Sertac Gunay - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

MERHABA;

Seni nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum. Sadece yazmak istiyorum. Aslında sana yazdıklarım yetmeyecek bana da az gelecek ama idare etmek zorundayım. Seni tanımak ve özüne ulaşmak isterdim. Bizim için her şey biterken bu şehirde ya da bilinçlice bitirdiğimiz günler olmadığın günler için yazılan birkaç sayfa neler anlatabilir ki yeterince bilmiyorum. Düş bu. Bırakta dolanayım özgürce kelimelerin arasında sesleneyim sana ve ses vereyim sesine… koca bir sensizlik içinde çığlığın olayım. Ben beklide yazdıklarımı çoktan unutmuş ve çoktan unutulmuş bir yazı olarak kalacağım. Çıkılacak bir yolculuğun habercisidir beklide yazdıklarım geriye dönüş biletleri alınmayı unutulmuş. Aslında bu kadar saçma cümleleri bir dosta yazıyorum içimdeki dost bir sevgili olamayacak kadar büyük bunun farkındayım. Ben senin yarattığın biçimim. Görmek istediğin şekil ve çıkmazın parçasıyım. Beni bu yazdıklarımın içinde görmek istediğin yere koy ister bir dost olayım istersen sevgili nasıl istersen. Ben herkes gibi ikisini de iyi oynuyorum. Bu boktan dünyanın küçük kentinde en iyi oyuncu benim. Yazdıklarım kafanı karıştırmasın içimdeki beni ortaya çıkardığım ve inan maske kullanmak istemediğim bir zaman dilimindeyim. Olmam gerektiği gibi gibiyim. Beklide özüme yaklaştığım bir andır sana aslında anlatmak isteyip te anlatamadığım kendimden korkarcasına kaçtığım ve kaçmamım önerildiği her şeyi yazmak istedim. Sana sabahlardan ve gecelerden, en çokta gecelerden benim gecelerimden bahsetmek isterdim. Ezen sesinin büründüğü sabahtan ve sevgiyle bakan gözlerden gözlerinden… konuşmak daha zor geliyor yazmaktan. Nedense yazı yazdığımda rahatlıyorum. Sana sabahları alınmak üzere yastığımızın kenarına bırakılmış yüklerden bahsetmek işte bunlardayım demek isterdim. Alaca karanlıktaki korkunç yastan ve o yasın içinde inatla bağıran bir çocuk sesinin güzelliğini anlatmak isterdim. Umut mu olmak gerekiyor yoksa umutsuzluk mu? Kaçarcasına gitmek mi gerekiyor bu kentin içinden. Unutmak ve alabildiğince unutulmak ağlamak beklide. Sen sevmesende ağlamayı ağlayamasanda ağlamını görmek isterdim.

Şu anda saat kaç bilmiyorum. Saate bakmata gelmiyor içimden. Gece bitmesin gün doğmasın istiyorum. Ben geceleri seviyorum. Gece beni hazırlıyor hayata ve sonrada atıyor hayatın en bulanık yerine çırpınıp dursamda boşuna. Ölmek isterdim ölüm denen zevki tatmak ulaşılabildiğin en yücesine en güzeline ulaşmak oralardan bakmak sadece bakmak güzelliğine. Can sıkıntısından mı bu kaprisli hallerim ya da ağlamak istercesine etrafına bakan bir çift gözün bu anlamsızlıkta ağlayacak bir şey bulamamasımı beklide yorgunluktur. Gün bugün demek gerekiyor. Kısa ve öz bir şekilde içinde bulunduğum aptalca sıkıntının tarifinşde yapmak isterdim. Bak tan vakti bürüyor zamanı, zaman nedense kolumda takılı kalmadı. Ben zamana takıldım galiba. Bir akrep oldum bir yelkovan ilerlediğimi sandım ama hep aynı zamanları yaşadım. Her şeyinle doğmanı bekliyorum. Biliyorum daha dokuz ay olmadı. Gelmeni bekliyorum zaman dolmadı. Sevmeni bekliyorum ve ben nedense terk edilmeyi bekliyorum. Daha kavuşamadan terk etmeni. Bak göz yaşlarım hazır ardına sen bir kez baktığın gün onlarda yabancı kalacak sana. İstemesekte onlar gidişine sessizce eşlik edecekler yas tutacaklar. Beklide bu oyunun son perdesindeki çaylak bir kuklayım. Kapatın perdeleri gidişimi kimseler görmesin.

