HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI ? Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anla ...
11.08.2010 - 13:18
Hayat alabildiğine esrarengiz bir serüvendir güvenli bir limana ulaşmaya çabalarken geçirdiğimiz. Gökkuşağından daha canlı ve renkli. Ne yoruldum deyip durabilirsin ne de geldim deyip inebilirsin.
Bir tek dostlarındır kazandığın baş döndüren bir hızla ilerleyen zamanda. Bazen kara bulutlar kaplar o masmavi dünyanı. Karamsarlık vakti değildir, hemen toparlamalısın alabora olmuş geminin parçalarını. Kırmalısın hayat dümenini yeni umutlara, gençsin, yorulmamalısın mücadeleden. Bazen tam bitti derken başlar yeni umutlar, köpürür yine o sütliman deniz.
Kalbin yeni yeni heyecanlarla çarparken mutluluğu bütün kalbinle yaşarsın. Sakın ola ki kaçırma bu fırsatı. Gereksiz üzüntülerle, kuruntularla karatma kalbini, yeşert artık bütün solmuş umutlarını. Hayat gülen yüzüyle bakarken sana sen de aç kollarını olabildiğince deli esen rüzgarlara. Bil ki heyecan ancak harekettedir, paylaşımdadır. Silk üstündeki bütün küskünlüklerini, kopar eskiyle, hüzünle olan bütün bağlarını. Ve de ki 'Hoşgeldin Hayat'..........
09.08.2010 - 12:52
(ALINTI)
Seninle olmak, senin olmak, sana ait olmak, baktığın gözde anlam bulmak, benimle olman, benim olman, benden bir parça olman, diğer yarım olman, yansımam olman, yansıman olmak, eş olabilmek sana, eşin olabilmek, iki tane birin birleşip bir bütün oluşturabilmesi, şu yolculuğun selameti için ne de güzel bir güvence değil mi?
saçlarını kokluyorum şimdi, bir derin nefes çekiyorum içime, gözlerinden öpüyorum seni, gözlerimde bir iz, hafızamda her an canlı bir tablo gibi dönen o gözlerinden öpüyorum seni güzide varlığım…
ah kadınım…
ah sevgilim
ah kadınım
akşam oldu bak yine yalnızım
kaçıp gelsen gece vakti
ben uyurken girsen koynuma
hissetsem nefesini
boynumda, dudaklarımda
kaçıp gelsen
yalan yeminlerin inadına
ah kadınım
dudaklarının arasında yaşarım
gelirsen bırakmam bilesin
gün doğmadan
gelirsen dokunurum
kimseden utanmadan
ah kadınım
yoksun ya
kalmadı sabrım
iste, hiç bir şey imkansız değil göreceksin
istersen bedenim ruhum senin göreceksin
istersen al canımı, avuçlarında ölürüm senin
ah kadınım
gel, sevişelim günah tanımadan
gelirsen, arsızım bu gece uyutmam
gelirsen, bırakmam sevdiğini haykırmadan
ah kadınım
akşam oldu bak yine yalnızım
yoksun ya kalmadı sabrım
ah kadınım
gel
dudaklarınla kirpiklerinin arasında yaşarım
SENİ SEVİYORUM DÜNYAM, DELİLER GİBİ SEVİYORUM...
07.08.2010 - 14:29
Bana tek sen yetersin sevginle ısınırım aşkınla doyarım.
Bazen camı açıp bağırmak istiyorum seni seviyorum diye, içimde öyle büyük ki sevgim boğmaya başladı artık beni hiç olmayacak yerlerde dışarıya çıkmak istiyor. Bazen serserilik yapmak istiyorum her şeyi unutmak kuralsız yaşamak karşıma çıkan her duvara her şeye senin adını yazmak ve altına kocaman bir seni seviyorum. Bazen diyorum kalabalıklara gireyim unuturum belki özlemim diner, ama gördüğüm herkes de seni görüyorum yaklaşıyorum daha ilk kelimede buz gibi oluyorum biliyorsun bana senden başkası haram. Bazen sen yokken diye başlayan şiirler yazıyorum ama hep gözyaşıyla bitiyor şiirlerim senden bir saniye bile ayrı kalmak o kadar zor ki benim için.Bazen her şeyi bırakıp gitmek geliyor o kadar bıkıyorum hayata dair her şeyden, sonra sen geliyorsun aklıma filmlerde olur ya ayağına beton bağlayıp atarlar denize kurtulma şansı yoktur sende öyle beni tutuyorsun bu dünyada benim yaşama nedenimsin. Bazen öyle özlüyorum ki seni kuş olup uçasım geliyor her şeyi bırakmak hep yanında kalmak hiçbir şey düşünmemek istiyorum, ne ekmek istiyorum ne su biliyorum bana tek sen yetersin sevginle ısınırım aşkınla doyarım. Bazen işlerim kötü gidiyor moralim bozuk, çok yorgun oluyorum, eve gideceğim yatacağım sabaha kadar uyuyacağım diyorum, eve geliyorum kapıda senin bembeyaz gülen yüzün enerji doluyorum birden tüm moralsizliğim gidiyor hayata dönüyorum senin gül yüzünle. Bazen deniz kenarlarına gidiyorum engin maviliklere bakıp rahatlıyorum. Bazen de ormana gidiyor kuş sesleri akan dere ile huzur buluyorum. Ama bir tanem hiçbir şey ne senin kadar mutlu edebiliyor ne de senin kadar huzur dolduruyor içimi. Bazen öyle yakıyor ki yokluğun yaşamak istemiyorum dursun artık kalbim diyorum ama biliyorum kalbim senin kalbine bağlı, seninki durmadan durmayacak... Bazen ne olmasa yaşayamam diye düşünüyorum aklıma birçok şey geliyor zor olsa da her şeye dayanırım diyorum ama sensizliğe sen olmadan bir hayata asla dayanamam biliyorum. Bazen sensiz alışverişe çıkıyorum elma alıyorum güzel yanakların aklıma geliyor özlüyorum, zeytin alıyorum o güzel gözlerin geliyor aklıma özlüyorum, kiraz alıyorum o bal dudakların aklıma geliyor özlüyorum anlıyorum ki bu dünyadaki güzel olan her şey seni hatırlatıyor bana ben yine özlüyorum. Bazen bir kelebek görüyorum sen geliyorsun hemen aklıma en çok seni kelebeğe benzetiyorum sende kelebek gibi güzel, zarif ve de onun gibi bir doğa harikasısın. Bazen kelimeler kifayetsiz kalsa da nadirde olsa sana duygularımı anlatabiliyorum. Bazen değil HER ZAMAN seni çok ama çok seviyorum.
