Hafire Uzunkaya Adlı Antoloji.com Üyesinin Ha ...

  • Zeki Çelik
    Zeki Çelik

    03.01.2010 - 00:56

    HOŞ GELDİN YENİ YIL ++) (++ UMUT.. VER ++) (++ BİZE MUTLU YILLAR

    Geçmişteki yıldan farklılık yaşat,
    Kin,nefret üretme sevgiyle kuşat,
    Çekilen çileden vücutlar haşat,
    Hoş geldin yeni yıl umut ver bize.

    Savaştan sözetme barışı sağla,
    Miğde zil çalmasın gırtlağı yağla,
    Kavga çıkaranı tatlıya bağla,
    Hoş geldin yeni yıl umut ver bize.

    Ortadan kalkmalı başlık parası,
    Dünürcü olanın bozuk arası,
    Mazlumun kapansın,varsa yarası,
    Hoş geldin yeni yıl umut ver bize.

    Vatana,millete zarar gelmesin,
    Koruyucu,polis,asker ölmesin,
    Hain teröristler yurdu bölmesin,
    Hoş geldin yeni yıl umut ver bize.

    Zekice yetişsin öğrenci,gençler,
    Mutluca geçinsin evlenen eşler,
    Tebessüm gösterde akmasın yaşlar,
    Hoş geldin yeni yıl umut ol bize.

    1-1-2010 GÖNÜL DOSTLARIMA SAYGILAR,SEVGİLER,SELAMLAR.
    TÜRKİYE Yazarlar,Ozanlar,Bestekarlar,Şairler Grubu,
    AŞKIN DERYASI Kitabımdan Damlalar GRUBU Isparta Sevdalıları Grubu.
    mutlu yıllar diliyoruz destek olmanızı bekliyoruz...

  • Hafire Uzunkaya
    Hafire Uzunkaya

    06.06.2009 - 21:52

    ÖMER HAYYAM RUBAİLERİ (ŞİİRLERİ) İLE
    DOĞUM GÜNÜNÜZÜ KUTLAMAK İSTEDİM.
    UMARIM GÜZEL BİR ARMAĞAN OLUR SİZİN İÇİN

    Öncelikle; doğum gününüzü, Hayyam'ın, şarabın neden doğdunu anlatan bir şiiri ile kutluyorum:

    ***
    Kadeh bir bedendir ki, ondan can doğar,
    Yasemine benzerken, erguvan doğar.
    Hayır, yanlış söyledim; aslında şarap,
    Ateşten gebe kalan bir sudan doğar!


    Ve doğum gününüz de ne içersin bilmem ama; Hayyam, düşmanının kanını içiyormuş. Yani düşmanı olan, onu her gün öldürmeye çalışan, dünyanın kanı olan şarabı.

    ***
    Dünya derdiyle harap olmadan böyle,
    Bol bol içelim kızıl şaraptan şöyle.
    Dünya kanlımız; şarap, dünyanın kanı;
    Kanlısının kanını kim içmez; söyle?


    Doğum günü pastanız olur ve üzerinde de mumlar olursa, bu rubaiyi daha dikkatli okuyun. Sizi eleştirmek için değil ama, dikkatli olmanız için.

    ***
    Dünya ömrü masaldır, bir de soruyor.
    Demek malı, mülküyle gurur duyuyor?
    Bu fırtınalı yerde mum yakmış demek?
    Hem bu sel yatağına ev mi kuruyor?


    Ve bu gün için, aşağıdaki rubainin son dizesini iyice okuyup; bundan sonraki günler içinde mutlu, huzurlu ve dilediğinizce bir yaşam geçirmenizi isterim.

    ***
    Sâki, arttır canımdan diri kalanı,
    Halk sohbetinde çok az yeri kalanı.
    Bilirim, dün şaraptan kaldı bir kadeh;
    Kim bilir ki ömrümden geri kalanı?


    Tekrar mutlu yıllar..

