HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI ? Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anla ...
23.03.2013 - 01:56
Kapa gözlerini,
Aç gözlerini,
Ne görüyorsun?
Beni de
ğil mi?
Dudaklarını ısır bi,
Ne hissediyorsun?
Benim dudaklarımı mı?
Uzan boylu boyunca,
Sırt üstü yatağına,
Üzerine bir ağırlık,
Çöktü mü?
Teninde güzel bir sıcaklık,
Bir elektriklenme,
Bacaklarının arasında,
Müthiş bir gerilme,
Hissediyorsun değil mi?
Çıldırmak üzeresin şu anda,
İşte güzelim bak,
İşte o an,orada,
Gözlerinin içinde,
Teninin duvarlarında,
Vücudunun her titreyişinde,
Senin tam içinde,
Seni çıldırtan o nesne,
O benim,
O benim İşte.
20.03.2013 - 20:00
Zenginlik uzun sürmez, ama ümitsizlik hep yaşar.
Aynı şey çoğu zaman bizim başımıza da gelir.
Bu dünyada yaklaşık 80 yıllık ömrümüz vardır ve
bir ses daima bize: ” Sakın en önemli şeyi unutma! “ der gibidir.
Önemli olanlar manevi değerler, inançlar, dikkatli olmak, aile, dostlar ve hayattır.
Ancak kazanç hırsı, zenginlik, maddi şeyler bizi öylesine büyüler ki, çoğu zaman en önemli şeyleri bir köşede bırakırız. Böylece zamanımızı bu tür şeylerle tüketir ve en önemli olan şeyi
“Ruhun hazinesini“ bir köşede unuturuz. Asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki bu dünyadaki yaşam çok çabuk geçer ve ölüm beklenmedik bir zamanda bizi yakalar.
Ve hayatın kapısı bizim için ebediyen kapanmış olacağından son pişmanlık bir fayda vermez.
Çünkü biz en önemli şeyleri unutmuş durumdayız…
Sevgi, barış, alçak gönüllülük, samimiyet
19.03.2013 - 18:50
KABULLENMEK / BİTİRMEK / ÖZGÜRLEŞMEK...
Başka insanlarla ilişkilerimizde geçmişte yaşanmış olumsuz deneyimler ya da bazen onlarla ilgili beklentilerimiz, onları kaybetme korkumuz, bağımlılığımız gibi durumlar bizimle o kişi arasında görünmez bağlar oluşturur.
Fakat bu bağlar tıpkı bir insanı sararak öldüren sarmaşıklar gibidir; kimse kendisi olamaz, gelişemez, aradaki o bağlar; sevdiğimiz insanı da bizi kısıtlayan, gelişmekten-mutlu olmaktan alıkoyan, nedenini anlayamadığımız bizi aşağıda tutan bir 'hal' içine sokar:
Zaman zaman şunu söyleriz: 'Herşey yolunda, bir sorun yok, ama içim sıkılıyor.' yada 'şunu yapmak istiyorum, içimde birşey sanki mani oluyor..' 'evimi satmak istiyorum, satışa da çıkardım ama satılmıyor' Bunların hepsi gerçektir, yaşayanlar vardır ve durugörürler etrafımızdaki bu bağları görürler; bu bağ ister evimizle, ister sevgilimizle, ister çocuğumuzla olsun...
Hatta bazen kendi korkularımız, kendi yargılamalarımız, beklentilerimiz... Sebebiyle
Kendi kendimizi bile bağlarız. Yani en sevdiklerimizi yahut kendimizi İLERLEMEKTEN ALIKOYARIZ bilmeden...
Bu şuna benzer: Çocuk üniversite sınavında en sevdiği bölümü, ülkenin en iyi üniversitesini kazanmıştır, fakat o üniversite başka şehirde ya da ülkede olduğu için anne-baba
'ben seni çok seviyorum, dizimin dibinde kal, gitme...' demektedir... Belki 'o mesleğin' en parlak kişilerinden biri olabilecekken, onu çok sevdiğimiz için! Onu yanımızdan ayırmadık diye, onu dünyanın en bahtsız insanı yapmak! İşte bağımlılıklar, korkular, olumsuz deneyimler... Gibi etkenlerle, biri ile aramızda bağların olması da aynı böyle bir şeydir…
Mademki ruh olarak büyümeye geldik... Büyüyelim ve sevdiklerimizin büyümesine 'izin' verelim...
