HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI ? Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anla ...
26.06.2012 - 07:26
Kapitalizmin içyüzünü anlatan ufak bir fıkra,
Bir zamanlar köyün birine bir adam gelmiş ve tanesi 10$ 'dan maymun alacağını söylemiş. Köyde çok maymun olduğu için köylüler sevinçle ormana koşup maymunları yakalamaya başlamışlar. Adam, binlerce maymunu 10$ dan satın alınca ortalıkta maymunlar azalmış, yakalaması zorlaşmış. köylüler tam maymun yakalamaktan vazgeçecekken adam tanesine 20$ vereceğini söylemiş. Tekrar heveslenen köylüler tekrar maymunları yakalamaya başlamışlar. Bir süre sonra da fiyatı 25$ a çıkarmış. ancak bırak yakalamayı, maymuna rastlamak bile çok zorlaşmış. bunun üzerine adam fiyatı 50$ a çıkardığını, ancak kendisinin işi olduğu için şehre gitmesi gerektiğini, yardımcısının onun yerine alım yapacağını söylemiş. O yokken yardımcısı köylülere demiş ki; şu büyük kafesteki maymunlar var ya ben onların tamamını size tanesi 35$ dan satayım, siz de adam gelince ona 50$ dan satarsınız. Köylüler bütün birikimlerini bir araya toplayarak bütün maymunları satın almışlar. Sonra ne adamı nede yardımcısını bir daha gören olmamış.
1 milyar insanın susuz
2 milyar insanın elektriksiz
3 milyar insanın aç yaşadığı kapitalist bir dünyada
bu hastalığa konulmuş basit bir teşhis, basit bir fıkradır
23.06.2012 - 00:30
Rakı gibisin be hayat
Bir yanın zehir zıkkım,
Bir yanın ab-ı hayat
Bir yanın yaz- bahar,
Bir yanın şubat
Rakı gibisin be hayat
Gözyaşlarına gebe bir kahkaha sonrası
Bir yanın hüzünlü bir şarkı, bir yanın oyun havası
Bir yanın buruk bir veda, bir yanın vuslat
Rakı gibisin be hayat
Burnumda keskin anason kokusu anılar
Bir yanın tozpembe hayallere dalar
Bir yanın tüm gerçekler kadar berbat
Rakı gibisin be hayat
İçime çektiğim yarin eşsiz kokusu
Yüzüme kapanan umut kapısı
Bir yanın hep bir çocuk saflığı
Bir yanın efelenir ana avrat
Rakı gibisin be hayat
İçtikçe bir daha içesim gelir
Dertler vız gelir bir an, bir an ölmek vız gelir
Bir yanın meltem esintisi,
Bir yanın kasırgadan hoyrat..
Rakı gibisin be hayat
Boyalı bir fahişenin kadehte ki kaymış dudak izi
Tadımlık mezelerinden hangisidir acep kamaştıran dilimizi?
Bir yanın hep özlenen o sevgili
Bir yanın; ağızda akşamdan kalma o paslı tat...
21.06.2012 - 22:53
Senı çaresız yuregımle sevdım.
ellerım uzanmasada yuregımı yolluyorum.
caresızce uzaktan baksın yeter.
bas ucuma hayalını koydum
senınle sabahlıyorum bazen
bazende ruyama koyuyorum uytudugum zanam senı
senı gozyaslarımla yarınımla sevdım hayalımsın dıye...
gozyasllarımda senı gordum ben aglarken..
senı aldıgım nefesle tattıgım aşkla sevdım.
senı ıctıgım suya eslık ettım kalbıme.
yudumladım her susadıgımda acıktıgımda.
ben senı boyle sevdım..ben senı boyle sevdım....
