Boynu bukuk duruyorsam eğer içimden böyle geldiği için değil Ama hiç değil Ah güzel Ahmet Abım benim insan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa Toprağını iten çiçeğe Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine Konyanın beyaz Antedin kırmızı düzlüğüne benzer Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir Denizine benzer ki dalgalıdır bakışları Evlerine, sokaklarına, köşe başlarına Öylesine benzer ki Ve avlularına (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi) Ve sözlerine (Yani bir cep aynası alim-satımına belki) Ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer Sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına Öyle bir cidara yakımına, birinin gazoz açmasına Minibüslerine, gecekondularına Hasretine, yalanına benzer Anisi issizliktir Acısı bilincidir Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abı. Bir güzel kadeh tutusun vardı eskiden Dirseğin iskemleye dayalı - Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben - Cidara paketinde yazılar resimler Resimler: cezaevleri Resimler: özlem Resimler: eskidenleri Ve bir kasın yukarı kalkık Sevmen acele Dostluğun çabuk Bakıyorum da simdi O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abı Biz eskiden seninle istasyonları dolaşırdık bir bir O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar Nazilli kokardı Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası Kil gibi ince İstanbul yağmurunun altında Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen Kadının ütülü patiskalardan bir teni Upuzun boynu Kirpikleri Ve sana Ahmet Abi uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki Sofranı kurardı Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi Çocuklar doğururdu Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini islerdi bir dantel gibi O çocuklar büyüyecek O çocuklar büyüyecek O çocuklar... Bilmezlikten gelme Ahmet Abı Umudu dürt Umutsuzluğu yatıştır Diyeceğim su ki Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler Oysa o kadar kullanışlı ki simdi Hayalsiz yasıyoruz nemdeyse Çocuklar, kadınlar, erkekler Trenler tıklım tıklım Trenler cepheye giden trenler gibi İsçiler Almanya yolcusu isçiler Kadınlar Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi Ellerinde bavullar, fileler Kolonyalar, su şişeleri, paketler Onlar ki, hepsi Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler Ah güzel Ahmet Abım benim Gördün mu bak Dağılmış pazar yerlerine benziyor simdi istasyonlar Ve dağılmış pazar yerlerine memleket Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile Gelse de Öyle sürekli değil Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün O kadar çabuk O kadar kısa iste o kadar.
Ahmet Abı, güzelim, bir mendil niye kanar Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar Mendilimde kan sesleri. .
Derin, sessiz, iyi, böylece Güz, ölülerini bırakan kuşlar Yer kalmadı acıya ülkemizde Derin, sessiz, iyi böylece Gün ortası alacakaranlık bakışlar
Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz Biz o renksiz, o yalnız, o sürgün medüzalar Aşar söylediklerimizi çeker gideriz Ülkemiz, toprağımız, her şeyimiz Kıyısında camların bozbulanık rakılar
Çizeriz yeryüzünü kaygısız ayaklarla Yüzümüzdür bir yağmur ağırlığınca düşer Sonra pek anlamadan içkiler ne çabuk biter Ne kadar konuşursak o kadar bir sessizlik olur Adımızı sorarız birine, o bize adını söyler. .
Bugün pazar eve kırmızılar taşıyorum Amcamı arıyorum duvara bakıyor amcam Duvarda ne var, ben de bakıyorum Komşuları çağırıyorum onlar da bakıyor Çağırsam önüne gelen duvara bakacak.
Sanki hiç biriniz duvar görmedik En sevimli cinayetleri isliyorum Çiviler çakıyorum, bir sivrilik uyumunda çiviler Kutular, evler, gömlekler asıyorum üstüne Asıyorum, asıyorum, asıyorum Askın, amcamın, mavinin önünde.
Duvara bakıyorum duvarı çoğaltıyorum böylece O da bana bakıyor, ben de ne var Su götürmez bir gürültüyle Gelin olmuş bir kadın tuhaflığıyla Size anlatamam güneşi durdurarak. Bu kaç kapılı bir konyak? .
Gül renginde basıyordum yere. Kaçırdım gözden Küçük serüvenini su kuşunun Bana kendini sundu sazlıkların arasından ve kendini okşadı, Biraz da abartaraktan, gördüm bir ara Köprüyü de gördüm, tarihle isledi beni ve yaklaştırdı Orada bulunmayanların tarihini bana Kokmayı paylaştım kir çiçekleriyle Ve şaşırtıcı olmayı Ve biçimlendirici bir de.
