlûkâtın sâhibi, hâkimi olan Allahü teâlânın kelâmı olduğunu düşünerek okumalıdır.
    Kur’ân-ı kerîmi okumak, mühim sünnettir. Tecvîd ilmine uygun olarak ve hürmet ile okunan Kur’ân-ı kerîmi dinlemek farz-ı kifâyedir. Okuyanlara verilen sevâbların aynısı, dinleyenlere de verilir.

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    22.12.2009 - 00:21

    NOEL VE YILBAŞI

    Hak din İslâm'dır; ALLAH Teala bozuk inançlı, bâtıl dinli, yanlış yollu insanları sevmez ve aslâ affetmez. Hem insanlara, tüm nimetleri, güzellikleri, sağlık ve mutlulukları yüce ALLAH versin; hem de kâfirler ve câhiller, ALLAH'ı bırakıp, putlara. ilâhlara, uydurma Allahlara tapsınlar... olurmu böyle saçmalık, nankörlük, vefasızlık, idraksizlik, beyinsizlik, kalleşlik!
    Tarih boyu tüm müslümanlar ve özellikle bizim nurlu dedelerimiz, bâtıl inançlarla, saçma hurafalerle, bozuk dinlerle mücadele vermiş; tüm insanları doğru yola, hak dine, hayra, iyiliğe, dürüstlüğe, dostluğa, sevgiye, ilme, irfana, ahlâka, âdâbâ, çekmeğe çalışmışlardır. Birçok ulus böylece imanı öğrenmiş, İslâm'ı seçmiş, müslüman olmuştur.
    Tabii bunun karşılığında, bâtıl dinlere bağlı tutucu ve yobaz teşkilatlarda, sinsi sinsi müslümanları aldatma ve kandırma çalışmalarını devam ettirmeğe çalışmaktadır.
    Nasıl kandıracak? Yolu yanlış, aklı dışı, ilme aykırı... Normal konuşma ve akıl-mantık yoluyla kendilerini savunamaz, insanları kendi bâtıl dinlerine çekemezler.
    O zaman ellerinde bir çare kalıyor, zevk eğlence, hokkabazlık yoluyla kalp kazanmak.
    İşte şu yılbaşı eğlenceleri bu mantıkları doğurmuştur: Çam ağacını süslemek, ışıklandırmak, pamuklarla bembeyaz yapmak; bir adamı Noel Baba kıyafetine sokmak, çocuklara onun aracılığı ile hediye dağıtmak; havai fişekler, eğlence, dans, zevk, safa v.s.
    Bunlar bir müslümanın kabul edebileceği şeyler değil. Müslüman bâtıl hristiyan âdetlerini, hurafeli putperest faktörünü taklid etmez. Hristiyanlar, çam ağacını, o gece o ağaca Hz. İsa (Aleyna Ve Aleyküm Selam.) inecek sanarak dinî bir inançla süslüyor! Noel Baba dedikleri Saint Nikola adlı bir hristiyan azizi. Bunlardan bize ne!
    O halde Noel Baba'yı ağzımıza bile almamalı, noel merasimlerine kesinlikle katılmamalı, bu isim arkasında ne dolaplar döndüğünü, ne gizil emeller beslendiğini çok iyi bilmeli, hatta başkalarını da bir güzel uyarmalı, tembihlemelisiniz.
    Yoksa çok ayıp ve çok günah olur size! Aman, yeni yılı veballe, günah, şom ve uğursuz bir şekilde başlayıp sonunda pişman ve perişan olmayın!

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    20.12.2009 - 23:25

    BIZ...

    Ellerimiz... Utandi dualara bile kalkmaya
    Zalimin tepesine inmesi gereken ellerimiz...
    Kapandi gözlerimiz sevgiye. Kapandi, iki damla yas için bile halimize,
    kendimize
    Omuzlarimiz...
    Etten örülmüs, birbirine kenetlenmis duvar gibi olmasi gereken omuzlarimiz.
    Uzaklasti birbirinden, namazda bile...
    Ayaklarimiz..
    Ayaklarimiz sürünür oldu, küçücük bir iyilige, Cihada çagrildiginda, bir an
    bile tereddüt etmeyen ayaklarimiz.
    Duymaz oldu kulaklarimiz, selam vermeye çekinen agizlardan fisiltiyla çikan
    Allah'in selamini
    Onu bile esirger olduk kardesimizden,
    Ve yüzlerimiz...
    Param parça olan kalplerimiz gibi hala suursuzca secdelere kapanan
    yüzlerimiz.
    Dudaklarimiz...
    Dualarda titreyen ve her zaman hayir sözler söyleyen dudaklarimiz vardi
    Öper oldu Ebu Leheb'lerin kuruyasi ellerini
    Dualarimiz vardi içten, yürekten, Zalimlerden merhamet dilenir oldu
    dualarimiz
    Sadece Allah'tan rahmet bekleyen...
    Boyunlarimiz egildi insanlar önünde ALLLAH'a egilmeyen
    Ve bunca isyanimiz üzerinde, bir tek umudumuz kalsin Rabbimiz'den Affetsin
    bizleri, bagislasin Ve yeniden, yeniden güç versin MÜSLÜMANCA yasamak için

