HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI ? Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anla ...
05.05.2012 - 20:48
Atatürk’ü niye seviyoruz?
73 yıl geçmiş...
Anıtkabir full.
Dede-bebe.
... Kadın-erkek.
Türbanlı-türbansız.
Zengin-fakir.
Türk, Kürt, Laz, Çerkez.
Niye?
*
9’u 5 geçe...
Türkiye esas duruşta.
Kasketli.
Piercingli.
Nasıl olabilir?
*
Ya Dolmabahçe?
Gidersin de...
Küllenmiş olması lazım.
Ağlamazsın.
Ağlıyor herkes.
*
10 Kasım’ı anlarım, 29 Ekim’i anlarım, tatildir, cumartesi pazarı da anlarım...
Mesela, perşembe günü insan niye Anıtkabir’e gider arkadaş? Salı?
Ankara’nın nüfusu 4 milyon...
Geçen sene 13 milyon kişi gelmiş!
*
Bağımsız ruh desen... Bağımsızlık sevdalısı olduğumuz söylenemez pek... Öyle olsa, Amerika’nın Avrupa’nın kucağına oturmaktan, IMF’den emir almaktan rahatsız olurduk, mandacıları baş tacı yapmazdık... Sorsan, Cumhuriyet’in anlamını bilenlerin oranı, üzücü çıkabilir. Say desen, çoğumuz devrimleri bile sayamaz. Egemenliğe baksan, kayıtsız şartsız milletin olmadığını hepimiz biliyoruz... Çanakkale zaten geçildi. İstanbul’un kurtuluşunu, Dokuz Eylül’ü fener alaylarıyla falan kutluyoruz ama, telefonu İngiliz’e, bankaları Yunan’a satmaktan gocunmuyoruz.
*
Peki, bunca karalamaya rağmen...
Niye seviyoruz O’nu bu kadar?
Niye unutmuyoruz?
Niye özlüyoruz?
*
Benim cevabım şu...
Bu milleti soymadı!
*
Ülkesini işgalden kurtaran, rejimini değiştiren, devrimler yapan lider, dünyada çok... Ama bu işleri yaptıktan sonra, milletini soymayan dünyadaki tek lider o...
Rakıyı filan anlatırlar, bunu anlatmazlar.
Sizi Saygiyla Selamliyorum
05.05.2012 - 09:43
Son Kahvem
Yem vermeden serçelerime, güvercinlerime,
Seslenemeden kedime, köpeğime,
Sormadan aç mısınız diye?
Helalleşmeden sevdiklerimle.
Giyip kırmızıları, takmalıyım bembeyaz fularımı.
ATA'm diyen, sözcüklerim boğazıma dizilirken
Dokunmalı elim, yakamdaki rozetine.
Bir kalem,
Bir iki satır, son birkaç kelimem
Dökülürken anı defterime,
Kanı donsun mürekkebin, sussun kalemim,
Bitap düşsün bitap, yorgun bedenim.
Son isteğim?
İşte oraya!
Atatürk Orman Çiftliği'ne,
Oturtsunlar beni hasır sandalye üzerine.
Son kahvem;
Bir Türk kahvesi,
Beyaz zemin üzerine mavi desenli,
O olsun, o resmindeki fincanın ta kendisi.
Uzanırken, tir tir titresin ellerim,
Bırakın!
Türkiyemi düşleye düşleye,
Yudum yudum içeyim.
Açık alnı, masmavi gözleri
Nokta nokta işlesin yüreğime,
Dibine çökmüş telvesinde.
Bir el kapatsın kirpiklerimi
Atatürk'ümün elleri niyetiyle.
(Gülsen Yüksel)
05.05.2012 - 00:19
NİCE MUTLU YILLAR DİLERİM :)
Sakın üzülme hayatın hızına, en güzel yıllar çabuk geçenlerdir... Geleceğini oluşturacak her yeni günün bir önceki günden daha güzel, isteklerine uygun ve seni mutlu edecek şekilde olmasını dilerim. Yüzünde her zaman bir gülümseme olsun onun için daima gül Nice Mutlu Yıllara Saygı ve Sevgilerimle.