21.06.2012 - 20:50
Diriliş
bu son kasılmasıydı doğuma umutlarımın
son ürpertisiydi gögüs kafesimde ki minik serçenin
gökyüzünde bir yıdız gibi tek başına
binlerce yıldız arasında,kimsesiz bırakılmıştı
koştu arkasından gün ışığının, ayaklar çıplak
hızlı adımlar ve sabırsızlıkla
yetişemedi!
eriyip gitti dünyası, alaca karanlığında gecenin
çaresiz geri dönecekti
ahhh
deyip derin bir iç çekti
ne sağır,ne körmüşüm,diye geçirdi içinden
kimden korkuyor, kimden kaçıyorum
bir insan ne kadar kaçabilir kendi gerçeğinden
iyi ve kötü, var ile yok’un arasında
ince bir çizgi,büyük bir yanılgıydı hayat
tıpkı dünden sonra,yarından önce....gibi
insanları düşündü,yürüdükleri yolları
kimse bir başkasının yürüdüğü yolda,
ne kadar ilerlemiş olduğunu bilemezdi
kaç kez hayatın taktığı çelmeyle,tökezleyip düştüklerini
kim bilir kaç kez suya kapılıp gitmişti umutları
kaç kez savrulmuşlardı hoyrat rüzgarda
kaç kez parçalara bölünmüşlerdi kayalara çarpa çarpa
dostluğun belli olduğu günde
kaç kez gölge düşmüştü duru suyun alnına
derken
elleri cebinde,esmer gözlü bir çocuk geçti önünden
sevinçli bir gülümseme düştü yüzüne
uyan dedi uyan,derin uykundan
hayat güzel!
aç gözlerini bir bak
gökyüzü bütün güzelligiyle burada,ırmaklar coşkulu akıyor
orman dikmiş gözlerini bize bakıyor
çiçekler desen,bu sarılar,morlar,kırmızılar
nasılda sızıyorlar ışığa
esen yelle,cilveli danslarıyla ne güzeller anatanrıçanın kucağında
mavi maviydi,hep aynıydı gökyüzü,yıldızlar,ay ışığı
ırmaklar,denizler,güller çiçekler,serçeler
yalnızca sen görmesini bilemedin
çünkü sevmesini bilemedin
seni sevmelerine ise izin vermedin
şimdi gülümse ve ak gökyüzüne ırmaklarla
bu bir diriliş!
Seval Akkuş
20.06.2012 - 21:33
günümüzde insan olmanın
çok ağır bedeli var..
ya parçası olacaksın alçaklığın
ya seni parçalarlar..
oysa insan olmak,
çoğalabilmektir başkalarıyla..
insansın,
birinin canı yanarken
senin de canın yanıyorsa! ....
- Ataol Behramoğlu -
20.06.2012 - 16:13
Züleyha’nın Yusufluğu..
Kollukçular Yusuf’u alıp götürdükten ve hüzünlü gece Nil’in üzerinde bir ürperti gibi asılı kaldıktan sonra hiç uyumadan ertesi sabahı buldu Züleyha ama, hayatı her zamanki tadında bulmadı. İçten içe derin bir öfke önce, sonra nedeni belirsiz bir kendinden hoşnutsuzluk hali. Her zaman doğruyu gösteren yürekte istikamet tayini. Aşkını düşündü Züleyha, şimdiye kadar hiç düşünemediği hallerdeydi.
Tapınaklarda genç rahiplerin buhur yakma görevini yerine getirmesinden bile erken saatte Züleyha ırmağa bakarak düşünmeye başladı. İlk kez Nil’in güllerinden yapılmaz tacını başına, yasemenden bileziğini ayağına takmamıştı. Züleyha ilk kez gece kadar sade sabah kadar yalındı.
Yusuf, dedi Züleyha, sen benim, evvel düşen şehrimsin, ahir düşen şehrimsin. Ezel düşen şehrimsin, ebed düşen şehrimsin. Yusuf, dedi Züleyha; kalbim sen, benimsin yalnız benimsin, kalbin ben, seninim yalnızca seninim. Yusuf, dedi Züleyha, sen masumsun, sen de bilirsin, ben de bilirim. Şu dört duvar, şu sıkı sıkı kapalı kapı, döşemenin üzerinde ezilen sarı gülün yaprakları tanık ki suçun yok senin. Fakat güzelsin. Güzelliğin yoruyor beni,çünkü mümkünü var, suret kasrında bir suret değilsin.