06.08.2010 - 21:10
EVVEL ZAMAN İÇİNDE
Yasi Yeterince olgun olanlar hatirlarlar
Evvel zaman icinde, kalbur saman icinde, cok guzel bir ulkede mahalleler varmis. Bu mahallelerin cocuklari birbirlerini cok severlermis. Disaridan gelen parolali bir isliga ucarak asagi iner, beraber olacaklari anlari iple cekerlermis. Kavga etseler de kin tutmaz,her gun yeniden dunyalar kurarlarmis.
Herkeste paylasma duygusu, sevgi ve arkadaslarini kollama duygusu yavas yavas gelisirmis. O zamanlar cocuklar okula servis ile degil, kosebasinda bulusarak giderlermis.
Onlarin yolunu gozlememis evdeki bilgisayar, sehrin en iyi dersanesi, hazirlik kurslari. Bilmezlermis; hamburgeri, MTV'yi,Interneti, cep telefonunu, tetrisi, nintendoyu...
Bilirlermis duvarlarin uzerinde sohbet etmeyi, hatira defterleri doldurup sevgileri kesfetmeyi.
Bilirlermis horoz sekercisini, elleri kirli macuncunun tornavida ile koydugu rengarenk macunlari.
Eve gitmeyi unutmayi, hava kararinca dayak yemeyi, sonra bir islikla tekrar asagiya kukali saklambaca kacmayi.
Bilirlermis o hakkinda turlu seyler soylenen evdeki garip adamdan korkmayi, kusmeyi, ayni kiza asilmayi, torbalarla misket toplamayi, gicir kostek ayirmayi, degis tokus kaybedince kapisi, Teksas'i, Tommiks'i, Konyakci'nin dislerini...
Ic ice konan naylon toplari, tastan kale direklerini.Uc korner bir penaltiyi.Uzerine apartman yapilan top sahalarini, sonra o apartmana tasinan yeni dostlari ve onlari kapma yarisini...
Otobusteki biletcinin lastik silgi sarili kalemini, yogurtcuyu, kalayciyi, hallaci...
Evlerin arkasindaki odun komur depolarini. Yakar topun yakisini.Mantarli gazoz kapaklarini, yaldiz kazimayi. Yandaki mahalle ile alinan kavgayi, her kavganin cikardigi kahramani-odlegi.
Kan kardesligini, ip atlama, lastige basma, topac virtiozlugunu, celik comagi, kirilan camlari, toplanan paralari... Acik hava sinemalarini, frigo buzu...
Sonra zamanla bu guzel ulkede durumlar degismeye baslamis. Yaslar ilerledikce bu birliktelik, koruma kollama duygulari bu mahallenin cocuklarinin baslarina cok isler acmis.
Daha sonra issizlik, hayat pahaliligi, enflasyon, koseyi donme, adamini bulma,mali goturme falan derken, herkes yuzunde soluk bir bakis, icinde hayatin yenilgisi, caresizlikleri,tatminsizlikleri ile basbasa kalmis.
Cocuklari mi? Cocuklari simdi koca koca apartmanlarin arasinda, nefes alinmaz bir havada, evlerinde, sanal bir dunyada, emniyet icinde ve yalniz yasiyorlar. Anneleri babalari onlari cok seviyor.
Beta kapmasinlar diye kalabalik ortamlara hic sokmuyor.Hafta sonlari hep beraber Karum ya da Galleria'dalar. Okul servisleri cocuklari neredeyse yataklarindan aliyor.çocuklar trafik kaygisiyla, kosedeki markete dahi gonderilmiyor. Babalar sirketlerin bilancolarini,cocuklar da dersane reytinglerini izliyorlar.
Hepsi birer test uzmani, sayisal-sozel yuvarlanip gidiyorlar. Seksek oynamayi degil ama taban puanlari cok iyi biliyorlar. Hayata acilan pencereleri Windows 95, 98... Onlar ekrana, ekran onlara bakiyor ve koca bir hayat disarida akip gidiyor...
Ve sehrin disinda agaclar; tirmanacak, salincak kuracak, kalp kaziyacak mahalle cocuklarini bekliyor. Paylasmayan, yalniz, bencil, kafesler icinde, gurbuz, guvendeki cocuklari...
Hic sopa yememis,agactan dusmemis, topu yandaki bahceye kacmamis,dizlerinde yara kabuklari olmamis cocuklari...
Can Yücel
06.08.2010 - 19:41
Hey sen hadi gel tut ellerimi, bir dilek tutalım beraberce atalım dilek kuyusuna paramızı. Dileğimize güneş şahit olsun, dilek kuyusundaki su perilerini göndersin bize. Ağlıyormusun yoksa ağlama bilki her kapanan kapının ardından sana yeni bir kapı açılacak. Her yokuşun sonu düzlük değilmidir hayat bu elbette...inişli çıkışlı olacak. Tebessüm et yüzündeki kaslar gerilirken, gözlerinde gülsün, gözlerini yüzünden ayrı tutmaki tebessüm ettiğine değsin. Bak gökkuşağı çıkmış hadi koş zaman kaybetmeyelim altından geçelim, baharın getirdiği güzellikler selamlasın bizi. Bak buğdaylar başaklarını zorluyor ekini hasat vakti gelmiş, hadi gel bizde mutluluğumuzun hasadını alalım. zamanıdır şimdi hayata ve getirdiği hüzüne karşı dik durmanın. Onlara inat gülmenin mutlu olmanın. Sıra bizde artık hayat bizimle çok oynadı, sırası geldi bizimde hayatla oynamamızın
06.08.2010 - 13:24
BENİ SEVMEK YÜREK İSTER(ALINTI)
Çabuk olsun, çabuk başlasın isterim ne başlayacaksa. Sabırsız, fütursuzum... Çok önemsemem ne düşündüğünü ilk anda... Bu benim ve bu benim düşüncem... Sonrası zaten zevk-ü sefa derler ya.... Seç seç al, ne istersen gönül bahçemden... Kasmanın, kastırmanın, kasılmanın ne faydası var? Birden olmalı her şey... Aniden... Hızla, yıldırım hızıyla... İşi de gücü de, gülmesi de ağlaması da.... Beklemenin, bekletmenin ne faydası ve yaşamın? Ertelemeden... Hemen, hemen, hemen... Yarın belki geç olabilir her şey için... Gidebilirim, sen gidebilirsin, yağmur yağabilir, kar yağabilir, hava soğuyabilir, hazan olabilir. Hasta olabilirim, başkası olabilir... Şimdi, hemen şimdi... Ne olacaksa... Olmadı mı? Olmasın ne yapalım. Olmadı der geçer gideriz... Tarih uygun yeri buldurur her insana...