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    17.12.2009 - 07:45

    Kültürümüz”den, “kimliğimiz”den, “benliğimiz”den o kadar uzaklaştırıldık, o kadar koparıldık ki; “bize ait gün ve geceler”in heyecanını, coşkusunu bile duyamaz, yaşayamaz olduk…
    Bugün, “Hicrî Yılbaşı”… Ancak, ne gazetelerde “Hicret”in anlamını anlatan bir haber var, ne de “kutlama hazırlıkları” yapıldığına dair bir ilân/reklâm! ..
    Otellerde “rezervasyon” yapıldığına, “Hicrî Yılbaşı”nı meselâ Mekke veya Medine’de karşılamak isteyenlere “THY’den indirim” yapılacağına dair de bir haber yok! .
    bangır bangır bağıran gazeteler,dergiler,televizyon programları nerede?
    Oysa, “Miladî Yılbaşı”nda öyle miydi? .. “Noel Baba”lar, “çam”lar, “çan”lar derken,”Miladî Yıl”ın geleceği günler öncesinden duyurulmuştu…
    Demek oluyor ki; “kendi rotalarından sapan” milletler, “başkalarının potaları”nda erimeye mahkûm oluyor! ..
    Sadece “Hicrî Yılbaşı” mı; daha nice “‘bize ait değerleri” unuttuk biz! .. Batı’ya ait ne varsa “kutladık” da, bize ait olanları hep “atladık! ”
    Hatta atlamakla da kalmadık, şutladık! ..
    Bu defa da unutmamak için söylüyorum:
    Bugün Hicrî Yılbaşı… “Yeni yıl”ımız, inşallah hayırlara vesile olur! ..
    HİCRET


    HİCRET, Allah’a (cc) kaçıştır.
    HİCRET,hiçbir zaman batıla boyun eğilmemesi gerekliliğinin ortaya konulmasıdır.
    HİCRET,İnancı hakim kılma gayretidir. Müslüman başkalarına göre kendisini ayarlayamayacağından, kendisinden istenilen vecibeleri yapabilmek için hicret eder. Peygamberimiz (sav): “En faziletli hicret Rabbinin kerih gördüğü şeyleri terk etmendir.” buyurur.[Nesai]
    HİCRET,Hem kalp hem de kalıp iledir. Mümin kalbini boş ve yanlış fikirlerden hicret ettirir. Bedenini de kalp komutanının emrine vererek batıllardan hicret ettirir.
    HİCRET,İlahi hesaba hazırlıktır. Hicretin gerçek sebebi ALLAH'A kulluktur.
    'İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler; muhacirleri barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.'[Enfal Suresi 74]
    HİCRET, Hak'kın batıla galip gelmesi ve İslam’ı tümüyle yaşamanın azmidir.
    HİCRET, tevhid inancının kalplerde kökleşmesinin, gerektiğinde mallardan ve canlardan feragat etmenin sembolüdür.
    HİCRET, Ensar ve Muhacirinin sergiledikleri dostluk ve kardeşliğin, milli birlik ve bütünlüğün en güzel timsalidir.
    'Onlar hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; and olsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım...'[A li İmran Suresi 195]
    Günahların her türünden arınma, hakiki güzelliklere ulaşma, Allah’a isyandan uzaklaşma, Allah’a ibadete yöneliş olan gerçek hicretler diliyorum.
    1431. Hicri Yılı İslam alemine ve insanlığa mübarek olsun.

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    16.12.2009 - 09:04

    Alemin yaratılısına dikkatle bakınca,sevgi ile birlikte
    Hz.Muhammed’i (s.a.v.) de gören göz,ne güzel gözdür..
    O güzeli,güzel bakışlı güzel gözler görür..
    Çünkü,O yunmuş,arınmış manevi bir ameliyatla tertemiz
    Edilmiş,pırıl-pırıl bir Güzeldir..
    İnsandır ama,herhangi bir insan değildir..seçilmiştir..
    Rabbi tarafından terbiye edilmiştir..
    “Elem neşrah leke sadrek.? Biz Senin göğsün yarıp
    genişletmedik mi.? “buyuruyor Yüce Yaratan..
    Bizim sadrımız ne zaman,ne ile, nasıl genişletilecek..?
    Her şeye dost olmak,dostluk timsali Efendimiz’e benzemek
    İçin,sadrımızı açmak,kalbimizi genişletmek mecburiyetindeyiz..
    Bu manevi ameliyata hazır mıyız..?
    Bazen bir büyükten nasihat almak,teselli almak,
    Ders almak,dua almak ne kadar ruhumuza sevinçler yağdırıyor..
    İşte,bize gerçek Dost olan Rabbimiz de,Kendisine yapacağımız
    Dua’yı da öğretiyor..
    Bu duanın en güzellerinden birini,Mirac’a çıktığında
    Efendimiz’e öğretmiş,O da mü’minlere tebliğ etmiştir..
    Bakara sür.286.ci Ayetini meydana getiren bu dua,aynı
    Zamanda bir Mirac hediyesidir..
    Her yatsı namazından sonra okunması lazım olan “Amener’Resulü “
    Rabbimiz bize şunları öğretiyor..
    “Allah bir kimseye güçünün yetmeyeceğini yüklemez..
    Herkesin kazandığı iyilik kendisine,işlediği fenalık de
    Yine kendisinedir.
    Rabbimiz,yanılır veya unutursak,bizi hesaba çekme..
    Rabbimiz,bizden evvelkilere yüklediğin gibi,bize de
    Ağır bir yük taşıtma.
    Rabbimiz,takat getiremeyeceğimiz yükü bize yükleme.
    Bizi bağışla.
    Bizi yarlığa.
    Bizi esirge.
    Dostumuz,yardımcımız Sensin,kafirlere karşı Sen bize yardım et.”
    AMİN.
    Rabbim ne merhametlisin..Dostumuz,yardımcımız olduğunu Sen bize
    Öğretiyorsun.
    Sana nasıl şükredilir..?
    Kulluğuna nasıl layık olunabilir..?

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    11.12.2009 - 16:12

    EY insan!


    Amellerini Allah'ın sana verdiği nimetlere karşılık değil,sıf O'nun rızası
    için işle.