    Yalçın Aydın Ayçiçek

    Yazışmak, konuşmak, paylaşmak isterseniz:
    e-postam: [email protected]
    msn'im: [email protected]

    Rubailerin alındığı (benim yayınladığım) iki kitap:
    1 - Hayyam Rubaileri Külliyatı- Yalçın Aydın Ayçiçek- Demos Yayınları- 2007 basımı- 696 sayfa
    2 - Hayyam'ın Türkçe Yüzü- Yalçın Aydın Ayçiçek- Can Yayınları- 2004 basımı- 180 sayfa

    (keloğlanım, bay, 50)

  • Sinan Karakaş
    Sinan Karakaş

    06.06.2009 - 11:27

    Değerli Hanımefendi bu gün doğum gününüz, iyiki doğmuşsunuz, dünyaya gelerek sizi sevecekleri mutlu kılmışsınız.Selam,Saygı ve Dualarımla

    Doğum Günü

    Doğduğunda bilmezdin dünyada misafirsin
    Oysa nadir bulunan değerli bir safirsin
    Geçmiş günlere göre bu gün daha mahirsin
    Umarım her geçen gün biraz daha tahirsin
    Maddenle hayal değil dünden daha sahisin


    Günün kutlu olmalı iyi ki doğmuşsunuz
    Üzmesin sizi kimse siz hakkı bulmuşsunuz
    Nedamet kulun işi siz nadim olmuşsunuz
    Üstelik bu alemde gül gibi kokmuşsunuz
    Nezafeti yüreğe,elbet indirmişsiniz,
    Ümidi saklı tutup,hayatı bilmişsiniz,
    Zaman akıp gitmekte,siz bunu görmüşsünüz.


    Kutlu olsun bu günün,kutlu olsun her günün,
    Umarım ağlamazsın,hep görülsün güldüğün,
    Tefekküre yönelsin,bakışın temayülün,
    Lebinden çıktığında,karşılansın isteğin,
    Uzaklarda değildir,yakındır mutluluğun.


    Olsun diye dilerim,bu günlerin hep kutlu,
    Layıksın mutluluğa,günlerin olsun mutlu,
    Sıkıntılı olmasın,yarınların umutlu,
    Umduğunu bulursun,yaşarsın hep onurlu,
    Nezaket içersinde,her şeyi yap şuurlu.

    Sinan Karakaş

  • Bilal Uzunkaya
    Bilal Uzunkaya

    05.06.2009 - 19:36

    Edebiyat sevdalısı biricik karıma sevgilerle...



    Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine

    II

    Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
    Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine
    Bir anda yükselen bir bülbül sesi
    -Erken erken karlar ortasında
    Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta-
    Bana geri getirir eski günleri
    ...Paslanmış demir bir kapı açılır
    Küf tutmuş kilitler gıcırdarken
    Ta karanlıklar içinde birden
    Bir türkü gibi yükselirsin sen
    Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
    Söyleyemediğim ateşten kelimeleri
    Şuuraltım patlamış bir bomba gibi
    Saçar ortalığa zamanın
    Ağaran saçın toz toprağını
    Bana ne Paris'ten
    Newyork'tan Londra'dan
    Moskova'dan Pekin'den
    Senin yanında
    Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı
    Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu
    Geceme gündüzüme
    Gözlerin
    Lale Devrinden bir pencere
    Ellerin
    Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den
    Kucağıma dökülen
    Altın leylak

    III

    Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla
    Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma
    Kimi ırmaklardan yansıma
    Kimi kayalardan kırpılma
    Kimi öteki dünyadan bir çarpılma
    İçi ölümle dolu
    Dönen bir huni
    Doğarken güneş
    Kesilmiş ölü yüzlerden
    Bir mozayik minyatürlerden
    Dokunur tenimize
    Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay
    Ve birden senin sesin gelir dört yandan
    Menekşe kokulu sütunlardan
    Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan
    Gözlerine ait belgeler sunulur
    Ey aşkın kutlu kitabı
    Uçarı hayallere yataklık eden
    Peri bacalarının yasağı
    Gönlümün celladı acı mezmur
    Bana bıraktığın yazıt bu mudur
    Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi
    Senden bir gök
    Senden yıldızlar ördüler
    Ateş böcekleri
    O gece dört yanıma
    Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı
    Sen bir anne gibi tuttun ufukları
    Ve çocuklar gülle anne arasında
    Seninle güller arasında
    Tuhaf bir ışık bulup eridiler
    Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler
    Aramızdaki sırra
    Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar
    Gençlik monologları
    Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından
    Bana getiren
    Yasamız vardı
    Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
    Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben

    IV

    Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
    Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
    Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
    Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
    Uzatma dünya sürgünümü benim
    Güneşi bahardan koparıp
    Aşkın bu en onulmazından koparıp
    Bir tuz bulutu gibi
    Savuran yüreğime
    Ah uzatma dünya sürgünümü benim
    Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
    Ayaklarımdan belli
    Lambalar eğri
    Aynalar akrep meleği
    Zaman çarpılmış atın son hayali
    Ev miras değil mirasın hayaleti
    Ey gönlümün doğurduğu
    Büyüttüğü emzirdiği
    Kuş tüyünden
    Ve kuş sütünden
    Geceler ve gündüzlerde
    İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili
    Uzatma dünya sürgünümü benim

    Bütün şiirlerde söylediğim sensin
    Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
    Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
    Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
    Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
    Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
    Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
    Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili
    Uzatma dünya sürgünümü benim

    Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
    Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
    Çatı katlarında bodrum katlarında
    Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
    Hep Kanlıca'da Emirgan'da
    Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
    Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
    Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
    Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
    Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
    Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
    Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili
    Uzatma dünya sürgünümü benim

    Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
    Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
    Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
    Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
    Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
    Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
    Verilmemiş hesapların korkusuyla
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
    Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili
    Uzatma dünya sürgünümü benim

    Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
    Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
    Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
    Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
    Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
    O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
    Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
    Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
    Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
    Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
    Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
    Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
    Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
    Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili

    Sezai Karakoç

  • Hafire Uzunkaya
    Hafire Uzunkaya

    07.04.2009 - 12:36

    ellerine, yüreğine sağlık babacığım...

    ELVEDA DOSTLAR!
    (Muhsin Yazıcıoğlu adına ve anısına)
    Sivas ellerinde çalınmaz sazım.
    Bu benim kaderim bu alın yazım…
    Kullardan dileğim,Hak’tan niyazım,
    Duanızı eksik etmeyin dostlar! ...

    Gidiyorum işte, gündüz ve gece,
    Yolculuk muamma, garip, bilmece..
    Dilimde-kalbimde, ilk ve son hece;
    O’ndan geldim O’na giderim dostlar! ...

    Yiğidolar yurdu Sivas elleri,
    Sizlere bıraktım gonca gülleri..
    Aşarak gelmiştim, tüm engelleri…
    Göksun dağlarında, takıldım dostlar! ...

    Gayem ne saltanat, ne de vezirlik,
    Ülkümüz kardeşlik,esenlik,dirlik…
    Sağlansın istedim bir Büyük Birlik,
    Göremedim yazık, elveda dostlar! ....

    Çileli günleri hüzünle anmak,
    İşkence, ızdırap, hapse konulmak…
    Üşümekten korkup, ölürken donmak,
    Bu benim kaderim, değil mi dostlar? ! ...

    Helikopter meğer tabutmuş bana,
    Gelince ecelim, binmişim ona..
    Ağlama arkamdan, dua et ana,..
    Hakkınızı helal ediniz dostlar! ...

    Kar,bora,fırtına, bulmadı sükun..
    Arandı dağ-tepe, yer-gök iki gün…
    Umutlar tükendi ve büyük hüzün…
    Çok erken ayrıldım, değil mi dostlar? ! ...

    Adım Muhsin,olsun size yadigar…
    Kimselere kalmayacak bu diyar…
    Cennetini kazanandır bahtiyar..
    Yerim cennet, üzülmeyin a dostlar! ...

