Her tercih bir vazgeçişse eğer; benim tercihim Sen oluyorsun. Dilim en çok adını anınca, kalbim yalnız Sen’i hatırlayınca hayat buluyor. Adın, anlam katıyor adıma. Adın ki, büyük. Adın ki, yüce. Adın ki, en güzel...
Ölüme doğru yürüyen bütün insanlar gibi ben de küçüğüm. Avuç içindeyim, açılsa düşeceğim. Bu sabah, gözlerime yerleşen tefekkürle Sen’i söylüyorum. Yüzlerce, binlerce kez söylüyorum, yetmiyor. Art arda ve hepsi farklı anlamlardaki isimlerini söylüyorum.
İki tesbih boncuğu arasında bir kalp kaç kez çarpar, sayamıyorum. 'İkrar'ın sükûtu oluyor suskunluğum. Az ve öz olan bir anlayışla ve kıbleye doğru bir bakışla, Sen’i anıyorum. Andıkça çoğalıyor anlamların. Neden O var? ' dediğimde, her şey canlanıveriyor? Hayat adın geçince niçin allı morlu renklere bürünüyor? Nasıl oluyor da, Sen gelince aklıma, omzumdaki ağırlık azalıp ruhumda bir şölen başlıyor? 'O, onsuz olmayandır.' diyen filozofa kulak verince, gözlerim neden böyle doluyor? Sen ki, 'hiçbirşey kendisine denk olmayan'sın. Sen ki, 'yüceliğinde yakın, yakınlığında güzel' olansın. Ben, yer ile gök arasında, ümit ile korkunun ortasında, düştüğüm kayaya tekrar tırmanmak istiyorum. Sorduğun suale, 'belâ' dediğim günden bu yana, ismine sığan meâle kulak veriyorum. Hayattan uzaklaşıp, gerçeğe yaklaşırken, va’dedilen günü bekliyor, ömrün gelip geçiciliğine tebessümler gönderiyorum. Ben; kulaklarım, gözlerim ve zihnimin işgal altına alındığı bir devirde seviyorum Seni.
Derinlerde
Ne zaman tutsam ellerini Gözlerimin önünden mevsimler geçer Ne zaman gözlerin gözlerime değse Samanyolundan bir yıldız düşer Yaşanmış, yaşanacak zamanlar içinde En güzeli akşam saatleri, buluştuğumuz Gözgöze, iki büyük yangın gibi O yanıp yanıp tutuştuğumuz Başdöndüren o sonsuz heyecan Çıldırtan arzular kesen nefesi En güzel bütün korkuların Bu ateşte bir bir erimesi Son değil o başlangıç yaklaşan Tenin bir yerde aşka hazırlığı Bir buğu halinde geçen zaman Ve gözlerde sabahın ilk aydınlığı Yıllarla büyütmek her dakikayı İnmek seninle derinlerine aşkın Öpülen bütün nimetler içinde En güzeli senin dudakların.
Ümit yaşar oguzcan
çaresizliğin en amansız yerındeyim şimdi. ilk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyım. uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor ve korkularla yine sana dogru koşuyorum.hep aynı soru düşüncemde ya seversem? o zaman neler neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni.İlk defa yenileceğimi anlıyorum. Karşımda kendinden emin gözlerin,dudakların,ellerin bunu söylüyor bana. Önceleri hiç bilmedigim adını şimdi binlerce defa tekrarlıyor dudaklarım. Gözlerin gözlerime takılınca güçsüzlügüm aklıma geliyor, beni sevmedigin sevmiyeceğin aklıma geliyor.Ozamanlar öylesine yıkılıyorum ki bilemessin İnsan nasıl gökyüzüne baktıgı zaman bu sonsuz evren içinde küçük ve çaresiz yaratık oldugunu anlarsa,güzelliğinde bana aynı şeyleri düşündürüyor. Gün oluyor mavilerde,gün oluyor kırmızılarda,gün oluyor karalarda yaşıyorum seninle. Dukarlarından çıkan her kelime,suya bir taş atılmışçasıan büyüyor içimde. nereye gitsem kulaklarımda o yarı karanlık,çocuksu sesin.sonra kendine has kokun o kokuların en çıldırtıcısı,en kahredicisi. ve gözlerin,esmer bir akşam üstünün serin hüznünü getiren gözlerin. görebildiğim,duyabildiğim herşey bana seni sevmeyi söylüyor. Uzaklaştıkça yaklaşıyorum sana.İşin en kötüsü, Yaklaştıkça da uzaklaşmaktan korkuyorum.