Hüznüme, sevincime, çoşkuma ayak uydurabilecek misin? Deli misin sen? Biraz deli olman lazım beni anlaman için.... Ne akıllılar gördük deliden beter, ne deliler vardır, her şeye aklı yeter. Yaparım ben hep bunu... Bazen deli gibi bakarım uzaklara. Dalgalara, seslere kulak veririm. Delicesine kaptırırım kendimi, kemanın sesine, telin tınısına, sanatçının söylemesine.... Aklım firar eder, dağlara kaçarım. Yalnızlığıma kaçarım belki. Var mı delilik sende de biraz, benim gibi delicesine dökülmek için yollara?
Hep acıkırım, açlık, doyumsuzluk perişan eder... Hep özlemi vardır ama her şeyin ayırmam ki.... Şimdi konu sensin... Ekmek gibi acıksam, su gibi,susasam sana... Yesem doymasam seni, ya da verdiklerini, kıymetlerini... Sen de alsan biraz benden, istersen tabii... Açsan bana, işte olmazsa olmazı bu... Pencere de bu kapı da... Girebiliyorsan birlikte buyur, bakabiliyorsan bak...Birlikte.. Dolandırmanın bir anlamı yok bu lafları, benimle ölme, benim için ölme, yaşa, yaşamak iste.. İste ki mutlu edeyim, mutlu olayım... Anla, dinle sev sev sev...Çok sev... Bulunmaz hint kumaşıymışız diye düşün, kırk yılda bir gelen, bir yıldız, bir misafir... Kaşık gibi uyumayı iste benden, terini silmeyi, önünde diz çökmeyi... Sevgin, sevgim için, ama gerçekten iste laf olsun diye değil...
O kadar da basite indirme hiçbir şeyi, uzun soluklu bak... 50'sinde dünya seyahatini, 60'ında sahneye çıkmayı, 70'de zeytin dikmeyi, 80'de keman çalmayı, 90' ında çocuk yapmayı düşün... Yaparsın yapamazsın başka... Gerçekten iste bunları... Delice mi geldi? Yapma lütfen... Ya plansız yakalanırsam 60' ında boşluk da hissedersem kendimi? Ya yetmişin de otur şu köşeye diyenler olursa bana? Ama ben bu değilim ki.... Bilmem lazım önceden yapacaklarımı...En incesinden...
Sanma ki çok da planlıyım, o kadar değil... Ama ana hatlarıyla bilmem lazım her şeyi... Yapacaklarımı, istediklerimi... Belki yapamam, yarım kalır, ulaşamam, en azından düşünüyorum ya... O da yeter... Kendimi mutlu hissederim böyle... Ha bir de plansız yaşarım... Çaya giderken çorba içmek gelir mi senin aklına? Benim gelir çok da severim...Birden gelişeni, iyiye değişeni, deniz derken dağa çıkmayı, yakına derken uzağa gitmeyi, birden karar değiştirmeyi... ama en doğru kararı vereceğimi bilirim hep... Zordur ayak uydurmak bana hem de ne zor.. Alışabilir misin bunlara, pervasızca? Sorumluluktan kaçmadan sorun çıkarmadan ama...
Sevmem de ağırdır, kızmamda benim. Ölürüm uğruna, gözüm hiçbir şey görmez sevdim mi yandım mı tutuldum mu... Ölürüm ölürüm... Gecem, gündüzüm, sazım sesim meleğim, bebeğim olur benim sevdiğim... Eşim, yoldaşım olur, neyim varsa, neysem onundur... Yaparım her şeyi biz için... Ama biz için, biz olabilmek, biz diyebilmek için... Paylaşmak,üretmek birlikte zevkleri, keyifleri, üzüntüleri... Küstürmeden götürmek geleceğe, üzmeden, düşürmeden, örselemeden sevdayı... Sevdalı yanarak, yaşayarak, bakarak, severek, hissederek.. Kesintisiz aşk benimkisi; çabuk biten değil...
Hüzünlerim de vardır benim; ağlayana, koşana, düşene, ayrılana, ağrıyana, acı çekene, hastaya, sağlama, sakata... Müziğe, resime, denize, dağlara, taşlara... Kaşlara, gözlere... Kaçmalara, koşmalara, durmalara... İçindeyimdir hayatın... Çalan müzik de kavalım, dertli türküyüm, oynak havayım, efeyim, Köroğlu, Karacoğlan misali...
Kırk yılda bir gelenim ben... Her zaman gelmem... Gelemem... Gelmek istesem de bir dahası yok bunun... Kırk yılda bir böyle olurum... Kolayı da istemem öyle, rast gele, el yordamıyla değil, göre göre, diye diye, tuta tuta... Göğüslerim, ararım, severim ne seversem, ne yaparsam, ne istersem, ben gibi...Benim gibi...
Uzağı, yakını, bugünü, yarını, her şeyi... Müziği, resmi, yemeği çayı... Ve seni...
Evet evet evet seni...
Hemen istiyorum...
Geleceksen bana benim gibi koşarak çoşarak; Sevginle, duygunla fırtınanla, gözyaşınla, isteklerin umutların, aşkınla...
Heyecanınla, şehvetinle, erkekliğinle...
Korktun mu?
Kork tabi! ...
Beni sevmek yürek ister...
Bende olmak gönül ister...
Beni bulmak emek ister...
Yapabilecek misin,verebilecek misin bunları?
05.08.2010 - 00:06
Düşlerim vardı
Sana dair.
Ve
Senin o karşılık gözetmeyen sevgine...
Hislerim vardı geleceğe dair
Hep korktuğum, kaçtığım geçmişime...
