Deniz Bulut Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    05.05.2012 - 20:48

    Atatürk’ü niye seviyoruz?

    73 yıl geçmiş...
    Anıtkabir full.
    Dede-bebe.
    ... Kadın-erkek.
    Türbanlı-türbansız.
    Zengin-fakir.
    Türk, Kürt, Laz, Çerkez.
    Niye?
    *
    9’u 5 geçe...
    Türkiye esas duruşta.
    Kasketli.
    Piercingli.
    Nasıl olabilir?
    *
    Ya Dolmabahçe?
    Gidersin de...
    Küllenmiş olması lazım.
    Ağlamazsın.
    Ağlıyor herkes.
    *
    10 Kasım’ı anlarım, 29 Ekim’i anlarım, tatildir, cumartesi pazarı da anlarım...
    Mesela, perşembe günü insan niye Anıtkabir’e gider arkadaş? Salı?
    Ankara’nın nüfusu 4 milyon...
    Geçen sene 13 milyon kişi gelmiş!
    *
    Bağımsız ruh desen... Bağımsızlık sevdalısı olduğumuz söylenemez pek... Öyle olsa, Amerika’nın Avrupa’nın kucağına oturmaktan, IMF’den emir almaktan rahatsız olurduk, mandacıları baş tacı yapmazdık... Sorsan, Cumhuriyet’in anlamını bilenlerin oranı, üzücü çıkabilir. Say desen, çoğumuz devrimleri bile sayamaz. Egemenliğe baksan, kayıtsız şartsız milletin olmadığını hepimiz biliyoruz... Çanakkale zaten geçildi. İstanbul’un kurtuluşunu, Dokuz Eylül’ü fener alaylarıyla falan kutluyoruz ama, telefonu İngiliz’e, bankaları Yunan’a satmaktan gocunmuyoruz.

    *
    Peki, bunca karalamaya rağmen...
    Niye seviyoruz O’nu bu kadar?
    Niye unutmuyoruz?
    Niye özlüyoruz?
    *
    Benim cevabım şu...
    Bu milleti soymadı!
    *
    Ülkesini işgalden kurtaran, rejimini değiştiren, devrimler yapan lider, dünyada çok... Ama bu işleri yaptıktan sonra, milletini soymayan dünyadaki tek lider o...
    Rakıyı filan anlatırlar, bunu anlatmazlar.

    Sizi Saygiyla Selamliyorum

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    05.05.2012 - 09:43

    Son Kahvem

    Yem vermeden serçelerime, güvercinlerime,
    Seslenemeden kedime, köpeğime,
    Sormadan aç mısınız diye?

    Helalleşmeden sevdiklerimle.

    Giyip kırmızıları, takmalıyım bembeyaz fularımı.

    ATA'm diyen, sözcüklerim boğazıma dizilirken
    Dokunmalı elim, yakamdaki rozetine.

    Bir kalem,
    Bir iki satır, son birkaç kelimem
    Dökülürken anı defterime,

    Kanı donsun mürekkebin, sussun kalemim,
    Bitap düşsün bitap, yorgun bedenim.

    Son isteğim?

    İşte oraya!
    Atatürk Orman Çiftliği'ne,
    Oturtsunlar beni hasır sandalye üzerine.

    Son kahvem;

    Bir Türk kahvesi,
    Beyaz zemin üzerine mavi desenli,
    O olsun, o resmindeki fincanın ta kendisi.

    Uzanırken, tir tir titresin ellerim,
    Bırakın!
    Türkiyemi düşleye düşleye,
    Yudum yudum içeyim.

    Açık alnı, masmavi gözleri
    Nokta nokta işlesin yüreğime,
    Dibine çökmüş telvesinde.

    Bir el kapatsın kirpiklerimi
    Atatürk'ümün elleri niyetiyle.

