Ne istiyorsunuz? (SINIRSIZ GÜÇ KİTABINDAN) En önemli nokta yapabilecekleriniz üzerine hiçbir kısıt koymamanızdır. Anahtarınız da modelleme gücüdür. Taklitle, kusursuzluğa ulaşılabilir. Diğerleri bir şeyler yapıyorlarsa, örneğin; ateş üzerinde yürüyorlarsa, bu kişilerin yaptıklarını aynen modelleyerek, aynı sonuçlara ulaşabilirsiniz. Modelleme nasıl yapılır? Öncelikle, aynı eylemleri yaptığınız zaman, aynı sonuçlara ulaşacağınız gerçeğini fark etmelisiniz. Bir kişinin iç ve dış eylemlerini aynen taklit edebilirseniz; siz de aynı sonuca ulaşabilirsiniz.
Bir şeyi yapabileceğinize inanır ya da inanmazsanız; her iki durumda da haklısınız.
Kişiler tembel değildir.Sadece, kendilerine esin kaynağı oluşturacak kadar güçlü amaçları yoktur.
En uygun fizyolojinizle yoğunlaşarak, inançlarınız aracılığıyla kendi kendinizi bir düzene sokarsanız; kolektif bilince ulaşmanın bir yolunu bulabilirsiniz.
Beyin, tanımlanmış bir hedefe sahip olduğunda; amacına ulaşıncaya kadar yoğunlaşmakta, yönlenmekte; tekrar yoğunlaşmakta ve tekrar yönlenmektedir. Tanımlanmış bir hedefi yoksa beynin enerjisi boşa harcanmaktadır.
Bildiğiniz gibi sislerin içinde ne yöne gideceğini şaşıran çok sayıda insan vardır. Bir o yöne, bir bu yöne gidip dururlar. Onlar sadece bir yönden diğer yöne kaymaya çalışmaktadırlar. Yani aşağı doğru giderken, yukarı doğru gitmenin planlarını yapmaktadırlar. Problemleri basittir, ne istediklerini bilmiyorlardır. Ne olduğunu bilmeden hedefi vuramazsınız.
Bu bölümde sizden hayal etmenizi istiyorum. Fakat burada önemli olan bütün yoğunluğunuzu hayalinize vermenizdir. Bu bölümde sadece okumakla iyi şeyler yapmanız mümkün değildir. Elinize bir kağıt kalem alarak ya da alışıksanız bilgisayar başına geçerek, biraz sonra anlatılacak amaç belirleme sürecinin 12 adımını yazarak, uygulamaya doğru ilk adımı atmalısınız.
Öncelikle ne olmak istediğinizi, bununla ilgili fikirlerinizi oluşturmak için en az bir saat harcamayı planlayın. Bu sizin şimdiye kadar harcadığınız en değerli bir saat olabilir.Diğer bir deyimle yaşamınız boyunca seyahat etmek istediğiniz yolun haritasını çıkaracaksınız. Nereye gideceğinizi ve oraya nasıl ulaşacağınızı hesaplayacaksınız.
Bu adımları öğrenmeden önce ihtiyacınız olan şey, bilinçli olarak ne istediğinize karar vermektir, çünkü ne istediğinizi bilmek, elde edeceğiniz şeyi belirleyecektir. Dış dünyanızda bir şeyler olmadan önce, iç dünyanızda bir şeyler olmalıdır.
1. Sahip olmak, yapmak, olmak ve paylaşmak istediklerinizle ilgili hayallerinizi depolamakla başlayın: Elinize kağıdı kalemi alıp hemen oturun ve bunları yazmaya başlayın. Yazım işlemi, kaleminizi kaldırmadan en az 10-15 dakika sürmelidir. Sadece yazın. Hiçbir kısıt koymayın. Derhal bir sonraki amaca geçebilmek için mümkün olduğunca kısaltmalar yapın. Bırakın zihniniz serbestçe çalışsın. Ortaya çıkabilecek her türlü kısıt sizin eserinizdir. Onlar nerede ortaya çıkar? Sadece zihninizde. Bu nedenle ne zaman kendi kendinize kısıtlama koymaya kalkarsanız, hemen onu kovun. Bu işi görsel olarak yapın.
