Beste Negâr Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • oysa hazırdım ömrümü sunmaya

    07.02.2009 - 17:19

    defaatle derim ki, hissiyatları abartmanın, duyguları arabeskleştirerek ifade etmenin lüzûmu nedir? .. bîzârım arabesk usûl kullanılarak terkip edilmiş terimlere yorum yapmaktan ve şu hâlde yok artık demek istiyorum*

    *dedim bile ;)

  • dalmak

    07.02.2009 - 17:18

    geçerken uğradım terime, tavsiyede bulunmadan geçmeyeyim dedim.. muğla’nın marmaris ilçesine bağlı ve eski bir rum köyü olduğu söylenen ‘orhaniye’ isimli köyün koyları ve durgun suyu dalmaya en elverişli yer bana göre...o eşsiz güzellikteki bozulmamış doğası da görmeye değer ayrı bir güzelliktir ayrıca..

  • kadınları anlamak

    07.02.2009 - 17:15

    ön şart, evvelâ kendini anlamalı insan..

  • dedikodu

    07.02.2009 - 17:13

    başkaları hakkında özel denilebilecek kişisel konuları bir başkası ile paylaşmak...dedikodu kültürü tek bildikleri kültür alanı olması hasebiyle en büyük zevkleri de yakaladığı bir sırrı özenle ifşâ etmek olan kişiler ile dostluk kurmaktan sakınmalı, sır paylaşmaktan imtinâ etmeli der beste...

  • Egoist

    07.02.2009 - 17:05

    hep bana
    hep ben
    sadece ben
    ille de ben

    herdem ‘ben’ yörüngesinden çıkamayıp dönüp duranların, döne döne şuursuzlaşan ‘ben’cillerin farkında olamadıkları bencillik hâli..

  • budala

    07.02.2009 - 17:03

    hayatta her şeyin bir sınırı var, ama insanların budalalığı uçsuz bucaksız…

  • bu mudur

    07.02.2009 - 17:02

    olmayabilir de (?)

  • ne söylediğinin farkında olmamak

    07.02.2009 - 17:00

    'ağzından çıkanı kulağının duymaması' durumu olup, kimi zaman sarfettiği lafzların nereye gideceğini kestiremeyenlerin sürekli hataya düşseler de bunun farkında olmadıkları gibi sükût etmenin de fazilet olması durumundan bihaber oluşları da diyebiliriz…

    daha türkçesi densizlik, hadsizlik..

  • ne var

    07.02.2009 - 16:55

    geçerken uğramıştım lâkin gördümki çok kabasınız, cevaplayamam bu durumda... gidiyorum.. (giderken de kınadım esefle)

  • gitme

    07.02.2009 - 16:49

    İlkay Akkaya-gitme

    Gitme dağlar öksüz kalır,gitme yıldızlar azalır
    Gitme bu şarkı yarım kalır,gitme
    Gitme yüzün bende kalır,gitme çiçek susuz kalır
    Gitme bu şarkı yarım kalır,gitme

    Hazan şimdi genç ömrümüz bir temmuzun ortasında
    Geçeriz bu kıyametten gönlümüzde sızı kalır oy
    Bu şehri seninle sevdim sevgim ateş ortasında
    Beni sensiz bir başıma koyup gitme yazık olur oy..

  • yavuz bingöl

    07.02.2009 - 16:44

    rahatlatıcı, sakinleştirici, naif bir sesten hüzne dalmak fena fikir olmaz.. ben bunu seçtim, buyurunuz:

    sanma solmaz aklar düşmez
    yüzün eskimez oy yıllar oy
    sen gidince ay kararır
    çığlıklar bitmez
    zaman geçer kabuk bağlar
    sızı diner yara sağalır
    sesin gelir gecelerin içinden
    Ah hayalin yıllarımın içinden
    Hasret gelir kapılara dayanır
    Kar yağıyor sokaklarda üşürsün

  • burçlara inanmak

    28.01.2009 - 03:49

    şahsen itikatım yok, batıl bir inanış gibi geliyor..hiç bir bilimsel dayanağı olmamakla birlikte, fal bakmaktan farkı olmadığını düşünüyorum...

    ama inanan birileri var, ben inanıyorum derseniz ihtisas alanı burçlar olan fî-yakalı'ya başvurunuz; ona burcunuzu söyleyin, size kim olduğunuzu söylesin...