Evet, bu çalışma 'o bağları' kesmek içindir; ilişkiyi bitirmek için değil. Fakat bitmesi gereken ilişkilere de izin vermeliyiz… Gitmesi gereken'e izin vermeliyiz.
Gözlerinizi kapatıp bir kaç tane yavaş ve derin nefes alın, bedeninize gevşediğini söyleyin.
Sonra deyin ki:
---
'Sevgili …………
Seninle yaşadığımız ilişki süresince bilerek yada bilmeyerek yaşattığım tüm zorluk ve sıkıntılar için senden özür dilerim. Lütfen beni bağışla.
Ben seni içtenlikle bağışlıyorum. Ve sevgiyle ya da zorlayarak bana öğrettiğin her şey için sana teşekkür ediyorum. Öğrenmem gerekenler için bana 'rol arkadaşı' olduğun için teşekkür ediyorum. Aramızdaki bağları kesiyorum ve seni benden, beni senden özgür bırakıyorum.
Hayat Yolun ışık ve sevgi olsun her zaman...'
---
Bunu yapmak her geçen gün enerjinizi(auranızı) size ait olmayan ama sizi bağlayan, kapatan her türlü enerjiden temizleyecektir.
Bu da şu anlama gelir:
Yepyeni bir kader yaratma şansına sahip olacaksınız.
Öncelikle aile bireyleri, eş, çocuk gibi en yakın ilişkilerimizden başlayarak ilişki içinde bulunduğumuz herkes için tek tek yapılması tavsiye ediliyor. Ölmüş yakınlarımız için de…
Ve özellikle zor deneyim yaşadığımız kişiler için de...
Ta ki affettiğimizi hissedene kadar…
Şu hep hatırımızda olsun lütfen; biz bu çalışmayı öncelikle kendimiz için yapıyoruz; kendi ruhumuzu, hayatımızı, kaderimizi iyileştirmek için…
OLABİLECEĞİMİZ EN YÜKSEK POTANSİYELDEKİ KENDİMİZ OLMAK İÇİN...
18.03.2013 - 07:41
EMİN OLUN Kİ OKUMAYAN ÇOK ŞEY KAYBEDER!
Doğan Cüceloğlu'nun eğitimindeki katılımcılarla
bir konuşmasından:
Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar,
aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?
Bir katılımcı: Allah'a şükür, hocam, bildiğimiz kadarıyla yok.
Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların,
yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?
Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar: Ölüm!
Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir, ama bundan sonra başa gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Başka hiçbir şey insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?
Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar. Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır...
Cüceloğlu: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
Katılımcılar: Hayır
Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı?
Bir katılımcı: Var.
Cüceloğlu: Yarın?
Bir katılımcı: Evet.
Cüceloğlu: 30 yıl sonra?
Bir katılımcı: Olabilir.
Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?
Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle bakmamışlardır.
Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?
Bir katılımcı: Yoktur Hocam.
Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini?
Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlar.
Bir katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek?
Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?
Bir katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.
Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma ya da gerginlik yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona, yüreğinizin derininden gelen bir 'Seni gerçekten çok seviyorum' demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?
Burada bazı katılımcılar ağlıyordur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir.
Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde 'Şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim' diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı?
BUNA ZAMANIMIZ GERÇEKTEN KALDI MI?
17.03.2013 - 21:50
AŞKIN KROKİSİ
Her şey bir tomurcukla başladı. Yüreğimin gökyüzünden, avucumun tam ortasına bir tomurcuk düştü. Bunca gözyaşının, cennet çiçeğiyle ödüllenişiydi bu. Fakat, kader miydi bu birbiriyle kovalaşan, yoksa yaşanmamışlıklar mıydı birbiriyle savaşan? Çözemedim... Bilemedim... Bildiğim tek bir şey var; o da sendin. Kaderimdin. Her gün biraz daha boy gösterdin. Bana hiç yaşanmamış, hiç koklanmamış bir hayat verdin. Avuçlarımda yaprak yaprak açtın. Benliğimi sarmaşık gibi sardın. Bakarken bakışlarımı, dokunurken parmak uçlarımı yaktın. Ömrüme kök salarak büyüyorsun bende. Yaşadığımın farkına varıyorum sayende. Sığmıyorsun kalbimin bucaksızlığına. Küçücük dallarınla sarıp sarmaladın, el verdin yalnızlığıma. Karanlığıma zifir değil, fikir kattın. Pekişen fikirlerimiz, sevişen gözlerimizdi çığlık çığlığa kalkan bu limandan.
