HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI ? Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anla ...
18.08.2011 - 17:12
EŞ DEDİĞİN BÖYLE OLMALI İŞTE..!
Bir Eşi Olmalı İnsanın!
Bakarken yüreğinin kabardığı,
Gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı…
Aşık olduğu bir eşi olmalı!
Sabah gözlerini açtığında, yanında olduğunu görüp,
Şükürler etmeli Yaradana.
Koklamalı saçlarını uyuyan eşine şefkatle bakıp,
Usulca dokunmalı yüzüne.
Bir eşi olmalı insanın!
Varlığını hissedebilmek için.
Parmakları titremeli, incitirim korkusuyla.
Sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü…
Kramplar girmeli midesine,
Onsuzluk aklına geldikçe!
Bir eşi olmalı insanın!
Rüzgar O’nun kokusunu getirmeli,
Yağmur O’nun sesini.
Elleri yanmalı ellerini tutabilmek için.
Akşam O’nu görecek diye, pırpır etmeli yüreği.
Kelebekler gibi olmalı insanın kalbi.
Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi.
Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli.
Gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.
Bir eşi olmalı insanın!
Yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini,
Tasasını, öfkesini, sevincini, coşkusunu…
Güven duymalı, her şeyiyle.
Başını göğsüne koyup huzurla uyuyabilmeli,
Tüm düşüncelerinden arınmış olarak.
Babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı…
Şımarabilmeli yanında.
Kıskanılmalı zaman zaman da…
Bir eşi olmalı insanın!
Sabah yolcularken işine, içi acımalı,
Daha yollarken özlemeye başlamalı.
Seni şimdiden özledim! !
Bir eşi olmalı insanın!
Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla.
Gözleri yollarda kalmalı
Ve kapıyı çalmadan açmalı…
Aşkla karşılamalı,
Hasretle sarılmalı boynuna,
Özlemle koklayıp öpmeli,
Yıllarca uzak kalmışçasına!
Bir eşi olmalı insanın!
Her günü bir başka güzel olmalı yaşamın,
Bir başka özel, bir başka soluklanmalı her anında.
Verdiği hiçbir şeyin yeterli olmadığını düşünüp, kahrolmalı,
Daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli.
Bir eşi olmalı insanın!
Cennetten köşe almışçasına
Sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı…
Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,
Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın!
Ben seni ölene dek seveceğim boş laf!
Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim...
CAN YÜCEL
17.08.2011 - 18:28
Seni Arzuluyorum
Seni arzuluyorum
Işıksız karanlığı delen alevlerin yansımasında
Seni seyrediyorum
Her santimetre karene dudak sürerek
Nefesinin nefesime karışmasını yaşamak
Gecenin bir ömre bedel uzun sürmesini diliyorum
Seni arzuluyorum açlıklarımın tatminine susamış
Gelişlerine duyduğum heyecanımın titremeleri ile
Üşümüşlüğümün acizliğindeki sığındığım
Teninde ısınmak istiyorum
Al bedenimi ruhuna sar sende tek parça olsun
Beni bana geri verme sahiplenmişliğinde kalayım
Uçur bedenimi bedeninde
Bulut yumuşaklığındaki yüksekliğe taşı
Ulaşılmazlıktaki hazların doruğunu tadalım
Hazların bittiği son noktada Öldür beni
Bedeninin içinde gömülü kalayım……….
17.08.2011 - 01:13
O'nun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da;
Hatta her hangi bir tanesi de.
Unutma tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil..
ama şayet o, seni olup olmadık yerlerde güldürebiliyorsa,
Seni iki kez düşündürebiliyorsa,
...Onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin her şeyi ver.
Seni günün her anında düşünmüyor olabilir;
ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir: 'kalbini'.
Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma,
Ve verebileceğinden fazlasını bekleme..
Seni mutlu ettiğinde gülümse,
Kızdırdığında fark etmesini sağla ve birlikte değilken özlendiğini bil..
*Bob Marley
16.08.2011 - 11:51
Bir Şey Var Aramızda
Seninle ortak bir şey var aramızda..
Bizi bağlayan kötü kadere denk..
Aynı yaşanmışlıklar bu olsa gerek..
Seninle ortak bir şey var aramızda...
Hayat ikimizi de kara listeye almış..
Yalnızlığımız mı yoksa,aynı yaşayış..
Biz verdikçe obur karnı doymamış..
Seninle ortak bir şey var aramızda..