Hiç bu kadar sevmemiştim uzun zamandır kimseyi
Ve hiç bu kadar cesur değildim yürekten,
Kimse için savaşmamıştım bu kadar
Ve kimse için göz yaşı akıtmamıştım gönülden...
Oysa şimdi
Bilinmez bir yere ve belirsizliğe gidiyorum,
Ardımda seni
Sevgisinden bile emin olamadığım seni bırakarak...
Düşüncelerim yağmurlu, esaretten yorgun
Ve
Her zaman dertleştiğim dalgalar daha hırçın vuruyorlar sahile...
Öfkeli yüreğim
Heyecandan kabarıyor giderek,
Sonra sırdaşım dalgalar durgunlaşıyor,
Bakıyorum
Ve
Gözlerim dalıyor uçsuz bucaksız denize;
Bir cevap arıyorum
biz neydik?
veya
ne yaşadık diye...
Sorularım vardı senin söylediklerine dair
Ve belki de farketmeden yaptıklarına...
Kızgınlığım vardı bu kayıtsızlığına,
Cesaretsizliğine,
Boşvermişliğine...
Cevapsız kalıyordu yüreğimde hepsi
Ama tek bir şeyin yanıtı vardı kalbimde
Vazgeçemediğim sen
Ve
Sana dair olan anlamsız sevgi...
Seni bilinmezliğe zorlayamazdım,
Seni yok edemezdim isteklerimle...
Ben giderken uzaklara ve bilinmezliğe
Şimdi seni geçmişimde bırakıyorum.
Kızgınlığını,
kırgınlığını
ve
sevgini bile bilemeden
Seni kıskanarak,
Seni özleyerek,
Seni hep isteyerek....
Ama bildiğim tek bir şey var:
Kalbim uzaklarda atacak
Senin olduğun yerde
Ve belki de senden habersiz...[alinti...
04.08.2010 - 22:53
KIRMIZI GÜLÜN HİKAYESİ
Bir delikanlı güzel bir kıza ölümüne sevdalanış...Yüreği daha fazla dayanamaz olmuş onu uzaklardan seyretmeye.Birgün o adını bile henüz bilmediği,dış görünüşünden başka hayatı hakkında hiç bir bilgi edinmediği o genç güzel kızın yolunu kesip durdurmuş delikanlı.
Güzel kız azarlayıcı ve manidar bakmış adamın gözlerine;
_Durup dururken neden kestin yolumu böyle? Yoksa yeni haramiler mi tünedi buralara?
Delikanlı:
_Yok,demiş.Harami filan deilim.Sadece sonunun ne olucağını bilmediği karşılıksız bir sevdaya düştü gönlüm.Günler varki ben o ateşte kavrulur dururum.
Güzel kız şaşırıp kalmış duyduklarına...
_Ne kadar tanıyorsun ki beni? Diye sormuş tanımadığı delikanlıya.
_Tanımak mı? Demiş, günlerdir ezberledim ben seni...Kaşların, gözlerin, yüzünde ki gamzelerin yazar, kalbimde ki sevdanın destanı.
_Senin tanımak dediğin bumu? Kimim, kimin nesiyim serbest miyim? Gönlüm boş mu dolu mu onların hakkındada bir bilgin vamıydı sevdalanırken?
_Hiç bir şey bilmem.Sadece şunu bilirim ki ben bir sevda sarhoşuyum.Bunun içinde yolunu bir harami gibi kesipsenden marhamat dilenmek için yüreklendim.
_Nasıl bir marhamet ola ki bu?
_Vuslatı reddetmeyen, kalbim hayat arkadaşı olarak seçti seni.Bağışla, damda düşer gibi oldu ama benimle evlenirmisin?
Güzel kız oldukça şaşırmış buna:
_Ya! Demek böle ister gönlün?
_Evet, ne olur reddetme sakın, yoksa şuracıkta ölüp kalırım.Bana bir isim ver odan istiyim seni.
Güzel kız delikanlıyı hassas bir seyirle izledikten sonra:
_Pekala,demiş. sana bir şartım varbunun için.Sakın olaki söyleyeceklerimi yerine getirmezsen bir daha karşıma çıkmayasın.
Delikanlı hiç düşünmeden cevabını vermiş:
_Kabul!
Genç kız delikanlıya alaylı bir eda içinde gülümsemiş.
_Daha ne yapacağını bile bilmiyorsun ki hiç düşünmeden 'kabul' diyorsun.
_Olsun ben yaparım.
_O zaman mesele yok. yarın ben aynı saatte yine burdan geçerim.Bana elinde kırmızı bir güle gelirsen teklifini kabul demektir.
Delikanlı bir kelebek kadar hafiflemiş ve adeta kanatlarını kelebek gibi havalandırmış:
_Kabul bulurum demiş.
_O vakit hemen işe koyul.Aklın varsa hiç zaman eksiltme.
Delikanlı çoşkulu bir gönülle ardına bile bakmadan yollara düşüp gitmiş.
Aslında gülleriyle ün salmış yörenin, güllerle ilgili bir özelliği daha varmış...Oralar beyaz güller diyarıymış ve kırmızı gül hiç bulunmazmış gül ağaçlerının dallarında...
O gün delikanlı bütün gül bahçelerini, tükenmeyen enerjisi ve bitmek bilmeyen azmiyle dolaşıp durmuş...Umutlarını solduran en son bahçede de kırmızı gül bulamayınca bahçe kenarındaki bir gül ağacının dibine oturup başlamış ağlamaya...Dibine oturup ağladığı gül ağacının dalına tüneyen bülbül delikanlıyı deyrediyormuş...Dederlerki bülbül delikanlının hıçkırıklarına dayanamayıp hüzünlenmiş ve en içli bestelerinden birisini şakıyarak delikanlının ilgisini üzerine çekmeyi başarmış...Ve yine derler ki şakımaya başlayan o bülbül, bülbülü şeyda imiş....yani bülbüllerin üstadı...o şakımaya başladığında kuşlar ve bülbüller susarmış.
İşte öylesine bir şakıyış ulaşmış delikanlının kulaklarına ve hıçkırıklarına ara verip o muhtesem besteye vemiş kendisini.Gözleri sesin geldiği noktayı bulupbaba bülbülün üzerinde ısrar etmiş.Bülbül onu, delikanlı bülbülü hazin bakışlarla seyretmiş.Sonunda şakayışını bitiren bülbül lisana gelip efkarlı delikanlıya sormuş:
_Neden ağlarsın ki öyle yanık yanık? Benim efkarımı bile alevlendirdi firkatin....