    Musa Uzunkaya (28/03/2009)
    (E.Samsun Milletvekili)

  • Hafire Uzunkaya
    Hafire Uzunkaya

    11.03.2009 - 11:16

    arkadaşlar, tebrikleriniz için çok teşekkür ediyorum, hepiniz saolun :)))

  • Çamurdan Adam
    Çamurdan Adam

    14.07.2008 - 21:36

    saklayamadım seni içmde
    hangi tarafıma koysam fazla geliyordun
    dudaklarım ıslak kapılarım açık gittim
    çoktum sana az bıraktım kendimi
    bitmeyeceğim gitsemde
    bekleme ve unutma beni
    sorularla döneceğim
    dudaklarım kurumadan

  • Hafire Uzunkaya
    Hafire Uzunkaya

    07.05.2008 - 21:56

    Vermek
    Sonra, varlıklı bir adam konuştu: 'Bize vermekten bahset.'

    Ve o cevap verdi:

    'Sahip olduklarınızdan verdiğinizde,
    çok az şey vermiş olursunuz;

    Gerçek veriş, kendinizden vermektir.

    Çünkü sahip olduklarınız, yarin ihtiyacınız olabilir
    diye saklayıp koruduğunuz şeylerden ibaret değil mi?

    Ve yarin, kutsal şehre giden hacıları takip ederken, kemiklerini,
    iz bırakmayan kumlara gömen fazla uyanık bir köpeğe ne getirebilir?

    Ve ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan başka bir şey değil midir?

    Kuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak,
    tatmin olamayan bir susuzluk göstermez mi?

    Çok fazla şeye sahip olup, çok az verenler, bunu
    gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar,
    ki bu da armağanlarını yararsız kılar.

    Ve bazıları vardır ki, çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler.
    Bunlar hayata ve hayatin definesine inananlardır,
    ve kasaları hiç bos kalmaz.

    Bazıları sevinçle verirler, bu sevinç onların ödülüdür.

    Bazıları ise ıstırap içinde verirler ve bu acı onların vaftizidir.

    Ve bazıları vardır ki, ne vermenin acısını hissederler,
    ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar;

    Onlar, su vadideki mersin ağacının kokusunu salışı gibi verirler.

    Böyle kişilerin ellerinde Tanrı dile gelir ve
    onların gözlerinden Tanrı, dünyaya gülümser.

    İstendiği zaman vermek güzel bir davranış olabilir; fakat
    istenmeden, ihtiyacı hissederek vermek çok daha anlamlıdır.

    Ve cömert olan için, verecek kimseyi aramak,
    veriş olayından daha fazla sevinç getirir.

    Vermekten alıkoyacağınız herhangi bir şey olabilir mi?

    Sahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir.

    Öyleyse simdi verin ve vermenin hazzını
    mirasçılarınız değil siz yasayın..

    Çoğunlukla söyle dersiniz:
    'Vereceğim, ama hak edeni bulabilirsem.'

    Ne koruluktaki meyve ağaçları böyle düşünür,
    ne de çayırdaki sürüler.

    Onlar, saklandığında çürüyecek olanı, yasayabilsin diye verirler.

    Herhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden
    bir kişi, sizden gelebilecek şeyleri de hak eder.

    Ve hayat okyanusundan içmeye hak kazanmış bir insan,
    sizin küçük ırmağınızdan da bir bardak su alabilir.

    Faydasından öte, kabul etmenin gerektirdiği cesaretten ve
    güvenden daha büyük bir değer var midir?

    Ve siz kim oluyorsunuz da, onların göğüslerini yırtarak
    gururlarını korunmasızca ortaya seriyor, sonra da
    onların değerlerini örtüsüz ve gururlarını
    utanmasız olarak değerlendiriyorsunuz?

    Önce kendinizi vermeye hak kazanmış ve
    verme olayında bir aracı olarak görün.

    Çünkü gerçekte her şeyi veren hayattır
    ve siz kendinizi bir verici olarak belirlediğinizde,
    sadece bir tanık olduğunuzu unutuyorsunuz.