Uzak tan seni yaralarından tanıdım..
Sanki seninle aynı gönül sancılarım
Çaresiz değil bu dert tabip aramadım
Seninle ortak bir şey var aramızda..
Sevincin-üzüntün çok benziyor bana..
Talih bakmamış iyilerden yana..
Denir ya hep güzelin bahtı olsa...
Seninle ortak bir şey var aramızda..
Gülerken çok nemli bakıyor gözlerin...
Dokunsam o an ağlayacak gibisin..
Kelimeler dil ucun da çok dertlisin..
Seninle ortak bir şey var aramızda..
Hayat almış karşılığını vermeden..
Tüketmiş gücünü doymak bilmeden..
Tanıyamazdım aynı yolda yürümeden..
Seninle ortak bir şey var aramızda..
BİRGÜL AL 23-04-2011
15.08.2011 - 22:35
MUTLAKA OKUMALISIN!
Birgun bir genç mevlanaya gider ve ona...
”Beni müridliğe kabul buyurun efendim” diyerek niyazda bulunur…
Mevlana gence bakar ve
_”Hiç aşık oldunuz mu evladım? ” diye sual eyler.
Genç şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez.
...Mevlana, müridliğe kabul edilmesi için önce bir kulu sevmiş olması gerektiği söyler ve genci geri gönderir.
Genç ne yapacağını bilemez bir hal içinde ertesi gün tekrar tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler.
Mevlana sualinde ısrarlıdır ve genci tekrar geri gönderir.
Üçüncü gün genç dayanamaz ve Mevlanaya bu isteğinin hikmetini sorar.
Mevlana mütebessim bir çehreyle müride döner ve
_”Bir kulu dahi sevmekten aciz olan, nasıl yüceler yücesi ALLAHA aşık olmaya yol bulur?
Bir kulun ateşine yanmamış gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin de yansın?
SEV de GEL Evladım SEV de GEL …! ! !
15.08.2011 - 17:47
Korkarım
ah! bir bilsen nasıl da korkarım,
korkarım el süremem saçlarına...
bilirim nice sevdalar dökülür
nice aşklar gözyaşı bırakır avuçlarıma
ah! bir bilsen nasıl da korkarım,
öpmek istesem de öpemem dudaklarından
bilirim nice güneşler kavrulur
nice nilüferler kıskanır gülleri kızıllığından
alamam avuçlarını avuçlarıma
korkarım;
ya uçarsa umutların,ya donarsa sevgilerin
parmak uçlarında...
işte o zaman,göğsünde karaya vurmuş
soluksuz balığa dönerim
ve; ölümden değil,seni kaybetmekten korkarım
15.08.2011 - 09:07
Adını koyamadım yokoluşunun...
Merhaba dedin,
Allahaısmarladığı unuttun...
Biliyordum zaten! ..
...Allahaısmarladık merhabanın,
Kapı bir komşusuydu...
İçim kırık unutma sana...
Neden sessizce gittiğini,
Konuşmaya gerek kalmaksızın
Anlatabilirmisin? GÖZLERİME! ..
Rüzgar, yağmur hiç bir şey umrumda değil
Savrulmakta, benim hayatım
Dışarda fırtına, boran bee biriciğim
Ne garip şey, hislerde yanılmamak
Düşlerde kovalamak hayalini...
Kopsun kıyamet yapamıyorum,
Ne olacaksa olsun farketmez! ..
Herşeye inat gibisin,
Duruşundaki asaletle vurdun beni,
Vurgun yedi yüreğim,
Ne yaptın bana bak?
Buraya kadarmış demek,
Öyle diyorsun ya...
'Ya sen! ..
Bendeki sen;
Kıyamadığım, kızamadığımdın...
Yüreğin nasılda dup duruydu,
Sanki barınağım olan bir liman! ..
Tıpkı gözlerindeki,
Huzur gibi...
Huzur hep seninle olsun sevgilim! ..'
15.08.2011 - 04:12
Sevgilimsin
Sevgilimsin, kim olduğunu düşünmeye vaktin yok,yapacak
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Sevgilimsin, boğuk aşkım, kanayan gençliğim
Uçuruyorum seni çocukluğuna doğru
Kanatların yoruluyor, ter içinde kalıyorsun
Gece yanıbaşımda bağırarak uyanıyorsun
Her sabah el sallıyorum metalle karışmana
Sevgilimsin, arasına bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı
Otobüslerde ve trenlerde kaçamak yaşanan
Ve bedenlerimiz kana kana kanayamadan yan yana
Ataol Behramoğlu
13.08.2011 - 12:14
Bir hayat edinin...