Ada vapuru, yanaştı nefes nefese iskeleye. Fayton, aldı götürdü bizi o en nefis tepeye. Vapur, dönerken su üstünde seke seke! Fayton, koşturuyor halay çeke çeke! Ada, düğün yeriydi sanki. Kuzular bizim için çevriliyor, çalgı çengi bizim için kol geziyor. Bir biz kaldık hasret gidermeye, bilmem vakit kalır mı bizi dermeye. Göğü ikiye ayırırcasına yükselen şehvetimiz, aşkların gücü adına toprağı delercesine saplanıyor bedenlerimize. Uçurumun kenarında durdum bir an; teninde yüzmek varken uzandım boylu boyunca gövdenin gölgesine, Ruhunu örtündüm üzerime, yaprakların tel tel döküldü göğsüme. Şehir, ayaklarımızın altına serilmiş ışıl ışıl. Gökyüzü, romantizmi sunuyor bize kızıl kızıl. Rüzgâr, aşkı nağme nağme fısıldıyor kulağıma, senleştiğim o kör noktada.
Sonbahar yıkıyor palankamızı, ikimiz de savunmasız, ikimiz de çırılçıplak. Karşı koyamazken şehvetimize, bakarken gözlerimize eriyoruz. Parmak uçlarım sarıp sarmalarken gövdeni, dalların ürkek, yaprakların titrek. Raks ederken tabular yıkıldı, aşk ederken akıllar kırıldı. Nefesim kesik kesik eserken gövdende, kabuğun soyuluyor can bulduğum her bir hücrende. Aklım fikrime karışmış, fikrim şehvetle hücrelerinde sırılsıklam.
Vadinin iki yamacının arasından iniyorum Venüs tepesine, mezi kuyusundan su çekiyorum dilimin kuraklığına, hoyrat rüzgârlar esiyor ensemde, çığlık çığlığa bir vadinin bitki örtüsünde. Eşkıyaların talan ettiği, güzelliğini yitirmeyip kendini yenileyen bir vadiydi bu. Yıldızlara salıncak kuruyorum, gidip geliyorum karanlık, sıcak, ıslak bir mağaranın derinliklerine. Tuğyan, kütür kütür küfrederek yükseliyor içimde, şelale gürül gürül akıyor Venüs tepesinden içeri. Sayısız çocuklarım akıntıya atlayıp intihar ediyor. Ben, ölümsüz intiharların tekrarı, sen, tövbesiz günahların sebebi…
16.03.2013 - 17:33
Yasak
Artık hayal mutlu günler
Kendim olmak yasak bana
Soldu elde gonca güller
Kendim olmak yasak bana
Huzur şefkat bulabilmek
Aşk ve sevgi diyebilmek
Doyasıya gülebilmek
Kendim olmak yasak bana
Gece gündüz farketmiyor
Ne söylesem dinlemiyor
Biliyorum güvenmiyor
Kendim olmak yasak bana
Geçmişimi özlüyorum
Çözümü yok biliyorum
Benliğimi gizliyorum
Kendim olmak yasak bana
Gerçeklerden kaça kaça
Kişiliğim paramparça
Can bedenden çıkmayınca
Kendim olmak yasak bana
Aşk geldiği günden beri
Dinmez gönlüm gam kederi
Dört kitapta var mı yeri
Kendim olmak yasak bana
Ataman Sütşurup
15.03.2013 - 10:49
Beni sınama
Dalları yere eğik,
yaşlı bir çınar gibi önünde eğilip,
kırıp gururumu, kalbimi açıp,
kapına gelirmiyim diye, beni sınama.
Kurtlar sofrasında yaralanmışım.