03.05.2012 - 18:07
Baba Kız Mutkaka Okuyun Pişman Olmayacaksınız! ! !
0 yaşında
Baba: Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.
Kızı: Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.
5 yaşında
Baba: Prensesim benim güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın?
Kızı: En çok babamı seviyorum.Babam niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun başkasını sevmesin.
10 yaşında
Baba: Gittikçe yaramaz oluyor kime çekti bu kız?
Kızı: Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi erkekle evleneceğim.Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?
15 yaşında
Baba: Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.
Kızı: Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür
20 yaşında
Baba: Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten. Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.
Kızı: Her dediğime alınıyor beni bir türlü anlamıyor.Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli? Evden ayrılıp kendi hayatımı kurmalıyım. Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!
25 yaşında
Baba: Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi.Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terkediyor.
Kızı: Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor.Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.
30 yaşında
Baba: Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
Kızı: Babamları da çok ihmal ediyorum galiba.Yine telefonda çok üzgün geldi sesi.Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi.
40 yaşında
Baba: Kızım benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı.Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
Kızı: Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor.Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama.Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.
45 yaşında
Baba: Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel.Gözüm arkada gitmeyeceğim. Her şeyi kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.
Kızı: Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim. İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!
50 yaşında
Baba: Dünyada mutlu kal kızım!
Kızı: Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım.Şimdi ben kime danışacağım kim yardım edecek bana? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol.Ve hep yanımda olduğunu hissettir ne bileyim benarada sırada işaretler yolla mesela. Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım?
55 yaşında
Kadın: Sen gideli seni daha iyi anlıyorum babacığım.Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim çünkü 'keşke'lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum.Yine de beni duyuyorsan lütfen seni üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu?
01.05.2012 - 11:12
Bugün 1 Mayıs...
İşçilerin bayramı...
*
En büyük işçi örgütü “Şükür sendikası” meydana çıkmıyor, o evde oturacak, durumundan memnun...
Sor istersen:
“Geçim nasıl? ..”
“Şükür yani...”
*
“Kısmet federasyonu...”
“Nasip konfederasyonu...”
Emekçilerin bağlı oldukları en etkili örgütler...
Bu nedenle “nasip kısmet olursa” diye bir asırdır bekliyor, alın terinin karşılığını alıp da insan gibi yaşamayı...
*
Dünyanın adam gibi her yerinde emekçiler, üretimden gelen güçleri ile ülkelerinin en etkili sınıfıdır...
İtilip kakılamazlar...
İktidarın polisi onları süs havuzunda ıslatıp ıslatıp dövemez...
Onlara özgürlüklerini veren demokrasi yıkıldığında... Çağdaşlık ve laiklik gibi varlık nedenleri ellerinden alındığında... Ülkeleri; ilkel eğitime, ilkel yaşam biçimine, ilkel yönetimlere sürüklendiğinde, oturup seyretmezler...
*
Türk işçisi ise yarı aç, yarı tok...
Ülkesine sahip çıkmamanın bedelidir...
Açlık sınırının altında ücret, güvensiz yarınlar, sakatlığın ve ölümün beklediği işyerleri, sosyal haklardan yoksun, iki dudak arasında tükenen bir yaşam...
Bu nedenle zaten; on binlerce işçinin çalıştığı kamu işletmeleri yabancı vurgunculara satıldı, işçileri kapıların önüne koydular...
Direnen bir avuç yürekli işçiyi süs havuzunda ıslattılar...
Sonra biber gazı ile tütsüleyip copla gönderdiler evlerine...
Kendi sınıfları dönüp bakmadı bile...
Umursanmadı...
*
Bugün 1 Mayıs...
İşçilerin bayramı...
*
Emekçileri gereksiz kalabalıklar gören valilerin, itip kakmak için onları bekleyen polislerin, işçi sınıfını adam yerine koymayan iktidarın izni ile bir avuç yürekli işçi meydanlarda “işçi bayramını” kutlayacak...
Biber gazları, kalkan ve coplar onları bekliyor olacak...
*
“Şükür sendikası” katılmıyor...
“Bereket versin konfederasyonu” ise evden bakacak...
****
01 Mayıs 2012- BEKİR COŞKUN
[email protected]
29.04.2012 - 16:07
LÜTFEN OKUYUN...! ! !