yazdıkça içime daha çok işlediğini hissediyorum yazdıgım her harf bır ilmek sankı
KARANLIKTA ERİMEK
Şurada bir kapı olmalı Senin ölümsüzlüğüne açılan Bir kapı olmalı şurada Bulabilsem Kollarımın bütün gücüyle vuracağım Er geç sesimi duyuracağım sana Başımı soğuk demirlere dayayıp Adını söyleyeceğim mahşer gününe kadar Dağlara taşlara güzelliğini haykıracağım Ve bütün yaratıklara Rüzgarın söylediği bir masal gibi Seni anlatacağım Dünyaya ilk gelişimiz değil bu Yüz binlerce yıl önce Bir de taş devrinde gelmiştik Senin için vahşi hayvanlar vurmuştum o zaman Pars dişlerinden bir gerdanlık yapmıştım boynuna Nice mağara duvarlarına güzelliğini kazımıştım Nasıl hatırlamazsın O zaman da gökyüzü bu kadar mavi Ormanlar yemyeşildi O zaman da Yalnız karanlıktan korkar Güneşi tanrı bilirdik Bunca yüzyıllardır İnan Hiçbir şey değişmedi yeryüzünde Belki biz değiştik Sevgilerimizi söyleyemez olduk Göremez olduk nice güzellikleri Yalanı öğrendik Utanmayı öğrendik İnandık sonraları Bütün yaratıklardan üstün olduğumuza Büyük zekamız Önce kafesi, zinciri, zulmü icat etti İyilik güzellik ve doğruluk adına Hiçbir şey kalmadı inandığımız Aradan bin yıllar geçip Atom parçalanıncaya kadar Zaten paramparça olmuştu insanlığımız Böylece bir karanlığa düştük Karanlık bizi başka bir karanlığa götürdü Sarnıçlardan, dehlizlerden, girdaplardan geçtik Sana yaklaşmak için Dallarından gün ışığı geçmeyen ormanlara düştük Aramızdaki demir kapı belki hiç açılmayacak Senin ışığını görmeden kapanacak gözlerimiz Karanlık aman vermiyor Hangi kapıyı aralasak gece Ne yapsak çaresiz Kokunu getiren rüzgar da olmasa Bir manası kalmayacaktı yaşamanın Şimdi hiç değilse Hayaliyle avunmadayız Zaman içinde bir başka zamanın İnsan çırpındıkça bir bataklığa saplanıyor Yaşadıkça ölüme Çaresiz olmak bir şey değil Çaresizliğini kabullenmek zor geliyor insana Aynaya bakıyorum Bir beyazlık, bir boşluk Hani benim yüzüm Dudaklarım, ellerim hani Halbuki gözlerim de görüyor Kör değilim Fakat sen varsın içimde Yakan, kör eden bir karanlığın var senin Nefes, nefes yaşadığımız Avuç, avuç içtiğimiz bir karanlığın var Kahrolası zamanın ortasında Büyük bir fırın yanıyor besbelli Alevleri asırlık çınarlar gibi Büyük bir fırın yanıyor Görüyor musun Şimdi bütün ihtirasların sustuğu saatteyiz Elini sürdüğün her şey yok olabilir Her şey eriyebilir şu anda Bu varlığın yokluğa yaklaştığı andır Zayıf ellerin bu anda bütün yaratıklardan güçlü Bu an iri gözlerinde her şey yüce Ne insanlar fani Ne dünya ölümlü Al beni de erit ateşinde gözbebeklerinin Erit beni Ruhumu aşkının potasında yak Kahrolsun bu karanlıklar Bu mesafeler Bu zaman Ben seni istiyorum Ya seninle yaşamak Ya da sende yok olmak
Her tercih bir vazgeçişse eğer; benim tercihim Sen oluyorsun.
Dilim en çok adını anınca, kalbim yalnız Sen’i hatırlayınca hayat buluyor.
Adın, anlam katıyor adıma. Adın ki, büyük. Adın ki, yüce. Adın ki, en güzel...