Sahte güneşlerde üşür titrerim.
Sönerim sana, yanarım sana, bundan sana ne?
Yüreğim elinde durdurabilsen de,
Sana yenilirmiyim diye, beni sınama.
Şimdi ben, her gün aynada hesap vermekteyim zaten.
Kalbim dörtnala karanlığa koşmakta.
Korkma kendi kendimi öldürmekteyim.
Daha çok ölürmüyüm diye, beni sınama
15.03.2013 - 02:30
İstiyorum
Bırakırsa peşimi
Yakmazsa ateşimi
Kaçırmazsa neşemi
Uyumak istiyorum.
Gözlerimden akmazsa
Yareme dokunmazsa
Kendime bırakırsa
Uyumak istiyorum.
Yıldızlara çıkardım
Git demeye korkardım
Arkasından bakardım
Yetişmek istiyorum.
Ağla dese ağlamam
Çağla dese çağlamam
Yalana bel bağlamam
Uyanmak istiyorum.
Gitti gelirim dedi
Sevdiğimi bilmedi
Vefasızmış sevmedi
Aşkını istiyorum.
Nöbetlerim ağırdı
Seslendim yar sağırdı
Yanına mı çağırdı
Kavuşmak istiyorum.
Uyursam unuturum
Gönlümü avuturum
Çaresini bulurum
Tedavi istiyorum.
Fatma Kıyıpınar
14.03.2013 - 22:28
Sarıl Bana
Bu yaşa geldim,içimde bir çocuk hala..
Sevgiler bekliyor sürekli senden.
İnsanın bir yanı,nedense hep eksik..
Ve o eksiği tamamlayayım derken..
Var olan aşınıyor,azar azar zamanla.
Anamın,Bıraktığı Yerden Sarıl Bana.
Anılarım,kar topluyor inceden.
Bir yorgan gibi,geçmişimin üstüne.
Ama,yine de unutuş değil bu.
Sızlatıyor sensizliği tersine..
Senin,kim olduğunu bile bilmezken.
Sevgiden,Caydığım Yerde Darıl Bana.
Metin Altıok
13.03.2013 - 10:59
Ne Güzeldir..
Dört gözle beklediğiniz bir haberin gelmesi...
Ağrının dinmesi...
Yıllar sonra bir gün bir yerde, çocukluğunuzda annenizin sizin için yaptığı kurabiyelere rastlamak...
Yağmurdan sonra, açan güneş...
Buz gibi sokaktan sıcacık eve girmek...
Yorgunluktan bitmişken yatağa uzanmak...
Tuttuğunuz takımın Avrupa'da rakibini yenmesi...
Kızgın kumlarda uzun uzun yattıktan sonra
bedeni denizin serinliğine bırakmak...
Sabahlar kızarmış ekmek kokusuyla uyanmak...
Bir doktor muayenehanesinin kapısından, şüpheleri dağıtmış olarak sevinçle çıkmak...
Yaz sıcağında,bir öğle uykusunun mahmurluğunu, buz gibi bir dilim karpuzla atmak...
Bir bahçenin önünden geçerken duyduğunuz hanımeli kokusu...
Sabah uyanıp o gün tatil olduğunu hatırlamak...
'Artık bitti' derken sizi arayıvermesi...
Yaşlı ana babanızın, hala çaldığınız kapının arkasında ya da hattın öbür ucunda olması.
Fırından yeni çıkmış ekmeğin köşesi....
Bir köşede birbirine sarılmış uyuyan kedi yavruları....
Evinizden, pişmekte olan etli biber dolması kokusunun yayılması...
Soğuktan titrerken elinize tutuşturulan bir bardak çay...
Meteliksiz bir gününüzde,çoktandır giymediğiniz ceketinizin cebinden para çıkması...
Onunla ilk kez yalnız kalmak...
Uzun, sıcak bir yürüyüşten sonra karşınıza çıkan bir çınar altı.
Sabahtan beri ayağınızı vuran ayakkabıları çıkardığınız an.
Sudan bir sebeple küstüğünüz arkadaşınızla barışmanız...
Yıkanmış, ütülenmiş, mis gibi kokan yatak takımlarının koynunda uyumak...