2. Yaptığınız listeyi (depoyu) inceleyin ve sonuçlara ne zaman ulaşabileceğinizi tahmin edin: Sonuçlara ulaşmanız altı ay, bir yıl, iki yıl, beş yıl, on yıl, yirmi yıl sürebilir. Hangi zaman diliminde çalışmakta olduğunuzu belirleyin. Uzun vadeli planlar için atılması gereken küçük adımları belirleyin tarih koyun.
3. Bu yıl için en önemli dört amacınızı seçin: Sizi en çok heyecanlandıran, size en çok tatmini sağlayacak amaçlara kendinizi yöneltin. Açık, kesin ve olumlu olun. Unutmayın neden; bir şeyi yapmaya kendinizi adamakla, o işe ilgi duymak arasındaki farktır. Bazı şeyleri niçin yaptığınızı bilmek, onların nasıl yapılacağını bilmekten çok daha fazla önemlidir. Yeteri kadar büyük niçine sahipseniz, onun nasıl yapılacağını mutlaka öğrenirsiniz. Yeteri kadar nedeniniz varsa eninde sonunda dünyada istediklerinizin hepsini yapabilirsiniz.
4. Temel amaçlarınızı, sonuçları belirlemenin ana öğeleri ışığında gözden geçirin: Amaçlarınıza ulaşınca ne gibi deneyime sahip olacağınızı tanımlayınız.
5. Elinizde bulunan önemli kaynakların bir listesini yapın: Bir inşaat projesine sahip olduğunuzu bilmek zorundasınız. Geleceğinizin görüntüsünü güçlendirmek için de aynı şeyi yapmak zorundasınız.
6. Bu kaynakları ustalıkla kullandığınız zamanlar üzerinde yoğunlaşın.
7. Bu amaçlara ulaşmak için nasıl bir insan olmanız gerektiği üzerinde düşünün.
8. Şu anda istediğiniz sonuçları almanızı engelleyen şeyleri yazın: Eylemlerinize rehberlik edecek her adımı gösteren bir plan hazırlamanız gerekir.
9. Dört temel amacınızın her birine zaman ayırın ve bunlara ulaşmak için adım adım neler yapılması gerektiğini gösteren ilk planınızı yapın: Bir amaçla başlamayı ve kendi kendinize; ” Bunu gerçekleştirmek için ilk önce ne yapmak zorundayım ” sorusunu sormayı unutmayın. “Şimdi beni ne engellemektedir ve bunu değiştirmek için ne yapabilirim? ”
10. Bazı modeller oluşturun onlar sizin yaşam çevrenizden ya da büyük başarılar elde etmiş ünlü kişilerden olabilir.
11. İdeal bir gün tasarlayın: En çok istediğiniz şekilde bir günü nasıl yaşamak istediğinizi belirleyin.
12. Mükemmel bir çevre oluşturun: Zihniniz, istediğiniz her şeyi verebilecek güce sahiptir. Fakat bunu ancak kendisine ulaşan sinyaller açık, parlak, yoğun ve net olursa yapabilir.
“Canım,” “tatlım,” ve de “aşkım; ” sevdanın saç ayağı idi sanki; bulmuş olduğu üç noktanın acı gerçeği ile yüzleşmesine, ruhu dayanamıyordu. “Canım” derken; samimiyet yoktu ve samimi olmama; düşünmeyi engelliyordu; sevgiliye asıl gerekli olanı veremiyordu düşünce. Sebep ise hep aynıydı ve çoğu zaman bencillikti, kimi zaman ise gösteriş merakı idi yaşanamayan mutluluğun sebebi.. Düşünce sonuç vermiyor ve sevgili adına gerçekleştirilebilmesi imkan dahilinde olan iyilikler nedense günışığına bir türlü çıkamıyor ve yalnızlığı ile mümkünleşemeyecek olduğunu sandığı mutlulukları yine de arıyordu. Umut vardı aslında; “tatlım” kelimesini telaffuzunda, sözcüğe ruh kazandırılabilseydi. “Tatlım” kelimesi çıkar kokuyordu ve çirkin emellerine ulaşmak isteyen bir insanın menfaatleri; öpmesi, okşaması ve kendi beden ile ruhunu dinlendirebilme telaşına düşmüş, bir çaresizin, mutluluğu adına dönen dilde; acıyı derinlemesine sezebiliyordu. Düşünmek istemiyor olmasına rağmen; elinde olmadan “aşkım” kelimesine yöneldi ve yalnızlığa iyice hazırlamıştı kendini. Söylenilen “aşkım” kendini unutmayı gerektiriyordu ve sürekli sevgilinin adını tekrarlamayı mecburi kılıyordu. Ne zaman tekrarlanmaya başlansa; “tatlım” ile “canım” kelimesinin ardına “aşkım” kelimesi de takılıyordu. Menfaatlerini düşünen bir dil; ne kadar çok sevdiğini ve sevgilinin unutulamadığını dile getiriyordu. Sahte bir aşk ile dönen, bencillik ile tutuşan, yalancı bir dil; aslında, asıl kendini seviyor ve kendini beğeniyordu yaptıkları ile. Samimiyet yoksa; “canım” demenin anlamı da yoktu. “Tatlım” kelimesine ruh katılamamışsa; bir anlam ifade etmiyordu. “Aşkım” kelimesi ise çıkar ve menfaatti; sadece kendi isteklerinin yerine getirilebilmesi için sevgiliye atılan bir pusu idi sanki. Aşk vardı. Kendini unutarak sevgiliyi mutlu edebilmeyi düşünen insanlar vardı. Kendi de sevgiliyi mutlu edebilmek için düşünenlerden biriydi; fakat geri alamıyordu verdiği mutluluğu. Kendisi için istediği mutluluğu sevdiğine verdi; “canım,” “tatlım” ve “aşkım” diyerek hitap ettiği sevgilisine; “samimiyet,” “fedakarlık” ve “kendini unutmayı” da verebilmişti. Oysa bir şiir ile, bir mektup ile anlatmıştı kendini vakti zamanında; fakat anlatamadı kelimeler sevdanın tatlılığını. Dikkat çekmeye güç yetiremiyordu; sevgiliye sunulan hayatın anlamı. Bir şiirle kendine hitap etti ve yalnızlığına kitaplardan bulduğu şiiri okumayı tercih etti:
BULUŞMAK ÜZRE
Diyelim ki yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşu kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi su yırtılıyor ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt Meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe Mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerinin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım
CAN YÜCEL
3
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...
NAZIM HİKMET RAN
Sevgiliye, bir şiirle her şeyi anlatabilmek mümkündü aslında. Kendi ruh halini ve de beyninde taşıdığı düşünceyi gösterebilmeliydi yazdıklarıyla. Bu düşünce ile sarıldı kağıda-kaleme ve anlatabilmenin zorluğuna; sevgilinin anlayabilme çabası yeterli gelmeyebilirdi. Bu yüzden açık-seçik olmalıydı kaleme aldığı hisleri. Anlaşılabilmeliydi; zorlanmadan. Yalnızlığından şikayetçiliği de unutmuştu; çünkü kazanımlarının farkına varınca; sevgiliye hitap edebilmenin değişik yollarını da keşfetmişti. Yeni keşiflerle yaşadığı coşkuyla beraber; sevgiliyi kaybetme korkusuna da kapılıvermişti. Sevgili edindiği biricik dostu, kendine dikkat etmeyip, tanımış olduğu diğer insanlara benzemişse eğer, diyerek acı içinde kıvrandı ve kurtarabilirim umuduyla kağıt üzerine yansıttığı yüreğinin sesiyle; yalnızlığını bir kez daha resmetmekte buldu çareyi:
YÜRÜYELİM
Anlaşılabilmeyi isterdik;
Yalnızlığın çaresizliğinde,
Dönen kalemin dostluğu ile...
Omuzlarımızda bir yük;
İyilikleri ve de güzellikleri
Sunabilmek dostluklara...
Yaşanılan acıların gölgesine;
Hasret ateşi düşer
Ve yanar insan yoksunlukta.
Şimdi, umut; sensiz ve çaresiz.
Şimdi, yalnızlık; isyan ve başkaldırı.
Tüketmeden geçmişin izlerini;
Anlatabilsek aşkın coşku dolu sevincini...
Ve yanımda yer sende alabilsen,
Ve yeni baştan, uzamsal gerçeklerde;
Yol boyu sevinç ve hüzünlerde; kayboluversek...