    (Gülsen Yüksel)

  • Reyhan Altaş
    Reyhan Altaş

    05.05.2012 - 00:19

    NİCE MUTLU YILLAR DİLERİM :)


    Sakın üzülme hayatın hızına, en güzel yıllar çabuk geçenlerdir... Geleceğini oluşturacak her yeni günün bir önceki günden daha güzel, isteklerine uygun ve seni mutlu edecek şekilde olmasını dilerim. Yüzünde her zaman bir gülümseme olsun onun için daima gül Nice Mutlu Yıllara Saygı ve Sevgilerimle.

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    03.05.2012 - 18:07

    Baba Kız Mutkaka Okuyun Pişman Olmayacaksınız! ! !

    0 yaşında

    Baba: Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.

    Kızı: Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.

    5 yaşında
    Baba: Prensesim benim güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın?

    Kızı: En çok babamı seviyorum.Babam niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun başkasını sevmesin.

    10 yaşında
    Baba: Gittikçe yaramaz oluyor kime çekti bu kız?

    Kızı: Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi erkekle evleneceğim.Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?

    15 yaşında
    Baba: Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.

    Kızı: Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür

    20 yaşında
    Baba: Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten. Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.

    Kızı: Her dediğime alınıyor beni bir türlü anlamıyor.Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli? Evden ayrılıp kendi hayatımı kurmalıyım. Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!

    25 yaşında
    Baba: Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi.Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terkediyor.

    Kızı: Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor.Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.

    30 yaşında
    Baba: Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...

    Kızı: Babamları da çok ihmal ediyorum galiba.Yine telefonda çok üzgün geldi sesi.Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi.

    40 yaşında
    Baba: Kızım benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı.Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.

    Kızı: Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor.Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama.Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.

    45 yaşında
    Baba: Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel.Gözüm arkada gitmeyeceğim. Her şeyi kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.

    Kızı: Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim. İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!

    50 yaşında
    Baba: Dünyada mutlu kal kızım!

    Kızı: Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım.Şimdi ben kime danışacağım kim yardım edecek bana? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol.Ve hep yanımda olduğunu hissettir ne bileyim benarada sırada işaretler yolla mesela. Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım?

    55 yaşında
    Kadın: Sen gideli seni daha iyi anlıyorum babacığım.Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim çünkü 'keşke'lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum.Yine de beni duyuyorsan lütfen seni üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu?

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    01.05.2012 - 11:12

    Bugün 1 Mayıs...
    İşçilerin bayramı...
    *
    En büyük işçi örgütü “Şükür sendikası” meydana çıkmıyor, o evde oturacak, durumundan memnun...
    Sor istersen:
    “Geçim nasıl? ..”
    “Şükür yani...”
    *
    “Kısmet federasyonu...”
    “Nasip konfederasyonu...”
    Emekçilerin bağlı oldukları en etkili örgütler...
    Bu nedenle “nasip kısmet olursa” diye bir asırdır bekliyor, alın terinin karşılığını alıp da insan gibi yaşamayı...
    *
    Dünyanın adam gibi her yerinde emekçiler, üretimden gelen güçleri ile ülkelerinin en etkili sınıfıdır...
    İtilip kakılamazlar...
    İktidarın polisi onları süs havuzunda ıslatıp ıslatıp dövemez...
    Onlara özgürlüklerini veren demokrasi yıkıldığında... Çağdaşlık ve laiklik gibi varlık nedenleri ellerinden alındığında... Ülkeleri; ilkel eğitime, ilkel yaşam biçimine, ilkel yönetimlere sürüklendiğinde, oturup seyretmezler...
    *
    Türk işçisi ise yarı aç, yarı tok...
    Ülkesine sahip çıkmamanın bedelidir...
    Açlık sınırının altında ücret, güvensiz yarınlar, sakatlığın ve ölümün beklediği işyerleri, sosyal haklardan yoksun, iki dudak arasında tükenen bir yaşam...
    Bu nedenle zaten; on binlerce işçinin çalıştığı kamu işletmeleri yabancı vurgunculara satıldı, işçileri kapıların önüne koydular...
    Direnen bir avuç yürekli işçiyi süs havuzunda ıslattılar...
    Sonra biber gazı ile tütsüleyip copla gönderdiler evlerine...
    Kendi sınıfları dönüp bakmadı bile...
    Umursanmadı...
    *
    Bugün 1 Mayıs...
    İşçilerin bayramı...
    *
    Emekçileri gereksiz kalabalıklar gören valilerin, itip kakmak için onları bekleyen polislerin, işçi sınıfını adam yerine koymayan iktidarın izni ile bir avuç yürekli işçi meydanlarda “işçi bayramını” kutlayacak...
    Biber gazları, kalkan ve coplar onları bekliyor olacak...
    *
    “Şükür sendikası” katılmıyor...
    “Bereket versin konfederasyonu” ise evden bakacak...