Suçlu değilsen de bana, beni suçlu kılacak kadar güzelsin. Mümkünü olan bir güzelliğin sahibiysen Yusuf, ve bu güzellik yoruyorsa beni, sen dünyanın en masum mücrimisin. Suçlu, suçunu her zaman bilerek işlemez Yusuf ve güzellik bazen suça dönüşür.
Yaratılmışların en güzeli karşısında,ruhum kadar bedenim, kalbim kadar kalbimden çıkıp da bütün bedenimi deveran eden kanım ve damarlarım, ve bütün zerrelerim akıyorsa sana, ben de dünyanın en mücrim masumu değil miyim?
Çünkü, dedi Züleyha, güzelliğin bir derin kuyu senin. Bir düşenin kurtuluşu kolay olmaz. Ne mutlu kalbine sen düşene, ve ne mutlu senin kalbine düşene. Tufandan kurtulmak için kendi derinliğine akan bir ırmak gibi; akmasam sana ölürdüm Yusuf, aktım, yine öldüm. Kendi ölümümün şeklini seçmem özgürlüğümse susarak ölmeyi değil, söyleyerek ölmeyi seçtim. Tortulanarak ve bulanarak değil, taşarak ve coşarak ölmeyi istedim. Hükmümün Yusuf olduğu yerde ölümlü olduğumu bildim.
Ve yine dirilecek olmamın emniyetiyle ölümlü oluşumu çok sevdim. Yusuf, dedi Züleyha, bütün bir hayat, kınanma, horlanma, yitirme, her şey kalbimin üzerinden geçecek ve ben kalbimin altında kalacağım. Bana dair ve bana rağmen var olan bir dünyada büyüklüğü, yitirdiklerinin çokluğuyla ölçülen bir Züleyha kalbi olacağım. Senin zindan karanlığın benim özgür aydınlığıma denk düşecek, o kadar ki karanlık olacağım Sancıyla elimi attığım fundalıklar mavi çiçeklere dönüşmedi henüz, ama aslolan kalp olacak ve hayatı sonradan bulacağım.
Yusuf, dedi Züleyha, aşk zorlu bir sınav,ben bu sınavı en baştan ve gönüllü mü kaybettim? Hayır işte! Yitirmiş görünsem de kazancımsın sen benim. Ve şer gibi görünsem de göreceksin, yitirdiğin ne varsa benim sana açtığım kuyuda, hayrın olacağım sonunda. Yusuf, dedi Züleyha, sana, gel kaderim ol, demem. O kadar ki, güldeki sevda, çöldeki ateş, denizdeki su kadar kadersin bana. Bak alnına, iki kaşının ortasına. Orada benim mührüm var. Alnımın yazısı olduğun kadar, alnına da yazıyım.
Değil mi ki sen Yusuf güzelisin, gömleğin çoktan yırtık senin. Ve değil mi ki ben tecelli etmesem eksik kalır sana dair kader. “Senin kaderin benim tecellim.”, kaderimde zindan varsa, Yusufluğum su götürmez benim.
Nazan Bekiroğlu / Yusuf İle Züleyha
20.06.2012 - 14:50
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
asolan yürektir.
Yürek sesi ne bilmeyenler,
ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu.
Elbet bitecek güneşe hasret günler.
Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil,
güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
Nazım Hikmet Ran
20.06.2012 - 08:13
Sana Geliyorum
Gözlerine bakarak aldığım yolun
Rotası ne yöne bilmiyorum
Bildiğim sana geldiği tüm yolların
Hiçbir iz bırakmadan geçmişten
Ele vererek senli yarınları
Saklı düşleri deşifre ederek çıktığım bir yol bu
Kirpiklerin yelkeni oluyor yolculuğun
An gelir saklar beni derinliğinde
An gelir özgür bırakır kollarında
Her yanım sen
Her yanım alabildiğine gözlerin
Kaçak değil bu sevda
Düpedüz sen kokuyor
Deniz, gökyüzü
Yolculuk başladı
Kapat son kez kirpiklerini
Hadi!
Sakla beni gözlerinde.