Bir sandalın kenarına oturarak bacakları denize sallandırmak.
En sevdiğiniz yemeğin ilk lokmasını ağzınıza aldınız an...
En önemlisi;
nefes almak,
konuşmak,
duymak,
yürümek,
görmek,
anlamak...
'Ne Güzeldir'...
VE NE GÜZELDİR;
ARKADAŞLARINIZDAN,
SEVDİKLERİNİZDEN
ALACAĞINIZ,SICACIK BİR MERHABA..
13.03.2013 - 01:23
Uzaklaş..
Yoksa sana dokunurum,
Yoksa yasak tanımam,
Günahkâr olurum, günahım olursun.
Kaç, görme
Görürsen de hatırlama,
Hatırlarsan ağlama,
Gelme..
Yoksa sana dokunurum,
Dudaklarına konarım,
Gözlerini esir alırım,
Kölem olursun..
Gecelerce kölen olurum,
Didik didik ederim hayatını,
Benden başkasına yaşatmam seni.
Tarihini vururum, anılarını asarım,
Yüreğine saplarım kendimi,
Bedeninde yatıya kalırım,
Teninde beklerim geleceğimi.
Yaklaşma..
Seni alırım,
Senin olurum,
Özgürlüğüm yoldaş olur yanına,
Sensiz düşüncelerim toprak olur.
Taparım sana, yatağına tapınak derim,
Yüzünde güneşler beklerim,
Gitmezsen sana dokunurum
Sahiplenirim seni,
Sana aşkı yaşatırım,
Daha küçük aşklara katlanamazsın,
Benimle ölürsün...
”Kavuşamayan iki dağdık, aramızda güneş vardı”
Umut TAYDAŞ
12.03.2013 - 20:12
eçtiğimiz Pazar günü öğleden sonra bana üç kişi geldi ve seni sordular.
Cep telefonu numaranı istediler, verdim.
Açık adresini istediler, söyledim...yazdılar.
Seni nasıl bulacaklarını sordular, tarif ettim. Kızmadın değil mi?
Seni neden sordular anlayamadım.
Beni nasıl bulduklarını ve nereden tanıdıklarını da bilmiyorum.
Çok samimi, çok içten ve nazik davrandılar, Sanki kırk yıldır arkadaşmışız gibi.
Bana geldikleri günün akşamı gece yarısı yani Pazartesi akşamı yola çıkacaklarmış, hazırlıklı ol.
Salı günü sizde olurlar. Sana da çok iyi davranacaklarından emin olabilirsin.
Ben onlara inandım...(biraz da inanmak istedim tüm gönlümce...)
Gitmek üzere kalktıklarında, isimlerini sordum, lütfedip söylediler.
Birinin adı 'Sağlık', diğerinin adı 'Mutluluk', üçüncüsünün ise “Başarı” imiş...
Merdivenleri inerken seslendiler bana. 2013 de hep sizde kalacaklarmış...
ONLARI İYİ AĞIRLA LÜTFEN.
12.03.2013 - 10:05
OLSAM! ! !
Bir kitap olsam
...........senin kitabın
Sen sayfaları çevirdiğinde
Çeviren parmakların olsam
Bir kalem olsam
...........senin kalemin
Sen yazdığında mısraları
Yazan parmakların olsam
Gözlerin olsam
...........senin gözlerin
Olur ya! Okurken belki duygulandığında
Akan gözyaşların olsam
Her damla akışta ben olsam
Yüreğin olsam
..........Senin yüreğin
İki yürekte,tek nefes olsam
Bir sen,bir ben...
Ömrün olsam
...........Senin ömrün
Ömrüne ömür katsam
Ölünceye kadar değil,
Ölesiye benim olsan
Aşk mı? Sevgi mi? bu çok mu? şey istedi...
Seven kalp ne istemez ki
Bir yudum sevgi...
Sevgi sevgiyi istiyor...
GÜL...
10.03.2013 - 23:14
OKUNMASI GEREKEN MUHTEŞEM BİR GERÇEK...
0 yaşında
Baba:
Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı...¿
Gözleri de bana ne kadar çok benziyor...
Kızı:
Bu gözlerini benden hiç ayirmayan adam babam olsa gerek...