Tuzlu suyun hafif bir rüzgarla kumsala vuran,
kokusunu fark edebileceğiniz...
Kızıl kuyruklu şahinin göl üzerinde daireler çizerek uçuşunu
ve çam ağaçlarının üzerine konuşunu durup izleyebileceğiniz
...bir yaşam edinin...
Yalnız olmadığınız bir hayat edinin...
Sevdiğiniz ve sizi seven insanlar bulun ve asla unutmayın:
Sevgi bir lüks değildir, sevgi bir iştir...
12.08.2011 - 18:18
Tavırsız Hayat
Kızgınlıkla sevgi arasında su geçirmez bölmeler yoktur;
onların hepsi bir aradadır, birbiriyle karışmış haldedir.
O aynı enerjidir.
Eğer öfkeyi bastırırsan, sevgiyi de bastırmak zorunda kalacaksın.
Şayet sevgini ifade edersen şaşıracaksın; onunla birlikte öfke de yükselir.
Ya hepsini birden bastırırsın ya da hepsi birden ifade edilmek zorunda kalacaktır.
Bu içsel organik birliğin aritmetiğini anlamak durumundasın.
Ya ifade edici ol ya da baskılayıcı.
Seçim senin öfkeyi bastırıp sevgiyi ifade etmen değildir;
o zaman sevgin sahte olacaktır çünkü hiçbir ateşi olmayacaktır,
hiçbir sıcaklık niteliğine sahip olmayacaktır.
Sadece biçimsel bir şey, yumuşak bir şey olacaktır ve her zaman için onun derinine inmekten korkacaksın.
İnsanlar sadece seviyormuş gibi yaparlar çünkü sevmeleri beklenir.
Çocuklarını severler, karılarını ya da kocalarını, kardeşlerini, arkadaşlarını severler
çünkü belli şeyleri yapmaları beklenir onlardan.
Onlar da bu şeyleri görevleriymiş gibi yaparlar.
İçlerinde bir kutlama yoktur.
Eve gelirsin ve çocuğunun başına dokunursun çünkü bu beklenmektedir,
çünkü sadece yapılması gereken şey budur ama onun içinde coşku yoktur;
o soğuktur, o ölüdür.
Ve çocuk seni asla affedemeyecek çünkü kafaya soğuk bir dokunuş çirkindir.
Ve çocuk utanç duyar, sen utanç duyarsın.
Karınla sevişirsin ama hiçbir zaman sonuna kadar içinde olmazsın.
O seni gerçekten çok uzaklara götürebilir, o seni nihai mutluluğa götürebilir, onun içinde eriyebilirsin.
Ama eğer hiçbir zaman öfkene izin vermediysen ve öfkenin içinde erimediysen,
aşkın seni eritmesine nasıl izin verirsin?
Ve bu pek çok kere olmuştur —şaşıracaksın— bir âşık kadını öldürmüştür
çünkü sevgisine izin vermiştir ve sonrasında da ansızın öfke gelmiştir.
Pek çok kez bir âşığın kadını öldürdüğü, boğazını sıktığı gayet iyi bilinen bir gerçektir
ve o bir katil değildi; sorumlusu toplumdur.
Sadece o çok fazlasını göze aldı ve aşkın içine çok fazla daldı.
Çok derine gittiğinde vahşileşirsin çünkü medeniyet yüzeydedir.
Öfke çıkar, sonra da içinde saklı olan ne varsa ortaya çıkar ve ondan sonra da neredeyse delirirsin.
Bu delilikten kaçınmak için çok yüzeysel bir şekilde sevişirsin.
O hiçbir zaman inanılmaz bir olay değildir. Evet, insanlar o tıpkı bir hapşırık gibidir derken haklılar:
Gerginlikleri rahatlatır, üzerinde ağırlaşmakta olan belli enerjilerden seni kurtarır.
Ama aşkın gerçek resmi bu değildir.
Aşk kendini kaybedecek kadar zevkli olmalı;
hapşırık gibi değil, sadece bir rahatlama değil, bir farkındalık, bir özgürleşme olmalı.
Sevgiyi bir özgürleşme, bir sonsuz zevk, bir samadhi olarak bilmediğin sürece, sevgiyi bilmiyorsun demektir.