    Sırf O'nun rızasını ve Cemalini talep et ki,sana versin...


    Rabbin seni sevdimi,artık senin için dünyada,ahirette cennet hasıl olmuş
    demektir...


    EY insan!
    Canın da,malını da,O'nun hüküm ve kader eline teslim et..Yarın sana bedelini
    ödenecektir...


    EY Cennet isteyen kişi..!
    Allah'ın rızasını kazanmak bugün mümkündür..Bu dünya hayatında mümkündür..
    Yarın hiç bir suretle mümkün değildir..


    EY RABBİMİZ!


    Can da,mal da Cennette Senindir.


    Senden başka ne varsa Senindir..


    Biz Senden rızanı istiyoruz Ya Rabbim! .AMİN..


    İnşallah Rabbimiz 'kulum 'dediği kullardan,huzurunda huzur bulanlardan
    oluruz..
    Hiç şüphe yok ki,Allah'a tanımadığımız zaman,O'ndan başkasını tanımış
    oluruz...
    Allah'a tanıyan,O'nu seven,ve O'na kalb gözüyle nazar eden kişi o kimsedir
    ki,Hayır ve Şer O'ndan bilir...
    Allah,müminlerin kalbine imanı yazmış,nakşetmiştir..Hem de daha onları
    yaratmadan önce...
    Fakat,takdir-i ilahi budur deyip oturmak,ve iman yolunda çalışmamak caiz
    değildir..
    Yüce Allah (Ankebut sür.Ayet 63) buyuruyor ki...
    'Bizim uğrumuzda mücadele edenler gelince,biz onları mutlaka yolumuza
    sevkederiz..'
    Evet sevgili dostlar,mü'min bilir ki,çalışmadan ayağına hiç bir şey gelmez.
    çalışır ve dua eder.
    muvaffakiyet Allah! tan...
    Mü'min kendisi için dua ettiği gibi,mü'minler içinde dua etmelidir..Din
    kardeşine,merhamet sevgi beslemelidir...


    Zira Allah,Musa (a.s) vahyen buyurdu ki...


    'Merhametli ol..Ki Ben de sana merhamet edeyım..Ben,çok merhametliyim,kim
    ki merhametli olursa,Ben de ona merhamet eder ve kendisine Cennete koyarım..


    Merhametlilere Müjdeler olsun..!

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    09.12.2009 - 00:16

    İslami düşünceye yönelmek, bunun haricinde düşünce ve insanlardan
    uzaklaşmak, kalbi şirkten ve küfür düşüncelerin hepsinden temizleyerek
    tertemiz kılmak, Allah'a yönelmek, huşu içinde Allah'a teslim olmak. Çünkü
    İslami düşünce en yüce ve en üstün idealdir.

    'Bu Allah'ın boyası'dır. Kimin boyası Allah'ın boyasından daha güzel
    olabilir.' (Kur'an 1/138)

    'Şüphesiz ki, sizin için İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda güzel bir
    örnek vardır. Bir zaman onlar kavmine şöyle demişti: Biz sizden ve Allah'tan
    başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddediyoruz. Yalnız Allah'a iman
    edinceye kadar bizimle sizin aranızda düşmanlık ve kin baş göstermiştir.'
    (Mümtehine 4)

    Peygamberimiz diyor ki, 'Kur'an kendisine sarılanı korur ve kendisine tabi
    olanı kurtarır. Kim Kur'an'da hidayet yolunu ararsa Allah onu hidayete
    kavuşturur. Kim de Kur'an'ın haricinde doğru yol ararsa Allah onu saptırır.
    Allah O'nu (Kur'an'ı) terkeden her zalimin belini kırar.' (Darimi)

    Şunu bilmek gerekir ki, Kur'an'ın gösterdiği yolun dışındakiler ya şirk, ya
    küfür ya da sapıklıktır. Allah Kur'an'da şirkin pislik, kafirlerin de necis
    olduğunu bildiriyor. Arınmak için tek yol Kur'an'ın gösterdiği Allah'ın yolu
    İslam'dır. Allah'a teslim olmak ve yaşamaktır.


    Kuran'ın kazandırdığı karakterde sıkıntı, huzursuzluk, kaygı ve karmaşa
    yoktur. Mutlaka güzel bir hayat, mutlaka dengeli bir ruh ve mutlaka güzel
    tavırlar vardır. Allah bu karakteri yaşayan müminlere yaptıklarının en
    güzeliyle karşılık vereceğini vaat etmiştir:

    Çünkü Allah, yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara kendi
    fazlından artıracaktır. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır. (Nur
    Suresi, 38)

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    29.11.2009 - 17:01

    Nimetlerin en büyüğü olan İslam, hepimizin ortak manevi değeridir. Onu hakkıyla temsil ettikçe yükselecek, ondan uzaklaştıkça alçalacağız. Onu yaşamakla kalmayacak, aynı zamanda elimizin ulaştığı her noktaya taşıyıp yaşatacağız.

    Bilinmelidir ki İslâm'a hizmet etmek sadece hocaların, müftülerin, vaizlerin, hafızların vazifesi değil, bu her Müslümanın birinci görevidir. Çünkü her Müslüman, İslami hakikatleri geniş kitlelere duyurmakla yükümlüdür.

    İnancımızı ferdi olarak yaşamak bizi sorumluluktan kurtarmaz. Tebliğ vazifesini hiçbir zaman yabana atmamalıyız. Bu anlamda her Müslüman dininin görevlisidir. Günümüzde Müslüman kimliği, maalesef içi boşaltılmış bir kavramdır. Batı dünyası ve genel anlamda İslam dışı bütün inanç mahfilleri İslam'ın inanç sistemini diledikleri renge boyanmış bir kabuk olarak gösterme gayreti içerisine girdiler.