Portakal ağaçları, portakal ağaçları! Unutur muyum hiç Ellerim de sizsiniz, ellerim de .
Kimseye karıştım mi? hiç karışmadım Bu ki bana tuhaf sayılmadı Gözleyip sordum mu hiç? hayır sormadım Bu ki bana yalan sayılmadı Acımak isim miydi? hayır Bir evden olmak kotu muydu? hayır Zamana zamanla bakmak ne idi ki Baktım
Tarlayı tarlayla ölçtüm Meyveyi mey mayla ölçtüm Denizi denizle ölçtüm Göğü gökle ölçtüm Zaten insani insanla ölçtüm ki Buruk bir tat mi duydum Ve duydum Her şey ki bir yorumdu, sonuç değildi Sonuç ki zaten yoktu
Sana her zaman söylüyorum senin yüzünde gülmek var Bakınca bir yasama ordusu çıkıyor aydınlığa Bir çiçek geliyorsun yer altı çevresinden Bir kartal gidiyorsun çıplağın ayaklarla Simdi bir pembeyi kovuşturuyor Omzundan yukarıya uç polis Deli ediyor onları saclarında Bir karanfil çok Bir karanfil azala.
En saklı yerlerinden en güzelliğin çıkıyor Ansızın doğan hayvanlar gibi güzel Bakınca bir şiir canliyorum dünyaya Yapılan bir şeydir şiir, yuvarlak, kırmızı, geniş En genişi en kırmızısı o ezilmişler katında Simdi bir gizliyi kovuşturuyor Gözlerinden içeriye üç polis Deli ediyor onları mısralarımda Bir karanfil az Bir karanfil çoğala çoğala.
Bilmem mi ellerin vardır, umuttan yuvarlar çizerler Bakılan bir şeydir el, boşluğu dengede tutan Bir uzantıdır iste umutla insan arası Bir yönüdür ne belli, görmekle anlaşılan Geceden gün yapılan o sevişme yakınlığında Simdi bir sevdayı izliyor Uluslararası uç polis Deli ediyor onları sonsuzda Çok isimli bir çay Çok yuvarlak bir masa.
Sanki bir tarih içindeyiz, günaydın minyatürler! Üç köle uzanik bir dünyayı imzalayaraktan Ansızın dört köşe, ansızın ehram En duymalı yerlerinde bir sessizlik Günesin çok parladığı bir arka Basları dünyadan dışarıya sarkıyor Bozgunda çiçekler örneği duyulmaz bağırtılarla Simdi bir tarih sürdürüyor Simdi bir tarih sürdürüyor Yüzünun gizlerinde üç polis Deli ediyor onları Mısır’da Bir insan az Bir insan inana. Duymakla atların çıngıraklarından duyduğunu Bir ateş akimini dağda En korkulu cağ bu, onu altımızdaki şehirlerden çıkarıyoruz Küflü ev süsleri, geyik durmalı bir hayvan Bizi bakmaya zorluyorlar ayrıca Simdi bir aydınlığı durduruyor Beyazlar giyinmiş uç polis Deli ediyor onları boşlukta Bir pencere az Bir pencere kaybola kaybola. .
Sivridir ayaklari bastikca kati taslara Kadinlar memelidir-Ya viski icelim ya bira Hayatta olmayan masalar vardir ya Tam iste onlar icinde bir masa Mike ile Jim'e soyle bu gece kadinlara.
Mike kadin sevmez, onu kahveye birakiriz ayrica Azicik kagit oynar acilir Okyanuslara Hayatta olmayan adalar vardir ya Tam iste onlar icinde bir ada Bizi biliyorsun ya-goz kirpar-kadinlara.
Sivridir ayaklari gokyuzu vurunca damlara Bu kavga, bu iste yuzuncu katindan bir kavga Hayatta olmayan insanlar vardir ya Sen misin Mike, Jim sen misin yoksa Hadi aldirmayalim-icini ceker-bu gece kadinlara. .
Surayi goturun dedim onlara Buraya da, burayi da Alin goturun dedim Cimenlerin tirse bugusunun ustunden Tirse bugunun duslere degen ustunden Duslerin aycicegi giysilerinin ustunden O zaman anlatirim dedim onlara Pencere onumun niye uctugunu.