Ölüme doğru yürüyen bütün insanlar gibi ben de küçüğüm. Avuç içindeyim,
açılsa düşeceğim. Bu sabah, gözlerime yerleşen tefekkürle Sen’i söylüyorum.
Yüzlerce, binlerce kez söylüyorum, yetmiyor. Art arda ve hepsi
farklı anlamlardaki isimlerini söylüyorum.
İki tesbih boncuğu arasında bir kalp kaç kez çarpar, sayamıyorum.
'İkrar'ın sükûtu oluyor suskunluğum. Az ve öz olan bir anlayışla ve kıbleye
doğru bir bakışla, Sen’i anıyorum. Andıkça çoğalıyor anlamların.
Neden O var? ' dediğimde, her şey canlanıveriyor? Hayat adın geçince
niçin allı morlu renklere bürünüyor? Nasıl oluyor da, Sen gelince aklıma,
omzumdaki ağırlık azalıp ruhumda bir şölen başlıyor? 'O, onsuz olmayandır.'
diyen filozofa kulak verince, gözlerim neden böyle doluyor? Sen ki,
'hiçbirşey kendisine denk olmayan'sın. Sen ki, 'yüceliğinde yakın, yakınlığında güzel'
olansın. Ben, yer ile gök arasında, ümit ile korkunun ortasında,
düştüğüm kayaya tekrar tırmanmak istiyorum. Sorduğun suale,
'belâ' dediğim günden bu yana, ismine sığan meâle kulak veriyorum.
Hayattan uzaklaşıp, gerçeğe yaklaşırken, va’dedilen günü bekliyor,
ömrün gelip geçiciliğine tebessümler gönderiyorum. Ben; kulaklarım,
gözlerim ve zihnimin işgal altına alındığı bir devirde seviyorum Seni.
Derinlerde
Ne zaman tutsam ellerini
Gözlerimin önünden mevsimler geçer
Ne zaman gözlerin gözlerime değse
Samanyolundan bir yıldız düşer
Yaşanmış, yaşanacak zamanlar içinde
En güzeli akşam saatleri, buluştuğumuz
Gözgöze, iki büyük yangın gibi
O yanıp yanıp tutuştuğumuz
Başdöndüren o sonsuz heyecan
Çıldırtan arzular kesen nefesi
En güzel bütün korkuların
Bu ateşte bir bir erimesi
Son değil o başlangıç yaklaşan
Tenin bir yerde aşka hazırlığı
Bir buğu halinde geçen zaman
Ve gözlerde sabahın ilk aydınlığı
Yıllarla büyütmek her dakikayı
İnmek seninle derinlerine aşkın
Öpülen bütün nimetler içinde
En güzeli senin dudakların.
Ümit yaşar oguzcan
çaresizliğin
ilk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyım.
uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor
ve korkularla yine sana dogru koşuyorum.hep aynı soru düşüncemde ya seversem?
o zaman neler neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni.İlk defa yenileceğimi anlıyorum.
Karşımda kendinden emin gözlerin,dudakların,ellerin bunu söylüyor bana.
Önceleri hiç bilmedigim adını şimdi binlerce defa tekrarlıyor dudaklarım.
Gözlerin gözlerime takılınca güçsüzlügüm aklıma geliyor,
beni sevmedigin sevmiyeceğin aklıma geliyor.Ozamanlar öylesine yıkılıyorum ki bilemessin
İnsan nasıl gökyüzüne baktıgı zaman bu sonsuz evren içinde küçük ve
çaresiz yaratık oldugunu anlarsa,güzelliğinde bana aynı şeyleri düşündürüyor.
Gün oluyor mavilerde,gün oluyor kırmızılarda,gün oluyor karalarda yaşıyorum seninle.
Dukarlarından çıkan her kelime,suya bir taş atılmışçasıan büyüyor içimde.
nereye gitsem kulaklarımda o yarı karanlık,çocuksu sesin.sonra kendine has kokun
o kokuların en çıldırtıcısı,en kahredicisi.
ve gözlerin,esmer bir akşam üstünün serin hüznünü getiren gözlerin.
görebildiğim,duyabildiğim herşey bana seni sevmeyi söylüyor.