Ama bu sadece sen sahte değilsen,
her şeyde hakiki olduysan mümkündür;
şayet öfkeye izin verdiysen, kahkahaya izin verdiysen, gözyaşına izin verdiysen,
her şeye izin verdiysen;
eğer hiçbir zaman önleyici bir güç olmadıysan, hiçbir şeyi tutmadıysan,
hiçbir zaman kontrol etmediysen; kontrol etmeden bir hayat yaşadıysan.
Ve unutma, kontrol etmeden derken şehvet düşkünü bir hayat demek istemiyorum.
Kontrol etmeme muhteşem bir öğreti olabilir ama bu disiplin dışarıdan dayatılmaz.
O edinilmiş bir tavır değildir.
Disiplin senin kendi içsel deneyimlerinden gelir.
O, varlığının tüm olasılıklarıyla yüzleşmenden gelir.
O, tüm yönleri deneyimleyerek gelir, tüm boyutları keşfederek gelir.
O, anlayıştan ortaya çıkar.
Öfkenin içinde bulundun ve onda bir şeyi anladın; bu anlayış disiplini getirir.
Bu kontrol değildir. Kontrol çirkindir, disiplin güzeldir.
OSHO
12.08.2011 - 13:12
Kız Kumu Efsanesi....
Eski zamanlarda, civârın kralının kızı ile bir balıkçı, birbirlerine aşık olmuş. Ancak; kral kızı, balıkçıya varamaz…Hâl böyle olunca, kız ile delikanlı gizli gizli buluşuyorlar tabii…
Kral baba, bunu zaman içerisinde öğrenir ve bir gece takip ettirir kızını… Derler ki; balıkçı, denizden geliyor, kız kumsalda onu bekliyor, bulunduğu yeri ışıkla işaret ediyormuş delikanlıya… Ve kral kızı ile delikanlı, gün ağarana kadar aşk oyunları yapıyorlarmış birbirlerine…
Kral, bir gece askerlerine kızını yakalamalarını ve kumsalda ışıkla balıkçıya işaret göndermelerini emreder. Delikanlı, ışığı görünce atlar kayığına ve kürek çeker bir manga askerin üzerine doğru… Kız, askerlerin elinden kurtulur ve koşmaya başlar sevdiğini kurtarabilmek için; ama koyun tâ öbür ucuna yetişmesi imkansızdır… Ama sevdâ bu; kural falan dinlemez. Atar kendini sulara… İşte o anda bir mucize gerçekleşir! Kızın adım attığı her yer kumsala dönüşürken peşinden koşan askerler bastıkça denize gömülürler onca ağırlıkla…Kız, kayığa kadar koşar… Ancak bir okçu, tam o anda delikanlıyı hedefleyip salar okunu… Heyhat! Kız ile delikanlı, birbirlerine sarılmışlardır bile ve ok gelip kızla buluşuyor… Derler ki; o kumlar, kızın kanı denize karışınca kırmızıya boyanmış… Delikanlıysa aldığı gibi gider kızı, sonrasını ne gören vardır ne de duyan! …
12.08.2011 - 04:37
Korkma, savaş. Kimse sana hayatı altın tepside sunacak değil. Nazlanma, en büyük aşk bile sonsuza kadar kalıcı değil. Saklanma, mücadelesini vermediğin savaşta mağlup olmamak elde değil. Güven tamdır, ölçüsü derecesi olmaz. Hepsi birden kaybedilir, bir parçası değil. Güvenme, yalnız kalırsın, kimse bu dünyada bedelsiz değil. Susma, anlatmadığını anlayacak beyin, daha yaratılmış değil.
Silme, yüreğinde kalacaksa izi.. Mertlik bu değil.. Oynama, tamam hayat bir oyun olabilir. Ama insanlar senin oyuncağın değil. Kaçma, seçtiğin yol dilediğine ulaştıracak yol değil. Sev, ama değmeli sevmeye, alçak bir yüreğe aşk lazım değil.. Özgürleş, kapattığın kapılar zindanındır. Kimse sana zindanında yaren değil..
Affet, affetmek şanındandır büyüklüğün.. Nefret kimsenin ruhuna artı değer katmış değil.. Unutma, bir göz sana aşkla baktığında, unutmak onun defterinden silinmiştir. Senin değil..
Öl, ama ona göre yaşa..
