Seni nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum. Sadece yazmak istiyorum. Aslında sana yazdıklarım yetmeyecek bana da az gelecek ama idare etmek zorundayım. Seni tanımak ve özüne ulaşmak isterdim. Bizim için her şey biterken bu şehirde ya da bilinçlice bitirdiğimiz günler olmadığın günler için yazılan birkaç sayfa neler anlatabilir ki yeterince bilmiyorum. Düş bu. Bırakta dolanayım özgürce kelimelerin arasında sesleneyim sana ve ses vereyim sesine… koca bir sensizlik içinde çığlığın olayım. Ben beklide yazdıklarımı çoktan unutmuş ve çoktan unutulmuş bir yazı olarak kalacağım. Çıkılacak bir yolculuğun habercisidir beklide yazdıklarım geriye dönüş biletleri alınmayı unutulmuş. Aslında bu kadar saçma cümleleri bir dosta yazıyorum içimdeki dost bir sevgili olamayacak kadar büyük bunun farkındayım. Ben senin yarattığın biçimim. Görmek istediğin şekil ve çıkmazın parçasıyım. Beni bu yazdıklarımın içinde görmek istediğin yere koy ister bir dost olayım istersen sevgili nasıl istersen. Ben herkes gibi ikisini de iyi oynuyorum. Bu boktan dünyanın küçük kentinde en iyi oyuncu benim. Yazdıklarım kafanı karıştırmasın içimdeki beni ortaya çıkardığım ve inan maske kullanmak istemediğim bir zaman dilimindeyim. Olmam gerektiği gibi gibiyim. Beklide özüme yaklaştığım bir andır sana aslında anlatmak isteyip te anlatamadığım kendimden korkarcasına kaçtığım ve kaçmamım önerildiği her şeyi yazmak istedim. Sana sabahlardan ve gecelerden, en çokta gecelerden benim gecelerimden bahsetmek isterdim. Ezen sesinin büründüğü sabahtan ve sevgiyle bakan gözlerden gözlerinden… konuşmak daha zor geliyor yazmaktan. Nedense yazı yazdığımda rahatlıyorum. Sana sabahları alınmak üzere yastığımızın kenarına bırakılmış yüklerden bahsetmek işte bunlardayım demek isterdim. Alaca karanlıktaki korkunç yastan ve o yasın içinde inatla bağıran bir çocuk sesinin güzelliğini anlatmak isterdim. Umut mu olmak gerekiyor yoksa umutsuzluk mu? Kaçarcasına gitmek mi gerekiyor bu kentin içinden. Unutmak ve alabildiğince unutulmak ağlamak beklide. Sen sevmesende ağlamayı ağlayamasanda ağlamını görmek isterdim.
Şu anda saat kaç bilmiyorum. Saate bakmata gelmiyor içimden. Gece bitmesin gün doğmasın istiyorum. Ben geceleri seviyorum. Gece beni hazırlıyor hayata ve sonrada atıyor hayatın en bulanık yerine çırpınıp dursamda boşuna. Ölmek isterdim ölüm denen zevki tatmak ulaşılabildiğin en yücesine en güzeline ulaşmak oralardan bakmak sadece bakmak güzelliğine. Can sıkıntısından mı bu kaprisli hallerim ya da ağlamak istercesine etrafına bakan bir çift gözün bu anlamsızlıkta ağlayacak bir şey bulamamasımı beklide yorgunluktur. Gün bugün demek gerekiyor. Kısa ve öz bir şekilde içinde bulunduğum aptalca sıkıntının tarifinşde yapmak isterdim. Bak tan vakti bürüyor zamanı, zaman nedense kolumda takılı kalmadı. Ben zamana takıldım galiba. Bir akrep oldum bir yelkovan ilerlediğimi sandım ama hep aynı zamanları yaşadım. Her şeyinle doğmanı bekliyorum. Biliyorum daha dokuz ay olmadı. Gelmeni bekliyorum zaman dolmadı. Sevmeni bekliyorum ve ben nedense terk edilmeyi bekliyorum. Daha kavuşamadan terk etmeni. Bak göz yaşlarım hazır ardına sen bir kez baktığın gün onlarda yabancı kalacak sana. İstemesekte onlar gidişine sessizce eşlik edecekler yas tutacaklar. Beklide bu oyunun son perdesindeki çaylak bir kuklayım. Kapatın perdeleri gidişimi kimseler görmesin.