    Bundan dolayı, çoğumuz o kabuğu kırarak öze inemedik. Kabuğu öz sanma gafletine düştük. Yanıbaşımızdaki Kur'an'a bakmak yerine, popülist İslam yorumlarının peşinden sürüklendik. Oysa her şey iki kapak arasında açıkça yazılıydı. Bizce Müslüman kimliğinin meselelerin kaynağında bu özden uzak oluş yatmaktadır. Teşhis yanlış konulduğu için, tedavi gayretleri netice vermemektedir.

    İslam ve onun mukaddes kitabı olan Kur'an-ı Kerim evrensel bir mesaj taşımaktadır. Belli bir ırkın, kavmin, zamanın ve mekânın dini değildir. Bütün ırkları, kavimleri, zamanı ve mekânı kuşatmıştır. Son din olması da bundan dolayıdır. Fakat müsteşrikler ve içimizdeki uzantıları akı kara, karayı ak gösterme gayreti içerisinde, bu mutlak hakikatleri değiştirmek için olağanüstü bir çaba harcıyorlar.

    Bize düşen vazife,dinimiz islam en güzel şekilde,Mevlamız c.c. Kuran da emettiği gibi öğrenmek,yaşatımıza geçirmek ve diğer 'müslümanım 'değip de dinlerini bilmeyen kardeşlerimize yardımcı olmaktır.

    Rabbim c.c. dinine yaşamak gayret eden,mücadele veren müminleri yollarına açacağını ve yardımcı olacağini Kuran da bizlere müjdeliyor..

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    29.11.2009 - 15:55

    “Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah' ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah' ın zikriyle mutmain olur.”(13/28)



    Mutluluk göreceli bir kavram olmasına rağmen genel olarak, insanın kendini her açıdan rahat ve huzurlu hissetmesi olarak tanımlanabilir. İnsanlar genel olarak mutluluklarını ertelerler. Halbuki Kuran’a göre mutluluk insanın her an yaşanması gereken bir duygudur. Çoğu zaman insanlar “şunu yapınca mutlu olacağım”, “şu olsun başka bir şey istemiyorum” gibi cümlelerle mutluluklarını hep gelecekte olacak bir olaya ertelemektedir.

    Bu olay gerçekleşince de mutlu olamadıklarını görmekte ve kendilerine yeni bir hedef seçmektedirler. Aslında bu, şeytanın insanlar üzerindeki yoğun telkininden kaynaklanır. Şeytan insanlara sürekli olarak uğrunda çaba sarfedecekleri yeni bir hedef bulur ve bu hedefe ulaşınca mutlu olacaklarına dair onları ikna eder. Ona ulaştıklarında ise hemen yeni bir hedef verir. Böylelikle insan mutluluğu her zaman boş şeylerde arar ve bu duygunun yalnızca İslam ahlakıyla yaşanacağını göremezler. Bu sırrı ayetlerde Rabbimiz şu şekilde bildirmiştir;



    (Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va' detmez.(4/120)



    Ayette Rabbimizin belirttiği gibi şeytan insanlara boş vaatler verir ve olmadık kuruntularla oyalar.



    Bir başka ayette ise Rabbimiz insanların isteklerine ulaştıklarında hiçbir zaman mutlu olamadıklarını şu örnekle bildirmiştir;



    “İnkâr edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah' ı bulur.”(24/19)



    İnsan fıtratı Allah’ı tanıma O’na teslim olma üzerine yaratılmıştır. Dolayısıyla başka bir şekilde yaşanan hayat insana kesinlikle mutluluk vermez. Ayette belirtildiği gibi kalpler yalnızca Allah’ın anılmasıyla ve Kuran’la tatmin bulur;



    “Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah' ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah' ın zikriyle mutmain olur.”(13/28)



    Allah’ın vadinin hak olduğunu anlamamakta direnenlerin durumu ise Kuran’da pek çok ayette Rabbimiz tarafından belirtilmiştir;



    “Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar.”(9/82)



    “Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.”(2/17)



    Bir başka ayette ise Rabbimiz Kuran ahlakından uzak yaşayan insanların durumunu şu şekilde bildirmiştir.



    “Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam' a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.(6/125)



    Dışarıdan ne kadar mutlu bir tablo çizse de, dünyanın en zengin insanı veya en güzel kadını olsun bu sonuc değişmez. İnsanlar kesinlikle İslam ahlakını yaşamadıkları sürece gerçek mutluluğu tadamazlar. Çevrelerine mutlu olduklarını göstermeye çalışsalar da, rol yapmak onların mutsuzluğunu kat kat arttırır.



    Müminler Allah’ı anmanın dışında kadere olan bağlılıkları sayesinde hiçbir zaman ümitsizliğe düşmezler. Allah her şeyi kaderde müminler için en güzel şekilde hazırlamıştır. Bir zorluk da olsa bu mümin için hayırdır. Bu gerçeği bir ayetinde Rabbimiz şu şekilde bildirir;



    (Allah' tan) Sakınanlara: 'Rabbiniz ne indirdi? ' dendiğinde, 'Hayır' dediler.(16/30)



    Ayrıca Rabbimiz yaşanacak her olayı kaderde belirlemiştir. Bu ise müminler için çok büyük bir lükstür. Müminler bu vesileyle başlarına gelen musibetlere üzülmez, güzel olaylara ise kendilerini kaybederek sevinip şımarmazlar. Müminlerin bu özelliği bir ayette şöyle bildirilir;



    Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah' a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah' ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.(57/22-23)



    Bir düşünelim. Mesela Allah bizimle iletişime geçse ve bize bir sonraki gün başımıza gelecek bir musibeti haber verse ve buna sabretmemizi emretse ve bunun karşılığında da cennet vaat etse eminimki o olay başımıza gelince hepimiz güzel bir şekilde sabrederiz. Tıpkı bu örnekteki gibi Rabbimiz bizi imtihan edeceği konuları haber vermiştir. Bunu bir gün önce söylemesiyle 1400 sene önce söylemesi arasında aslında hiçbir fark yoktur. İşte bu sırrı bilen müminler Yüce Allah’ın Kuran bildirdiği “Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.(2/155) gerçeğiyle başlarına ne gelirse gelsin gerçek mutluluğu her zaman yaşarlar.