Uzaklaştıkça yaklaşıyorum sana.İşin en kötüsü,
Yaklaştıkça da uzaklaşmaktan korkuyorum.
yazdıkça içime daha çok işlediğini hissediyorum
yazdıgım her harf bır ilmek sankı
KARANLIKTA ERİMEK
Şurada bir kapı olmalı
Senin ölümsüzlüğüne açılan
Bir kapı olmalı şurada
Bulabilsem
Kollarımın bütün gücüyle vuracağım
Er geç sesimi duyuracağım sana
Başımı soğuk demirlere dayayıp
Adını söyleyeceğim mahşer gününe kadar
Dağlara taşlara güzelliğini haykıracağım
Ve bütün yaratıklara
Rüzgarın söylediği bir masal gibi
Seni anlatacağım
Dünyaya ilk gelişimiz değil bu
Yüz binlerce yıl önce
Bir de taş devrinde gelmiştik
Senin için vahşi hayvanlar vurmuştum o zaman
Pars dişlerinden bir gerdanlık yapmıştım boynuna
Nice mağara duvarlarına güzelliğini kazımıştım
Nasıl hatırlamazsın
O zaman da gökyüzü bu kadar mavi
Ormanlar yemyeşildi
O zaman da
Yalnız karanlıktan korkar
Güneşi tanrı bilirdik
Bunca yüzyıllardır
İnan
Hiçbir şey değişmedi yeryüzünde
Belki biz değiştik
Sevgilerimizi söyleyemez olduk
Göremez olduk nice güzellikleri
Yalanı öğrendik
Utanmayı öğrendik
İnandık sonraları
Bütün yaratıklardan üstün olduğumuza
Büyük zekamız
Önce kafesi, zinciri, zulmü icat etti
İyilik güzellik ve doğruluk adına
Hiçbir şey kalmadı inandığımız
Aradan bin yıllar geçip
Atom parçalanıncaya kadar
Zaten paramparça olmuştu insanlığımız
Böylece bir karanlığa düştük
Karanlık bizi başka bir karanlığa götürdü
Sarnıçlardan, dehlizlerden, girdaplardan geçtik
Sana yaklaşmak için
Dallarından gün ışığı geçmeyen ormanlara düştük
Aramızdaki demir kapı belki hiç açılmayacak
Senin ışığını görmeden kapanacak gözlerimiz
Karanlık aman vermiyor
Hangi kapıyı aralasak gece
Ne yapsak çaresiz
Kokunu getiren rüzgar da olmasa
Bir manası kalmayacaktı yaşamanın
Şimdi hiç değilse
Hayaliyle avunmadayız
Zaman içinde bir başka zamanın
İnsan çırpındıkça bir bataklığa saplanıyor
Yaşadıkça ölüme
Çaresiz olmak bir şey değil
Çaresizliğini kabullenmek zor geliyor insana
Aynaya bakıyorum
Bir beyazlık, bir boşluk
Hani benim yüzüm
Dudaklarım, ellerim hani
Halbuki gözlerim de görüyor
Kör değilim
Fakat sen varsın içimde
Yakan, kör eden bir karanlığın var senin
Nefes, nefes yaşadığımız
Avuç, avuç içtiğimiz bir karanlığın var
Kahrolası zamanın ortasında
Büyük bir fırın yanıyor besbelli
Alevleri asırlık çınarlar gibi
Büyük bir fırın yanıyor
Görüyor musun
Şimdi bütün ihtirasların sustuğu saatteyiz
Elini sürdüğün her şey yok olabilir
Her şey eriyebilir şu anda
Bu varlığın yokluğa yaklaştığı andır
Zayıf ellerin bu anda bütün yaratıklardan güçlü
Bu an iri gözlerinde her şey yüce
Ne insanlar fani
Ne dünya ölümlü
Al beni de erit ateşinde gözbebeklerinin
Erit beni
Ruhumu aşkının potasında yak
Kahrolsun bu karanlıklar
Bu mesafeler
Bu zaman
Ben seni istiyorum
Ya seninle yaşamak
Ya da sende yok olmak
Ümit yaşar oguzcan
yüzünle konuşuyorum şimdi!
bir beyaz hayal seriliyor çimenlerime;
papatyalara benziyor...