5 yaşında
Baba:
Prensesim benim, güzel kızım...
Söyle bakalım baban sana ne alsın...¿
Kızı:
En çok babamı seviyorum...
Babam, niye annemle uyuyor...¿
Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin...
10 yaşında
Baba:
Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız...¿
Kızı:
Ben babama aşığım...
Büyüyünce babam gibi erkekle evlenecegim...
Babam bu ay harçlığımı arttırır mı...¿
15 yaşında
Baba:
Ne kadar da çabuk büyüdü...
Eve de gittikçe geç kalmaya basladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek... Sanırım daha sert konuşmalıyım...
Kızı:
Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum...
Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum...
Ne zaman özgür olacağım...¿
20 yaşında
Baba:
Artık sözümü dinlemiyor, benden giderek uzaklaşıyor...
Kendi parasını da kazanmaya basladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii.
Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten...
Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor...
Kızı:
Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor...
Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli...¿
Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım...
Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık! ...
25 yaşında
Baba:
Bir gün bunun olacağını biliyordum...
İşte evleniyor...
Zaten aramız eskisi gibi değildi...
Şimdi bir de kocası var...
Prensesim beni terkediyor...
Kızı:
Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki...¿
Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor...
Kendi hayalindeki damat degil ya! ...
Sanki birlikte yaşayacak olan o...
30 yaşında
Baba:
Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur...
Hem torunlarımı da özlüyorum...
Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
Kızı:
Babamları da çok ihmal ediyorum galiba...
Yine telefonda çok üzgün geldi sesi...
Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi...
40 yaşında
Baba:
Kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor...
Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum...
Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim...
Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı...
Şimdi beni beğenmiyor...
Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyecegim...
Kızı:
Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor...
Sürekli bir şeylerden yakınıyor...
Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama...
Ya ona bir şey olursa...¿
Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım...
45 yaşında
Baba:
Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel...
Gözüm arkada gitmeyecegim. Her şeyi kendi başardı...
Onunla gurur duyuyorum...
Kızı:
Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim...
İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten...
Allah'ım onu benden alma!
50 yaşında
Baba:
Dünyada mutlu kal kızım! ...
Kızı:
Seni çok özleyecegim ve arayacağım babacığım...
Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana...¿
Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol...
Ve hep yanımda olduğunu hissettir,
Ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela...
Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım...¿
55 yaşında
Kadın:
Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım...
Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim,
Çünkü 'keşke'lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum....
Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni
üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu.
10.03.2013 - 21:07
SESSİZ ÇIĞLIK
Duysan şu feryadımı, duysan!
Düştüğüm karanlığı görsen,
Yine de çekip gider miydin?
Öylesine sevmişim ki seni;
Sen, hayatımın en güzeliydin.
Çekip gittin,
Beni buralarda tutsak ettirdin.
Beni Hiç mi düşünmedin?
Sen özgürlüğümdün benim,
Sen, insanlara olan sevgim,
Doğaya duyduğum özlemdin.
Çekip gittin.
Peşinden çığlık atmak istiyorum,
Var gücümle bağırıyorum,
Sessiz bir çığlık çıkıyor
Onu da sen duymuyorsun...
Özgürlüğüm, tutsaklığa dönüşüyor.
Karanlıklara gömülüyorum.
Her yer karanlık,
Hayal bile kuramıyorum artık buralarda.
Sessiz çığlıklarla,
İsyan ediyorum gidişine.
Kimbilir ne zaman karşılaşacağız bir daha?
Sen, hep içimde
Sessiz bir çığlık olarak kalacaksın.
Özlem Şahin
10.03.2013 - 18:56
DOKUNAMIYORUM
Kelimelerim bile ızdırap çekiyor.
Dokunup da yazamıyorum...
Gözler de sağnak yağmurlar,
Kendi gökyüzüm de ıslanıyorum...
Dedim ya anlatamıyorum..
Sadece dolup dolup da taşıyorum.
Kendi taşkınlıklarım da boğuluyorum...
10.03.2013 - 14:20
Ben gönlü temiz insana kurban olayım.
Gezsin başım üstünde benim, hoş tutayım.
Ham insanı al karşına, söylet azıcık,
Dön, sonra cehennem ne imiş, gel sorayım.