Şimdi hazandır bu kent bana hazanı yaşatır. Doğumsuzluğa bürü zamanı. Aslında dokunamaz nasırlaşmış yaralarıma gözlerin. Beklide neden bakmadığımı anlarsın gözlerinin derinine. Her doğan güneşe yas tutmak ve kaprisli davranmak hayata. Aslında hep güneş olmak gerekir hayata…
Ne zaman ısıtır ki güneşin kızıllığı üşüyen yürekleri ya da erittimi düşüncedeki tutsaklığın zincirini. Dedim ya hazandır bu kent, kederdir geceleri ter kokar insanları, bazıları üşür arka sokaklarında kentin, ayakları çıplak insanları yutar bu kent. Dört bir yanı sefilleri oynayan insanlarla kuşatılmış gecelerde yas tutan türküleri vardır bu kentin ve de güzel oyunları insana…
Bak ben buradayım. Yanındayım. Beni göreceksin. Sen uyu ben melek olur girerim uykularına rüyalarında dolaşırım yaşanılası en güzel rüyalarında olurum. Nerden yürünür senin dağlarına nerden varılır en iyi olan yanına. Mayıs ayrılık kokar haziranda ölüm demişmiydim. Ben en çok eylülü severim unutulur mu bilmem o güzel baharı çalan hain mevsim.
Acıların varmıydı yada anlatmak istermiydin acılarını yas mı tuttun sende gecelerine giren o büyülü kıza….
Bak bir şarkı sesleniyor yarına yada gün olmaya yüz tutmuş alaca karanlığa;
Ben sende ülkemi sevdim karagül
Ben sende mor kanatlı turnaları
Ben sende rüzgarı sevdim
Alıp giden yılları saklı kalan umutları
Ne yeminler bozdum geceler büyürken sensiz
Ne yeminler bozdum yıllar geçerken sitemsiz
Ne yeminler bozdum tarifi bile imkansız
Ey karagül
Ben sende yoları sevdim yüreğimden geçen sevda yüklü kanatları
Ben sende seni sevdim
Avuçlarken yüzünü yahut dokunurken sessiz……
Gün doğmaya yüz tutmuşken iyi bir türkü bu sessizliğine eşlik eden ve sesima ses katan. Beklide acılarımız zorlu duraklardan ve zorlu insanların bulunduğu yerden geçilen bir yoldu. Acılarımız nasıl dinerdi ve yenilirdi bize. Biz nasıl terk ederdik acılarımızı ve sessizce giderdik.
Bu mevsim beklediğimiz mevsim değildi. Ver elini arkadaş. Bomboşum doldur beni akıt içindekileri ne varsa kus şu zamanı orta yerine. Doymadım sana ver elini arkadaş.acılarımıza el sallarken uzaktan ver elini koyma sensiz. Bazen hissedercesine, severcesine sessiz kalmak. İnançlarımızla sevişmek yada en derininde boğulmak gecede….
Hep keşke demişimdir ve keşke kelimesini silmeye çalıştım yüreğinden, dilimden. Yasa dışı ve eylem dolu bir şarkı oldu hüzün ve hüznü de silmeye çalıştım bu dünyadan.