(dönüyor sonra sarışın bir kuş sürüsüne..)
gözlerinde dokunuyorum güzelliğine..
seni özlüyorum anlamıyorsun
tutup öldürüyorum birini (sevgim kanıyor..)
gömüyorum sineme...
sustum! ..
ellerini tutuyorum şimdi!
başak dolu bir ova nazlanıyor gözümde..
göçüyor harman yerlerine..(rüzgara direnen yaba gibi)
bir inip bir çıkıyorsun gene de,
sen duymuyorsun
samanların arınıyor tenimde
tanelerinde acıkıyorum...
parmaklarını yiyorum kimse görmüyor
benimdir onlar, vermem geriye...
sustum! ..
saçlarını kokluyorum şimdi
tel tel güller doluyor bahçelerime..
kar mevsimini düşünmüyorum hiç! ..(leylekler ağaç tepelerinde)
kim demiş!
doruklar beyaz değil! ..beyaz değil işte....
sen görmüyorsun
yazdan kalma güneşle eğiliyorum
kırmızıların solmasın diye.
sustum! ...
uzaklığını ölçüyorum şimdi..
mesafeler artıyor içimde..
yollar büklüm büklüm..yollar dikine...(noktam derinleşiyor gitgide)
sen bilmiyorsun
kilometre taşlarını kaç kez saydım dersin...
bir tanesi bile yoktu
kapının önünde...
bir kürek kor ateş bulup
üfledim yüreğime
Gece Önümde boş ve karanlık bir yol gibi uzanıyor.
Elimi uzatırım karanlığa, elimi uzatırım yoksun!
Biliyorum orada, tünelin çıkışındasın...
Yol uzun, yol dayanılmaz...
Yürümek, koşmak boşuna bir uğraştır...
Karanlık engel bana, yollar geçit vermez...
Bir mucize olsa Karanlıklar aydınlığa, yollar yakına dönse
Sonra...
Sen gelsen, elini uzatsan, dokunsam sana...
'Bir yıldız, bir hayal, bir ateş, bir sevda düşürürsün içerime
ve hala yoksun
bu gece başım önde sensız sadece hayalınleyım
ve şimdi kalbıme koydugum senle karanlıklar içinde kayboluyorum
Bir mavi gecede başlamıştı sevdamız
Ve maviye çalmıştı bütün umutlarım o gece
Unutturmuştun bana karanlığın siyah olduğunu
Ve gözlerinde farkettim ilk kez
Bütün gecelerin mavi olduğunu
Yokluğunda ne ateşleri hasretinle yaktım da
Bir seni yakamadım,beni yaktığın gibi
Çölde su,mahpusta gün,oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sende araya korkular koydun.
Yasaklar koydun...
Bitmez tükenmez engeller koydun...
Şimdi nerdesin diye sakın sorma
SEN ÇAĞIRDIN DA BEN GELMEDİM Mİ?
Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara,
Yağmurlu havalara...Bu kasvetli akşamlara
Sen varken
Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına
Otobüs duraklarına...
Sen varken ayrılanlara ağlamazdım...
Yıkılmazdım biten sevdaların ardından
Gidenlere küsmezdim
Kalanlara acımazdım...
Sen varken böyle üşümezdim-titremezdim
Masumdum,çocuklar gibi
Böyle delirmezdim-küfretmezdim...
Hele ölmeyi hüç düşünmezdim.
Şimdi soruyorum sana
Adı sevdaysa bu cehennemin
SEN YAKTIN DA BEN YANMADIM MI?
Biliyorsun
Bütün acılarına``yeşil ışık``yaktım olmadı
Bütün korkularına ``arka çıktım``olmadı
Dağlara merdiven dayadım olmadı.
Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı
Sevdim olmadı-yandım olmadı-taptım olmadı
ARTIK BENDEN PES
BU AŞKIN BİLETİNİ İSTEDİĞİN GİBİ KES
Nasılsa gidiyorsan
Biliyorum git...
Ama ardında
Ağlaya bir çift göz
Paramparça bir yürek
Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan
Çek silahını-daya sırtıma
Titrersem namerdim...
SEN VURDUN DA BEN ÖLMEDİM Mİ?
Şimdi...Kapkara bulutlarla örülmüş olsa da ruhum,bir yerde küçücük mavilik elbet bulurum...
Bırak ellerimi
Üç satır yazacağım
Üç satırda sen! ...
Bırak gözlerimi
Dört yana bakacağım
Dört yanda sen! ...
Bırak yüreğimi
Bin kere seveceğim
Bin kerede sen!