_Sorma, demiş ve o hazin hikayesini anlatmış delikanlı bülbüle.hikayenin sonuna çaresizliğini eklemiş.'şayet istediği o kırmızı gülü bulup öğle vaktinde ona ulaştıramazsam, ben öldüm demektir bülbül...Bilirim ki bu sevdanın hüsranı ölüme çağırır beni...'
Bülbül sevdayı bilenmiş.Delikanlının perişan hali dokunmuş bülbüle ve fazla düşünmeden, delikanlının yüreğine su serpen sözleri fısıldamış:
_Sen hiç üzülme demiş, istediğin kırmızı gül olsun, bulunur elbet....
Umutsuzluk ciğerini çürütmeye başlayan delikanlı, inandırıcı bulmamış bu sözlerini:
_Buralar beyaz güllerin diyarıymı,öyele söyler herkes.Gün kovuşmaya yüz tuttuğu şu saatlerden sonre nerden bulabilirim ki kırmızı gülü? Meğer olmayan bir şeyi istemiş benden sevdiğim güzel...
Bülbülün vadi şaşrıtmış delikanlıyı:
_Herşeyin bir kolayı bulunur demiş...Sen şimdi git ve yarın gün doğumundan biraz sonra oturduğun ağagın dibine gel ve istediğin kırmızı gülü alıp sevdiğin o kıza götür.
_Bülbül sende beni teselli ettiğini sanıyorsan yanılıyorsun.Her yeri aradım, kırmızı gül yok bu bahçede, sen nereden bulacaksın ki?
_altının ayarını sarraf olan bilir...Ben bülbülüm, gül dilinden anlarım, istersem karşısına geçer en içli bestelerimle onu kızarta bilirim...Bana gülü tarife ne hacet...Sen şimdi git ve dediğim saatte gelip kırmızı gülü sevdiğin kıza yetiştir.
Delikanlı sevinerek ayrılmış bulunduğu bahçeden.Gece zor kavuşmuş sabaha.taze bir günün aydınlığında kalkıp bülbülün vaad ettiği saatlerde bahçeye koşup,akşam ayrıldığı gül ağacının dallarına baktığında kalbi duracak gibi olmuş.Beyaz güllerin arasında kırmızı bir gül çekmiş dikkatini ve sevincenden kalbi yerinden fırlıycak gibi atmaya başlamış.
Beyaz güllerin arasında kızarmış olan gülü usulca koparıp aldıktan sonra teşekkür etmek için etrafta bülbülü aramış.Bülbül ortalara yokmuş.Yüzüdeki sevinç solmuş bülbülü göremeyince ve ağacın debinden ayrılmaya karar verdiğinde son defa etrafını yoklamış arzulu bakışları.Umudunu kesmiş gitmek için adımını hazırlarken son olarak ayaklarının dibine ilişen bakışları sevincini iyice söndürmüş...Delikanlı ayaklarının dibinde hazin bir manzarayla karşılaşmış.Kendisine kırmızı gül vaadeden bülbülün içler acısı manzarası varmış gül ağacının dibinde....
Acı acı yutkunmuş onu seyrederken.Bülbülün ölüsü, sevdiği kızın saatinin yaklaşması arasında sıkıntılanan kalbi zor da olsa bülbülden ayrılma kararı alıp, elinde sımsıkı tuttuğu gülle birlikte yollara düşmüş.Sevdalandığı güzelin kendisine verdiği sözde aynı yerdeymiş.
Güzel kız sözünde durmuş ve karşılaşmışlar yeniden.Delikanlı soluk soluğuymış elindeki gülü kıza uzatırken....
_Al işte, kırmızı gülü buldum ve getirdim sana verdiğim sözü tuttum, şimdi sıra sende!
Güzel kız gülü delikanlının elinden alıp, efsunlu bakışlarla incelemiş gülü...Derler ki o an genç kızın güzelliği sebebi bilinmeyen bir acının bedenini dağladıkça solmuş ve hazan düşmüş bakışlarına...Sonra delikanlıya çevirmiş içli bakışlarını.Esef varmış sesinin tonunda ve şeşırtıcıymış cevabı:
_Olmaz, kaybettin yabancı....
Delikanlı, oracıkta yığılıp kalacak gibi olmuş.Feri çekilmiş bacaklarının:
_Neden, şartını yerine getirdim işte.Vuslat sözün vardı kırmızı gülü bulup getirirsem?
_Aslında verilen zaman içinde kırmızı gülü bulup getirilmesi imkansızdı.Ben biliyordum bunu.Mucize olmadıkçe isteğim yerine gelmezdi...
_Mucize gerçekleşti ve kırmızı gülü bulup vaktinde getidim.Bana vuslat sözü vermiştin!
Güzel kız kırmızı gülü delikanlıya iade ederken delikanlı büyük bir hayal kırıklığı içinde bakışlarını yere indirmişti.
Kız usul usul konuşmaya başladı:
_Karşıma dikilip yolumu kestiğin zaman, beni çok iyi tanıdığını söyledin,halbuki hakkımda hiç bir şey bilmiyordun.Bir aldanıştı seninkisi,bir hülya...
Eğer beni tanısaydın, evli olduğumu, kalbimin yanlızca eşime ait olduğunuda bilirdin.Böyle bir hataya düşmezdin.
Ben yalnızca sana bir ders vermek istedimKolayca dillendirdiğin'AŞK'ın gerçek manasını anla istedim.'AŞK' gerekirse meftun olduğun uğruna canını vermektir.Bülbül gül için can verişini gör istedim.bana baslediğin hisler,yanlız ilahi aşka ulaşmak adına vasıta olabilir.
Delikanlı hatasını anlamış olmalı ki araştırıp tanımadan evlenmeyi düşündüğü kıza utancından cevap bile verememiş.Titrek parmaklarının arasında güçlükle tuttuğu gül yere düşmüş....Yaptığı hatadan dolayı büyük bir pişmanlık duyarak,arkasına bile bakmadan gözlerden kaybolup gitmiş sonunda...