19.06.2012 - 08:52
Akan suyu severim ben
Işıldayan karı severim
Bir yeşil yaprak
Bir telli böcek
Yeşeren tohum
Güneşte görsem
Sevinç doldurur içime
Bir günü
Güzel bir günü
Güneşli bir günü
Hiçbir şeye değişmem
Onun için savaşı sevmem
Onun için zulümü sevmem
Onun için yalanı sevmem
Bilirim yaşamaz güneşte
Bilirim yaşamaz yanyana aşkla
Ne haksızlık
Ne korku
Ne açlık
** Necati Cumalı
18.06.2012 - 15:50
Başlamak İstersen Yeni Bir Hayata
Gölgeni Yedek Bırak Ardında
Aşk tesadüfleri sever
Kader ayrılıkları
Yıllar geçmeyi sever
İnsan aramayı
Güller açmayı sever
Zaman soldurmayı
Eller birleşmeyi sever
Yollar ayrılmayı
Hayat tekrarları sever
Yeniden başlamayı
Kuşlar dalları sever
Kanatlarsa uçmayı
Herkes geçmişi öder
Bir yol ayırımında
Başlamak istersen yeni bir hayata
Gölgeni yedek bırak ardında
Murathan Mungan~~
18.06.2012 - 14:02
Çay, Simit ve Peynirle
Basit yaşayacaksın basit,
Mesela,susayınca,su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın,
Tek bir düğme, tek bir cümle gibi.
Sevince, lafı dolandırmadan söyleyeceksin,
Seni seviyorum gibi..
Basit bir öpücük yetecek sana,
Basit, sıcak bir öpücük ve o öpücükle dolacak tüm günlerin.
O öpücük için yapacaksın,hayatının kavgasını,
O öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.
Kabak çekirdeği verecek sana,rakamların veremediği mutluluğu.
El yazısıyla yazılmış, eğri büğrü bir mektup olacak.
En değerli kağıdın, hep yanında taşıdığın,atmaya kıyamadığın.
İki harekette giyiniverecek,iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak,uyanman ve sokağa çıkman arasındaki süre...
Kısacık olacak sıcacık kollara dolanman,
Kendin bile, anlayabileceksin yazdıklarını,
Bakışların bile anlatabilecek kendini.
Beklentilerin de basit olacak,
Kaf dağının, önünde bekleyecek mutluluklar,
Bir ıslıkta bulabileceksin,en uzun dostluk romanını,
Ya da, bir damla gözyaşı yaşatacak sana,hayatının en ucuz romanını.
Pankreasının sağlığına dua edeceksin, kapatırken gözlerini.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın,
Nasıl oturacağını, bilemediğin sofrada,
Parmakların en kıymetli çatalın.
Yine aynı parmaklar çözecek,en karmaşık denklemleri.,
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana kontrplak bir gitarda,
Doğru basılmış bir fa diyezin mutluluğunu,
Parfümün temizlik kokacak,
Bilmiyorum diyeceksin, bilmediğinde ve çok normal olacak bilemediğin...
Saatin sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın,
Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.
Basit yaşayacaksın basit
Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit,
Çay, Simit ve Peynirle.....
Yalçın Ergir
17.06.2012 - 16:06
BU KADAR SEVMEDİM Kİ - CEZMİ ERSÖZ
Dönemem terk ettiğim hiç bir yere
Dolaşıp duruyorum sokaklarda
Dilimde o son duam
Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki
Sonsuzluk gibi çıkıyordu
Bu söz içimden
Umutsuz bir yakarış gibi
Hiç bitmeyecek bir hasret gibi
Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki
17.06.2012 - 10:36
Babasını yitirmiş ve evladı ergenlik çağına gelmiş bir erkek, babalar gününde ne hisseder?
Çağlayan bir nehirle, toprağa çekilmiş bir suyun arasındaki devri herhalde...
Su, telaşla hızlanarak havuza doğru koşarken doludizgin, o arkadan gelecek, kendisini çoğaltıp yenileyecek ırmakların muştusuna kulak kabartır.
Kıymetini bilir dünyanın, irfanın, hayatın, yıldızların...