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. 'Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum' demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı 'Olur' demiş çekine çekine.
...
Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış. 'Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana' demiş oğluna. Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş...
Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına. Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş.
Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: 'Ne görüyorsun? '
Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış.
'Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış.
Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış.
Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor,
başta neyseler sonunda da öyleler.. '
Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş:
'Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır.
Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi
birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler.
Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de,
şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar.
Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise,
şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi,
birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler.
Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi,
onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.
Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.
'Asıl ders bu değil! ' dedi baba.
Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi.
'Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak...
İkisinde de bir tat yok '
Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu
yavaşça bir fincana boşalttı.
Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı.
'İçmek istersin herhalde' dedi.
Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.
'Kahve çekirdekleri gibi
birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur.
Mis gibi, temiz ve huzur verici.
Herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi...
Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve
şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar.'
Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmeniz dileklerimle...AFİYET OLSUN...! ! !
26.04.2012 - 16:12
BÜYÜK YEMİN!
Ey sevgili;
Sen benim yüreğimi sarabilir misin tenime dokunmadan
Gözlerinle bir resim çizebilir misin benim tenime
Mesela;
Aşkın, ve sevdanın resimlerini…
Ya da yaşadığın bu ömrünün yalan olduğunu
Bile, bile
Benim ve aşkımızın uğruna,
Her şeyi feda edebilir misin
Saçına aklar düşüp,
Yüzünde kırışıklar olduğunda
Ve…
Ellerin titrediğinde
Sevdiğim hala iyi ki seninleyim,
Diyebilir misin bana
Gözlerim bir gün kör olsa,
Dilim lal olsa ve sessiz kalsam,
Sen benim sesim olabilir misin
Farz etki;
Dudaklarımdan,
Sana çok kötü bir söz çıktı
Sende beni, sana sevgilim demiş gibi,
Beni dudaklarımdan öpebilir misin
Sevgilim ben seni hiç sevmedim,
Ve…
Hiç sevmiyorum desem bile,
Sen hala bana,
Sevgilim ben seni çok seviyorum diyebilecek misin
Ey sevgili;
Sen her bensiz kaldığında,
Hiç tanımadığın başka bir yabancıya bakamayacak kadar,
Onu sevip ve ona da benim kadar bağlanabilecek misin
Yoksa
Sen benim,
Günahınla ve sevabınla
Sen hala benimsin diyebilecek kadar cesursan,
O zaman,
Gel sımsıkı tut ellerimden
İkimiz de…
Büyük yemin edelim,
Ve…
Sonsuza kadar aşka giden bu yolda,
Beraber yürüyelim mi sevgilim…
Sevgiyle Kalın
Yiğit Marşandiz Şiirleri
21.04.2012 - 12:29
Hayat, arzulamanın elde etmekten önemli olduğunu...
Tek gerçeğin yaşanılan an olduğunu...
Aynı pencereden bakmanın değil, o pencereden aynı şeyi görmenin önemli olduğunu...
Her şeyin ama her şeyin bir bedeli olduğunu...
Aşkın yaşanırsa biteceğini...
Birine aşık olduğunuzda, aslında aşık olduğunuz şeyin, ona yüklediğiniz anlam olduğunu...
Aşkın arzulamak ama kavuşamamak olduğunu...
Aşkı, menfaatlerin doyurduğunu...
Aşkın sevgiyle alakası olmadığını...
Dünyada bugüne kadar söylenmiş bütün 'seni seviyorum' ların onda dokuzunun yalan olduğunu...
Aşkın bir nevi hastalık sayılması gerektiğini...
Aşkta kadınların acımasız olduğunu...
KAdınların aşkları için feda edemeyecekleri hiçbir şeyin olmadığını...