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    26.11.2009 - 18:25

    Bu bayram ‘Gönül dalında yetiştirdiği meyveleri ALLAH için,sırf O’nun rızasını kazanmak uğruna kendi elleriyle koparabilecek derecede fedakar olanların’bayramıdır
    Bu bayram ‘İsmaili meşrebe sahip evlatlar yetiştiren ömrünü bu gayeye ma’tuf hizmetlere adayanların’ bayramıdır
    Bu bayram ‘Ben İslam’ın kurbanıyım diyebilenlerin’ bayramıdır
    Bu bayram ‘Yaşadığı topraklar üzerinde Hakk’ın razı olacağı bir hayatı özleyen, bu hayata hayatiyet kazandırmak için gayret sarfedenlerin bayramıdır
    Ne mutlu bayramı idrak edebilenlere…! Ne mutlu İsmaillere…!
    Ve ne mutlu ‘Hak yoluna canımı kurban eylerem’diyebilenlere
    Hayırlı Bayramlar

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    21.11.2009 - 20:24

    İnsan yokken Allah onu topraktan var etti. İlk insandan eşini yarattı. İkisinden de bütün insanların yaratılacağı muazzam sistemi yarattı. İlk insanı dünyaya gönderdi. Onunla beraber, neden yaratıldığını ve neden dünyaya gönderildiğini belirten bilgiyi de ona verdi. İlk insanı da, ilk insanın kıyamete kadar gelecek neslini de başıbos bırakmadı. Peygamberler, o peygamberlerle beraber kitaplar gönderdi. Peygamberlerini de insanların arasından seçip gönderdi ki,
    kimsenin onları taklit etme, peşinden gitmede zorlandığına dair mazereti olmasın. Güzeli ve çirkini tanıttı. İyiyi kötüyü gösterdi. Hayrı, şerri anlayacak akıl verdi. Düşünenler için düşünce ufukları açtı. Dağlarda, derelerde bakanların görebileceği şeyler üretti. Hayvandan ağaca, taşa, canlı, cansız mahlûkata

    O’nu
    gösteren işaretler koydu. Kör gözün bile görebileceği meşaleler yaktı. Fıtratımıza O’nu arama ve bulma kabiliyeti koydu. O’na giden yolları kolaylaştırdı. İbadetleri zor şeyler yapmadı. Kimseye kaldıramayacağı yükü
    yüklemedi. Yasakladığı şeyleri, yine insanın menfaati öyledir diye yasakladı. O’nun hiçbir işi ‘iş olsun’ diye değildir. Her işinde bir hikmet vardır. O hikmeti anlasak da anlamasak da hikmetler arasında bir hikmetin üzerinde durmuş
    oluruz sürekli. Gönderdiği peygamberleri aracılığıyla, hiçbir şeyi boşuna yaratmadığını, bunca büyük kâinat düzenini bir maksat için kurduğunu bildirdi. O
    maksadı, ‘O’na kulluk edilmesi’ olarak duyurdu. Ağaçlardan böceklere kadar her şey O’nu tesbih etsin istedi. Ağaçlar, böcekler, kuşlar o maksada uydu. Dağlar ve yer boyun eğdi. Emrin azameti önünde titredi.

    İnsana gelince, kâinattaki her şey onun hizmetine sunuldu. Ondan da Allah’a kulluk etmesi istendi. Kulluğunun sınırları gösterildi. İmanla girilen bir dairede son nefesine kadar bu kulluğun şuuru ile yaşaması istendi. Rabbini bilen, insanlığına sahip olan, dostunu düşmanını tanıyan
    bir kimlikle ayakta kalması tembihlendi.
    Rabbim huzur senin gösterdiğin yoldur, beni ve bizi yolundan ayırma - Âmin
    Rabbim o eşsiz güzellikte ki el senin, o elin yokluğunu bana yaşatma - Âmin
    Rabbim bize gazabını gösterip bizi cehennemin narıyla yakma - Âmin
    Rabbim biz aciz kulların dualarını eli boş geri çevirme Âmin
    Rabbim geri çevirmez kul isterse Ve Dua bitmez kul istedikçe...