    ****
    01 Mayıs 2012- BEKİR COŞKUN
    [email protected]

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    29.04.2012 - 16:07

    LÜTFEN OKUYUN...! ! !

    Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. 'Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum' demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı 'Olur' demiş çekine çekine.

    ...
    Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış. 'Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana' demiş oğluna. Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş...

    Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına. Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş.

    Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.

    Sonra oğluna dönüp sormuş: 'Ne görüyorsun? '

    Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış.
    'Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış.
    Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış.
    Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor,
    başta neyseler sonunda da öyleler.. '
    Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş:

    'Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır.
    Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi
    birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler.
    Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de,
    şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar.
    Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise,
    şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi,
    birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler.

    Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi,
    onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.

    Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.
    'Asıl ders bu değil! ' dedi baba.
    Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi.
    'Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak...
    İkisinde de bir tat yok '
    Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu
    yavaşça bir fincana boşalttı.
    Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı.
    'İçmek istersin herhalde' dedi.

    Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.
    'Kahve çekirdekleri gibi
    birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur.
    Mis gibi, temiz ve huzur verici.
    Herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi...
    Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve
    şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar.'

    Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmeniz dileklerimle...AFİYET OLSUN...! ! !

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    26.04.2012 - 16:12

    BÜYÜK YEMİN!

    Ey sevgili;
    Sen benim yüreğimi sarabilir misin tenime dokunmadan
    Gözlerinle bir resim çizebilir misin benim tenime
    Mesela;
    Aşkın, ve sevdanın resimlerini…

    Ya da yaşadığın bu ömrünün yalan olduğunu
    Bile, bile
    Benim ve aşkımızın uğruna,
    Her şeyi feda edebilir misin

    Saçına aklar düşüp,
    Yüzünde kırışıklar olduğunda
    Ve…
    Ellerin titrediğinde
    Sevdiğim hala iyi ki seninleyim,
    Diyebilir misin bana

    Gözlerim bir gün kör olsa,
    Dilim lal olsa ve sessiz kalsam,
    Sen benim sesim olabilir misin

    Farz etki;
    Dudaklarımdan,
    Sana çok kötü bir söz çıktı
    Sende beni, sana sevgilim demiş gibi,
    Beni dudaklarımdan öpebilir misin

    Sevgilim ben seni hiç sevmedim,
    Ve…
    Hiç sevmiyorum desem bile,
    Sen hala bana,
    Sevgilim ben seni çok seviyorum diyebilecek misin

    Ey sevgili;
    Sen her bensiz kaldığında,
    Hiç tanımadığın başka bir yabancıya bakamayacak kadar,
    Onu sevip ve ona da benim kadar bağlanabilecek misin


    Yoksa
    Sen benim,
    Günahınla ve sevabınla
    Sen hala benimsin diyebilecek kadar cesursan,
    O zaman,
    Gel sımsıkı tut ellerimden
    İkimiz de…
    Büyük yemin edelim,
    Ve…
    Sonsuza kadar aşka giden bu yolda,
    Beraber yürüyelim mi sevgilim…