Aşk konusunda, herkesin mutlaka bir yerde yalan söylediğini... ÖĞRETİYOR
21.04.2012 - 10:55
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet
Bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet
Sen say ki
Ben hiç ağlamadım
Hiç ateşe tutmadım yüreğimi
Geceleri koynuma almadım ihaneti
Ve say ki
Bütün şiirler gözlerini
Bütün şarkılar saçlarını söylemedi
Hele nihavent
Hiç buse geçmedi fikrimden
Ve hiç gitmedi
Bir toprak kan gibi adın
İçimin nehirlerinden
Evet yangın
Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
Evet kaybetmenin o zehirli boğusu
Evet nisyan
Evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
Bu sevda biraz nadan
Biraz da hıçkırık tadı
Pencere önü menekşelerinde her akşam
Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
Sen say ki
Yerin dibine geçti
Geçmeyesi sevdam
Ve ben seni sevdiğim zaman
Bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır
Gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
Yine de bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet
Bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet
Beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
21.04.2012 - 09:24
Dünyanız mutlu, hayalleriniz tatlı olsun.
Ellerinize güneş, gönlünüze sevinç dolsun
Mutluluklar ömrünüzce, her şey gönlünüzce olsun
Yüreğinizde yeni sevgiler yeşersin
Yeni gün, size umutlarınızı, huzurunuzu,
hak ettiğiniz güzellikleri getirsin.
Yaz çiçeklerinin mis kokusuyla,
coşkusuyla gününüz aydın olsun.
Güzellikler sizin olsun, Üzüntüleriniz son bulsun,
Gününüz güzel yaşamınız tatlı olsun.
Hüzünlerin uzak, sevdiklerinizin yakınınızda olduğu bir gün olsun
Gülmeyen yüzlerin gülmesi, görmeyen gözlerin görmesi dileğiyle
Sağlıklı olun,Mutlu olun,Sevgi ile kalın..
Günaydın Günaydın Herkese...
19.04.2012 - 19:01
gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı
ne varsa uçurumlar eşiğinde
hüzünlerle yalpalayan ne varsa
gözlerimin önünde
ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
birşeyler anlatmak istiyor hayat
ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına
gün batıyor
gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım
unutuyorum sevgilim suretini
durgunluğun 'niçin' di unutuyorum
gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma
umurumda değil ne yağmur ne ayaz
ne de kerpiç kokusu havada
unutuyorum/sabaha/kadar/ gün batıyor
sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim
geciken sabahlara koşuyor kuşlar
gözlerimin önünde
ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
YILMAZ ODABAŞI
19.04.2012 - 16:10
Sen seninle hayat nasıldır bilir misin?
O güzel bakışlarının bana verdiği gücü
Beni uyutmayan o güzelliği bilir misin?
Kapıda ağaç olmak ne demek bilir misin?
Birinin bahçesine girip gül koparmayı
Sevdiğinin sen yokken ne yaptığını
Düşünür müsün bilir misin sen hiç
Önce bir merhaba dersin
Sonra tatlı bir gülümseme ile bakar sana
Tamam bugün mutlu deyip
Sorarsın halini hatırını
Düşünürsün arada acaba bir derdi var mı?
Unuturum seninle her şeyi
Dünya birbirini yese umurumda değil bana ne
Sen varsan benim yanımda hele
Deme benim o zaman keyfime
Seninle hayat başkadır güzelim,
Sen unutturursun bana en büyük sıkıntıyı
Sen düşündürmezsin asla bir başkasını
Sen ki kaplamışsın bütün vücudumu
Sen ki çalmışsın kalbimi almışsın anahtarını
Seninle her rüya güzeldir
Seninle her şey baldan tatlıdır
Seninle her saniye cennettir bana güzelim
Seninle hayat başkadır güzelim
Sen ki bana merdiveni çift çıkartır
Sen ki bana cennetti yaşattırır
Seninle her yer cennet
Seninle zehir bile bana aşıdır
Seninle hayat bir başkadır güzelim.(Alıntı)
15.04.2012 - 12:54
Yağmur da var
çok sevdiğim rüzgar da
bugün pazar
daha uyanmadı komşular
damların üzerinde kuşlar
daha rahatlar
radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
yağmur da var
çok sevdiğim rüzgar da
daha uyanmadı komşular
bugün pazar
ve ben seni çok özledim
dışan çıkmak istiyor canım
tek başına haytalık etmek
islanmak pazar sabahında yağmurda
boş caddelerde dolaşmak
vitrinlerine bakmak mağazaların
sinemaların afişlerine
sokakların isimlerine
telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
bir merhaba demek sessizce
sahilde martılara simit atmak
otobüslerin ilk seferlerine binmek
gitmek istiyor canım
hayatın gittiği yere
islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
fırından taze ekmek alıp
buğusunu çekmek içine
ve ben seni çok özledim
tam böyle bir şey
çiçeğe su yürümesi
bebeğin ağlaması
toprağın uyanması
yağmurun yağması
ateşin sıcağı
bu pazar sabahı
tam böyle bir şey
bir sabahçı kahvesine uğramak
bir bardak çay
taze dem kokusu
hayatın atardamarlarında dolaşmak
bölmeden şehrin uykusunu
bir siir yazmak
pazar bulmacasının boş karelerine
şiirde tam da bunu anlatmak delice
tam böyle bir şey
hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz
bir şiir yazmak
bir bardak çay içmek
sokaklarda gezmek
yağmurda ıslanmak
ve ben seni çok özledim
15.04.2012 - 07:45
Övünmek...
