Küçük bir çocukken babasının memuriyeti sebebiyle başladığı şehir değiştirmeleri ona kısa zamanda bulunduğu ortama uyum sağlamayı, aklında tutabildiği kadar anı biriktirmeyi, bir çoğu silinip gitse de kalanlarına emek vererek sürdürdüğü dostluklar edinmeyi öğretti.
Tolstoy;un bindokuzyüzsekizde dediği gibi tüm hikayeler, ya kahramanın yolculuğa çıkması, ya da şehre bir yabancının gelmesi ile başlar. Cenk'in hatırladığı yolculuğu beş yaşında Kızıltepe'nin sıcak ve sarı düzlüklerinde yetmiş dört Chevy ile başlıyor.
Sonra üç tekerli bisikleti ve Murat 124 arkasında uzaklaşan, hüzünlü gözlerle uğurladığı siyah beyaz televizyonlu Yeşilyurt. O çocuk masumiyetiyle gülüşleri halen aklının köşesine kazınmış, aradan geçen kırk yıla rağmen halen arada sıcak gülümsemelerine tanık olabildiği siyah önlüklü Cihangiri, Sibeli, Pınarı ile Alaşehir.
Dizlerinin çocukluğun hareketliliğinden, yüreğinin kendilerini büyük sananların farkına bile varmadan oluşturdukları yaraladıkların kabuklarının geçmediği yıllarla Mazgirt.
Ulusta semaverli çay bahçesi, Zafer çarşısı, Kızılayı, amcayla geçirilen kısacık zamanlar da kendini büyük hissetme çabaları. Gatanın soğuk yüzü, Dikmenin boğuk ve soğuk postane klimaları ile ömrüne birkaç kez istemeden giren, girdikçe acıtan gri Ankara.
Kendini ifade etmeyi öğrenmeye çalışan henüz on ikili yaşlar ama tam da yetişkin gibi davranmak zorunda olunan Van'lı yıllar. "Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan" deyivermiş yıllar sonra şairin biri yüksek perdeden, o, içinden bile söylemeye cesaret edemişken Bingölde bir gece yarısı bir şehirler arası terminalde.
Küçük bir çocukken babasının memuriyeti sebebiyle başladığı şehir değiştirmeleri ona kısa zamanda bulunduğu ortama uyum sağlamayı, aklında tutabildiği kadar anı biriktirmeyi, bir çoğu silinip gitse de kalanlarına emek vererek sürdürdüğü dostluklar edinmeyi öğretti.
Tolstoy;un bindokuzyüzsekizde dediği gibi tüm hikayeler, ya kahramanın yolculuğa çıkması, ya da şehre bir yabancının gelmesi ile başlar. Cenk'in hatırladığı yolculuğu beş yaşında Kızıltepe'nin sıcak ve sarı düzlüklerinde yetmiş dört Chevy ile başlıyor.
Sonra üç tekerli bisikleti ve Murat 124 arkasında uzaklaşan, hüzünlü gözlerle uğurladığı siyah beyaz televizyonlu Yeşilyurt. O çocuk masumiyetiyle gülüşleri halen aklının köşesine kazınmış, aradan geçen kırk yıla rağmen halen arada sıcak gülümsemelerine tanık olabildiği siyah önlüklü Cihangiri, Sibeli, Pınarı ile Alaşehir.
Dizlerinin çocukluğun hareketliliğinden, yüreğinin kendilerini büyük sananların farkına bile varmadan oluşturdukları yaraladıkların kabuklarının geçmediği yıllarla Mazgirt.
Ulusta semaverli çay bahçesi, Zafer çarşısı, Kızılayı, amcayla geçirilen kısacık zamanlar da kendini büyük hissetme çabaları. Gatanın soğuk yüzü, Dikmenin boğuk ve soğuk postane klimaları ile ömrüne birkaç kez istemeden giren, girdikçe acıtan gri Ankara.
Kendini ifade etmeyi öğrenmeye çalışan henüz on ikili yaşlar ama tam da yetişkin gibi davranmak zorunda olunan Van'lı yıllar. "Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan" deyivermiş yıllar sonra şairin biri yüksek perdeden, o, içinden bile söylemeye cesaret edemişken Bingölde bir gece yarısı bir şehirler arası terminalde.