O gün bügün dür bir daha o yörede delikanlıyı gören olmamıştır
04.08.2010 - 14:05
Kalbimin en derin yerindesin sevgili!
Hep öyle oldun… En derinlerde, en mavilerde sakladım seni… Gizledim…
Kimse bilmedi seni sevdiğimi…
Yüreğimin çırpınışları arasında, isyanlarımın en deli zamanlarında kimse bilmedi seni sevdiğimi… Hep sakladım seni, mecburdum çünkü…
En neşeli halimi takındım kalbim senin için ağlarken…
İmkansız bir sevdanın iki deli yüreği olmak kolay değildi çünkü…
Bilirdim senin de ben gibi olduğunu, ben olduğunu…
Acıtmazdı gözyaşları… Canım bu denli yanmazdı…
Çaresizliğimin beni yiyip bitirdiği zamanlarda daha mı aksi oluyordum ne?
Sana geliyordum, avunmak için…
Bilemezdim ki, o zamanlarda senin aklından geçenleri.
Çok şey bekledim ben sevgili…
Verebileceğinden çok şey bekledim. Alabileceğimden azına razı olarak…
Beklentisiz sevemedim seni. Sevemezdim de…
Ben seninle doyasıya yaşayamadım ki…
Ben hiç seninle özgürce dolaşamadım ki sokaklarda elele…
Bir vapurda, doğduğum şehri gösteremedim ki sana…
Sıcacık bir çayı bile paylaşamadım, ikinci bardağın ikinci yudumunu kendi bardağımdan tattıramadım sana…Hep yalnız yaşadım sevdamı.Herşey gizliydi, herşey saklıydı…
Senden gelene razı olduğumu söyledim hep, oldum da…
Senden gelen her gözyaşını kabullendim. O yaşlar yüreğimi kanattı ama sızlanmadım hiç. Sevdiğimdin, sevenimdin…
Kalbimin sahibiydin… Sevdamın ortağıydın…
Senden gelen her boşluğu kabullendim.
Gel dediğimde ve sen gelemediğinde boynum büküldü, gönlüm üzüldü ama kabullendimGözlerim güldü, yüreğimin akıttıklarını sakladım.
Bazen sen üzülme diye içime attım acılarımı, oysa istediğim senin kollarında teselli bulmaktı. Göz yaşlarımı sen sil istedim.Canım yandı, belli etmedim sevgili…
Sonradan anladım ki ben sana hiç kırılmamışım…
Hani o beni kırmak için söylediğin sözlerin hepsi aşkının itiraflarıymış.Canımı yakmak için sıra sıra dizdiğin her söz aslında ne çok sevildiğimin ispatıymış.Görememişim…
Sen bana kırıldım dediğinde de seni anlayamamışım ben.
Sevdiğini kırmanın ne demek olduğunu şimdi anlıyorum.
Aranmamak, sorulmamak, verdiğin sözleri unutmak, tüm yaşananları yok saymak ve hiçbir şey yokmuşçasına hayata devam etmek…
Gerçekten kırmamışsın sen beni…
Ağladığımda göz yaşlarımı silmiyorsun diye sana kızmalarım ne kadar boşunaymış.imdi yüreğim ağlıyor, sen neredesin? Çığlık çığlığa sesleniyorum sana, beni duymuyorsun.
Kırıklıklarım şimdi çıkıyor ortaya.
Özlemlerim yakarken bedenimi, canım şimdi daha çok acıyor.
Beynimdeki anlamsızlıkları yüreğim çözemiyor.
Yüreğim çözemezse nasıl yaşarım ben? Bilmek istemiyordum bensiz yapabildiğini... Bildim...Görmek istemiyordum bensiz olabildiğini...
Gördüm...Yağmurlar yağıyor hem gözlerime hem yüreğime.
Ruhumda fırtınalar kopuyor, nefretim kendime…
İsyan kemiriyorken bedenimi, sen neredesin sevgili? Neredesin? Kardelen, beyazlığın asaleti... Hep boynu bükük, hep yalnız...
03.08.2010 - 00:48
En son sudan ucuz bahanelerle cekıp gıttın kaybolldun yok oldun
sen gıdınce karanlık çoktü günduzume gece oldu seni aradım hep aradım ama BULAMADIM bulamamda
senli oylesıne korkularım varki yazamıyor dıyemıyorum
bır akşam aniden cıkıp başka bırını sevdığinı soylersın dıye korkumdan ölüyorum bılesin
senı sevmek cok zordu sevdim
seni kaybetmek ölümdü öldüm
seni unutmak çok zordu ama unutamadım
sen efsanedın bılıyorum sana yakısan belkıde ben değildim bundan kaçtın
oyaladın sevmış gozuktün küçük cocukların başını oksayınca sevınırler hani
gözleri ışıldar sende beni sevmış gıbı yaptın ama gercek bu değildi usulca kayboldun
ah sen efsane kadın ayak ızlerını gördüm ama kalbınde kım var hala bılmıyorum
bırgün unutursun dıye çok korkuyorum
06.06.2010 - 20:29
HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI?
Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem
gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu
kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması
karmaşıktı, anlatmaya başladım:
Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı
'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak.
Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan
işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da
ondan karşılığını alırsın.
Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını...
Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı,
birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o? '
demeden...
Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda
kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip
olanları gösterecek hayat ona.
Her şeyin bir sonu olduğunu öğret.
Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini,
kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu.
Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi
tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.
Kitaplardan keyif almasını.
Ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret
ona.
Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç
al ona bilgisayarı.Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver,
sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını.
Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların
bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi
içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak
kokusundan keyif almasını sağla.
Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece
sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine
sarılırlar,bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...
Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret
ona.Kazandığı elli TL'nin piyangodan çıkan beş yüz bin TL'den çok
daha keyifli olduğunu öğret.Alın terine saygıyı öğret ona.
Aşk acısı çekmenin hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu
öğret.Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin
vermemesi gerektiğini öğret,başkalarını da kendi doğruları üzerinden
yargılamamayı....
Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi
eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret.
Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.Hayatı sorgulamayı öğret ona...
Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.Yapabilirse bunu en büyük fiyata
satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini
öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken
dik durmasını.
Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.
Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı...
'İstemiyorum','hayır' demeyi öğret ona, istediğinde ise 'istiyorum' demeyi.
Sevdiğinde ise'seni seviyorum' diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon
ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...