Serinlikten çok, derinlik arar.
Böyledir babasını gömmüş evlatlar...
Ve evladını büyütmüş babalar... Can DÜNDAR
17.06.2012 - 08:35
Seni Sevmek
Seni sevmek
Mavi bir okyanusa
Kayıkla açılmak gibi
Seni sevmek
Bir kuşun kanadında
Gökyüzüne yükselmek gibi
Seni sevmek
Hafif bir rüzgarla
Bir ağaç yaprağının kıpırdanışı gibi
Seni sevmek
Sana her an sevdiğimi haykırırken
Bir türlü duyuramamak gibi
Seni sevmek
Gözlerimle aşkımı anlatmaya çalışırken
Dilimin tutulması gibi
Seni sevmek
Her duyduğum şarkıda
Seni aramak gibi
Seni sevmek
Her an seni düşünmek
Ama bir türlü söyleyememek gibi
Seni sevmek
Seni düşünerek ölmektense
Seni düşünmekten ölmeyi tercih etmek gibi
Seni sevmek
Sana hissettiklerimi anlatacak
Bir sözcük dahi bulamamak gibi
Seni sevmek
Bir ağacın yapraklarının baharda
Yeşermesini izlemek gibi
Seni sevmek
Dalgalı bir denizde
Gözü kapalı yüzmek gibi
Seni sevmek
Delice olan herşeyi
Düşünmeden yapmak gibi
Seni sevmek
En büyük fırtınaları
İçinin derinliklerinde hissetmek gibi
Seni sevmek
Herşeyi senin için
Riske atacak kadar çılgın olmak gibi
Seni sevmek
Sana ulaşmak için
Her yolu denemek gibi
Seni sevmek
Seni düşünmek sonsuza dek
Ve senin için ölmek gibi
Seni sevmek
Gecenin bir vaktinde
Adını haykırarak ağlamak gibi
Seni sevmek
Belki de hiç ulaşamayacağım bir ışıktan
Umut beklemek gibi
Seni sevmek
Bazen her an ölmek
Ama bir kez ölmekten korkmak gibi
Seni sevmek
Hep beklemek
Ama hiç ulaşamamak gibi
Ozan Kıratlı
17.06.2012 - 01:29
YAŞATAMAM
Ağustosunda üşüyorum gecelerin
Soğuk bir yalnızlık var gözlerimde
Neresi güzel ki sensiz düşlerin
Tarifsiz bir acı var şimdi tüm benliğimde
Artık güneş eskisi gibi doğmuyor sabahlarıma
Sanki anlamsız her şey yarınlarım hiç nedensiz
Sen varsın inan el açıp yalvardığım dualarımda
Belkide giriyorum türlü günahlara inan hiç sebepsiz
Geceler çökmüş üstüme tüm karanlığıyla ışıksız
Ömrüm geleceğini görmüyor sensiz ve de yarınsız
Sensiz hiçbir şeyin tadı yok her şey inan anlamsız
Varmıyım yokmuyum bilmem
Belkide gidiyorum zamansız
Baharında gül oldu açtı gözlerim
Sonbaharında soldum da düştüm yaprak yaprak
Zemheride kar oldu buz tutmuş ellerim
Yazında güneş oldum tenim sanki susuz bir toprak
Gel gör ki senden sonra karıştı mevsimler
Şaşırdı pusulam yönümü bulamam
Yıkar beni bilirim bu hazin bitişler dayanamam
Ne yapsam ne etsem faydasız bu acıya katlanamam
İnan imkânsız olur ben senden öte bir aşk yaratamam
Dön gel hadi ne olursun dön gel
Biliyorum unutamam seni bir başkasını sevemem
Anlayamazlar dilimden ben de anlatamam
İnan şu seven gönlümde bir başkasını yaşatamam…
Şiir: Sedat Kesim
17.06.2012 - 00:11
KONUĞUM OL
Bir akşam konuğum ol
oturup konuşalım biz bize
Anıların çubuğunu yakıp
uzatalım geceyi biraz
Geçmişe bir el sallayıp
yaşanan günleri konuşalım
ve günlerin üstüne çöken
dumanlı, isli havaları
Kendimize daha az zaman
ayırsak da olur geceden
Çünkü boğulabilir insan
yalnız kendini düşünmekten
Kapağı açılmayan kitaplar
unutulmuş aşklar gibidir
Kitaplardan söz edelim
ve onların gizli kalmış
sessiz tadlarından
Sabaha doğru perdeyi
aralayıp ufka bakalım
ve bir çocuk gibi
hayretle seyredelim
güneşin kızıllığını
Konuşulmadan kalan
daha çok şey vardı
diye düşünerek çıkalım
güneşle kucaklaşan balkona
— Üşütmesin sabah serinliği
Bir bardak demli çay
burukluğu gibi kalsın
gecenin ve sabahın tadı
yaşasın anılarımızda
Konuğum ol, oturup
konuşalım bir akşam
ve uzatalım geceyi
sözün çubuğunu yakarak
Ahmet Telli
16.06.2012 - 14:31
Acının Gizlediği Armağan
Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı.