Hazandır bu kent alaylı sabahlara uyanan gözlerin kenti mavi olmayı unutan pempeyi silen yaşam. Ben bir parça bulut vereyim ellerine aşklarını sar diye aşklarına saygı duy diye…
Bak bu sefer papatya olmayı istiyorum. Tam kapanacakken güneşin önüne tam bükecekken boynumu suskunluğuma koparma beni içimde dolaşan sevgine bak cümlelerim devriliyor. Aslında saklamıştım onları zamandan yastığım altındaydılar göç ediyorlar birer birer. Ruhumdaki sen mürekkep olup ak kalemime sende bir anda em bu kenti kucağına solgun bir aşk düşerken geçmişini törpüle…
Gecenin içinden çık gel. Keder ol önüme düş suçlu ol. Demir parmakların ardında bırak bedenini düşünceni kap gel. Unut ne dediyse hayat
Şarapmı kokuyor ellerin uzak durmakmı geliyor içinden zamana
Sen bilirsin güzel sevgili
Sigaran mı daha iyi yanıyor dumanını çektiğinde içine yada ben miyim dudaklarındaki zehrin ta kendisi yoksa yanan sigaranın ucundaki yüreğim mi? Dert mi bu hayata
Kendim değilim
Yalnızlık kadar gerçek miyim
Ya da düşün müydüm yasaklanan
Artık o asil duruşun anlamsız ve ellerin soğuk
Sen yakınken işte bir o kadar uzaksın
Karşımdasın
Sen gerçek misin
Dans eden bir rüzgar gibisin
Huzursuzsun, huysuzsun
Değişmem diyorsun
Değişemem
Gündüz kadar karanlık
Karanlık kadar gündüzsün bende
Savaşman gerekmiyor kendinle
Bırak var olmanın tadi kalsın sende
Yapayalnızken ellerin
Çocukluğun ağlıyorsa geçmişinde
Bak ben bunlardayım bekle
Başka ne diyeyim gülen gözlerine
İnsan mı olayım yoksa sade bir kelebek mi
Öfkeyle karışık hislerime karşı koyamam seninle yüzündeki kin
Ağzındaki küfür kadar yakınım sana
Bırakma ki hiç var olmayayım
Tümüyle yok say
Tümüyle bir hiç
Sen bekle geceleyin güneşin doğmasını
Eylül gibi es
Eylül gibi yağ üstüme
Sonsuza ver en sevdiğini
Damla damla boşalt gözlerini yüzüne sevdiğinin
Suskun kal
Ölürüm sanma
Ölüm ne ki
Ben unuttum güzellikleri
Sabah olmuş derdi neyse geceye
Bak ben bunlardayım anlayacaksın
Duruşuma hayran kalacak direnişimi destekleyecek
Beni gerçek ben bileceksin
Ve bir gün anlayacaksın
Dost nerdesin
Gözü kapalı yaşadıysak
Gözü kapalı coşmaktaysak
Nerelerdesin, neredeyim neredeyiz
Bilememek koyuyor adama
Dün yanı başımda aptalca bakışmaktaydık
Bugün düne hasret aramaktayım seni
Gel demeyi bilmekteyim
Ver elini arkadaş
Ardıma geçmişimi gömdüm yavaş yavaş sana
Gelmekteyim
Nerden bileceksin
Birikmekteyim
Bırak alabildiğince kendini sonsuza
Lila bakta gözlerin hayata
Gerçek yüzleşmeyi beklemekte
Bilememektesin
Maziden ne kaldıysa bırak yaşar
Sen ölmektemisin
Yaşıyormusun ey dost
Yoksa en kötüsünü en iyidemi yaşadın hayatı
Bak ben bunlardayım
Ben sendeyim
Gitme eylül geldi
Kal eylülü yaşa
İsyancı bir yumruk kadar deli bir yüreğim var
Birde işkencelere gömülü bedenim
Götür gecelere
Göm dilediğin yere
Yitmişim gözlerinden
Siyahına gömülmüşüm bir kere
Gizli bakışlarına yasak
Yağmurlara açık yüreğim
Masumum dayanamam fırtınana
Var olmak ne ki nefes olmakta güçlük çekiyorum
Yarım kaldıysa yaşam kavgam
Ve umutlarım
Kin ve nefretim bile yarım kaldıysa
Yıldıysamda var olmak savaşından
Beni bırakma
Ya sen bırak ama unutma
Neyim ben sence gölgemiyim hayata
Kuruyan su biten gün miyim
Yada küçük bir kum tanesimi
Yada bahaneyim yaşama
Aslında bu kenti sevemiyorum diyemiyorum
Bir fincan kahve ve koca bir bitkin yürektir
Sabahları bana yoldaş olan sevginle
Alışkanlıklarımı kaybettim
Örneğin artık aramıyorum deniz kenarında deniz yıldızlarını
Bilemiyorum
İçimde bir çocuk ağlar susturamıyorum
Bu kenti sevemiyorum diyemiyorum
Sabahları içimden gelir adına yazarım buğulu camlara
Puslu bir güne inat
En çok gökyüzü ağlar insana