    Sevgiyle Kalın
    Yiğit Marşandiz Şiirleri

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    21.04.2012 - 12:29

    Hayat, arzulamanın elde etmekten önemli olduğunu...
    Tek gerçeğin yaşanılan an olduğunu...
    Aynı pencereden bakmanın değil, o pencereden aynı şeyi görmenin önemli olduğunu...
    Her şeyin ama her şeyin bir bedeli olduğunu...
    Aşkın yaşanırsa biteceğini...
    Birine aşık olduğunuzda, aslında aşık olduğunuz şeyin, ona yüklediğiniz anlam olduğunu...
    Aşkın arzulamak ama kavuşamamak olduğunu...
    Aşkı, menfaatlerin doyurduğunu...
    Aşkın sevgiyle alakası olmadığını...
    Dünyada bugüne kadar söylenmiş bütün 'seni seviyorum' ların onda dokuzunun yalan olduğunu...
    Aşkın bir nevi hastalık sayılması gerektiğini...
    Aşkta kadınların acımasız olduğunu...
    KAdınların aşkları için feda edemeyecekleri hiçbir şeyin olmadığını...
    Aşk konusunda, herkesin mutlaka bir yerde yalan söylediğini... ÖĞRETİYOR

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    21.04.2012 - 10:55

    Bir adın kalmalı geriye
    Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
    Aynaların ardında sır
    Yalnızlığın peşinde kuvvet
    Evet nihayet
    Bir adın kalmalı geriye
    Bir de o kahreden gurbet
    Sen say ki
    Ben hiç ağlamadım
    Hiç ateşe tutmadım yüreğimi
    Geceleri koynuma almadım ihaneti
    Ve say ki
    Bütün şiirler gözlerini
    Bütün şarkılar saçlarını söylemedi
    Hele nihavent
    Hiç buse geçmedi fikrimden
    Ve hiç gitmedi
    Bir toprak kan gibi adın
    İçimin nehirlerinden
    Evet yangın
    Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
    Evet kaybetmenin o zehirli boğusu
    Evet nisyan
    Evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
    Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
    Bu sevda biraz nadan
    Biraz da hıçkırık tadı
    Pencere önü menekşelerinde her akşam
    Dağlar sonra oynadı yerinden
    Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
    Sen say ki
    Yerin dibine geçti
    Geçmeyesi sevdam
    Ve ben seni sevdiğim zaman
    Bu şehre yağmurlar yağdı
    Yani ben seni sevdiğim zaman
    Ayrılık kurşun kadar ağır
    Gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
    Yine de bir adın kalmalı geriye
    Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
    Aynaların ardında sır
    Yalnızlığın peşinde kuvvet
    Evet nihayet
    Bir adın kalmalı geriye
    Bir de o kahreden gurbet
    Beni affet
    Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    21.04.2012 - 09:24

    Dünyanız mutlu, hayalleriniz tatlı olsun.
    Ellerinize güneş, gönlünüze sevinç dolsun
    Mutluluklar ömrünüzce, her şey gönlünüzce olsun
    Yüreğinizde yeni sevgiler yeşersin
    Yeni gün, size umutlarınızı, huzurunuzu,
    hak ettiğiniz güzellikleri getirsin.
    Yaz çiçeklerinin mis kokusuyla,
    coşkusuyla gününüz aydın olsun.
    Güzellikler sizin olsun, Üzüntüleriniz son bulsun,
    Gününüz güzel yaşamınız tatlı olsun.
    Hüzünlerin uzak, sevdiklerinizin yakınınızda olduğu bir gün olsun
    Gülmeyen yüzlerin gülmesi, görmeyen gözlerin görmesi dileğiyle
    Sağlıklı olun,Mutlu olun,Sevgi ile kalın..
    Günaydın Günaydın Herkese...