Sorgusuz sevmeyi...
El yazısı ile notlar yazmayı...
Lafı dolandırmamayı....
Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.
Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını.
İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile
kendine vakit ayırması gerektiğini öğret... Ama en çok da kendini
sevmesini öğret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini.
..Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini...
Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için
yemek hazırlamayacağını...Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli
olduğunu öğret ona...
29.04.2010 - 20:14
Seveceksen oylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur. Birincisini zaten bulamazsin, ikincisinde ise, buldugun her kusur, ogrendigin her ayip sahibini degil, seni cirkinlestirir. Her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadigin icin, ikincisini ise buldugun icin mutsuz olursun
12.04.2010 - 21:46
Sende Saklıymış
Ben, mutluluğu gülüşlerde saklı sanırdım
Onun için her şeye hep güldüm.
Yinede mutlu olamadım.
İçten içe saklıca hep üzüldüm.
Ben, mutluluğu ağaçlarda, otlarda, börtü böceklerde sanırdım
Koştum, tırmandım, yakaladım, öpüp okşadım
Yinede mutlu olamadım.
İçten içe saklıca hep üzüldüm.
Ben, mutluluğu güneşte, yıldızlarda sanırdım
Doruğa çıkan güneşin altında cayırcayır yandım,
Yıldızları bir bir yakaladım, hepsini teker teker kucakladım
Yinede mutlu olamadım
İçten içe saklıca hep üzüldüm.
Ben, mutluluğu nefes almakta sanırdım
İçime derince çektim, taki kıpkırmızı olana kadar çektim
Olmadı yinede mutlu olamadım
İçten içe saklıca hep üzüldüm.
Ve düşündüm!
Acaba mutlu olmak sevmektemi saklı idi?
Hiç düşünmeden, umarsızca,
Gözümün gördüğü, kulağımın duyduğu, ellerimin dokunduğu
Herşeyi ama herşeyi sevdim.
Yinede mutlu olmadım
İçten içe saklıca hep üzüldüm.
Bir gün seni gördüm.
Seni, gülüşlerin yerine koydum
Yüzümde güller açtı.
Seni, ağaçların, otların, börtü böceklerin yerine koydum
Etrafım cennete dönüştü.
Seni, güneşin, yıldızların yerine koydum
Karanlık diye birşey kalmadı, gece inciler saçtı üzerime.
Seni, aldığım nefesin yerine koydum
Mutluluğu nefes nefes içime doldurdun.
Meğer mutluluk sende saklıymış,
Şimdi sen yanımdasın, mutluluk ise içimde.
Evrim Alca
07.04.2010 - 16:08
Seninle Olayım
İçine derin hazla çektiğin tütünün
Bir nefeside ben olayım
Yangınını gideren suyun
Bir yudumuda ben olayım...
Dağ olayım taş olayım
Yeterki seninle olayım
Her akşam üstü balkonunda suladığın
En sevdiğin çiçeğin olayım
Kapını açan anahtar
Parmağına taktığın yüzük olayım
Dağ olayım taş olayım
Yeterki seninle olayım...
23.03.2010 - 18:04
ALEV gibidir SANAL AŞKLAR
Elini yaklaştırdığında ısıtır.
Ortasına atarsan kendini
Yanarsın, kavrulursun.
İşin sırrı ayarı tutturmakta,
Nerede duracağını bilmekte.
Ki... ateşlerde yanmayasın!
20.12.2009 - 08:08
Devamlı değişen müfredat ile,
kafası karışan bir bedenim ben.
çırpınıp bir şeyler vereyim diye,
eriyen, tükenen ve bitenim ben.
tatili herkesçe dile dolanan,
geçim derdi ile aklı bulanan,
susuz, yolsuz dağ köyüne yollanan,
itiraz etmeden de gidenim ben.
8-5 memurun gözüne batan,
kimisine göre yan gelip yatan,
ayın 15inde maaşı yatan
ekdersi 10 gün geç ödenenim ben.
ilim düşmanıyla muhatap olup,
gençliği bir dağın başında kalıp,
her eylül ayında umutla dolup,
sonra yavaş yavaş tükenenim ben.
kırtasiyesini kömüre veren,
temmuzda zam alıp dilime giren,
aralık bitince murada eren,
ocaktan ocağa sevinenim ben.
bir harf vermek için filim çevirip,
öğretince çocuk gibi sevinip,
8 ay uğraşıp dönüp devinip,
10 dakkaya teftiş edilenim ben.
kimsesizim, ağamda yok dayımda,
bir seçimde varım bir de sayımda,
senede bir defa kasım ayında,
yalandan kıymeti bilinenim ben,
bir garip memurum öğretmenim ben.
21.10.2009 - 21:19
ÇOK DEĞERLİ BİR ARKADAŞIMIN ÇOK GÜZEL ŞİİRİ
Ben Kim miyim?
Yarınlara umut olan,
Kin ve nefrettten uzak duran,
Yüreği sevgi kokan,
Gözlerinden ışık saçarak,
Karanlıklardan korkmayıp,
Etrafını aydınlatan,
Atatürk’ü unutmayan
Ve de
Unutturmayacak da olan,
Cumhuriyetin koruyucularını,
Ülkemizin güneşlerini,
Geleceğimizi yetiştiriyorum.
Ben kim miyim?
Ben bir ÖĞRETMENİM.
Feride Serin
14.03.2009 - 10:01
KAL BİRAZ DAHA
Kaç mavi yasak yaşadık seninle,
kaç deli gece...
Düşünse, dolunay bile utanır,
yıldızlar çıldırır, ağlar erguvanlar.
Ben, seni işte öyle bir gecede sevdim, hesapsız.
Ve düşlerim...
Düşlerim sınırsızdı alabildiğine
Duygularım sabırsız.
Bir çocuk kadar günahsız.
Sahi, sen de sevebilir misin beni
seni sevdiğim kadar,
dokunabilir misin yüreğime?
Bak, orada sen varsın.
'Mutluluk nedir? ' diye sorsalar
'Sen' derim alabildiğine, 'Yalnız sen.'
Sesin, gözlerin, ellerin sonra,
titreyen dudakların ve arzun çekingen
Sen, benim her şeyimsin.
Sensiz neye benzer bu ay, bu güneş?
Çiçekler açar mı sen olmasan,
Martılar uçuşur mu çığlık çığlığa?