Ya sen ağladın mı bana
Anlayacağını umarım unutulmadan anlamanı
Gözlerim ağlamıyor sana
Artık var olduğun kadar varsın hayatımda
Gideceksen bu kentin sokaklarından ve çıplak ayaklı
MERHABA;
Seni nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum. Sadece yazmak istiyorum. Aslında sana yazdıklarım yetmeyecek bana da az gelecek ama idare etmek zorundayım. Seni tanımak ve özüne ulaşmak isterdim. Bizim için her şey biterken bu şehirde ya da bilinçlice bitirdiğimiz günler olmadığın günler için yazılan birkaç sayfa neler anlatabilir ki yeterince bilmiyorum. Düş bu. Bırakta dolanayım özgürce kelimelerin arasında sesleneyim sana ve ses vereyim sesine… koca bir sensizlik içinde çığlığın olayım. Ben beklide yazdıklarımı çoktan unutmuş ve çoktan unutulmuş bir yazı olarak kalacağım. Çıkılacak bir yolculuğun habercisidir beklide yazdıklarım geriye dönüş biletleri alınmayı unutulmuş. Aslında bu kadar saçma cümleleri bir dosta yazıyorum içimdeki dost bir sevgili olamayacak kadar büyük bunun farkındayım. Ben senin yarattığın biçimim. Görmek istediğin şekil ve çıkmazın parçasıyım. Beni bu yazdıklarımın içinde görmek istediğin yere koy ister bir dost olayım istersen sevgili nasıl istersen. Ben herkes gibi ikisini de iyi oynuyorum. Bu boktan dünyanın küçük kentinde en iyi oyuncu benim. Yazdıklarım kafanı karıştırmasın içimdeki beni ortaya çıkardığım ve inan maske kullanmak istemediğim bir zaman dilimindeyim. Olmam gerektiği gibi gibiyim. Beklide özüme yaklaştığım bir andır sana aslında anlatmak isteyip te anlatamadığım kendimden korkarcasına kaçtığım ve kaçmamım önerildiği her şeyi yazmak istedim. Sana sabahlardan ve gecelerden, en çokta gecelerden benim gecelerimden bahsetmek isterdim. Ezen sesinin büründüğü sabahtan ve sevgiyle bakan gözlerden gözlerinden… konuşmak daha zor geliyor yazmaktan. Nedense yazı yazdığımda rahatlıyorum. Sana sabahları alınmak üzere yastığımızın kenarına bırakılmış yüklerden bahsetmek işte bunlardayım demek isterdim. Alaca karanlıktaki korkunç yastan ve o yasın içinde inatla bağıran bir çocuk sesinin güzelliğini anlatmak isterdim. Umut mu olmak gerekiyor yoksa umutsuzluk mu? Kaçarcasına gitmek mi gerekiyor bu kentin içinden. Unutmak ve alabildiğince unutulmak ağlamak beklide. Sen sevmesende ağlamayı ağlayamasanda ağlamını görmek isterdim.
Şu anda saat kaç bilmiyorum. Saate bakmata gelmiyor içimden. Gece bitmesin gün doğmasın istiyorum. Ben geceleri seviyorum. Gece beni hazırlıyor hayata ve sonrada atıyor hayatın en bulanık yerine çırpınıp dursamda boşuna. Ölmek isterdim ölüm denen zevki tatmak ulaşılabildiğin en yücesine en güzeline ulaşmak oralardan bakmak sadece bakmak güzelliğine. Can sıkıntısından mı bu kaprisli hallerim ya da ağlamak istercesine etrafına bakan bir çift gözün bu anlamsızlıkta ağlayacak bir şey bulamamasımı beklide yorgunluktur. Gün bugün demek gerekiyor. Kısa ve öz bir şekilde içinde bulunduğum aptalca sıkıntının tarifinşde yapmak isterdim. Bak tan vakti bürüyor zamanı, zaman nedense kolumda takılı kalmadı. Ben zamana takıldım galiba. Bir akrep oldum bir yelkovan ilerlediğimi sandım ama hep aynı zamanları yaşadım. Her şeyinle doğmanı bekliyorum. Biliyorum daha dokuz ay olmadı. Gelmeni bekliyorum zaman dolmadı. Sevmeni bekliyorum ve ben nedense terk edilmeyi bekliyorum. Daha kavuşamadan terk etmeni. Bak göz yaşlarım hazır ardına sen bir kez baktığın gün onlarda yabancı kalacak sana. İstemesekte onlar gidişine sessizce eşlik edecekler yas tutacaklar. Beklide bu oyunun son perdesindeki çaylak bir kuklayım. Kapatın perdeleri gidişimi kimseler görmesin.