Evet Donup geliyor az sonra Kolumun altina yerlesiyor Kendisiyle yer degistirir gibi Itiyorum onu, itiyorum, itiyorum Butun zamanlar bitti diyorum-anlasa'ya- Iki tek kiraz agaci kaldi yalniz Iki tek kiraz agaci Ilkyazlar ve butun baslangiclar bitti Kiraz agaclari? onlar da Gozlerimin deli kirmizisini yikamak icin Agladiklari zaman
Ne vardi sundurmanin ustunde-ne vardi- Animsayamiyorum simdi -Pek simdi degil, coktandir- Yagmurlar yagdigi zaman buyuyen Gecmisi olmayan bir saksi mi Yoksa Bir sap cicek mi-saksisiz- Kacisina ugrayan bir cicek Neden olmasin Yagmurlar Yagmurlar yagdigi zaman.
Sular insanlar gibi geciyor aklimdan Mavi aklimdan Sordular-animsiyorum- Bir gun Neyle ortulurmus ki su Suyla demistim -elbette suyla- Ya yasam Bir baska yasamla, bir baska, bir baska, bir baska Oysa butun yasamlar bitti Ilkyazlar ve butun baslangiclar Sular Insanlar gibi duruyor aklimda.
Dislerimin arasindan gosteriyorum ellerimi Korkuyla kacisiyor guvercinle karanfil Donup arkama bakmiyorum Odalar bitti cunku, merdivenler de Disarsi var:surasi, burasi, orasi Ve yagmur-yagmurlar- Ah su yagmurlar durmasa ya Ne guzel islaniyor ilkyaz Ne guzel ne guzel ne guzel Denize zorla sokulmus Aglamakli bir cocuk gibi. .
Ben gidince hüzünler bırakırım Bu senin yaşadığındır Bir ev sıkılır kadınlardaki Bir adam sıkılır kadınlardaki Seni sevmek bu kadar mı O benim yaşadığımdır.
Bazan da bir yerde kuşlar vardır Ne uçmak, ne görünmek için Bir karanfil pencereyi deler Bir kapı kendiliğinden kapanır İstesek sevişirdik, ama olmadı Biz değil yaşayan acılardır.
Gitsem de her yerde biraz vardır Hatırda zamansız bir plak Bir otel kapısı, biraz istasyon Vardır o seninle birlikte olmak Buluşur çok uzaktan ellerimiz Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak. .
Sanki hicbir sey uyaramaz Icimizdeki sessizligi Ne soz, ne kelime, ne hicbir sey Gozleri getirin gozleri.
Baska degil, anlasiyoruz boylece Yapragin daha bir yapraga degdigi O kadar yakin, o kadar uysal Elleri getirin elleri Diyorum, bir seye karsi komaktir gunumuzde ask Birlesip saliverelim iki tek golgeyi. .
Her sey o kadar anlamsizdi ki, yaz Bunu bir daha pekistirdi Avuclarimi sicak tutar, bulundururdum Sevgisiz ve gereksiz kalmak icin Oyle, kendime yorgun hazirlamislar beni.
Sehir ki aydinliktan gorunmeyen birini Acilmis iskambiller gibi bilerken Orada, icimde simdi Dort gunes bir arada Gozlerimde hic bitmeyen bir deli
kendisinin ideallerine sımsıkı sarlıp peşine deli koşması en imrendiğim özelliklerinden birisi.Eminim ki bu genç arkadaşımdan çok fayda göreceğiz.Kendisini tanıdğım için çok şanslı hissediyorum. Sevgiler....
Her sey o kadar anlamsizdi ki, yaz Bunu bir daha pekistirdi Avuclarimi sicak tutar, bulundururdum Sevgisiz ve gereksiz kalmak icin Oyle, kendime yorgun hazirlamislar beni.
14.11.2005 - 20:09
Mendilimde Kan Sesleri
Her yere yetişir
Hiçbir şeye geç kalınmaz
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abı sen de bagisla.
Boynu bukuk duruyorsam eğer
içimden böyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet Abım benim
insan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antedin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşe başlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alim-satımına belki)
Ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer
Sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cidara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anisi issizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abı.
Bir güzel kadeh tutusun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben -
Cidara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenleri
Ve bir kasın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da simdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abı
Biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kil gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini islerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abı
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim su ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki simdi
Hayalsiz yasıyoruz nemdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İsçiler
Almanya yolcusu isçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abım benim
Gördün mu bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor simdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
iste o kadar.