Hesabı sen kapatacaksın başkası değil..
11.08.2011 - 22:27
Sen yoksun.
Boşuna yağıyor yağmur
Birlikte ıslanmayacağız ki...
Boşuna bu nehir
Çırpınıp pırpırlanması
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki...
Uzar uzar gider
Boşuna yorulur yollar
Birlikte yürüyemiyeceğiz ki...
Özlemlerde ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız
Birlikte ağlayamayacağız ki...
Seviyorum seni boşuna
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı bölüşemiyeceğiz ki...
11.08.2011 - 19:08
Gittiğin yollara bakıp dalıyorum,
Hasretinle yanıp kavruluyorum,
Yokluğuna artık dayanamıyorum,
Senin haberin yok seni çok Seviyorum...
sevmek; bakmak değil görmekse eğer,
sevmek; yanındayken başını
omuzuna koyabilmekse eğer,
sevmek; yanındayken yalnızlığı unutmaksa eğer,
Gül koklasam tenini kokladım sanırım
Kucaklasam maziyi eline dokundum sanırım
Senin olmazsam bu canıma kıyarım
Artık anla senin olmak istiyorum
İlk aşkımsın resmine bakıp avunuyorum
Kusurumu bagışla seni çok seviyorum
Sönmüş bedenime can vermeni istiyorum
Artık anla senin olmak istiyorum
Al sana uzattım ellerimi
Ellerimi tut sıkı sıkı
Bırakma sakın Her gün
Her gece /Her an
Ellerinde olsun ellerim
Ellerim ellerinde senin olmak istiyorum
Seni düşündüm yine bu gece,
Anladım geçmiyor sensiz gece,
Yokluğun vuruyor beni derde,
Bu aşk bitmez bunu belle.
Kizil Kizil ates dudakların
Haydi gel dudağına deysin dudağım
Dudağım dudağında Senin olmak istiyorum
Seni arzuluyorum/ seninle ölmek istiyorum
11.08.2011 - 17:57
Sevmek de mi suç oldu, söyler misin güzelim?
Sen de bana yok dersen, peki kime gidelim
Çıyan yuvasında mı, arz-ı endam edelim
Söyle güzelim söyle, ne olacak halimiz?
Endamını severken, izin mi alacaktım?
Sana âşık olsam da, hep yalnız kalacaktım
Sensizlik yuvasında, hayale dalacaktım
Söyle güzelim söyle, ne olacak halimiz?
11.08.2011 - 15:45
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat
olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya
hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan 'bu kuşun kanadı
neden beyaz değil? ' diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi
halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, 'ama senin için şunu yaptım' derken o, 'şunu
yapmadın' diye cevap verecektir. Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
'Peki o ne yaptı' deme. Herkes kendinden sorumludur
aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. 'acılara tutunarak'
yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir
eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken
de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin
sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif
verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de
cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip
de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın
sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter
ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o
zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
NAZIM HİKMET
10.08.2011 - 00:29
öyle çok “sevdiğim” var ki...
çocukların gözlerini sevdim... içimde huzuru, mutluluğu yaşattığı için...
dinmeyecek sanılan fırtınaları sevdim... yaşamın her döneminde, savaşmam gerektiğini öğrettiği için...
başarısızlıkları sevdim... başarıya giden yolu gösterdikleri için...
geceleri sevdim... tüm günümü nasıl geçirdiğimi değerlendirme olanağı verdiği için...
insanların sorunlarını dinlemeyi sevdim... yaşamın gerçeklerini görüp, daha olgun insan olacağımı bildiğim için...
duyulan eksiklikleri sevdim... her şeye sahip olmanın, insanı ne kadar mutsuz ettiğini bildiğim için...
sabahın erken saatlerinde çalan çalar saatimin sesini sevdim... bana bugün de yaşama olanağı verildiğini gördüğüm için...
buzlu yollarda yürümeyi sevdim... yaşamda da atılan yanlış bir adımın, insana ne denli acı vereceğini anımsattığı için...
uzaklıkları sevdim... özlemlerin duyguları pekiştirdiğini bildiğim için...
yaşamın renklerini sevdim... yaşanılan tüm duyguları tablolara döktüğü için...
bir şeylere inanmanın mutluluğunu sevdim... kendimi iyi duyumsadığımda, yanımda olacak insanların varlığını bildiğim için...
her ne olursa olsun bir şeyin bittiği için üzülmek yerine yaşandığı için sevinmeyi sevdim... üzüntülere liman olursak,
mutluluğun başka yerlere demir atacağını bildiğim için...
sevmekten ve sevilmekten korkmayan insanları sevdim... sevme ve sevilmenin yapaylıktan değil, doğallıktan geldiğini bildikleri için...
arkadaşlarımla geçirdiğim zamanları sevdim... içten bir sohbetin, tüm ağrılara iyi geldiğini bildiğim için...