Gemiden sağ kurtulan adamı, dalgalar küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi.
Adam ilk günler kendisini kurtarmasını için Allah'a yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı.Ama ne gelen oldu, ne giden…
Daha sonra rüzgardan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe yaptı.
Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve, pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu.Günler hep aynı şekilde geçiyordu.
Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyor, kendisini kurtarması için Allah'a dua ediyordu. Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı, geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü.
Duman, dans ede ede göğe yükseliyordu.Başına gelebilecek en kötü şeydi bu.Keder ve öfke içinde donakaldı.
Şimdi bu ıssız adada, başını sokabileceği bir kulübe bile kalmamıştı.
'Allah'ım, bunu bana nasıl yapabildin? ' diye feryat etti.
O geceyi keder ve üzüntü içinde geçirdi.
O kadar dua ettiği halde, başına bu olay geldiği için sitemler etti.
Ertesi sabah erken saatlerde, adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı!
Bitkin adam kendisini kurtaranlara sordu; 'Benim burada olduğumu nasıl anladınız? '
Cevap onu hem şaşırttı, hem de utandırdı:
'Dumanla verdiğiniz işareti gördük! '
Canımızı sıkan, göz yaşlarımızı inci gibi döküveren olaylar sessiz bir kurtuluş çağrısı, bir mutluluk davetiyesi belki de…
İlk bakışta dayanılmaz gelen acı anlar, sonrasında kalbimizi kuş gibi hafifleten, ruhumuzu ısıtan tatlı tecrübelere dönüşüyor.
Aydınlıkta seçemeyeceğimiz bir ışık, karanlık basınca fenerimiz oluyor.
Keyfimiz yerindeyken burun kıvırdığımız tavsiyeler, yaslı anlarımızda imdadımıza yetişiyor.
İyilik hallerinde sırt çevirdiklerimiz, zor anlarda sırtımızı dayadıklarımız oluyor.
Hikayede yanan kulübenin dumanıyla kurtuluş umudunun yeşermesi gibi,
yaşamımızdaki kırık dökükler, yıkıntı ve ziyanlar,
kayıp ve yenilgiler yenilenmenin, yeniden doğuşun tohumlarını ekiyor aslında…
Acı, derinlerinde gizlenen tatlı hediyelerle dolu.
15.06.2012 - 20:23
• Yemine gerek görmeyecek kadar sözlerine sadık ol.
• Yersiz yeminlere kendini alıştırma, en iyisi yemin gerektirmeyecek kadar doğru konuş.
• Bir dosta sahip olmak istiyorsan, ilk önce sen bir dost ol.
• Bir insanın yüzündeki ifade, taşıdığı giysilerden daha önemlidir.
• Başkalarını da örnek al ama, kendini tanı, olduğun gibi görün ve buna inan, çünkü dünyada senin gibisi yoktur.
• Gülümseyin; öyle samimi ve sıcak olun ki her sıktığınız ele,ruhunuzu da katın.
• Dökülen süte ağlamanın bir faydası yokur. Yapacağımız şey bundan sonra dökmemektir.