Ahmet Abı, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 20:09
Medüza
Derin, sessiz, iyi, böylece
Güz, ölülerini bırakan kuşlar
Yer kalmadı acıya ülkemizde
Derin, sessiz, iyi böylece
Gün ortası alacakaranlık bakışlar
Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz
Biz o renksiz, o yalnız, o sürgün medüzalar
Aşar söylediklerimizi çeker gideriz
Ülkemiz, toprağımız, her şeyimiz
Kıyısında camların bozbulanık rakılar
Çizeriz yeryüzünü kaygısız ayaklarla
Yüzümüzdür bir yağmur ağırlığınca düşer
Sonra pek anlamadan içkiler ne çabuk biter
Ne kadar konuşursak o kadar bir sessizlik olur
Adımızı sorarız birine, o bize adını söyler.
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 20:08
Kuşatma
Bir gün akıp gitmeye her yerim
Suyundan içmeyle alışık.
Gitmek! yazmışım defterime çoktan
Rıhtımlar, güz halatları, daha bir suru şey
Şuramda darmadağınık.
Vişneler, atlar, yıldızlar
Yıldızlar, sik ağaçlar, kasaba lokantaları
Yıllarca duran sözler yenisi konuşulmadık.
Oteller, oteller, o bakımsız suçluluğum benim
Geçmem kapınızdan bile artık.
Doğasın, bir sen beklersin beni, bilirim
Sesimi, düşlerimi, kırık parmaklarımı
Var başka neyimse onları artık.
Doğasın sen, doğasın, yarat beni yeniden
Ey yalnızlığımı kuşatan yalnızlık.
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 20:08
Konyak
Bugün pazar eve kırmızılar taşıyorum
Amcamı arıyorum duvara bakıyor amcam
Duvarda ne var, ben de bakıyorum
Komşuları çağırıyorum onlar da bakıyor
Çağırsam önüne gelen duvara bakacak.
Sanki hiç biriniz duvar görmedik
En sevimli cinayetleri isliyorum
Çiviler çakıyorum, bir sivrilik uyumunda çiviler
Kutular, evler, gömlekler asıyorum üstüne
Asıyorum, asıyorum, asıyorum
Askın, amcamın, mavinin önünde.
Duvara bakıyorum duvarı çoğaltıyorum böylece
O da bana bakıyor, ben de ne var
Su götürmez bir gürültüyle
Gelin olmuş bir kadın tuhaflığıyla
Size anlatamam güneşi durdurarak.
Bu kaç kapılı bir konyak?
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 20:07
Kokmayı Paylaştım
Gül renginde basıyordum yere. Kaçırdım gözden
Küçük serüvenini su kuşunun
Bana kendini sundu sazlıkların arasından ve kendini okşadı,
Biraz da abartaraktan, gördüm bir ara
Köprüyü de gördüm, tarihle isledi beni ve yaklaştırdı
Orada bulunmayanların tarihini bana
Kokmayı paylaştım kir çiçekleriyle
Ve şaşırtıcı olmayı
Ve biçimlendirici bir de.
Portakal ağaçları, portakal ağaçları!
Unutur muyum hiç
Ellerim de sizsiniz, ellerim de
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 20:04
Kendime
Kimseye karıştım mi? hiç karışmadım
Bu ki bana tuhaf sayılmadı
Gözleyip sordum mu hiç? hayır sormadım
Bu ki bana yalan sayılmadı
Acımak isim miydi? hayır
Bir evden olmak kotu muydu? hayır
Zamana zamanla bakmak ne idi ki
Baktım
Tarlayı tarlayla ölçtüm
Meyveyi mey mayla ölçtüm
Denizi denizle ölçtüm
Göğü gökle ölçtüm
Zaten insani insanla ölçtüm ki
Buruk bir tat mi duydum
Ve duydum
Her şey ki bir yorumdu, sonuç değildi
Sonuç ki zaten yoktu
Sen ki kim
Beni butun bırakma
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 20:03
Kaybola
Sana her zaman söylüyorum senin yüzünde gülmek var
Bakınca bir yasama ordusu çıkıyor aydınlığa
Bir çiçek geliyorsun yer altı çevresinden
Bir kartal gidiyorsun çıplağın ayaklarla
Simdi bir pembeyi kovuşturuyor
Omzundan yukarıya uç polis
Deli ediyor onları saclarında
Bir karanfil çok
Bir karanfil azala.