Sonra, kim aydınlatır benim gecemi,
Günümü kim paylaşır?
Kim sorar derdimi,
Ben neye sevinirim,
Kimle gülerim?
Kal biraz daha...
Beraber büyüttük sevinçlerimizi,
Beraber öğrendik yaşama direnmeyi
Sevmeyi beraber öğrendik.
Bak, güneşler doğdu üzerimize
Yolumuza begonyalar serildi.
Ağlamak bu kadar kolay mıydı,
Ve güzel miydi gülmek kadar?
Herkese seni anlatmak istiyorum
Seni söylemek şiir şiir.
Her dizede sen olmalısın,
adın olmalı çığlık çığlık...
İçimi ısıtan sen, tam şuramda; ılık ılık,
sen olmalısın kıpır kıpır yüreğimde...
Sevdan olmalı deli dolu
Ve çılgınlığın, çılgınlığın olmalı.
Ben seni sevmeyi seviyorum
Ve seni özlemeyi.
Bu bir itiraftır...
Aşkın yoksa ben de yokum
Yetim düşlerimin
kimsesizliği kuşatır benliğimi
Hüzünler yağar gecelerime.
Ben, bir garip ben olurum,
Sığamam odalara,
taş duvarlar üzerime üzerime gelir.
Ruhum durmaz bedenimde,
hücrelerim yaşamaz.
Kurumuş dallara döner yüreğim,
susuz çöllere...
Gece böyle bitemez, ben ölürüm,
Ölürüm gitme, kal biraz daha...
KAL BİRAZ DAHA
18.12.2008 - 18:10
Çok Özledim Seni
Rüzgar gibi girdin hayatıma
Ve yine rüzgarlı bir sabah
Ezan vakti gittin
Uzun gecelerde yasak tatlılar eşliğinde
Kurduğumuz hayallerimiz vardı
Merdivenden önce be çıkacağım yarışlarımız
Bir güneşli marmaris gününde
Hasta olmuştum çok
Nasılda paniğe kapılmıştın
Oysa o kadar iyi bakmıştın ki bana
Ertesi sabah ayaklandım
Hatırlarsın
Sana aşüre yapacağım diye tutturmuştun
Oysa hayatında aşüre yapmamıştın
Ve nohutları pişirmemiştin
Ama yinede çok güzel olmuştu
Çünkü içinde sevgin vardı
Dönme vvakti geldiğinde
Hasır sehpanın üstünde vazo oluvermiştim
Sen bana musakka yaparken
Ben ne muzurluklar yapmıştım.
Ne kadar çok gülmüştük.
Sen oğlan için hep
Kendi kendine uyumayı öğresin derdin
Bense kanguruda onunla dans ederdim
Ayrılığımız ne kadar zor olmuştu
3 ay sonunda
Sen ağlayarak gitmiştin
Bense el bile sallayamadım ardından
Oysa o gidiş gidiş bile değilmiş
Son gidişinin yanında
Canım sıkkın olduğu zamanlarda
Bir sana rol yapmak zorunda kalmadım
Çünkü ne yapsam anlardın
Sıkma kendini ağla derdin
Ve kaç kere ağladım kucağında
Biliyormusun
Sen gittikden sonra ağlamadım kimsenin kucağında
Daha bir kaç saat önce
Eylülde yapacaklarımızdan bahsediyorduk
Ben yine her zamanki gibi
Ne o benden kurtulduğuna sevinimyormusun derken
Beni kucaklamıştın sımsıkı
Olurmu kı derken gözlerin dolmuştu.
Neler yapacaktık
Ama sadece bir kaç sonra gittin.
O nasıl gitmekdi
Yapmazdın bana bunu
Yapamazdın
Olmazdı.
Bu kadar kolaymıydı
Daha bir kaç saat önce süsleyip püsleyip göndermiştim
Oğluma iyi bakın demiştin
Bunun içinmiydi
Bu muydu yani
Gitmek için mi bu kadar sevdirdin kendini
Sığarmı bu yaptığın ablalığa
Hani hep yanımda hep destek olacaktın
Hiç biri olmasaydında
Burda olsaydın
Sesin geliyor kulağıma
Sana anlattığım fıkraya
Yere yatıp kahkahalarla gülmüştün
Biliyormusun
O fıkrayı bidaha hiç anlatmadım.
Neden bu gidiş niye
Burada bitti kelimeler
Sözün bittiği yer dedikleri burası sanırım
Ama içimdeki sen hiç bitmedi
Çok özlüyorum seni
11.12.2008 - 11:58
Özlemek Güzel Şey
Özleyecek, hasretini çekecek bir şeyi olmak güzel şey... Özlemin sonunda kavuşmak vardır çünkü... Özlem çekmek güzel şey... Özlemini çekecek bişeyi olmak...
Anneyi özlemek, babayı özlemek, sevgiliyi özlemek... Yaşadığın yerleri özlemek... En büyük üzüntüleri, acıyı bile özlemek... Bir çift güzel gözü özlemek, asla kavuşamayacağın, hatta bilmediğin birini özlemek.. Ulaşılmazı özlemek, erişilmezi, insanın kendi özünü özlemesi.. Özlemek o yakıcı, kavurcu duygu...
Özlemek güzel şey... Özlemeye değer birini bulmuş olmak demek özlemek çünkü... Özlenesi yaşantısı ve anıları olmak demek... Dokunmayı özlemek, sarılmayı ve gülmeyi ve gözlerine bakmayı özlemek... Sohbet etmeyi en iyi arkadaşınla, gözlerinin içi gülerek... Bir gülüşü özlemek... Durgun ve sessiz akan bir su gibi gülüşü..
Aklında biri olmak, aklında olmaya değer birini bulmak demek çünkü özlemek... Özlemek yaşamak demek, bırakmamak demek, yola devam etmek demek...
Bir türlü doyamamak demek özlemek, yanındayken bile özlemek bazen, doyamayacağın kadar sevdiğin şeyler var demek çünkü...
Derin uykulardan hasretle uyanmak demek özlemek uykularını kaçıracak kadar hasret çektirenlere sahipsin demektir çünkü...Çılgınca bir özlemle uyanmak sabahları... Özlemek 'YAŞAMAK ve YAŞATMAK' demek...
Toplam 1172 mesaj bulundu