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    19.11.2009 - 22:00

    Cumanız Mübarek Dualarınız Kabul
    Yaşantınız ALLAH Yolunda Ve Hayırlar İle Dolu Olsun
    İNŞAALLAH....
    'Kim Cuma günü bana salavat getirirse,
    kıyamet gününde ona şefaatim hak olur'..(Hadis-i Şerif)
    Elhamdülillahi Rabbil alemin
    Esselatu vesselamu aleyke Ya Resulullah
    Esselatu vesselamu aleyke Ya Habiballah
    Esselatu vesselamu aleyke Ya Seyyide evvelin vel ahirin...
    Allah’im!
    Bu mübarek Cuma hürmetine,
    Bizi sevdigin kullar arasina kat, bizi cok sabreden, cok sükreden kullarindan eyle, Seni cok analim.Ömrümüz sevdigin, razi olacagin islerle (amellerle) gecsin. Bize ilim ve takva sahibi olmayi nasip et. Sihhat ve afiyette daim eyle. (amin)

    Allah'ım!
    Kur'anı bize dünyada bir dost, kabirde ünsiyetli bir yoldaş, kıyamette bir şefaatçi, sırat üzerinde bir nur, Cehennem ateşine karşı bir siper ve örtü, Cennette bir refik, bütün hayırlara bir delil ve imam kıl.
    Allah'ım!
    Kalblerimizi ve kabirlerimizi iman ve Kur'an nuruyla nurlandır.
    Allah'ım!
    Efendimiz Muhammed'e, onun âl ve Sahabîlerine ezelden ebede kadar Allahın ilmindeki nesneler sayısınca salât ve selâm eyle.Âmin!
    Sükürler olsun Rabbime her günüme, her anima..
    Imtihan Dünyasi, sıkınti cekeriz ama Rabbim bunaltmaz..
    Dertlere bürünürüz, ama Rabbimin sifasi gecikmez..
    Sükrediyorum, Hamd ediyorum ilk basta Imanim olduguna,
    Imanim olmasaydi yasanirmiydi, cekilirmiydi bu Hayat? ?
    Bunaltma Rabbim hic bir an..Bizi yolundan ayirma..Amin

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    18.11.2009 - 21:40

    Mü’minin vasifları bazısı

    Haya sahibi olur…
    Dil ve eliyle başka Müslümanlar zarar vermez..
    Tanıdığına,tanımadığına selam verir..
    Kendisi için arzu ettiği,diğer müminler için de ister..
    Sevdiği Allah için sever…
    İbadette Allah’a hiçbir şey şerik koşmaz…
    Zina etmez..
    Yalan söylemez…
    Namaz devamlı kılar….
    Allah yolunda cihat arzusuna duyar..
    Vadinde durur…Emanete hıyanet etmez..
    İbadetini yalnız Allah için yapar…
    .Haramlardan uzak durur….
    Şöylediğinde hayır söyler,yoksa susar…
    .Hiç kimse zulmetmez…
    İnsanlara iyiliğe tavsiye eder….
    Sürekli nefis muhasebesi yapar,günahlarına farkında olup Tövbe eder…
    İnsanların kusurlarını görmemeyi çalışır…
    Ailesini hayırla,muhabbetle davranır..
    ACI DA OLSA,DAİMA HAKKI SÖYLER….
    .Gönlünde hiç kimseye için kötülük beşlenmez…
    Haksız yerden insanların mallarını yemez,KUL HAKK’I den korkar…
    Tüm insanlara karşı merhamet duyar…
    İşte böyle inşa ediliyor müminin kişiliği….
    Dua edelim ki,kişiliklerimiz bu tarif içinde yerini bulsun..
    Selam ve dua ile..

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    18.11.2009 - 17:54

    “Yaratan Rabbinin adı ile oku.Rabbin nihayetsiz Kerem Sahibidir.

    Yeryüzünde hiçbir sistem,hiçbir din,İslam dini kadar Okumaya,öğrenmeye ve kısaca ilme önem vermemiştir..
    “Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir”(Ahmet,Tirmizi) buyuran sevgili Peygamberimiz(s.a.v.) in,Medine de yaptırdığı ilk mescidin yanında bir okul açtırması,Bedir harbinde alınan esirleri,onar çocuğa okuma-yazma öğretmek şart ile bırakması “OKU” emrinin en güzel tatbikatları arasındadır..
    “Yaratan Rabbinin adı ile oku.Rabbin nihayetsiz Kerem Sahibidir.Ki O,kalemle yazı yazmayı öğretendir.insana bilmediğini O(c.c.) öğretti.” (Alak,1-15) “Sakın cahillerde olma” (En’am,35) “Cahillerden yüz çevir.”(Araf,199) “De ki: Bilenlerle,bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahipleridir ki hakkıyle düşünürler.” (Zümer,9)
    Evet,hayatla ölüm arasında en sağlam köprü ilimle kurulur…Hak,hakikat,ahlak,fazilet ve iman ilimle bulunur..
    Allah korkusu ve sevgisine,Kur’an ve Peygamber (s.a.v.) yoluna İlimle olur..Bu gerçeklere,Yüce Rabbimiz,Kur’an-i Kerim’in çeşitli Ayetlerinde Şöyle temas eder..
    “Allah içinizden iman edenlerle ilme nail olanların derecelerini yükseltir.” (Mücadele,11) “De ki: Ya Rabb,ilmimi artır.”(Taha,114)
    Evet,bu ilahi beyanlar gösteriyor ki,Nübüvvet mirası olan ilim,Hangi çeşit olursa olsun,imanla iman birbirinden ayrılamaz..Gerçekten manada ilim,insanı imana götürür.İmanı buldurur,ve yüce Allah’ın Kudreti önünde secdelere vardırır..
    Gerçek müminler,ilimle imanı hiçbir zaman birbirinden ayırmamışlardır..İmanları ilimlerine,ilimleri imanlarına ışık tutmuştur..Mutlak yaratıcı olan Allahımız’ın Kudretini daha iyi tanımak,Onu büyüklüğünü karşısında secdelere kapanmak,O’nun sayısız Nimetlerinden en güzel şekilde istifadeyi sağlamak için Yapılan ilim tahsilinin,ne kadar önemli ve ne kadar şerefli Bir vazife olduğunu,sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) in şifa unsuruOlan beyanlardan dinleyelim…
    “İlim Çin’de de olsa talep ediniz.Zira ilim öğrenmek her müslümana farzdır.” (Beyhaki) “İlim(nafile olarak yapılan) ibadetten daha hayırlıdır.”(İbni Asakir)
    “İlim tahsil için sefere çıkan kimse evine dönünceye kadar Allah yolundadır.”O halde kardeşler,okuyalım,öğrenelim ve öğretelim…İlmimizi,iman ve fazilet aynası yapalım…
    Selam ve dua ile