    ;)

  • zuhal olcay

    28.01.2009 - 03:30

    ondan dinlemeyi tercih ettiğim şarkılardan bir tanesi, buyurunuz:

    Ne bir ses ne de haber
    Gelmiyor artık senden
    Öylece kalakaldım da deli hasretinle ben
    Bir yabancı selamı ile hüzünlere daldım
    Kendi ellerimle ben beni kederlere saldım
    Sonunda bir oyuncak kara sevda aldım senden
    Yani değişmedim hala öyle biraz çocuk kaldım

    Yok öyle el gibi durma gül biraz
    Sana gülmeler yaraşır
    Yok öyle güz gibi soğuk olma
    Güz ayrılık taşır

    http://www.plak1.com/dinle/zuhal-olcay/el-gibi/2515.html

  • şevkat

    25.01.2009 - 02:37

    'anne şevkati' dir en hâkikisi... her hâlükârda sokulursunuz o eşsiz şevkatin görünmez sınırları içine... ondandır içimizdeki huzur kırıntısı..

  • aldığı kitabı geri vermemek

    25.01.2009 - 02:15

    'isteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü' sözüne inat, söz konusu olan kitapsa vermemeyi tercih edenlerden olup, bu bencilliğimden de hiç utanmayanlardanım ayrıca...

  • muktedir

    25.01.2009 - 01:29

    iktidar sahibi, kudretli...

  • sevdim seni bir kere

    25.01.2009 - 01:21

    Fârığ olmam eylesen yüzbin cefâ sevdim seni
    Böyle yazmış alnıma kilk-î kazâ sevdim seni
    Ben bu sözden dönmezem devreyledikçe nüh felek
    Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni.

    Şeyh Galip

    Yüzbin cefâ etsen vazgeçmem, bir kere sevdim seni.
    Kazâ ve kader kalemi alnıma böyle yazmış; seni sevdim bir kere.
    Dokuz gök döndükçe bu sözden dönmem
    Sevdim seni; yer ve gök aşkıma şâhid olsun.

  • Abdurrahim Karakoç

    25.01.2009 - 01:13

    Şüphe başlangıçtır, karar nihayet
    Zamanı zamana etme şikayet
    Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
    Beraber kaçalım tut ellerimden

  • Benim için üzülme

    25.01.2009 - 01:11

    ama ama (! ?)

    :'(

  • vicdan erozyonu

    21.01.2009 - 17:59

    gönül rahatlığı ve vicdan huzuru….bunlarsız saadet namümkün…saadet ki, ruhun her türlü dünyevi engelden kurtularak dağ başlarındaki başı boş ve zinde ağaçlar gibi semaya doğru dal budak sarması demektir; saadet ki insandaki mütemadiyen üreten dehanın rakipsiz, art niyetsiz, kinsiz, aşk ve muhabbetle dolu, gizli, tek başına ve ezelî bir sükûn ve durgunluk içinde durmaksızın yaratması demektir….kibir, haset, düşmanlık ve hırs gibi menfi duygular hayatı karmaşık ve çapraşık bir şekle sokmaktan ve/de bu hayatı ağır kâbuslara benzetmekten başka hiç bir şeye yaramaz…tehlikeli hırslar hasedin anasıdır; huzurun ve rahatın düşmanıdır…her ruh bir kanundur…demem o ki; kendi kudretimiz nispetinde o kanunu tatbike çalışalım…

    vesselâm

  • yalan rüzgarı

    21.01.2009 - 17:10

    sanırım bu başlık daha uygun hikâyemiz için...

    Efendim her şeyden evvel şu, iftira ve hakâretlerle süslenen, allanan-pullanan yalan rivâyetlerinizden mürekkeb hikâyelerde saçma ve dahi sapan -boş atayım belkim dolu tutar zihniyetiylen- yazan zât’a sü’âl olunur ki; amacınıza yönelik ürettiğiniz ve cümle-i âleme neşrettiğiniz mesnetsiz şâyialarla bezeli hikâyyelerinizden ne vâkit vezgeçeceksiniz..şahsımı, istihkâr bir dil ilen, yalanlarınız ilen, dolanlarınız ilen harâbiyete, mağlubiyete, utandırıcı hâllere terk edilmiş göstermek ve vâhim hâle düşürmek amacındaki gayretiniz; aslında hakikâti cü’retkârâne bir sûrette tahrîf etmek maksadında olduğunuzun ve de bunu ne içün yaptığınızın siz de benim ve de herkes gibi farkındasınız…-sus inkâr eyleme, farkındasın diyorsam farkındasın- (iç sesim) :)