Sen gözümde yaştın hep agladım
Avuçalarımdakı serçeydın uçurdum
Dilimde cümleydin konuştummm
Sen sevgiydin küstügüm
Sen aşktın nefretim
Kalbimdeydin söküp attıgım
Başladıgım gıbı bıtırdıgım
Herşeyı yaptıgımı sandıgım anda
Yüregimde unuttugumsun
Tüm umutlarımı biriktirip senin gelmene verdim.
gecelerim yıldızsız ve bu yüregim hayatın en güzel anında yetim kalacak..
Sevmek herseye ragmen sevebilmek..Beklerken bile atesinde yanıp sevginde küllenmek...
Ardıma bakıp hayallerinde bile mutlulukları yasıyorum...Demli bir cay
tadında balkonu oturmus sehre dalmıs gözlerimde sen varsın..
YÜREGİM TEBESSÜM ZAMANI ACILARA...UMUT LAZIM YARINLARA...
Bir sevda mevsiminde bulduk kendimizi.....açan her gülü yüreğimize koyup çıktık yola...
hani ağlarsın bazen hani boğazın düğümlenir ya bazen düşünürsün dalarsın uzaklara....
şimdi yüreğim tebessüm zamanı acılara...umut lazım yarınlara....
ve sev yüreğim sadece sev nedensiz sev sebepsiz sev....
öyle sevki yalnızlığa arkadaş olsun..öyle sevki
yüreklere umut olsun sevgin....
sevelim yüreğim hesapsızca,sınırsızca,sonsuzca vee yüreklice...
şimdi güneşi alıp arkamıza yola çıkalım yüreğim..sevda misali devemizi alarak...
ve aşk ipine sımsıkı tutunarak...çıkalım sabah olmadan...şehir uyanmadan...
Hüzün mevsiminde dökülen yaprak gibiyiz....savrulduk heryere..kaybettik benliğimizi..
Hasret yükünü sırtlayarak çok yollar aldık...gözyaşlarımızı gönlümüze akıttık...
ve yüreğim senle beraber kanadık,acıtıldık,incitildik,itildik.....
Umut hayalimiz..sevdamız sermayemiz...gözlerimiz ışığımız olsun...
sözümüz özümüz...halimiz aşkımız olsun...
güneşimiz rüyamız olsun....ve bir gün öldüğümüzde ADIMIZ AŞIK KONSUN.....
ve şimdi bir gecede yürüyoruz....yıldızlar arkamızda... selamımız sevdalı yüreklere....
bizim sözümüz sevmeyi bilenlere......gönlümüz baharda açan güllerle birlikte.....
ve yüreğim yine gitme zamanı.....
şimdi güneşi alıp arkamıza yola çıkalım..sevda misali devemizide alarak...
ve aşk ipine sımsıkı tutunarak...çıkalım yüreğim sabah olmadan...şehir uyanmadan......
EN SEVGİLİYE
Bir kalbim var et,kan,sinir
İki gözün var. seni görür
Ayaklarım sana gelir
Ellerim seni arar
Bir dünyaki kocaman
Bir evrenki sonsuz
Sen olmasan neye yarar
Can dediğin…
Ya canın olmalı;
Yada canını almalı….
Yar diyemezsin ki herkese….
İçindeki yaran olmalı….
Herkesin de bir yüreği vardır amma…..
Yürek dediğin de,
Bir aşka yanmalı..
Papatyalar açıyor avuçlarımda
Papatyalardan fallar tutmuyorum
Beni sevdiğini biliyorum
Yorgun başım dizlerinde dingin
Yüreğimle seninleyim
Saçlarımı okşuyorsun usulca
Usulca / bir rüyadan uyanır korkusuyla
Okyanus gözlerindeyim
İçimde şelaleler / devleşiyorum
Yangın savaşları almış gidiyor başını
Ellerini öpüyorum
Tek tek parmaklarını
Başım omzunda ise / bulutlardayım
Gözlerin / okyanus gözlüm
Yüreğime daha yakın
Nefesin yüreğimde yangın
Tenin deniz kokuyor biliyor musun?