09.08.2011 - 09:50
Unuttum
Bu kaçıncı oldu
Bendeki bitişlerin
Bu kaçıncı oldu
Yüreğimden gidişlerin
Bu kaçıncı
Yit,bit artık,deyişlerim.....
Biliyormusun? unuttum.....
Görmesemde tükenmez sandığım
Sevgimi...
Adını her andığımda titreyen
Yüreğimi...
Sana ihtiyaç duyduğumda,bıraktığın
Ellerimi...
O bakmaya doyamadığım
Gözlerini...
Biliyormusun? unuttum.....
Bir, bende saklı seni...
Yalnızca seni...
Unutamadım..........
Emine ŞAFAK
09.08.2011 - 05:10
Kimi bekliyorsun hala,
Evinden kitaplarından uzakta mısın
Arada bir telefon et kendine
Kendine mektuplar yaz yanıt beklemeden
Kartlar gönder kendine her gittiğin uzaklardan
Sevgilim diye başlayıp öperim diye biten
Senin senden başka kimin var ki arasın
İnince trenden ya da uçaktan yalnızlığın
Sevinçle karşıla yanlızlığını garlarda hava alanlarında
Ayrılışlarda da sarılıp öpüş yanlızlığınla
Ugurla kendi kendini dönüşsüz yolculuklara
Bekle kendini uzak yolculuklardan dönersin diye
Senin senden başka kimin var ki beklesin
İçki masalarında bir başına mısın
Kendinleysen yetmelisin kendine
Çoğaltıp yanlızlığını konuş bir çok kendinle
Kaldır içki bardağını kendi şerefine
Ağlaşarak gülüşerek tartışarak kendile
Senin senden başka kimin var ki bulasın
Düşmanlarının saldırılarından yuvarlandıkça yerlere
Tutup kendi saçlarından kaldır kendini
Seni sana bildirecek kimsen yok başka kendinden
Ölünce senin bile haberin olmayacak öldüğünden
Haber ver kendine ki öldüğünü bilesin
Kimin var ki senin sana öldüğünü söylesin
Kendi kendinin hem konuğu hem ev sahibisin
Zamanın varken ağırla kendini sarılıp öperek
Biliyorsun nasıl olsa yakın o gelecek
Kimileri diyecek
Daha şimdiden sev kendini sev kendini SEVVVV
Kimin var ki senin seni senden başka sevecek..
KİMİN VAR Kİ - Aziz Nesin
08.08.2011 - 17:43
BİR HÜZÜNDÜR AŞK
içlerindeki eski yağmurları..
ve kırık aşkları..
atarlar bomboş sayfalara..
güneş görmemiştir belkide
yalnızlığın gölgesinde kalmıştır
öksüz bir çocuktur aşk
gözleri ne kadar da gülümsese de..!
bir hüzündür aşk
çoğu zaman leyladır mecnuna kavuşamayan..
çoğalamayan tohumdur kendini büyütür durur.
Cemal süreyyada bir mısradır
sevgiliye giden tüm yollar kapalıdır.
Tarihin sularında en güzel bahçedir.
Camın buğusuna yazılmış bir isimdir aşk..
gökyüzünden yağan mızraklardır...
geçmişin boğazına attığı açılmayan bir düğümdür..
üzümün rengini almış siyah bir hüzündür aşk..
hazanlardan kalmış eski bir yapraktır..
gözlerine çekilen en güzel sürmedir..
ama hep sürgündür yüreğinin avuçlarına
sürgündür gözlerinin siyahına..
sonu hiç gelmeyecek volkanlara..
aşk hep bir varmışla başlayan
ama hiç de bitmeyen gün batımlarıdır
ya da arada ki kızıldır
sıkışmıştır gonca bir gülün ağzında..
salkımların arasında özgürce gezen mordur...
küçük bir kız çocuğunun çığlığında yürüyen gezgindir
geceyi bitirmeyen en sesli kelimelerdir..
aşk var ya aşk sensizlğin ayak izleridir..
bir hüzündür sonbaharlarıma saklanmış..