Şimdi hazandır bu kent bana hazanı yaşatır. Doğumsuzluğa bürü zamanı. Aslında dokunamaz nasırlaşmış yaralarıma gözlerin. Beklide neden bakmadığımı anlarsın gözlerinin derinine. Her doğan güneşe yas tutmak ve kaprisli davranmak hayata. Aslında hep güneş olmak gerekir hayata…

Ne zaman ısıtır ki güneşin kızıllığı üşüyen yürekleri ya da erittimi düşüncedeki tutsaklığın zincirini. Dedim ya hazandır bu kent, kederdir geceleri ter kokar insanları, bazıları üşür arka sokaklarında kentin, ayakları çıplak insanları yutar bu kent. Dört bir yanı sefilleri oynayan insanlarla kuşatılmış gecelerde yas tutan türküleri vardır bu kentin ve de güzel oyunları insana…

Bak ben buradayım. Yanındayım. Beni göreceksin. Sen uyu ben melek olur girerim uykularına rüyalarında dolaşırım yaşanılası en güzel rüyalarında olurum. Nerden yürünür senin dağlarına nerden varılır en iyi olan yanına. Mayıs ayrılık kokar haziranda ölüm demişmiydim. Ben en çok eylülü severim unutulur mu bilmem o güzel baharı çalan hain mevsim.

Acıların varmıydı yada anlatmak istermiydin acılarını yas mı tuttun sende gecelerine giren o büyülü kıza….

Bak bir şarkı sesleniyor yarına yada gün olmaya yüz tutmuş alaca karanlığa;

Ben sende ülkemi sevdim karagül

Ben sende mor kanatlı turnaları

Ben sende rüzgarı sevdim

Alıp giden yılları saklı kalan umutları

Ne yeminler bozdum geceler büyürken sensiz

Ne yeminler bozdum yıllar geçerken sitemsiz

Ne yeminler bozdum tarifi bile imkansız

Ey karagül

Ben sende yoları sevdim yüreğimden geçen sevda yüklü kanatları

Ben sende seni sevdim

Avuçlarken yüzünü yahut dokunurken sessiz……

Gün doğmaya yüz tutmuşken iyi bir türkü bu sessizliğine eşlik eden ve sesima ses katan. Beklide acılarımız zorlu duraklardan ve zorlu insanların bulunduğu yerden geçilen bir yoldu. Acılarımız nasıl dinerdi ve yenilirdi bize. Biz nasıl terk ederdik acılarımızı ve sessizce giderdik.

Bu mevsim beklediğimiz mevsim değildi. Ver elini arkadaş. Bomboşum doldur beni akıt içindekileri ne varsa kus şu zamanı orta yerine. Doymadım sana ver elini arkadaş.acılarımıza el sallarken uzaktan ver elini koyma sensiz. Bazen hissedercesine, severcesine sessiz kalmak. İnançlarımızla sevişmek yada en derininde boğulmak gecede….

Hep keşke demişimdir ve keşke kelimesini silmeye çalıştım yüreğinden, dilimden. Yasa dışı ve eylem dolu bir şarkı oldu hüzün ve hüznü de silmeye çalıştım bu dünyadan.

Hazandır bu kent alaylı sabahlara uyanan gözlerin kenti mavi olmayı unutan pempeyi silen yaşam. Ben bir parça bulut vereyim ellerine aşklarını sar diye aşklarına saygı duy diye…

Bak bu sefer papatya olmayı istiyorum. Tam kapanacakken güneşin önüne tam bükecekken boynumu suskunluğuma koparma beni içimde dolaşan sevgine bak cümlelerim devriliyor. Aslında saklamıştım onları zamandan yastığım altındaydılar göç ediyorlar birer birer. Ruhumdaki sen mürekkep olup ak kalemime sende bir anda em bu kenti kucağına solgun bir aşk düşerken geçmişini törpüle…

Gecenin içinden çık gel. Keder ol önüme düş suçlu ol. Demir parmakların ardında bırak bedenini düşünceni kap gel. Unut ne dediyse hayat

Şarapmı kokuyor ellerin uzak durmakmı geliyor içinden zamana

Sen bilirsin güzel sevgili

Sigaran mı daha iyi yanıyor dumanını çektiğinde içine yada ben miyim dudaklarındaki zehrin ta kendisi yoksa yanan sigaranın ucundaki yüreğim mi? Dert mi bu hayata