İnatla tutuşan dostluğun çığlıklarıyla;
Yine elele ve yine sevinç içinde;
Yürüyebilsek akıp giden zamanda...
AYŞEN ŞENAY - DOĞAN ÖZCAN
SEVMEK; YAŞAM İÇİ ANLAM VE COŞKUYA ULAŞABİLMENİN YOLU...
masumiyet
09.01.2005 - 14:22GERÇEKTEN NE İSTİYORSUNU? ..
Ne istiyorsunuz? (SINIRSIZ GÜÇ KİTABINDAN) En önemli nokta yapabilecekleriniz üzerine hiçbir kısıt koymamanızdır. Anahtarınız da modelleme gücüdür. Taklitle, kusursuzluğa ulaşılabilir. Diğerleri bir şeyler yapıyorlarsa, örneğin; ateş üzerinde yürüyorlarsa, bu kişilerin yaptıklarını aynen modelleyerek, aynı sonuçlara ulaşabilirsiniz. Modelleme nasıl yapılır? Öncelikle, aynı eylemleri yaptığınız zaman, aynı sonuçlara ulaşacağınız gerçeğini fark etmelisiniz. Bir kişinin iç ve dış eylemlerini aynen taklit edebilirseniz; siz de aynı sonuca ulaşabilirsiniz.
Bir şeyi yapabileceğinize inanır ya da inanmazsanız; her iki durumda da haklısınız.
Kişiler tembel değildir.Sadece, kendilerine esin kaynağı oluşturacak kadar güçlü amaçları yoktur.
En uygun fizyolojinizle yoğunlaşarak, inançlarınız aracılığıyla kendi kendinizi bir düzene sokarsanız; kolektif bilince ulaşmanın bir yolunu bulabilirsiniz.
Beyin, tanımlanmış bir hedefe sahip olduğunda; amacına ulaşıncaya kadar yoğunlaşmakta, yönlenmekte; tekrar yoğunlaşmakta ve tekrar yönlenmektedir. Tanımlanmış bir hedefi yoksa beynin enerjisi boşa harcanmaktadır.
Bildiğiniz gibi sislerin içinde ne yöne gideceğini şaşıran çok sayıda insan vardır. Bir o yöne, bir bu yöne gidip dururlar. Onlar sadece bir yönden diğer yöne kaymaya çalışmaktadırlar. Yani aşağı doğru giderken, yukarı doğru gitmenin planlarını yapmaktadırlar. Problemleri basittir, ne istediklerini bilmiyorlardır. Ne olduğunu bilmeden hedefi vuramazsınız.
Bu bölümde sizden hayal etmenizi istiyorum. Fakat burada önemli olan bütün yoğunluğunuzu hayalinize vermenizdir. Bu bölümde sadece okumakla iyi şeyler yapmanız mümkün değildir. Elinize bir kağıt kalem alarak ya da alışıksanız bilgisayar başına geçerek, biraz sonra anlatılacak amaç belirleme sürecinin 12 adımını yazarak, uygulamaya doğru ilk adımı atmalısınız.
Öncelikle ne olmak istediğinizi, bununla ilgili fikirlerinizi oluşturmak için en az bir saat harcamayı planlayın. Bu sizin şimdiye kadar harcadığınız en değerli bir saat olabilir.Diğer bir deyimle yaşamınız boyunca seyahat etmek istediğiniz yolun haritasını çıkaracaksınız. Nereye gideceğinizi ve oraya nasıl ulaşacağınızı hesaplayacaksınız.
Bu adımları öğrenmeden önce ihtiyacınız olan şey, bilinçli olarak ne istediğinize karar vermektir, çünkü ne istediğinizi bilmek, elde edeceğiniz şeyi belirleyecektir. Dış dünyanızda bir şeyler olmadan önce, iç dünyanızda bir şeyler olmalıdır.
1. Sahip olmak, yapmak, olmak ve paylaşmak istediklerinizle ilgili hayallerinizi depolamakla başlayın: Elinize kağıdı kalemi alıp hemen oturun ve bunları yazmaya başlayın. Yazım işlemi, kaleminizi kaldırmadan en az 10-15 dakika sürmelidir. Sadece yazın. Hiçbir kısıt koymayın. Derhal bir sonraki amaca geçebilmek için mümkün olduğunca kısaltmalar yapın. Bırakın zihniniz serbestçe çalışsın. Ortaya çıkabilecek her türlü kısıt sizin eserinizdir. Onlar nerede ortaya çıkar? Sadece zihninizde. Bu nedenle ne zaman kendi kendinize kısıtlama koymaya kalkarsanız, hemen onu kovun. Bu işi görsel olarak yapın.