Hatice Nilüfer Karataş
06.08.2011 - 16:05
OTUZUNDAN SONRA YAPAMADIĞIN TEK ŞEY…
İnsan 30 yaşından sonra arkadaş yapamıyor kendine. Koca yapıyor, karı yapıyor, çocuk yapıyor, arkadaş yapamıyor. Yapsa da eskiler gibi olmuyor!
Halbuki uykuya dalar gibi arkadaş olurduk okuldayken. Arkadaş olmak için yaratılmış gibiydik. Bir hafta içinde böbrek verecek hale gelirdik.Neden olmuyor bu işler 30'undan sonra? Neden olamıyor?
Oysa o ne güzel bir iştah, o ne güzel bir açlıktı.. Herkes herkese açtı. Seçer, bulur buluştururduk 'ruh ikizlerimizi. ' Ne de çok ruh taşımız vardı. Hiç açıkta kaldığımı hatırlamıyorum. Ruhumun güzel bir ikizi mutlaka olurdu yanı başımda. Ölümüne sevdiğim, uğrunda her şeyi göze alabileceğim, her şeyiyle güzel, her şeyiyle doğru, her şeyiyle kabul ettiğim... Basbayağı bir aşkla bağlı olduğum...
Şimdi ne zor. Herkes kapalı kutu. Herkes kapanmış, kaplumbağa olmuş. Bir kahve içimi zorlu randevulara bakıyor. Yatıya kalmak bir tabu. Evler de gönüller de sımsıkı kapalı....
Gençliğin en çok bu yanını özlüyorum. Ne güzelliğini, ne diriliğini, ne başıboşluğunu.Aynı yazarı, aynı şairi seviyoruz diye kuruluveren dostlukları özlüyorum. Birbirimize yazdığımız o uzun, o sapıklık derecesindeki ayrıntılı mektupları özlüyorum. Birbirimizi eleştirmeyişimizi özlüyorum. Birbirimizin dedikodusunu yapmayışımızı özlüyorum. Sevgili olarak kimseleri yakıştırmayışımızı özlüyorum.Arkadaşımı koruyacağım diye annemle yaptığım şiddetli kavgaları özlüyorum.... Kavgayı değilse de kavganın altındaki ruhu özlüyorum.
Dünya Üç Gündür,
Dün, Bugün, Yarın,
Yarın Geleceği Belli Değil,
Öğle İse Bu Gününün Kıymetini Bil.
Dünyaya karşı arkadaşımın koruyucu meleği olmayı özlüyorum... Veya öyle olduğumu sanmayı...Çocuğum olsaydı tek bir arkadaşında bile kusur bulmayacaktım. Öyle söz vermiştim kendime. Bırakacaktım arkadaşlık uykusunda mışıl mışıl uyusunlar. Bırakacaktım eve istedikleri gibi girip çıksınlar. Bırakacaktım istedikleri gibi buzdolabını talan etsinler. Bırakacaktım istedikleri gibi sevsinler birbirlerini. Tek bir laf etmeyecektim. Kimseyi evine yollamayacaktı m. Kızımın arkadaşı kızım, oğlumun arkadaşı oğlum olacaktı.
30'undan sonra arkadaş yapılamıyor. Kötülükten değil. Başka bir şey. Ama neden çözemiyorum.
06.08.2011 - 10:15
Sevgi Emektir...
Avustralya yerlileri Aborjinlerin sevdikleri insanlara,
vedalasma sirasinda söyledikleri
'HER SEY YETERLI OLSUN.'...
Söyle açikliyorlar...
Her sey yeterli olsun dedigimizde,
karsimizdaki kisinin
onu ayakta tutmaya yetecek kadar
güzelliklerle dolu bir yasam sürmesini dileriz,
Aydinlik bir bakis açisina sahip olmana yetecek kadar günes diliyorum.
Günesi daha çok sevmene yetecek kadar yagmur diliyorum.
Ruhunu canli tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum.
Yasamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüs gibi algilanmasina yetecek kadar aci diliyorum.
Isteklerini tatmin etmeye yetecek kadar kazanç diliyorum.
Sahip oldugun her seyi takdir etmene yetecek kadar kayip diliyorum.
Son Elveda yi atlatmana yetecek kadar Merhaba diliyorum. demek isteriz.