En saklı yerlerinden en güzelliğin çıkıyor
Ansızın doğan hayvanlar gibi güzel
Bakınca bir şiir canliyorum dünyaya
Yapılan bir şeydir şiir, yuvarlak, kırmızı, geniş
En genişi en kırmızısı o ezilmişler katında
Simdi bir gizliyi kovuşturuyor
Gözlerinden içeriye üç polis
Deli ediyor onları mısralarımda
Bir karanfil az
Bir karanfil çoğala çoğala.
Bilmem mi ellerin vardır, umuttan yuvarlar çizerler
Bakılan bir şeydir el, boşluğu dengede tutan
Bir uzantıdır iste umutla insan arası
Bir yönüdür ne belli, görmekle anlaşılan
Geceden gün yapılan o sevişme yakınlığında
Simdi bir sevdayı izliyor
Uluslararası uç polis
Deli ediyor onları sonsuzda
Çok isimli bir çay
Çok yuvarlak bir masa.
Sanki bir tarih içindeyiz, günaydın minyatürler!
Üç köle uzanik bir dünyayı imzalayaraktan
Ansızın dört köşe, ansızın ehram
En duymalı yerlerinde bir sessizlik
Günesin çok parladığı bir arka
Basları dünyadan dışarıya sarkıyor
Bozgunda çiçekler örneği duyulmaz bağırtılarla
Simdi bir tarih sürdürüyor
Simdi bir tarih sürdürüyor
Yüzünun gizlerinde üç polis
Deli ediyor onları Mısır’da
Bir insan az
Bir insan inana.
Duymakla atların çıngıraklarından duyduğunu
Bir ateş akimini dağda
En korkulu cağ bu, onu altımızdaki şehirlerden çıkarıyoruz
Küflü ev süsleri, geyik durmalı bir hayvan
Bizi bakmaya zorluyorlar ayrıca
Simdi bir aydınlığı durduruyor
Beyazlar giyinmiş uç polis
Deli ediyor onları boşlukta
Bir pencere az
Bir pencere kaybola kaybola.
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 20:01
Kavga
Sivridir ayaklari bastikca kati taslara
Kadinlar memelidir-Ya viski icelim ya bira
Hayatta olmayan masalar vardir ya
Tam iste onlar icinde bir masa
Mike ile Jim'e soyle bu gece kadinlara.
Mike kadin sevmez, onu kahveye birakiriz ayrica
Azicik kagit oynar acilir Okyanuslara
Hayatta olmayan adalar vardir ya
Tam iste onlar icinde bir ada
Bizi biliyorsun ya-goz kirpar-kadinlara.
Sivridir ayaklari gokyuzu vurunca damlara
Bu kavga, bu iste yuzuncu katindan bir kavga
Hayatta olmayan insanlar vardir ya
Sen misin Mike, Jim sen misin yoksa
Hadi aldirmayalim-icini ceker-bu gece kadinlara.
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 19:54
Kaçışına Uğrayan Çiçek
Surayi goturun dedim onlara
Buraya da, burayi da
Alin goturun dedim
Cimenlerin tirse bugusunun ustunden
Tirse bugunun duslere degen ustunden
Duslerin aycicegi giysilerinin ustunden
O zaman anlatirim dedim onlara
Pencere onumun niye uctugunu.
Evet
Donup geliyor az sonra
Kolumun altina yerlesiyor
Kendisiyle yer degistirir gibi
Itiyorum onu, itiyorum, itiyorum
Butun zamanlar bitti diyorum-anlasa'ya-
Iki tek kiraz agaci kaldi yalniz
Iki tek kiraz agaci
Ilkyazlar ve butun baslangiclar bitti
Kiraz agaclari? onlar da
Gozlerimin deli kirmizisini yikamak icin
Agladiklari zaman
Ne vardi sundurmanin ustunde-ne vardi-
Animsayamiyorum simdi
-Pek simdi degil, coktandir-
Yagmurlar yagdigi zaman buyuyen
Gecmisi olmayan bir saksi mi
Yoksa
Bir sap cicek mi-saksisiz-
Kacisina ugrayan bir cicek
Neden olmasin
Yagmurlar
Yagmurlar yagdigi zaman.