Kendim değilim

Yalnızlık kadar gerçek miyim

Ya da düşün müydüm yasaklanan

Artık o asil duruşun anlamsız ve ellerin soğuk

Sen yakınken işte bir o kadar uzaksın

Karşımdasın

Sen gerçek misin

Dans eden bir rüzgar gibisin

Huzursuzsun, huysuzsun

Değişmem diyorsun

Değişemem

Gündüz kadar karanlık

Karanlık kadar gündüzsün bende

Savaşman gerekmiyor kendinle

Bırak var olmanın tadi kalsın sende

Yapayalnızken ellerin

Çocukluğun ağlıyorsa geçmişinde

Bak ben bunlardayım bekle

Başka ne diyeyim gülen gözlerine

İnsan mı olayım yoksa sade bir kelebek mi

Öfkeyle karışık hislerime karşı koyamam seninle yüzündeki kin

Ağzındaki küfür kadar yakınım sana

Bırakma ki hiç var olmayayım

Tümüyle yok say

Tümüyle bir hiç

Sen bekle geceleyin güneşin doğmasını

Eylül gibi es

Eylül gibi yağ üstüme

Sonsuza ver en sevdiğini

Damla damla boşalt gözlerini yüzüne sevdiğinin

Suskun kal

Ölürüm sanma

Ölüm ne ki

Ben unuttum güzellikleri

Sabah olmuş derdi neyse geceye

Bak ben bunlardayım anlayacaksın

Duruşuma hayran kalacak direnişimi destekleyecek

Beni gerçek ben bileceksin

Ve bir gün anlayacaksın

Dost nerdesin

Gözü kapalı yaşadıysak

Gözü kapalı coşmaktaysak

Nerelerdesin, neredeyim neredeyiz

Bilememek koyuyor adama

Dün yanı başımda aptalca bakışmaktaydık

Bugün düne hasret aramaktayım seni

Gel demeyi bilmekteyim

Ver elini arkadaş

Ardıma geçmişimi gömdüm yavaş yavaş sana

Gelmekteyim

Nerden bileceksin

Birikmekteyim

Bırak alabildiğince kendini sonsuza

Lila bakta gözlerin hayata

Gerçek yüzleşmeyi beklemekte

Bilememektesin

Maziden ne kaldıysa bırak yaşar

Sen ölmektemisin

Yaşıyormusun ey dost

Yoksa en kötüsünü en iyidemi yaşadın hayatı

Bak ben bunlardayım

Ben sendeyim

Gitme eylül geldi

Kal eylülü yaşa

İsyancı bir yumruk kadar deli bir yüreğim var

Birde işkencelere gömülü bedenim

Götür gecelere

Göm dilediğin yere

Yitmişim gözlerinden

Siyahına gömülmüşüm bir kere

Gizli bakışlarına yasak

Yağmurlara açık yüreğim

Masumum dayanamam fırtınana

Var olmak ne ki nefes olmakta güçlük çekiyorum

Yarım kaldıysa yaşam kavgam

Ve umutlarım

Kin ve nefretim bile yarım kaldıysa

Yıldıysamda var olmak savaşından

Beni bırakma

Ya sen bırak ama unutma

Neyim ben sence gölgemiyim hayata

Kuruyan su biten gün miyim

Yada küçük bir kum tanesimi

Yada bahaneyim yaşama

Aslında bu kenti sevemiyorum diyemiyorum

Bir fincan kahve ve koca bir bitkin yürektir

Sabahları bana yoldaş olan sevginle

Alışkanlıklarımı kaybettim

Örneğin artık aramıyorum deniz kenarında deniz yıldızlarını

Bilemiyorum

İçimde bir çocuk ağlar susturamıyorum

Bu kenti sevemiyorum diyemiyorum

Sabahları içimden gelir adına yazarım buğulu camlara

Puslu bir güne inat

En çok gökyüzü ağlar insana

Ya sen ağladın mı bana

Anlayacağını umarım unutulmadan anlamanı

Gözlerim ağlamıyor sana

Artık var olduğun kadar varsın hayatımda

Gideceksen bu kentin sokaklarından ve çıplak ayaklı

İnsanlarını terk edeceksen gitme diyemem

Sabahın kokusunu bende hisset

Hayatı avuçla ellerinle

Beni duy gecende gündüzünde ara

Işık ol yol yol gel

Severek gel

Bir gün bir yerlerde çık karşıma

Ben buradayım diye haykır

Bak şimdi canım gitmek istiyor

Göğsünde yatmayı özledim

Ellerinin gezmesini saçarlımda

Kızmanı krılmanı özledim

Sonra deliler gibi aramanı

Demir kapılar ardında yok olmayı beceremedim

Gittin ama bak hala sendeyim

Duy beni daha yazmak isterdim sana

Ama yeter uyumak istiyorum

Melek olmam gerekiyor gecelere

Sende kapa gözlerini

Beni göreceksin….
N. G.