Yalnız ailesini, kedisini, köpeğini, kuşunu seven değil
Tüm insanları ve canlıları seven övünmelidir...
Yalnız dinini değil bütün dinleri
İnanan inanmayan herkesi seven övünmelidir...
Yalnız güzelleri değil
Çirkinleri sevenler de övünmelidir..
Yalnız sağlam canlıları değil
Engelli canlıları seven de övünmelidir...
“Yalnız vatanını seven değil
Dünyayı seven övünmelidir...”
Necva Kıyak
15.04.2012 - 06:34
DOSTUM
Şiir yüzlü kızlar,
Şiir dilli adamlar,
Aşka âşık, âşıklar
Eskidendi dostum...
Hüzün sızan akşamlar,
Ateş tadan mumlar,
Ucu yanık mektuplar,
Eskidendi dostum...
Sağılmamış bulutlar,
Sömrülmemiş topraklar,
Eğilmeyen başlar,
Eskidendi dostum...
Kalem tutan parmaklar,
Dünyaya sığmaz ruhlar,
Sanat kokan diyârlar,
Eskidendi dostum....
Yalansız ağızlar,
Tok açlar,
Aleykümlü selamlar
Eskidendi dostum...
Kadın gibi adamlar,
Yaşlanmayan kadınlar,
Âlim gibi aptallar
Bunlar yeni dostum...
Büyük büyük binalar,
Küçük küçük insanlar,
Sönük sönük hayatlar
Bunlar yeni dostum...
Düşman gibi dostlar,
Çıplak çıplak âşıklar,
Dev gösteren aynalar
Bunlar yeni dostum
Serin serin yağmurlar,
Derin derin mezarlar,
O'na giden yollar
Hâlâ aynı dostum...
13.04.2012 - 19:40
Rüyama Gel Ne Olur...
Rüyama gel ne olur! ! !
Ama geçenki gibi yapma, azıcık
konuş olur mu?
Rüya bile olsa seni görünce mutlu
uyanıyorum...
Hasretim azalıyor, yüreğim
... hafifliyor böylece...
Ben her zamanki gibi yine
konuşuyorum diyorum ki..
Rüya bile olsa sana diyeceğim
son söz şudur! ! !
Gelirsen sonbahar rüzgârları ile
gel...
Gelirsen eğer sonbahar
yağmurları gibi kesintisiz gel...
Gelirsen eğer yatırlara yakılan
mumlar sönmeden gel...
Gel, öyle bir gel ki; Zümrüt ü
Anka kuşu gibi yanarak gel...
Özlemim son bulsun... GELİRSEN
BIRAKMAM...
Rüyama gel ne olur! ! ! Ama geçenki gibi yapma, azıcık konuş olur mu? Rüya bile olsa seni görünce mutlu uyanıyorum... Hasretim azalıyor, yüreğim... hafifliyor böylece... Ben her zamanki gibi yine konuşuyorum diyorum ki.. Rüya bile olsa sana diyeceğim son söz şudur! ! ! Gelirsen sonbahar rüzgârları ile gel... Gelirsen eğer sonbahar yağmurları gibi kesintisiz gel... Gelirsen eğer yatırlara yakılan mumlar sönmeden gel... Gel, öyle bir gel ki; Zümrüt ü Anka kuşu gibi yanarak gel... Özlemim son bulsun... GELİRSEN BIRAKMAM...