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    19.04.2012 - 19:01

    gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı
    ne varsa uçurumlar eşiğinde
    hüzünlerle yalpalayan ne varsa
    gözlerimin önünde

    ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
    birşeyler anlatmak istiyor hayat
    ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına
    gün batıyor
    gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım

    unutuyorum sevgilim suretini
    durgunluğun 'niçin' di unutuyorum

    gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma
    umurumda değil ne yağmur ne ayaz
    ne de kerpiç kokusu havada
    unutuyorum/sabaha/kadar/ gün batıyor
    sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim
    geciken sabahlara koşuyor kuşlar
    gözlerimin önünde
    ve hayat gül kokulu bir sağanak yine

    YILMAZ ODABAŞI

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    19.04.2012 - 16:10

    Sen seninle hayat nasıldır bilir misin?
    O güzel bakışlarının bana verdiği gücü
    Beni uyutmayan o güzelliği bilir misin?
    Kapıda ağaç olmak ne demek bilir misin?
    Birinin bahçesine girip gül koparmayı
    Sevdiğinin sen yokken ne yaptığını
    Düşünür müsün bilir misin sen hiç

    Önce bir merhaba dersin
    Sonra tatlı bir gülümseme ile bakar sana
    Tamam bugün mutlu deyip
    Sorarsın halini hatırını
    Düşünürsün arada acaba bir derdi var mı?

    Unuturum seninle her şeyi
    Dünya birbirini yese umurumda değil bana ne
    Sen varsan benim yanımda hele
    Deme benim o zaman keyfime

    Seninle hayat başkadır güzelim,
    Sen unutturursun bana en büyük sıkıntıyı
    Sen düşündürmezsin asla bir başkasını
    Sen ki kaplamışsın bütün vücudumu
    Sen ki çalmışsın kalbimi almışsın anahtarını

    Seninle her rüya güzeldir
    Seninle her şey baldan tatlıdır
    Seninle her saniye cennettir bana güzelim

    Seninle hayat başkadır güzelim
    Sen ki bana merdiveni çift çıkartır
    Sen ki bana cennetti yaşattırır
    Seninle her yer cennet
    Seninle zehir bile bana aşıdır
    Seninle hayat bir başkadır güzelim.(Alıntı)

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    15.04.2012 - 12:54

    Yağmur da var
    çok sevdiğim rüzgar da
    bugün pazar
    daha uyanmadı komşular
    damların üzerinde kuşlar
    daha rahatlar
    radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
    gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
    yağmur da var
    çok sevdiğim rüzgar da
    daha uyanmadı komşular
    bugün pazar
    ve ben seni çok özledim
    dışan çıkmak istiyor canım
    tek başına haytalık etmek
    islanmak pazar sabahında yağmurda
    boş caddelerde dolaşmak
    vitrinlerine bakmak mağazaların
    sinemaların afişlerine
    sokakların isimlerine
    telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
    bir merhaba demek sessizce
    sahilde martılara simit atmak
    otobüslerin ilk seferlerine binmek
    gitmek istiyor canım
    hayatın gittiği yere
    islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
    fırından taze ekmek alıp
    buğusunu çekmek içine
    ve ben seni çok özledim
    tam böyle bir şey
    çiçeğe su yürümesi
    bebeğin ağlaması
    toprağın uyanması
    yağmurun yağması
    ateşin sıcağı
    bu pazar sabahı
    tam böyle bir şey
    bir sabahçı kahvesine uğramak
    bir bardak çay
    taze dem kokusu
    hayatın atardamarlarında dolaşmak
    bölmeden şehrin uykusunu
    bir siir yazmak
    pazar bulmacasının boş karelerine
    şiirde tam da bunu anlatmak delice
    tam böyle bir şey
    hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz
    bir şiir yazmak
    bir bardak çay içmek
    sokaklarda gezmek
    yağmurda ıslanmak
    ve ben seni çok özledim

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    15.04.2012 - 07:45

    Övünmek...

    Yalnız ailesini, kedisini, köpeğini, kuşunu seven değil
    Tüm insanları ve canlıları seven övünmelidir...

    Yalnız dinini değil bütün dinleri
    İnanan inanmayan herkesi seven övünmelidir...

    Yalnız güzelleri değil
    Çirkinleri sevenler de övünmelidir..

    Yalnız sağlam canlıları değil
    Engelli canlıları seven de övünmelidir...

    “Yalnız vatanını seven değil
    Dünyayı seven övünmelidir...”