Sular insanlar gibi geciyor aklimdan
Mavi aklimdan
Sordular-animsiyorum-
Bir gun
Neyle ortulurmus ki su
Suyla demistim -elbette suyla-
Ya yasam
Bir baska yasamla, bir baska, bir baska, bir baska
Oysa butun yasamlar bitti
Ilkyazlar ve butun baslangiclar
Sular
Insanlar gibi duruyor aklimda.
Dislerimin arasindan gosteriyorum ellerimi
Korkuyla kacisiyor guvercinle karanfil
Donup arkama bakmiyorum
Odalar bitti cunku, merdivenler de
Disarsi var:surasi, burasi, orasi
Ve yagmur-yagmurlar-
Ah su yagmurlar durmasa ya
Ne guzel islaniyor ilkyaz
Ne guzel ne guzel ne guzel
Denize zorla sokulmus
Aglamakli bir cocuk gibi.
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 19:53
İnfilak
Ben gidince hüzünler bırakırım
Bu senin yaşadığındır
Bir ev sıkılır kadınlardaki
Bir adam sıkılır kadınlardaki
Seni sevmek bu kadar mı
O benim yaşadığımdır.
Bazan da bir yerde kuşlar vardır
Ne uçmak, ne görünmek için
Bir karanfil pencereyi deler
Bir kapı kendiliğinden kapanır
İstesek sevişirdik, ama olmadı
Biz değil yaşayan acılardır.
Gitsem de her yerde biraz vardır
Hatırda zamansız bir plak
Bir otel kapısı, biraz istasyon
Vardır o seninle birlikte olmak
Buluşur çok uzaktan ellerimiz
Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 19:52
İki Kent
Dizlerinde kalırsın bir aksam vakti
Soluklarına uğrarsın, kısılmış gözlerine
Geçersin geçersin geçersin
Gökteki tek yıldızdan üşüyerek.
Görüyorsun değil mi
Ne kadar inceldi kent
Ansızın bir kent daha görünecek.
Bak iste, duyuyor musun
Öpüldün bırakıldın sanki
Bir değil iki turlu senin de soluğun.
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 19:43
Gözleri
Sanki hicbir sey uyaramaz
Icimizdeki sessizligi
Ne soz, ne kelime, ne hicbir sey
Gozleri getirin gozleri.
Baska degil, anlasiyoruz boylece
Yapragin daha bir yapraga degdigi
O kadar yakin, o kadar uysal
Elleri getirin elleri
Diyorum, bir seye karsi komaktir gunumuzde ask
Birlesip saliverelim iki tek golgeyi.
.
Edip Cansever
14.11.2005 - 19:41
Dört Güneş
Her sey o kadar anlamsizdi ki, yaz
Bunu bir daha pekistirdi
Avuclarimi sicak tutar, bulundururdum
Sevgisiz ve gereksiz kalmak icin
Oyle, kendime yorgun hazirlamislar beni.
Sehir ki aydinliktan gorunmeyen birini
Acilmis iskambiller gibi bilerken
Orada, icimde simdi
Dort gunes bir arada
Gozlerimde hic bitmeyen bir deli
edip cansever
24.03.2005 - 09:46
Hiç bir şeyim yok göğüs kafesimdeki ürkeklik hariç! F.K:p
Hiç kadar güzel ne var ki?
Şair işte; onun şiiri var, şiirinin felsefesi var, felsefesi mi hiiiiç yok bir şey...
Sevgilerimle iyi insan...
22.09.2004 - 18:43
kendisinin ideallerine sımsıkı sarlıp peşine deli koşması en imrendiğim özelliklerinden birisi.Eminim ki bu genç arkadaşımdan çok fayda göreceğiz.Kendisini tanıdğım için çok şanslı hissediyorum.
Sevgiler....
Erdem ERASLAN
20.09.2004 - 02:17
Ben ne desem ki şiirlerinden çok şiire olan azmi ve sıcaklığı içtenliğiyle tanıdım kendisini, ben biliyorum herkes bilsin: Değerli bir insan ve şair..
(Y) olun (y) olumuzdan geçip şiire ulaşsın..
Başarı dileklerimle..
16.09.2004 - 09:32
Tanıdığım için kendimi şanslı hissettiğim insanlardan birisi.
Yıllarca aynı yerde çalışıp, aynı cafe'ye takılıp daha yeni tanışmış olmamda şanssızlığım.
Barış Aluk.
Toplam 41 mesaj bulundu