13.04.2012 - 18:09
' yaşamın dar ayakkabıyla yürüme sanatı'
O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler. Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde. Tek ayakkabı yapan dükkanında ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun üzerine koydu, iyice basmamı söyledikten sonra ağzındaki kurşun kalemi eline alıp ayağımın çevresini çizdi.
O ayağımın çizildiği karton benim ayakkabı numaramdı. Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum. Babamın anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı. Kapının her çalınışında koştum. Ayakkabılarım bayramdan bir gün önce geldi, siyah-bağcıklı. O gün onları giymedim. Bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim yeni ayakkabılarımı. Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor, yere koyuyor, yukarıdan, yandan, önden bakıp duruyordum. Parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kim bilir kaç kez okşadım. Uyku girmedi gözüme.
Sabahleyin ev ahalisi kalktığında, ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede oturuyordum ben. Ayakkabımı babam giydirdi. Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım, dardı ve canımı yakmıştı. Ama bunu babama söylemedim. O 'Sıkıyor mu? ' diye sordukça 'Hayır' yanıtını veriyordum. 'Dar, ayağımı acıtıyor' desem, geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı.
O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm. Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu.
Dişimi sıktım. Topalladım. Soranlara 'Dizimi vurdum' dedim, ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim. Doğrusunu isterseniz yaşam da dar ayakkabıyla yürümektir.
Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş...
Kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre,
Kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir...
Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya dönüşür.
Kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez.
Kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık...
Canınız yanar. Topallaya topallaya gidersiniz.
Sonradan öğrendim yaşamın dar ayakkabıyla yürüme sanatı olduğunu...
13.04.2012 - 08:23
Davet
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli
ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim!
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim!
Nazım Hikmet RAN
11.04.2012 - 23:16
Bütün borçlarını ödedim bu sokakların, alacağımı aldım
geri dönmez bir mevsimdeyim artık
duramam ey aşk
bu şehre sığamam bu hüzünle
yoksa acılar üşütür beni
kar kavurur anılarımı
donar bakışlarım
üşürüm... üşürüm ey aşk
11.04.2012 - 19:43
ÇEK MAKBERİ SARHOŞ OLASIM GELİYOR
Bu gece isyanlardayım.
Sana ait ne varsa yakasım geliyor.
Seni düşünmek ölümmüş meğer.
Diri diri mezara giresim geliyor.
Gel unutalım o geceyi.
Kur çilingir sofrasını.
Çek Makberi,
Sarhoş olasım geliyor.
Deli sevdam,
Çılgın aşkım,
Senin için
Her gece Roma'yı yakasım geliyor.
Hatırla,
Benim olduğun o ilk geceyi,
Gözlerin yıldızlara takılmıştı,
Tek tek saymıştın yıldızları,bense;
Göğsündeki benleri,
Yanmıştı dudaklarımız
Çölde kalmış,kum taneleri gibi
Bir vucut,bir ten,bir ruh olurken;
Aşk meleği
Kıskanıp
Örtmüştü üstümüzü.
Sen;
Nasıl
Unutursun o geceyi,
Yine içelim,
Yine sarhoş olalım
Unutalım karanlık geceleri
Çek
Makberi
Seyredelim
Birlikde
Gök kubbenin
Kuzguni rengini
11.04.2012 - 18:13
DOYUMSUZ AŞK
Şimdi yanında olmak vardı
Almak vardı koynuma
Doya doya sarmak vardı bedeni bedenimle
Öpmek vardı göbeğinden başlıyarak ayak uçlarına kadar
Sevişmek vardı delice
Sabahlara kadar
Öyle arzulamak değil
Çılgınca yapışmak vardı
Taze tende ince bele..
Şimdi güneş batmış yıldızlar çekip gitmiş
Senle ben başbaşa
Kaldırda gözlerinle bak sağa sola
Ne bir resim nede bir cisim
Bizim nefesimiz yanlız bizim
Sular serinledi
Hava soğudu
Yatağın sıcak
Mışıl mışıl
Uyuyan sevgiliye bak
Mahzun saçları dağılmış
Pejmürde gecelik
Ters giymiş
Uykuları alımış koynuna
Yıldızlara çıkıp inmiş, soyunup girmiş koynuma..