Ömer Hayyam
06.03.2013 - 23:17
Hayatın en güzel anıdır paylaşmak,
Neyin var neyin yok diye düşünmeden,
Paylaşmak gerek pazarlıksızca,
Zamanı
Sıcaklığını
Dostluğunu
Fikirlerini
Ekmeğini
Evini
Sevgini
Bilgini
Gülümsemeni
Bunlar sende az diye düşünmeden paylaşmak gerek
Çünkü
Paylaştıkça çoğalacaktır sevgiler
04.03.2013 - 08:26
BASİT YAŞAYACAKSIN, BASİT.
Basit yaşayacaksın, basit.
Mesela susayınca su içecek kadar basit…
Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
Tek bir düğme, tek bir cümle gibi…
Sevince lafı dolandırmadan söylediğin “seni seviyorum” gibi.
Basit, sıcak bir öpücük yetecek sana…
Basit, sıcak bir öpücük; ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
Öpücük için yiyeceksin, hayatının dayağını.
Kabak çekirdeği verecek, sana rakamların veremediği mutluluğu.
El yazısıyla yazılmış, eğri büğrü bir mektup olacak,
En değerli kağıdın, hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.
İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre;
Kısacık olacak sıcacık kollara dolanman ve
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını; bakışların bile anlatabilecek kendini
Beklentilerin de basit olacak, Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
Ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz romanını;
Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın,
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada,
Parmakların en kıymetli çatalın,
yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak, avukat rehberinin yanında.
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana, kontraplak bir gitarda
doğru basılmış bir fa diyezin mutluluğunu,
Makyajı ilk “a”sına kadar bilmen yetecek, temizlik kokacak en pahalı parfümün.
“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak “ bilmeyişin”.
Tek dereden su getirmen yetecek, bir “istemiyorum” diyebilmeye,
Ne durduğu fark etmeyecek abanın altında.
Saatin, sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın,
Küçük bir not defteri olacak, “bilgini” en hızlı “sayan”.
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit…
Çay, simit ve peynirle...!
___ Nazım Hikmet ___
02.03.2013 - 23:54
— Konuşmadan önce dinleyin,
— Yazmadan önce düşünün,
— Harcamadan önce kazanın,
— Dua etmeden önce bağışlayın,
— İncitmeden önce hissedin,
— Nefret etmeden önce sevin,
— Vazgeçmeden önce çabalayın,
— Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur. Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun.
William Shakespeare
27.02.2013 - 07:32
Bunları Biliyor muydunuz?
Bir çok hastalığın ana sebebini anlamak için, lütfen aşağıda aktarılan bilgileri dikkatlice ve özenle okuyalım, paylaşalım.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde kandaki suyu kullanırsa, yüksek tansiyon hastalığına yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde omurlardaki suyu kullanırsa, bel ve boyun fıtığı hastalığına yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde kemiklerdeki suyu kullanırsa, gut - atrit gibi romatizmal hastalıklara yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde akciğerdeki suyu kullanırsa, astım hastalığına yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde pankreastaki suyu kullanırsa, şeker hastalığına yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde midedeki suyu kullanırsa, ülser hastalığına yakalanırız.
* Bağırsaklarda su eksilirse, kabızlık meydana gelir ve kolon kanseri olma tehlikesi yaşarız.
* Hücrenin su eksikliği çok artarsa, beynimiz hücreye oksijen göndermeyi keser. Oksijen kesilmesi sonucunda da hücre kanserleşme sürecine girer! ! ! ...
Hasta olmamak için vücüdumuzu susuz bırakmamalıyız. Alkali - Canlı su içmeliyiz. Alkali ve canlı olmayan sular ne kadar çok içilse de vücut yine susuz kalmaktadır! ! ! ... Çağımızın en büyük problemi; içilen ölü sulardır! ! !
Hasta değil susuzsunuz - Dr. F. Batmangelid
25.02.2013 - 19:30
KARINCA
Karıncaya sormuşlar; ' nereye gidiyorsun? ', ' dostuma', demiş. 'Bu bacaklarla zor' demişler. Karınca; ' olsun, varamasam da yolunda ölürüm' demiş.. Yolunda ölünecek dostlara...