    Ve siz alıcılar, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz, ne kendinize
    ne de size verene bir boyunduruk yüklememek için,
    hiç bir minnet hissi taşımayın.

    Bunun yerine, armağanları kanat yaparak,
    verenle beraber yükselin;

    Çünkü borcunuzu gereğinden fazla abartmak,
    annesi özgür yürekli dünya,
    babası evren olan cömertlik olgusundan
    şüphe etmek demektir...'


    Halil Cibran

  • Hafire Uzunkaya
    Hafire Uzunkaya

    17.04.2008 - 20:44

    VUSLAT

    Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
    Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
    Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
    Görmezler ufuklarda, şafak söktüğü anı...
    Gördükleri ru'ya ezeli bahçedir aşka;
    Her mevsimi bir yaz ve esen ruzgarı başka.
    Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez;
    Gül solmayı; mehtab, azalıp gitmeyi bilmez...
    Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi...
    Zenginler o cennette fakirlerle müsavi;
    Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler,
    Sonsuz gibi, bir fiskiye ahengini dinler.

    Bir ruh, o derin bahçede bir defa yaşarsa
    Boynunda O'nun kolları, koynunda O varsa,
    Dalmışsa O'nun saçlarının rayihasiyle,
    Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle.
    Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık
    Bir mucize halinde o gözlerdendir artık.
    Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe susuzdur
    Zira, susatan zevk, o dudaklardakı tuzdur.
    İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan...
    Bir sır gibidir azçok ilah olduğumuzdan.
    Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
    Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler?
    Aşk, onları sevkettiği günlerde, kaderden
    Rüzgar gibi bir sevk alır, oldukları yerden.
    Geldikleri yol, ömrün ışıktan yoludur o!
    Alemde bir akşam ne semavi koşudur o!
    Dört atlı o gerdune, gelirken dolu dizgin,
    Sevmiş iki ruh ufku görürler daha engin,
    Simaları her lahza parıldar bu zeferle;
    Gök, her tarafından, donanır meş'alerle!

    Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
    Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar
    Dunyayı unutmuş bulunurken o sularda,
    -Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da-
    Bir an uyanırlarsa leziz uykulardan,
    Baştanbaşa, heryer kesilir kapkara, zindan...
    Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak...
    Günden güne, hicranla bunalmış gibi, yanmak...
    Ey talih! Ölümden ne beterdir bu karanlık!
    Ey aşk! O gönüller sana maloldular artık!
    Ey vuslat! O aşıkları efsuna ramet!
    EY TATLI VE ULVÎ GECE! YILLARCA DEVAM ET...

    YAHYA KEMAL BEYATLI

  • Hafire Uzunkaya
    Hafire Uzunkaya

    29.11.2007 - 20:06

    Bu Gece En Hüzünlü Şiiri Yazabilirim

    Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
    Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
    Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
    Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
    Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
    Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.
    Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
    Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
    Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim
    O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama

    Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
    Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
    Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
    Ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
    Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
    Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
    Hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
    Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
    Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
    Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana

    Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
    Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
    Ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.
    O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
    Artık sevmiyorum ya severim belki yine
    Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
    Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
    Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca

    Belki bana verdiği son acıdır bu acı
    Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona

    Pablo Neruda

  • Zeynep Ulu
    Zeynep Ulu

    21.11.2007 - 23:27

    en sevdiklerimden atölyene armağanım olsun :)))
    yalnız dış kapının mandalı gibi kalmak kıskandırıyor beni bilesin...



    ORFEUS'A SONE

    Tez elden değişse de dünyamız,
    Bulutlar gibi,
    Her olgunlaşan
    Düşer en eskinin kucağına.

    Bu dur durak bilmez değişmede,
    Daha öteye daha özgüre,
    Süregider eski şarkın,
    Tanrı'nın çalgısı ile.

    Bilinmedi çekilenler,
    Kavranılmadı sevgiler,
    Ölümün bizden alıp götürdüklerinden
    Arta kalan yalnızca şarkısıdır.


    Rainer Maria RİLKE

Toplam 11 mesaj bulundu