Şimdi hazandır bu kent bana hazanı yaşatır. Doğumsuzluğa bürü zamanı. Aslında dokunamaz nasırlaşmış yaralarıma gözlerin. Beklide neden bakmadığımı anlarsın gözlerinin derinine. Her doğan güneşe yas tutmak ve kaprisli davranmak hayata. Aslında hep güneş olmak gerekir hayata…
Ne zaman ısıtır ki güneşin kızıllığı üşüyen yürekleri ya da erittimi düşüncedeki tutsaklığın zincirini. Dedim ya hazandır bu kent, kederdir geceleri ter kokar insanları, bazıları üşür arka sokaklarında kentin, ayakları çıplak insanları yutar bu kent. Dört bir yanı sefilleri oynayan insanlarla kuşatılmış gecelerde yas tutan türküleri vardır bu kentin ve de güzel oyunları insana…
Bak ben buradayım. Yanındayım. Beni göreceksin. Sen uyu ben melek olur girerim uykularına rüyalarında dolaşırım yaşanılası en güzel rüyalarında olurum. Nerden yürünür senin dağlarına nerden varılır en iyi olan yanına. Mayıs ayrılık kokar haziranda ölüm demişmiydim. Ben en çok eylülü severim unutulur mu bilmem o güzel baharı çalan hain mevsim.
Acıların varmıydı yada anlatmak istermiydin acılarını yas mı tuttun sende gecelerine giren o büyülü kıza….
Bak bir şarkı sesleniyor yarına yada gün olmaya yüz tutmuş alaca karanlığa;
Ben sende ülkemi sevdim karagül
Ben sende mor kanatlı turnaları
Ben sende rüzgarı sevdim
Alıp giden yılları saklı kalan umutları
Ne yeminler bozdum geceler büyürken sensiz
Ne yeminler bozdum yıllar geçerken sitemsiz
Ne yeminler bozdum tarifi bile imkansız
Ey karagül
Ben sende yoları sevdim yüreğimden geçen sevda yüklü kanatları
Ben sende seni sevdim
Avuçlarken yüzünü yahut dokunurken sessiz……
Gün doğmaya yüz tutmuşken iyi bir türkü bu sessizliğine eşlik eden ve sesima ses katan. Beklide acılarımız zorlu duraklardan ve zorlu insanların bulunduğu yerden geçilen bir yoldu. Acılarımız nasıl dinerdi ve yenilirdi bize. Biz nasıl terk ederdik acılarımızı ve sessizce giderdik.
Bu mevsim beklediğimiz mevsim değildi. Ver elini arkadaş. Bomboşum doldur beni akıt içindekileri ne varsa kus şu zamanı orta yerine. Doymadım sana ver elini arkadaş.acılarımıza el sallarken uzaktan ver elini koyma sensiz. Bazen hissedercesine, severcesine sessiz kalmak. İnançlarımızla sevişmek yada en derininde boğulmak gecede….
Hep keşke demişimdir ve keşke kelimesini silmeye çalıştım yüreğinden, dilimden. Yasa dışı ve eylem dolu bir şarkı oldu hüzün ve hüznü de silmeye çalıştım bu dünyadan.
Hazandır bu kent alaylı sabahlara uyanan gözlerin kenti mavi olmayı unutan pempeyi silen yaşam. Ben bir parça bulut vereyim ellerine aşklarını sar diye aşklarına saygı duy diye…
Bak bu sefer papatya olmayı istiyorum. Tam kapanacakken güneşin önüne tam bükecekken boynumu suskunluğuma koparma beni içimde dolaşan sevgine bak cümlelerim devriliyor. Aslında saklamıştım onları zamandan yastığım altındaydılar göç ediyorlar birer birer. Ruhumdaki sen mürekkep olup ak kalemime sende bir anda em bu kenti kucağına solgun bir aşk düşerken geçmişini törpüle…
Gecenin içinden çık gel. Keder ol önüme düş suçlu ol. Demir parmakların ardında bırak bedenini düşünceni kap gel. Unut ne dediyse hayat
Şarapmı kokuyor ellerin uzak durmakmı geliyor içinden zamana
Sen bilirsin güzel sevgili
Sigaran mı daha iyi yanıyor dumanını çektiğinde içine yada ben miyim dudaklarındaki zehrin ta kendisi yoksa yanan sigaranın ucundaki yüreğim mi? Dert mi bu hayata
Kendim değilim
Yalnızlık kadar gerçek miyim