Dudaklarında tuz taşlarının lezzeti
Geliyorum
Ne yarının korkusu ayaklarımda tökez
Ne bir tabunun tutsağıyım bu kez
Geliyorum
Nefes nefes
Avuçlarımda papatyalar açıyor
Papatyalardan fallar tut / u / mu / yorum
Seviyor / seviyorum / seviyor / seviyorum
En azından ben
Öyle olsun istiyorum...
ANASON KOKULU SEVDALAR
Zehir zıkkım bir kahve içeceğim
İçeceğim ya
Korkuyorum!
Ayılır da,
Seni bulamazsam yanımda!
Sarhoşsam deli divane
Hasretinden
Sebebimsin
Yangınlardayım
Ayyaşa vurmuşsa yüreğim
Sek gecelerimde
Kadehimsin
Bulutlardayım
Toz pembe rüyasındaysam esrarın
Örüyorsam karanlıklardan nefesimi
Yüreğimsin
Yalnızlardayım
Yaşıyorsam / paslı kırık çarkımda
Başım hoşsa aşktan yana
Yaşamdan yana
Benden yana
Dokunma yalanıma!
Dokunma anason kokulu sevdalarıma
Mutluysam kendi kandırmalarımda
Dokunma!
Gücüm kalmadı ayrılığa
Zehir zıkkım bir panzehir içeceğim
Bir başka sevdanın elinden
İçeceğim de
Korkuyorum!
Ya ayılır da,
Seni bulamazsam yüreğimde!
Ya ayılır da
Yüreğimi bulamazsam yüreğimde!
Kahveler sizin olsun
En tatlısından panzehir aşklar da
Zehir zıkkım sevdalar bana
Zehir bana
Zıkkım bana
Sevdalar bana...
Hadi anlat bana
Zamanın durduğu o takvimleri anlat
Hadi anlat bana gidişini
Hiç mi sevmedin di
Hiç mi
Hiç mi beni
Neden yanıyor hala içim
İçimde gençliğim
Gençliğimde sen
Sende sevdalarım
Sevdalarımda ilklerim
İlklerimde
Söyleyemediklerim
Hadi anlat bana
Hiç mi sızlamadı için
Sevdayı sevdaya sattım kaç kere
Olmadı
Yangını yangınla söndürdüm kaç gece
Olmadı
Hep senden yana bir tarafım eksik
Hep senden yana bir tarafım öksüz kaldı
Hadi sor bana
‘’Zehir bana
Zıkkım bana
Sevdalar bana’’
Hadi sor bana
Neden?
Hangi ağaç arkasındasın
Ağaç kapmacalarda
Hani, çok küçüktü ya dünya
Hani, gidenler unutulurdu ya
Hani, yıllar yaraları kapatırdı ya
Bu kanayan ne mısralarda?
Beni, kan tuttu yine
Susuz içtiğim anılarda / dize dize
Dize geldi şiir
Dile geliyor ayyaş kalemimde
Kıyamıyorum!
Kahveler sizin olsun
En tatlısından panzehir aşklar da
Zehir zıkkım sevdalar bana
Zehir bana
Zıkkım bana
Sevdalar bana...
SENİ SEVDİM
Sevgilerim senden geçerek bütünlendi
seni sevdim
artık tek mümkünüm sen sın
karanlık başına geliyorsun
duruyorsun penceremin yanında
elle tutar gibi uzanıyorum
ellerin örtüyor gözlerimi
işte buradasın
varlıgın burada
elimi sıcak nehrine bırakıyorum elinin
yoklugun ise
taaa şuramda
sen beni bırakıp nereye gidiyorsun
gözlerim seni görünce güzel
tenim seninle sıcak böyle
benim benim birbaşka dilde adım oldu
bir korunun hediye ettigi yüz
kirli masaların arasın da
bir yaprak gibi düşen akşam türkülerime
içim dışım sen gibi
içim dışım sen
içim dışım
içim
elini uzat
elini uzat sevgilim elini uzat
neye degerse parmakların o benim
sıcak suya taa avuçlarına bak
terine bagışlanan tuz benim
seni anmak üzere çalar bütün saatler
ve ben
ve agaç
ve yollar
seni yaşamak için ayakta
tutki
tutki bu şiir i ben söyledim
tutki senin için söyledim
dört yana dagılmış türkülerimi
tutki ak köpüklerle söyledim
sevgiyi isteyen biziz anla
o degil yolumuzu kesen
sevgiyi isteyen biziin anla