Onunla bu gece
Çıkmak için halvete
Yansın bulutlar gökyüzün de, olmasın gece..
Gelll aşkım, niyazım sen gel..!
Seninle birleşsin tenimde ter...
Senin dudaklarında erisin diller
Sen olmasan girmem yatağa bu gece ben
İşte sabah yakın
Sen uykulara dalarken
Bense, keşfedemediğim noktaları ararken
Ne oldu bilmem
Öyle bir an geldiki
Boğuldum birden
Soğuk terler döktürdün
Kaçıncı sevişmeydi kaçıncı aşk
Sabah, akşam..
24 saat...
Çılgınlar gibi seviştik..
Bitmeyen bir enerji
Ve sanki;
Ağzımda kalan o tad
Bir daha, bir daha!
Yeniden yaşadık doyumsuzdu aşk
10.04.2012 - 19:33
illegal bu aşkta iki acemi anarşisttik
Yarını olmayan bir sevdaya tutulmuştu gözlerimiz
Kırık dökük umutlarla,bitmez tükenmez bir aşkı örgütlemiştik...
illegal bir eylemde, iki yürek militanıydık
Özgürlüğü kuşanmıştık,meydanlarda
Sarsılmaz bir inancın neferleriydi yüreğimiz
Aşkımız dinimiz,öpüşmelerimiz dilimizdi..
Mülteci kederlerle doluyduk
Senin umutların yamalıydı benimse yüreğim...
Nesimi Yıldız
10.04.2012 - 15:05
' SEN ' aldıgım nefes, Anlatamadıgım duyğularımsın...! ! !
' SEN ' gözlerimden sakındıgım 'SEVDAM'! ! !
Kaybetmekten korktugumsun...! ! !
' SEN ' yarınlarda beklediğim ' UMUT '
Gözlerime dolan Fakat akıtamadıgım yaslarımsın...! ! !
'SEN' sevgilerin en güzeli,
'SEN' vazgeçilmezsin...! ! !
Ölürsem sebebim...! ! !
Yaşarsam nedenimsin...! ! !
10.04.2012 - 13:08
Çok şey istemiyorum aslında.. Sadece yanımda olmanı istiyorum.. Bütün qünü birlikte qeçirelim, seni daha çok sevmek istiyorum.. Kahkahanın dibine vuralım istiyorum.. Kahkahalarımızı fotoğraflarla ölümsüzleştirmek istiyorum.. Bizi hep qülerken hatırlamak istiyorum sadece.. Birlikte uyumalıyız mesela.. Sadece sana sarılıp kokunu içime çekmek ve seni sevdiğimi kulağına fısıldamak istiyorum.. Dertlerimizi kuytu köşelere hapsetmek, birlikte yeşerttiğimiz umutları özqür kılmak istiyorum.. Huzuru hayatımızdan eksik hissetmeyelim istiyorum.. Ağlamak için bir omuza ihtiyacın olduğunda yanında olmak istiyorum.. Belki bu sayede taşıdığın yaraların acısını hissetmezsin.. Keşkelerimizi rafa kaldıralım.. Sahip olduklarımızın bizi ne kadar mutlu ettiğini düşünelim istiyorum. Geçmişe bir çentik atıp geleceğe birlikte kucak açmalıyız.. Kaybettiklerimizin bir önemi yok.. Önemli olan kazandıklarımızdı hatırlasana.. Önceden yaşadığın acılara merhem olup, onları tek tek sevqimle pansuman yapmak istiyorum.. Sevqim acılarını iyileştirmeye yeter belki.. Acıların kalbini paslı hale qetirmiş olsa bile Gülüşümle bunu düzeltebilirdim mesela.. Beni mutlu etmek çok kolay esasında.. Dudağından bir sevqi sözcüğü döksen yeter.. Çok şey istemiyorum aslında.. Sadece yanımda olmanı istiyorum.. Sevqinle bana, hayatıma anlam katmanı istiyorum.. Hepsi bu
Toplam 1172 mesaj bulundu