    Necva Kıyak

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    15.04.2012 - 06:34

    DOSTUM

    Şiir yüzlü kızlar,
    Şiir dilli adamlar,
    Aşka âşık, âşıklar
    Eskidendi dostum...

    Hüzün sızan akşamlar,
    Ateş tadan mumlar,
    Ucu yanık mektuplar,
    Eskidendi dostum...

    Sağılmamış bulutlar,
    Sömrülmemiş topraklar,
    Eğilmeyen başlar,
    Eskidendi dostum...

    Kalem tutan parmaklar,
    Dünyaya sığmaz ruhlar,
    Sanat kokan diyârlar,
    Eskidendi dostum....

    Yalansız ağızlar,
    Tok açlar,
    Aleykümlü selamlar
    Eskidendi dostum...

    Kadın gibi adamlar,
    Yaşlanmayan kadınlar,
    Âlim gibi aptallar
    Bunlar yeni dostum...

    Büyük büyük binalar,
    Küçük küçük insanlar,
    Sönük sönük hayatlar
    Bunlar yeni dostum...

    Düşman gibi dostlar,
    Çıplak çıplak âşıklar,
    Dev gösteren aynalar
    Bunlar yeni dostum

    Serin serin yağmurlar,
    Derin derin mezarlar,
    O'na giden yollar
    Hâlâ aynı dostum...

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    13.04.2012 - 19:40

    Rüyama Gel Ne Olur...

    Rüyama gel ne olur! ! !
    Ama geçenki gibi yapma, azıcık
    konuş olur mu?
    Rüya bile olsa seni görünce mutlu
    uyanıyorum...
    Hasretim azalıyor, yüreğim
    ... hafifliyor böylece...
    Ben her zamanki gibi yine
    konuşuyorum diyorum ki..
    Rüya bile olsa sana diyeceğim
    son söz şudur! ! !
    Gelirsen sonbahar rüzgârları ile
    gel...
    Gelirsen eğer sonbahar
    yağmurları gibi kesintisiz gel...
    Gelirsen eğer yatırlara yakılan
    mumlar sönmeden gel...
    Gel, öyle bir gel ki; Zümrüt ü
    Anka kuşu gibi yanarak gel...
    Özlemim son bulsun... GELİRSEN
    BIRAKMAM...

    Rüyama gel ne olur! ! ! Ama geçenki gibi yapma, azıcık konuş olur mu? Rüya bile olsa seni görünce mutlu uyanıyorum... Hasretim azalıyor, yüreğim... hafifliyor böylece... Ben her zamanki gibi yine konuşuyorum diyorum ki.. Rüya bile olsa sana diyeceğim son söz şudur! ! ! Gelirsen sonbahar rüzgârları ile gel... Gelirsen eğer sonbahar yağmurları gibi kesintisiz gel... Gelirsen eğer yatırlara yakılan mumlar sönmeden gel... Gel, öyle bir gel ki; Zümrüt ü Anka kuşu gibi yanarak gel... Özlemim son bulsun... GELİRSEN BIRAKMAM...

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    13.04.2012 - 18:09

    ' yaşamın dar ayakkabıyla yürüme sanatı'
    O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler. Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde. Tek ayakkabı yapan dükkanında ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun üzerine koydu, iyice basmamı söyledikten sonra ağzındaki kurşun kalemi eline alıp ayağımın çevresini çizdi.

    O ayağımın çizildiği karton benim ayakkabı numaramdı. Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum. Babamın anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı. Kapının her çalınışında koştum. Ayakkabılarım bayramdan bir gün önce geldi, siyah-bağcıklı. O gün onları giymedim. Bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim yeni ayakkabılarımı. Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor, yere koyuyor, yukarıdan, yandan, önden bakıp duruyordum. Parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kim bilir kaç kez okşadım. Uyku girmedi gözüme.

    Sabahleyin ev ahalisi kalktığında, ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede oturuyordum ben. Ayakkabımı babam giydirdi. Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım, dardı ve canımı yakmıştı. Ama bunu babama söylemedim. O 'Sıkıyor mu? ' diye sordukça 'Hayır' yanıtını veriyordum. 'Dar, ayağımı acıtıyor' desem, geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı.