05.08.2011 - 10:34
SANA BİR HİKAYE YAZACAĞIM ÇOCUK
İçinde aşk olacak… virgülü sen, noktası ben olacağım.
Başlangıç hep sensin; sonunu getiren ben…
Güldüren, düşündüren hep sen; ağlayan, hisseden ben…
Sana bir hikaye yazacağım çocuk; konusu aşk…Ve,düşündüren sen, düşünen hep ben…
Biter mi Çocuk, bu balon olmayan aşk… biter mi..?
Çocuk; benim gibi sev ama büyük sev ki, yıkılmasın aşkımız.
En azılı dalgalar yıkmasınlar bizi, biz iki sevdalıyı…
Kimi zaman sen bende büyü, çoğu zaman ben sende gideyim.
Çocuk; aşkını ver bana, istersen ismin kalsın ve onu da dalgalarla gönder.
İstersen bu hikaye kısa olur. Zamanını sen belirle… kalma bende.
Nasılsa bir gün ben de giderim, karışırım sevdiğim sonbahara…
Sen kalırsın yalnız başına buralarda; üzülme çocuk…
Hikaye kısa olsun ama, aşk büyük olsun çocuk.
Hadi yer değiştirelim çocuk; ben başlatayım aşkı, bitiren sen ol.
Ben hep keman çalayım, sense bu aşka gitar çal çocuk…
Ben hep ada sahillerinde bekleyeyim, sense eski bir sokakta…
Hey çocuk! Ben senin gözlerine yerleşeyim, sense yüreğime hapsol.
Hikayeyi yazan hep bensem eğer,aşkı yazan da hep sen ol çocuk.
Ben gitsem de bırakma beni… gönül kıyını bana yuva yap.
Hatice Nilüfer Karataş
04.08.2011 - 17:37
SU OL
Bir an için sen su olduğunu düşün. Su denli özel, su denli yararlı ve su denli çok, tükenmez...
İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmeden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak;
dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın.
Unutma daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin, gurultunun parçası olursun yalnızca!
Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü ' su nasılsa burada, gerek yok ki suyu kana kana içmeye'
diye düşünürler. Tıpkı, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!
Ormandaki hiçbir hayvan, Irmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye dek.
Hepsi, hep sabahın en sakin anini bekledi; suyun durgun yerlerini bulabilmek için.
Gittiler ve sakin sakin gereksinimlerini giderdiler. Onlar için en uygun zaman kendi istedikleri zamandı.
Sen hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi vazgeçilmez. Ve su gibi yasam kaynağı olduğunu düşün.
Ama su gibi yaşatıcı ol. Su gibi yıkıcı, sürükleyici ve oldurucu değil! Su isen tarlalarını basma insanların,
yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme; sana 'felaket' denmesin!
Su isen bir bardağa sığabil ki damarlara girebilesin!
Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi gerekli ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu da unutma.
Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de 'kıyametler' koparıcı olabileceğini unutma...
Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara
bölünebiliyorsan, yasam verirsin çevrene..Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun
seller, afetler gibi.
Tercih elindeydi hep ve hep 'senin' ellerinde olacak... Ya tutmayı öğreneceksin dilini ya da durmadan konuştuğun
için, yalnızca bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!
Ama yapman gereken su değil mi?
Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını.
Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini... Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin... Konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun sözcükleri seçmeye çalışacaksın... Yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, zaman yaklaştığında,
vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin 'kıyıya yanaşmasını' bekleyeceksin!
Demeyeceksin 'ben canim isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda! ' Demeyeceksin 'ben aklıma
geleni geldiği bicimde söylerim. Karsımdaki de değil duymak değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda! '
Keşke öyle olsaydı. Keşke hakli olsaydın, ama maalesef öyle değil... Ağzını açıp 'şelaleden dökülen suyu' içmeye
çalışan bir tavsan gördün mü hiç? Ya önüne çıkan ağaçları bile sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye çalışan bir
ceylan gördün mü? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler; Beyni olan her canlı gibi!
Hadi... Sen simdi 'su olduğunu' düşün ve kendini 'su gibi' hisset... Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak,
su gibi yaralı! Su gibi yasam kaynağı ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu anımsa... Ama yine su gibi 'küçük bir bardağın içine' sığdır ki kendini, girebilmeyi öğren insanların damarlarına. Yasam ver... Vazgeçilmez ol!
Toplam 1172 mesaj bulundu