    şahsımı böyle bir ittihâm altında bulundurmak ise son derece çığırtkan ve ihtirasla dolu bir adaletsizliğe düşürmektedir, görmez misin a zâlim kul...bir kış günü sarayımızın kapısını çalan ve merhamet edilip bahçevâna evlâdlık olarak verilen bi-çâre sen değil misin allah’ın gâribânesi… lânet olsun sarayımıza geldiğin güne :)

    Elbette baktınız daha evvel: ‘‘besle kargayı oysun gözünü’’, ’’merhametten maraz doğar’’

    neden sebep müstahâk görürsün bana bu acz oyunları, yalanları, dolanları ve dahi bu zûlmü… yalan hikâyeler ihtira eden dillerin tutula :)

    Öteden beri; ‘muzmer’ olan kin-u adâveti ahz-ı intikam içün irtikâb edilmiş bir hareket olduğunu, daha evvelde belirttiğim gibi derinliklerinde barındırdığı fesâdlıktan ötürü sırf muvaffakiyetlere mazhâr olamayım deyu bu zulm-i sarîhi irtikâb eylediğini düşünüyorum…efendim bu hep böyleydi; şuan aramızda geçen münâkâşada bile hasis menfaatleri içün doğruyu kendinden bile saklamaktadır…ancak istediği kadar yalan hikâye üretsin efendim, ne fayda…şöyle ki, hayâlât-ı fâsideye düşmeksizin doğruluğu görmek ve bunları ifşâ etmek için cesâretli bir yürek olması lâzım gelir... demem o ki, ve o yürekte bende var; sen havanda su dövmeye ede dur :)

    Bir de reçete lûtfetmiş zât-ı âlileri, hem de olmadık derde..kezâ olsa bile bu ne cûret âzizim, niye ben ölmüşmüyem? ..niye benim icâzetim yok mudur; allah’ın alelâde tabâbeti…kaldı ki,
    ’’yarım hoca dinden, yarım hekim candan eder’’ miş ;)

    efendim bakmayınız siz bu gâribânenin acz-ü hiyânetine ve inkâr çabalarına…hiç unutmam bir gün, sene 1924 :) mâbeynin kapısından has bahçeye çıkmış idim, eteklerimi süre-süre, salınaraktan güllerin arasından havuza doğru arz-ı endâm ediyordum ki, bir ses duydum…bu garib-i gurebâ peşimde her zamanki gibi…yine benim içün yeni bestelettiği bir eseri mırıldanmakta, kısa donuna bakmadan haspam ;) …ömrümce hep adım adım/her yerde seni aradım/ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım/kenarlarda köşelerde/kadehlerde şişelerde/ben kalbimden başka yerde/inan seni bulamadım… efendim daha nasıl ifâde edebilirim, anlayınız işte; şu eserin derûnunda akan vahşi mûsîkiye bakınız ;)

    el-not: bana ait olan ve dahi en samimi hislerimi, en sahih şekilde ihtiyât ve itinâ ilen neşrettiğim canım paragraflarımı çalmayınız âzizim…niye senin kalemin yok mu, allah’ın kabiliyetsizi ve dahi allah’ın hırsızı ;)

    saygı ilen

    sevgi ilen

    yâlân ve de dolân ilen :)

  • dâr'ül elhân

    21.01.2009 - 17:02

    kelime anlamı 'Müzik evi' yani; 'seslerin evi' anlamına gelir..

    1917'de kurulan ilk musiki okulunun adıdır. daha sonra cumhuriyetin kurulması ile 1923'te adı 'istanbul belediye konservatuarı' olarak değiştirilmiştir. 1986 yılında ise kurum 'istanbul üniversitesi devlet konservatuarı' adını almıştır..

  • dâr'ül elhân

    21.01.2009 - 17:01

    yalaann :)

    Efendim, daha evvel neşredilmiş, münâkaşa sahasına dökülmüş mes’eleler üzerinde dâr’ül elhân’da daha fazla konuşmak istemiyorum… ben bir başka odada izâhlarımı dercetmeye devam edeceğim :)

  • adı tarihe altın harflerle yazılan ruh hastaları

    15.01.2009 - 01:57

    peki o halde yazanlar daha mı zekiymiş :)

Toplam 667 mesaj bulundu