    O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm. Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu.

    Dişimi sıktım. Topalladım. Soranlara 'Dizimi vurdum' dedim, ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim. Doğrusunu isterseniz yaşam da dar ayakkabıyla yürümektir.

    Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş...
    Kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre,
    Kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir...
    Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya dönüşür.
    Kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez.
    Kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık...

    Canınız yanar. Topallaya topallaya gidersiniz.

    Sonradan öğrendim yaşamın dar ayakkabıyla yürüme sanatı olduğunu...

  • Visalin Son Bedeli
    Visalin Son Bedeli

    13.04.2012 - 08:23

    Davet

    Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
    Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
    Bu memleket bizim!
    Bilekler kan içinde, dişler kenetli
    ayaklar çıplak
    Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
    Bu cehennem, bu cennet bizim!
    Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
    yok edin insanın insana kulluğunu
    Bu davet bizim!
    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    Ve bir orman gibi kardeşçesine
    Bu hasret bizim!

    Nazım Hikmet RAN

  • Eller¡mde Kar Taneler¡
    Eller¡mde Kar Taneler¡

    11.04.2012 - 23:16

    Bütün borçlarını ödedim bu sokakların, alacağımı aldım
    geri dönmez bir mevsimdeyim artık
    duramam ey aşk
    bu şehre sığamam bu hüzünle
    yoksa acılar üşütür beni
    kar kavurur anılarımı
    donar bakışlarım
    üşürüm... üşürüm ey aşk

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    11.04.2012 - 19:43

    ÇEK MAKBERİ SARHOŞ OLASIM GELİYOR

    Bu gece isyanlardayım.
    Sana ait ne varsa yakasım geliyor.
    Seni düşünmek ölümmüş meğer.
    Diri diri mezara giresim geliyor.

    Gel unutalım o geceyi.
    Kur çilingir sofrasını.
    Çek Makberi,
    Sarhoş olasım geliyor.

    Deli sevdam,
    Çılgın aşkım,
    Senin için
    Her gece Roma'yı yakasım geliyor.

    Hatırla,
    Benim olduğun o ilk geceyi,
    Gözlerin yıldızlara takılmıştı,
    Tek tek saymıştın yıldızları,bense;
    Göğsündeki benleri,
    Yanmıştı dudaklarımız
    Çölde kalmış,kum taneleri gibi
    Bir vucut,bir ten,bir ruh olurken;
    Aşk meleği
    Kıskanıp
    Örtmüştü üstümüzü.

    Sen;
    Nasıl
    Unutursun o geceyi,
    Yine içelim,
    Yine sarhoş olalım
    Unutalım karanlık geceleri
    Çek
    Makberi
    Seyredelim
    Birlikde
    Gök kubbenin
    Kuzguni rengini

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    11.04.2012 - 18:13

    DOYUMSUZ AŞK

    Şimdi yanında olmak vardı
    Almak vardı koynuma
    Doya doya sarmak vardı bedeni bedenimle
    Öpmek vardı göbeğinden başlıyarak ayak uçlarına kadar
    Sevişmek vardı delice
    Sabahlara kadar
    Öyle arzulamak değil
    Çılgınca yapışmak vardı
    Taze tende ince bele..
    Şimdi güneş batmış yıldızlar çekip gitmiş
    Senle ben başbaşa
    Kaldırda gözlerinle bak sağa sola
    Ne bir resim nede bir cisim
    Bizim nefesimiz yanlız bizim
    Sular serinledi
    Hava soğudu
    Yatağın sıcak
    Mışıl mışıl
    Uyuyan sevgiliye bak
    Mahzun saçları dağılmış
    Pejmürde gecelik
    Ters giymiş
    Uykuları alımış koynuna
    Yıldızlara çıkıp inmiş, soyunup girmiş koynuma..
    Onunla bu gece
    Çıkmak için halvete
    Yansın bulutlar gökyüzün de, olmasın gece..
    Gelll aşkım, niyazım sen gel..!
    Seninle birleşsin tenimde ter...
    Senin dudaklarında erisin diller
    Sen olmasan girmem yatağa bu gece ben
    İşte sabah yakın
    Sen uykulara dalarken
    Bense, keşfedemediğim noktaları ararken
    Ne oldu bilmem
    Öyle bir an geldiki
    Boğuldum birden
    Soğuk terler döktürdün
    Kaçıncı sevişmeydi kaçıncı aşk
    Sabah, akşam..
    24 saat...
    Çılgınlar gibi seviştik..
    Bitmeyen bir enerji
    Ve sanki;
    Ağzımda kalan o tad
    Bir daha, bir daha!
    Yeniden yaşadık doyumsuzdu aşk