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    15.11.2009 - 21:29

    İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki: İnsanları nimetin şükründen cehalet ve gaflet alıkoymuştur. Bundan dolayı nimete şükrü; sadece Elhamdülillâh veya Allaha şükür demek olduğunu zannederler.
    Bilmezler ki şükrün mânâsı; nimeti, nimetten kastedilen hikmetin tamamlanmasında kullanmak demektir. Bu da ibadettir.
    Yine Cenab-ı Hak, farkında olmadığımız o kadar çok nimet vermiş ki, bunların çoğu aklımıza gelmez. Mesela, hava nimetinden ötürü Allaha şükretmek aklımıza gelmez.
    Eğer bir kişi havasız kalsa birkaç dakikada ölür. Herhangi bir sebepten dolayı havasız kalan bunu nimet olarak takdir eder ve Allah’a bundan dolayı şükreder.
    Bu ise nimetten gafil olmanın sonucudur.
    Zira onların şükretmeleri nimeti kendilerinden aldıktan sonra kendilerine geri vermeye bağlıdır. Halbuki bütün hallerde nimete karşı şükretmek sadece bazı hallerde şükretmekten daha evlâdır.
    Gözü gören bir insanı gözünün sıhhatinden dolayı Allaha şükreder görmezsin. Ancak gözü kör olduktan sonra eğer kendisine geri verilirse şükreder ve nimet sayar.
    Allahü teala rahmetinin geniş olmasından ötürü bütün halka bunu vermiştir. Her durumda halk için bol bol ihsanda bulunmuştur. Fakat cahil bunu nimet saymaz.
    Bu gafil insan kötü köle gibidir. Daima azarlanmayı hak eder, bir saat azarlanmazsa onu canına minnet sayar. Eğer daima hakaret görmezse rahatlık batar, şükrü terk eder.
    İnsanlar çok veya az kendisine özel olarak verilen mala karşı şükrederler, Allah’ın bütün insanlara ortak olarak vermiş olduğu bütün nimetleri unuturlar.
    Nitekim bir kişi fakirliğini âriflerden birine şikâyet etti ve bundan çok üzüldüğünü belirtti. Ârif zat ona dedi ki: ‘Senin iki gözünün kör olup onbin dirhemin olması seni sevindirir mi? ’ Adam ‘Hayır! ’ dedi.
    Ârif zat ‘Dilsiz olup onbin dirhemin olmasını ister misin? ’ dedi. Adam ‘Hayır! ’ dedi. Ârif zat, ‘O halde Mevlânın senin yanında ellibin dirhem değerinde nimetleri olduğu halde şikâyet etmeye utanmıyor musun? ’ dedi...

  • Zeki Çelik
    Zeki Çelik

    15.11.2009 - 00:56

    LÜTFEN ŞİİR LİSTEMİ GÖZDEN GEÇİRİN YORUMLAYIN SELAMLAR.
    ARZULADIĞINIZ HER KONUYU BULACAĞINIZA İNANIYORUM.Z.ÇELİK

  • Bilici Adem
    Bilici Adem

    13.11.2009 - 19:02

    KÜSKÜNÜM



    Gözlerin gözlerime, bakmaz oldu can özüm,
    Gönül kapımı vuran, sözlerine küskünüm.
    Hayâlimde kayboldun, yokluğunda sensizim,
    Seni bana çok gören, düzlerine küskünüm.

    Tek mimarı olsan da, sebepsiz gidişlerin,
    Unuttun mu adımı, yolunda mı işlerin,
    Serilmiş üzerime,elem dolu düşlerin,
    Zamansız söze giren, gizlerine küskünüm,

    Kurudu gönül bağım göğe savruldu tozu,
    Eritmez oldu güneş, ruhumda donan buzu,
    Sen Çobanım olsaydın, ben yaralı bir kuzu,
    Hasrete ferman veren, nazlarına küskünüm,

    Bir kıvılcımdı düşen, yaktı ciğerim yaktı,
    Bak ma’nâ âleminde, nice surları yıktı,
    Saklamak istediğim, duygular dışa çıktı,
    Başka isimler soran, sazlarına küskünüm..

    Susturdum yüreğimi, ağlasam da yok duyan,
    Can içre canı sildim, dayan ey kalbim dayan,
    Bilseydim varlığımla vermezdim sana ziyan,
    Düşleri şerre yoran, izlerine küskünüm.

    Anlamadın bir türlü, neydi ruhumu yakan,
    Kor kızıl damarlarda, ateş misali akan,
    Meğer vefa kahrıymış, insanı yere yıkan,
    Ümit bağımı bozan, güzlerine küskünüm.