Ya da düşün müydüm yasaklanan
Artık o asil duruşun anlamsız ve ellerin soğuk
Sen yakınken işte bir o kadar uzaksın
Karşımdasın
Sen gerçek misin
Dans eden bir rüzgar gibisin
Huzursuzsun, huysuzsun
Değişmem diyorsun
Değişemem
Gündüz kadar karanlık
Karanlık kadar gündüzsün bende
Savaşman gerekmiyor kendinle
Bırak var olmanın tadi kalsın sende
Yapayalnızken ellerin
Çocukluğun ağlıyorsa geçmişinde
Bak ben bunlardayım bekle
Başka ne diyeyim gülen gözlerine
İnsan mı olayım yoksa sade bir kelebek mi
Öfkeyle karışık hislerime karşı koyamam seninle yüzündeki kin
Ağzındaki küfür kadar yakınım sana
Bırakma ki hiç var olmayayım
Tümüyle yok say
Tümüyle bir hiç
Sen bekle geceleyin güneşin doğmasını
Eylül gibi es
Eylül gibi yağ üstüme
Sonsuza ver en sevdiğini
Damla damla boşalt gözlerini yüzüne sevdiğinin
Suskun kal
Ölürüm sanma
Ölüm ne ki
Ben unuttum güzellikleri
Sabah olmuş derdi neyse geceye
Bak ben bunlardayım anlayacaksın
Duruşuma hayran kalacak direnişimi destekleyecek
Beni gerçek ben bileceksin
Ve bir gün anlayacaksın
Dost nerdesin
Gözü kapalı yaşadıysak
Gözü kapalı coşmaktaysak
Nerelerdesin, neredeyim neredeyiz
Bilememek koyuyor adama
Dün yanı başımda aptalca bakışmaktaydık
Bugün düne hasret aramaktayım seni
Gel demeyi bilmekteyim
Ver elini arkadaş
Ardıma geçmişimi gömdüm yavaş yavaş sana
Gelmekteyim
Nerden bileceksin
Birikmekteyim
Bırak alabildiğince kendini sonsuza
Lila bakta gözlerin hayata
Gerçek yüzleşmeyi beklemekte
Bilememektesin
Maziden ne kaldıysa bırak yaşar
Sen ölmektemisin
Yaşıyormusun ey dost
Yoksa en kötüsünü en iyidemi yaşadın hayatı
Bak ben bunlardayım
Ben sendeyim
Gitme eylül geldi
Kal eylülü yaşa
İsyancı bir yumruk kadar deli bir yüreğim var
Birde işkencelere gömülü bedenim
Götür gecelere
Göm dilediğin yere
Yitmişim gözlerinden
Siyahına gömülmüşüm bir kere
Gizli bakışlarına yasak
Yağmurlara açık yüreğim
Masumum dayanamam fırtınana
Var olmak ne ki nefes olmakta güçlük çekiyorum
Yarım kaldıysa yaşam kavgam
Ve umutlarım
Kin ve nefretim bile yarım kaldıysa
Yıldıysamda var olmak savaşından
Beni bırakma
Ya sen bırak ama unutma
Neyim ben sence gölgemiyim hayata
Kuruyan su biten gün miyim
Yada küçük bir kum tanesimi
Yada bahaneyim yaşama
Aslında bu kenti sevemiyorum diyemiyorum
Bir fincan kahve ve koca bir bitkin yürektir
Sabahları bana yoldaş olan sevginle
Alışkanlıklarımı kaybettim
Örneğin artık aramıyorum deniz kenarında deniz yıldızlarını
Bilemiyorum
İçimde bir çocuk ağlar susturamıyorum
Bu kenti sevemiyorum diyemiyorum
Sabahları içimden gelir adına yazarım buğulu camlara
Puslu bir güne inat
En çok gökyüzü ağlar insana
Ya sen ağladın mı bana
Anlayacağını umarım unutulmadan anlamanı
Gözlerim ağlamıyor sana
Artık var olduğun kadar varsın hayatımda
Gideceksen bu kentin sokaklarından ve çıplak ayaklı
İnsanlarını terk edeceksen gitme diyemem
Sabahın kokusunu bende hisset
Hayatı avuçla ellerinle
Beni duy gecende gündüzünde ara
Işık ol yol yol gel
Severek gel
Bir gün bir yerlerde çık karşıma
Ben buradayım diye haykır
Bak şimdi canım gitmek istiyor
Göğsünde yatmayı özledim
Ellerinin gezmesini saçarlımda
Kızmanı krılmanı özledim
Sonra deliler gibi aramanı
Demir kapılar ardında yok olmayı beceremedim
Gittin ama bak hala sendeyim
Duy beni daha yazmak isterdim sana
Ama yeter uyumak istiyorum
Melek olmam gerekiyor gecelere
Sende kapa gözlerini
Beni göreceksin….
N. G.