• Başkaları ile ilgilenirsen iki ay içinde birçok dostlar kazanabilirsin; başkalarının seninle ilgilenmesini beklersen, iki yılda bile tek dost kazanamazsın.
• En tesirli konuşma en kısa olanıdır.
• Başkalarına kendilerinden bahsetme fırsatı veriniz.
• İnsanlara istediğinizi yaptırmanın tek bir yolu vardır. Evet,sadece tek bir yol. Karşımızdaki kişide işi yapma isteğini uyandırmak.
• Çeneni çalıştırmadan önce, kafanın motorlarının çalışıp çalışmadığını kontrol et!
İnsan zekanın karşısında saygıyla eğilir, ama iyi davranış ve şefkatin önünde diz çöker.
• Allah'ın insanlar hakkındaki hükmünü ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!
Dale Carnegie
15.06.2012 - 16:18
HAYATIN ANLAMI
Eski zamanlarin birinde bir adam hayatin anlaminin ne olduguna takmis kafayi.. Buldugu hiçbir cevap ona yeterli gelmemis ve baskalarina sormaya karar vermis.. Ama aldigi cevaplarda ona yetmemis.Fakat mutlaka bir cevabi olmali diyormus..Ve dolasip herkese bunu sormaya karar vermis.. Köy,kasaba,ülke dolasmis bu arada zamanda durmuyor tabiki... Tam umudunu yitirmisken bir köyde konustugu insanlar ona -Su karsi ki daglari görüyormusun,orada yasli bir bilge yasar! istersen ona git belki o sana aradigin cevabi verebilir. ' demisler. Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yasadigi eve ulasmis adam. Kapidan içeri girmis ve bilgeye Hayatin anlaminin ne oldugunu somus. Bilge sana bunun cevabini söylerim ama önce bir sinavdan geçmen gerekiyor demis... Adam kabul etmis.. Bilge bir çay kasigi vermis adamin eline ve içinede silme bir sekilde zeytinyag doldurmus. Simdi çik ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel... Yalniz dikkat et kasiktaki zeytinyag eksilmesin eger bir damla eksilirse kaybedersin.. Adam gözü çay kasiginda bahçeyi turlayip gelmis.Bilge bakmis evet demis kasikta yag eksilmemis,peki bahçe nasildi? Adam saskin..Ama demis ben kasiktan baska bir yere bakmadim ki... Simdi tekrar bahçeyi dolasiyorsun kasik yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demis Bilge... Adam tekrar bahçeye çikmis gördügü güzellikler büyülemis muhtesem bir bahçedeymis çünkü... Geri geldiginde bilge, adama bahçe nasildi diye sormus... Adam gördügü güzellikler karsisinda büyülendigini anlatmis.. Bilge gülümsemis,ama kasikta hiç yag kalmamis demis ve eklemis: 'Hayat senin bakisinla anlam kazanir ya sadece bir noktayi görürsün hayatin akip gider sen farkina varmazsin.. Yada görebilecegin tüm güzelliklerin tam ortasinda hayati yasarsin akip giden zamanin anlam kazanir... '
'Hayatinin anlami senin bakislarinda gizlidir'
14.06.2012 - 23:10
Adını yasemen çiçegi koydum
Kim oldugumu bile bilmeden
Yasemen çiçegi
O da bilmiyor benimiçimdeki sevgiyi
Hep onu kökünden koparan
Rüzgarlar onu seviyor sanıyor
Küçük yasemin çiçegi hırpalıyor
Bendeki benim yüregi
Zorluyor gönül bahcemin kapısını
Girmek için içeri
Sonra aniden rüzgar esiyor onun gönlüne
Sanıyorki rüzgar onu seviyor
Rüzgar hırpaladıkça onu savurdukça
topragından söküp onu aldıkça
Acısını benden biliyor
Oysa o rüzgar beni seviyor diyor
Canının acımışlıgını benden biliyor
Nedense hep böyle oluyor
Çeviriyor uzattıgım elimi
Kendini köklerinden koparıp savuran rüzgara veriyor
Farkında bile olamadan bendeki yürek sızısını
Hep ben degilrüzgar onu seviyor biliyor
14.06.2012 - 16:27
BANA ÖYLE BİR GÖNÜL VER Kİ:
Bir kuruluşun tepe noktasında yetkili olsam bile,
bunu asla başka şekilde kullanmamalıyım.