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    13.11.2009 - 18:38

    Ne mutlu kamil manada “ben müslümanım “diyenlere ve müslümanlığı gereklerini
    yerine getirenlere….
    O müminler kurtuluşa erenlerdır,hem bu dünyada hemde ebedi hayatlarında …
    Yaşadığımız Asrın’da,çok büyük belalar,musibetler karşı-karşıya kalmış
    bulunuyoruz…
    Bu musibetlerden kurtulmamızın bir tek yol var,bu yol da Allah (c.c.) çizdiği
    yoldur…
    İnsanlık Alemi bunca yıldır ektiğini biçiyor…
    Yaptığı yanlışlar,işlediği günahlar yüzünden haddi aştı, yapılan
    yanlışlıklar çok fazla…
    Artık öyle bir noktaya gelindi ki,bu noktadan sonra azap kaçınılmaz oldu…
    Zülüm almış başını gidiyor..Hak ve Adalet ortadan kalkmış,güçlü den yana
    kullanılır olmuş…
    Fuhşiyat,zina ve her türlü ahlaksızlık normal bir olayı gibi yaşanır oldu…
    Bütün rezillik ve fuhşiyat en doğal hakkı olarak kabul ediliyor…
    Allah (c.c.) na ortak koşma arttı..
    Dünya parselendi..Allah (hasa) şuraya karışır,buraya karışmaz (hasa) Allah’ın
    şu sözünü kabul ederiz
    fakat şu sözünü kabul edemeyız,biçiminde O’nunla pazarlık yapmaya
    başladılar…
    Allah (c.c.) nun gönderdiği emirlerle alay edilir oldu..
    Gerçek manada inananların sayıları,çok ama çok az….
    İçinde bulunduğumuz Felaket Asrı,belanın gelmesine adeda davetiye
    çıkarmıştır…
    Talep edildiği içinde,gelmesi pek yakındır…



    Müminler olarak bu musibetlerden kendimizi nasıl korumalıyız?
    Bizi asıl ilgilendiren konu burasıdır..
    Geçmış ümmetleri helak eden sebepler vardı…
    O ümmetlere felaket geldiğinde aralarında az sayıda kamil manada inanmış
    müminler bulunmaktadır…
    Bu zor zamanlarda bizim yapmamız gereken,O’na (c.c.) sığınmak ve O’ndan
    yardım istemek…
    Biz Rabbimize inandık…O”ndan başkasına tapmadık…Ve tapmayacağız…
    O’ndan başkasından yardım talep etmeyeceğiz…
    Yaşadığımız sıkıntı ve sorunları aşmak için tek kalb,tek yürek olarak
    Rabbimize yönelelim,O’ndan isteyelim…
    O’nun (c.c.) yardımı inşallah her zaman bizim üzerimize olacak…
    Varsın bütüm dünyayı toplasınlar en modern silahları ve imkanları ile
    gelsinler…
    Onlar bu vahşetlerini yaklaşık olarak bir asır önce de bizim milletimize
    karşı uyguladılar…
    Her zamankinden daha çok dua ihtiyacımız olduğu bir dönemde yaşamaktayız…

  • Gülay Öztürk
    Gülay Öztürk

    07.11.2009 - 07:41

    Herkes mutlu olmak istiyor, hayatında her şeyin yolunda ve iyi gitmesini
    istiyor. Aslında mutlu olmak insanın kendi elinde... İçinde yaşadığı olumsuz
    şartlara rağmen insan mutlu olabilir. Peki nasıl mutlu olur insan? Nerede
    bulur mutluluğu?
    Bakın çağımızın manevi sahibi Bediüzzaman Said Nursi tüm
    bunalımların (ümitsizlik, korku, kaygıları, şüphe, evham.. vb.) sebebi
    olarak 'iman zayıflığı'nı söylüyor. Allah'a iman etmedeki yetersizlik ve
    eksiklik, manevi buhranların başlıca sebebi olarak karşımıza çıkıyor.
    Bediüzzaman, hastalığın teşhisini koyduğu gibi, reçetesini de sunuyor
    insanlığa...
    Örneğin diyor ki;
    'Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz, hayatınızı iman ile
    ziynetlendiriniz, farzları işlemekle günahlardan muhafaza ediniz.'
    İman, mutluluğun gerçek sahibiyle kurulan bir rabıta. Allah'a iman, manevi
    hastalıkların en temel ilacını sunuyor biz insanlara. İman bir anahtar
    oluyor ve kainatın kapılarını açıyor insana.
    Sultan oluyor insan. Korkularından emin oluyor. Dünya yükünün altında
    ezilmiyor insan. Çünkü biliyor Allah, kulunun sesini duyuyor. İhtiyacını
    gideriyor, en zor anlarında ona sabır ihsan ediyor. İnsanın en acı zamanı
    herhalde sevdiği bir insanın ölmesidir. O zor anlarda bile Allah kuluna
    dayanma gücü veriyor.
    İnsan biliyor; 'Bu hayat sonsuz değil. Sevdiğimiz bize
    Allah'ın bir emaneti. Allah bu emanetini bizden alıyor. Onunla inşallah
    ahirette birbirine kavuşacak.'
    Hem insan biliyor ki bu dünyada çektiği sıkıntılar onun öbür dünyada
    şahitleri. Şahitler olmadan dava kazanılır mı?
    İnsan sıkıntılarına,
    hastalıklarına sabrederse mükafatı çok büyük oluyor. En önemli nokta da bu
    sıkıntılar bittikten sonra insanın hayatında daha keyifli günler
    başlayabiliyor.
    Mutlu bir hayat için kişi öncelikle kendisiyle dost olmalı ve kendini
    tanımalı.
    Yaptığı hatalar için kendini tüketmek yerine, bu hatalarından ders almalı.
    Her hatayı, kendini başarıya iyiye götüren bir tecrübe olarak görmeli.
    Gün içinde kendine az bir zaman da olsa ayırmalı.
    Ev hanımı bile olsa kendinin hoşlandığı faaliyetlere katılmalı,
    arkadaşlarıyla sıkça görüşmeli.
    Birisi sizi kırdığında bunu içinizde biriktirmeyin, anında duygularınızı
    söyleyin.
    Hayatınızın her anında olumlu düşünmeye çalışın. Unutmayın, 'Güzel gören
    güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.'
    Allah'a emanet olunuz.

Toplam 145 mesaj bulundu