Farkında olmayabilirsin ama %100 doğru:
1. Bu dünyada uğrunda ölebileceğin en az iki kişi vardır.
2. En azından 15 kişi öyle ya da böyle seni seviyordur.
3. Herhangi birinin senden nefret edebilmesinin tek sebebei, aslında sadece senin gibi olmak istemesidir.
4. Senden gelecek bir gülümseme bazılarına mutluluk getirebilir, o senden hoşlanmasa bile.
5. Her gece, birisi uykuya dalmadan önce seni düşünüyor.
6. Birisi için dünyalara bedelsin.
7. Çok özel ve teksin.
8. Varlığını bile bilmediğin biri seni seviyor
9. Hayatındaki en büyük hatayı yaptığın zamanda bile, ondan hayırlı birşey çıkar.
10. Ne zaman dünya sana sırtını dönmüş gibi hissedersen, dön ve bir daha bak.
11. Her zaman aldığın iltifatları hatırla. Kaba sözlerin hepsini unut
Eğer sevgi dolu bir arkadaşsan bunu herkese gönder, sana gönderen de dahil.
Eğer geri alırsan demek ki gerçekten seviliyorsun..
Ve hep hatırla....
İyi arkadaşlar yıldızlar gibidir, onları her zaman göremeyebilirsin ama orada olduklarını bilirsin.
'Bir dosttan tek bir gül ve güzel bir sözü ben onunlayken almayı,
öldükten sonraki bir kamyon dolusu çiçeğe tercih ederim.'
HER ZAMAN YANIMDA OLMASINI İSTEDİĞİM İNSANLARA..
25.02.2013 - 09:32
Artık kapattım gönül defterimi..
İçim almıyor, kalbim almıyor bendeki seni..
Ne yalan söyleyim söylenen onca söz,
Dökülen onca gözyaşı uğruna.
Lâl oldu artık dilim, gözler bile faydasız,
Kalbe inemedikten sonra..
Artık susma vakti sevgili,
Eskisi gibi özlemiyor kalbim seni.
Sana meftun olan bu kalp atmıyor artık
Eskisi gibi…
Günahı benim bu sevdanın, sevabıda
Seni sevmek için ne kadar sebeb bulduysam kendime
Sevmemek içinde bir o kadar işte
Diline düştü belki ismim ama,
Kalbine, yüreğine düşemedi gitti
Bu yüzden artık vazgeçme vakti..
Sana gelirken çalmadım kapını
Şimdide gidiyorum usulca,sessizce
Sanki hiç o kapıdan girmemişcesine
Geldim, Gördüm ve Gidiyorum
birdaha geri dönmeyesiye.! ! !
24.02.2013 - 09:22
GÖZLERİMDEN
Senin gözlerinden görsem kendimi
Öyle çılgın,öyle neşeli
Çözülmüş bilmeceler yüzümde,
Duru,sade, pürüzsüz,
Takılmasın diye dikenli sözler,
Dereler süzülmüş üzerinden
Kum gibi ince akışkan
Gösterdiğim kadar görünür, mavi kuşlar
Soluk griler yoktur
dudaklarımda
Uçuk pembeleri görürsün ekseri,
Kahkahalarımın arasında
Rengarenk kelebekler uçar,
Bir solukta anlatırım hikayelerimi
Hızla tükeniverecekmiş gibi zaman.
Aceledir sohbetlerim,
Bitirememe korkusundandır aslında
söyleyeceklerimi.
Senin gözlerinden görsem kendimi,
Işıl ışıl yıldızlar yanar
Oysa alevden kar taneleridir
ışığı yüreğimin
Sıcağı soğuğuyla yanan,
Zaman zaman okyanus derinliğinde
bir umman
Çaresiz kıyıları arayan,
Garip sandalımdır.
Senin gözlerinden görsem kendimi
Uçarı, özgür yelken...
Kaç metre yaklaşırsan,
O kadar görürsün uzaklığımı kıyıya,
Ya tutarsın ellerimden,
Ya da yüzerim kendi denizlerimde,
Mutlusundur bilirim
sevinirim buna da
Senin bana bakan gözlerinden....
Serpil Taşyürek
Toplam 1172 mesaj bulundu