Günlük yaşamda 'ben' yerine, daha çok 'sen' sözcüğünü kullanabileyim...
BANA ÖYLE BİR SEVGİ VER Kİ:
Sonsuz bir hazine gibi bitmesin, çoğalsın daha da sevdikçe,
doldursun sarsın çevremi.
Hatta düşmanlarımı da sevebileyim...
BANA ÖYLE BİR SAĞLIK VER Kİ:
Düşünebileyim, konuşabileyim.
BANA ÖYLE BİR ERDEM VER Kİ:
İbadet edebileyim, iyilik etmeyi ve sevinçten buğulanmış gözlerle, teşekkür
edenlere;
bir şey yapmadım, anımsamıyorum diyebileyim.
BANA ÖYLE BİR YETENEK VER Kİ:
İyi eş, baba, anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim.
BANA ÖYLE BİR UMUT VER Kİ:
Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için
karamsarlığa düşmeyeyim, her şeyden aklanmış olarak yaşama
yeniden başlamak üzere bağışlanabileceğimi bileyim.
BANA ÖYLE BİR ANLAYIŞ VER Kİ:
Düşünebildiğim, yargılayabildiğim, inandığım, kahrolduğum, varolduğum şu
anda bu sözleri söyleyebildiğim için şükredebileyim
BANA ÖYLE BİR TALİH VER Kİ:
Yıllar sonra beni hatırlayanlar 'herkese iyilik eden, tüm insanları seven,
o düzeyde de sevilen bir kişiydi ' diye konuşsanlar ve ben de huzur içinde
olabileyim.
BANA ÖYLE BİR İRADE VER Kİ:
Birgün yenilip, içimdeki şeytanın kurallarına doğru yönelirsem;
bu bir düşünce ise düşüncemi, bu bir adım ise ayağımı, bu bir uzanma ise
elimi durdurabileyim.
BANA ÖYLE BİR SABIR VER Kİ:
Sükûneti bulayım, durabileyim, düşünebileyim...
14.06.2012 - 00:49
Umutsuz olmadım hiç hayatta
Sen incitirken bile yürüdüm tek başıma
Sevdiğimi göğsüme sere sere…
Başkasıyla bölüşmedim kendim derledim
Ama oldu ama olmadı benim eserim dedim…
Kabullendim eksikliğimi, öğrendim yarım ya da tüm
Sığınmadım başkasının gölgesine...
Nezaketi inceliği ruhuma içine gizli
Dokunmadım kimsenin yarasına beresine
Ki! dokundurmam içimdeki derinliğime…
Ben kendimden sevgimden emin
Ben kendimden sevgimden eminim
Hissettiğim içinde yaşıyorum
Önümde bir yol var yürüyeceğim
Yanımda ki! O sen değilsen
Yürürüm tek başıma
Başka gölge istemem en ufacık bile…
13.06.2012 - 21:45
dostları olmalı insanın,
aynen gemilerin limanları gibi
zaman zaman uğradığın
yükünü boşalttığın
dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda
sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
geri döneceğin günü bekleme umuduyla
bazan rüzgara o açmalı yelkenini
yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla
halatlarını çözmeli
seni çok
ama çok özlemeli
dostları olmalı insanın,
ermiş, bilge hayatı ezbere okuyabilen
düşünmediklerini düşündüren
seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen
gerektiğinde senin’çün ateşi yutabilen
yolunu ışıtan ustan olmalı,
şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini
sana vermeli soğuk bir kış gününde
üzerindeki tek gömleğini
13.06.2012 - 00:41
Bir Gün
Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorum
Bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, acil
Örtün karanlıkları masmavi denizlerde
Ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl
O bütün özlemlerin koyulaştığı yerde
Bil ki seni bekliyorum
Toplam 1172 mesaj bulundu