Dilek Akar - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Dilek Akar Cesaretini Yitirmek Üzere Olanlar İçin Türkü

kanunları var onların, kararnameleri var.
kaleleri var nazilerin ve zindanları.
(sosyal dernekleri falan haydi bir yana)
yargıçları var ve de gardiyanları
bol ücretli ve her şeyi yapmaya hazırlar.
bütün bunlar neden peki?
ne sanırlar, bizi avuçlarının içine mi alacaklar?

görürler yakında, yok olmazdan önce
bunların hiçbiri bir işe yaramayacak.
ama hiçbiri.

gazeteleri var onların, kitapları var.
hiç konuşturmamak isterler bizi.
(politikacıları falan haydi bir yana)
papazları var ve de profesörleri.
bol ücretli ve her şeyi yapmaya hazırlar.
bütün bunlar neden peki?
gerçeklerden bu kadar çok mu korkarlar?

görürler yakında, yok olmazdan önce.
bunların hiçbiri bir işe yaramayacak.
ama hiçbiri.

topları var onların, tankları var.
makineli tüfekleri var ve el bombaları.
(ss kıtaları falan haydi bir yana)
gestapoları var ve de askerleri.
az ücretli ve her şeyi yapmaya hazırlar.
bütün bunlar neden peki?
düşmanları bu kadar da mı güçlü onların?

görürler yakında, yok olmazdan önce.
bunların hiçbiri bir işe yaramayacak.
ama hiçbiri.

bir şey mi olacak sanırlar güvenmekle bunlara?
düşenler bu payandaya sarılır oldum olası.
gelecek bir gün ama, belki de yarın...
görecekler bir işe yaramadığını bunların.
bağıracaklar o zaman avaz avaz: durun! durun!
artık ne top korur onları o gün, ne para...

Bertolt Brecht


Kaçak

-Cezayir Kurtuluş Savaşı'nda ölenleri anarak-

Efendi misiniz, kodaman mısınız ne,
bir mektup yazıyorum size,
bilmem vaktiniz var mı
okumaya bu mektubu.

Az önce verdiler elime
askerlik kâğıtlarımı,
savaşa çağırıyorlar beni,
diyorlar yola çık en geç çarşamba akşamı.

Efendi misiniz, kodaman mısınız ne,
dövüşmeye hiç istek yok içimde,
insancıkları öldürmeye gelmedim ben,
gelmedim ben bu yeryüzüne.

Sizi kandırmak değil niyetim,
ama söylemeden de edemem,
savaş ahmakların işi,
hem insanlar ondan hanidir bıktı.

Doğduğum günden bu yana
ölen çok babalar gördüm,
gidip dönmeyen kardeşler gördüm,
çocuklar gördüm iki gözü iki çeşme.

Ya analar ne çekti, ya analar,
bir yanda işi tıkırında bir avuç insan
bolluk içinde rahat yaşar,
bir yanda ölüm, çamur, kan.

İnsanlar tıkılmış dört duvar içine,
çalınmış neleri var neleri yok,
karıları, eski güzel günleri bütün.

Gün doğar doğmaz yarın
kapatacağım şırak diye kapımı
ölmüş yılların suratına,
alıp başımı yollara düşeceğim.

Aşacağım karaları, denizleri,
ne Avrupa'sı kalacak, ne Amerika'sı, ne Asya'sı,
dilene dilene hayatımı
şunu diyeceğim insanlara:

Üstünüzden atın yoksulluğu,
durmayın bakın yaşamaya,
hepimiz kardeşiz, kardeşiz, kardeş,
ey insanlar, ey insanlar, ey.

İllâki kan dökmek mi gerek,
gidin dökün kendi kanınızı,
size söylüyorum bunu da,
efendi misiniz, kodaman mısınız ne.

Adam korsunuz arkama belki de,
unutmayın jandarmalara demeye:
üzerimde ne bıçak var, ne tabanca
korkmadan ateş etsinler bana,
korkmadan ateş etsinler bana.

Boris Vian
Çeviren: A. Kadir



Okumuş Bir İşçi Soruyor


Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,
kim yapmış Babil’i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen Lima’nın?
Ne oldular dersin duvarcılar
Çin Seddi bitince?
Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok!
Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
dillere destan olmuş koca Bizans’ta?
Atlantik’te, o masallar ülkesinde bile,
boğulurken insanlar
uluyan denizde bir gece yarısı,
bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden.
Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz İskender?
Tek başına mı aldıydı orayı?
Nasıl yendiydi Galyalılar’ı Sezar?
E bir aşçı olsun yok muydu yanında?
İspanyalı Filip ağladı derler
batınca tekmil filosu.
Ondan başkası ağlamadı mı?
Yediyıl Savaşı’nı 2. Frederik kazanmış?
Yok muydu ondan başka kazanan?

Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.
Ama pişiren kim zafer aşını?
Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.
ama ödeyen kimler harcanan paraları?

İşte bir sürü olay sana
Ve bir sürü soru.

Bertolt Brecht