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    10.04.2012 - 19:33

    illegal bu aşkta iki acemi anarşisttik
    Yarını olmayan bir sevdaya tutulmuştu gözlerimiz
    Kırık dökük umutlarla,bitmez tükenmez bir aşkı örgütlemiştik...
    illegal bir eylemde, iki yürek militanıydık
    Özgürlüğü kuşanmıştık,meydanlarda
    Sarsılmaz bir inancın neferleriydi yüreğimiz
    Aşkımız dinimiz,öpüşmelerimiz dilimizdi..
    Mülteci kederlerle doluyduk
    Senin umutların yamalıydı benimse yüreğim...

    Nesimi Yıldız

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    10.04.2012 - 15:05

    ' SEN ' aldıgım nefes, Anlatamadıgım duyğularımsın...! ! !
    ' SEN ' gözlerimden sakındıgım 'SEVDAM'! ! !
    Kaybetmekten korktugumsun...! ! !
    ' SEN ' yarınlarda beklediğim ' UMUT '
    Gözlerime dolan Fakat akıtamadıgım yaslarımsın...! ! !
    'SEN' sevgilerin en güzeli,
    'SEN' vazgeçilmezsin...! ! !
    Ölürsem sebebim...! ! !
    Yaşarsam nedenimsin...! ! !

  • Deniz Bulut
    Deniz Bulut

    10.04.2012 - 13:08

    Çok şey istemiyorum aslında.. Sadece yanımda olmanı istiyorum.. Bütün qünü birlikte qeçirelim, seni daha çok sevmek istiyorum.. Kahkahanın dibine vuralım istiyorum.. Kahkahalarımızı fotoğraflarla ölümsüzleştirmek istiyorum.. Bizi hep qülerken hatırlamak istiyorum sadece.. Birlikte uyumalıyız mesela.. Sadece sana sarılıp kokunu içime çekmek ve seni sevdiğimi kulağına fısıldamak istiyorum.. Dertlerimizi kuytu köşelere hapsetmek, birlikte yeşerttiğimiz umutları özqür kılmak istiyorum.. Huzuru hayatımızdan eksik hissetmeyelim istiyorum.. Ağlamak için bir omuza ihtiyacın olduğunda yanında olmak istiyorum.. Belki bu sayede taşıdığın yaraların acısını hissetmezsin.. Keşkelerimizi rafa kaldıralım.. Sahip olduklarımızın bizi ne kadar mutlu ettiğini düşünelim istiyorum. Geçmişe bir çentik atıp geleceğe birlikte kucak açmalıyız.. Kaybettiklerimizin bir önemi yok.. Önemli olan kazandıklarımızdı hatırlasana.. Önceden yaşadığın acılara merhem olup, onları tek tek sevqimle pansuman yapmak istiyorum.. Sevqim acılarını iyileştirmeye yeter belki.. Acıların kalbini paslı hale qetirmiş olsa bile Gülüşümle bunu düzeltebilirdim mesela.. Beni mutlu etmek çok kolay esasında.. Dudağından bir sevqi sözcüğü döksen yeter.. Çok şey istemiyorum aslında.. Sadece yanımda olmanı istiyorum.. Sevqinle bana, hayatıma anlam katmanı istiyorum.. Hepsi bu

Toplam 1172 mesaj bulundu