2. Yaptığınız listeyi (depoyu) inceleyin ve sonuçlara ne zaman ulaşabileceğinizi tahmin edin: Sonuçlara ulaşmanız altı ay, bir yıl, iki yıl, beş yıl, on yıl, yirmi yıl sürebilir. Hangi zaman diliminde çalışmakta olduğunuzu belirleyin. Uzun vadeli planlar için atılması gereken küçük adımları belirleyin tarih koyun.
3. Bu yıl için en önemli dört amacınızı seçin: Sizi en çok heyecanlandıran, size en çok tatmini sağlayacak amaçlara kendinizi yöneltin. Açık, kesin ve olumlu olun. Unutmayın neden; bir şeyi yapmaya kendinizi adamakla, o işe ilgi duymak arasındaki farktır. Bazı şeyleri niçin yaptığınızı bilmek, onların nasıl yapılacağını bilmekten çok daha fazla önemlidir. Yeteri kadar büyük niçine sahipseniz, onun nasıl yapılacağını mutlaka öğrenirsiniz. Yeteri kadar nedeniniz varsa eninde sonunda dünyada istediklerinizin hepsini yapabilirsiniz.
4. Temel amaçlarınızı, sonuçları belirlemenin ana öğeleri ışığında gözden geçirin: Amaçlarınıza ulaşınca ne gibi deneyime sahip olacağınızı tanımlayınız.
5. Elinizde bulunan önemli kaynakların bir listesini yapın: Bir inşaat projesine sahip olduğunuzu bilmek zorundasınız. Geleceğinizin görüntüsünü güçlendirmek için de aynı şeyi yapmak zorundasınız.
6. Bu kaynakları ustalıkla kullandığınız zamanlar üzerinde yoğunlaşın.
7. Bu amaçlara ulaşmak için nasıl bir insan olmanız gerektiği üzerinde düşünün.
8. Şu anda istediğiniz sonuçları almanızı engelleyen şeyleri yazın: Eylemlerinize rehberlik edecek her adımı gösteren bir plan hazırlamanız gerekir.
9. Dört temel amacınızın her birine zaman ayırın ve bunlara ulaşmak için adım adım neler yapılması gerektiğini gösteren ilk planınızı yapın: Bir amaçla başlamayı ve kendi kendinize; ” Bunu gerçekleştirmek için ilk önce ne yapmak zorundayım ” sorusunu sormayı unutmayın. “Şimdi beni ne engellemektedir ve bunu değiştirmek için ne yapabilirim? ”
10. Bazı modeller oluşturun onlar sizin yaşam çevrenizden ya da büyük başarılar elde etmiş ünlü kişilerden olabilir.
11. İdeal bir gün tasarlayın: En çok istediğiniz şekilde bir günü nasıl yaşamak istediğinizi belirleyin.
12. Mükemmel bir çevre oluşturun: Zihniniz, istediğiniz her şeyi verebilecek güce sahiptir. Fakat bunu ancak kendisine ulaşan sinyaller açık, parlak, yoğun ve net olursa yapabilir.
masumiyet
09.01.2005 - 07:11“YÜRÜYORUM DİKENLERİN ÜSTÜNDE YARALIYAM...”
“Canım,” “tatlım,” ve de “aşkım; ” sevdanın saç ayağı idi sanki; bulmuş olduğu üç noktanın acı gerçeği ile yüzleşmesine, ruhu dayanamıyordu. “Canım” derken; samimiyet yoktu ve samimi olmama; düşünmeyi engelliyordu; sevgiliye asıl gerekli olanı veremiyordu düşünce. Sebep ise hep aynıydı ve çoğu zaman bencillikti, kimi zaman ise gösteriş merakı idi yaşanamayan mutluluğun sebebi.. Düşünce sonuç vermiyor ve sevgili adına gerçekleştirilebilmesi imkan dahilinde olan iyilikler nedense günışığına bir türlü çıkamıyor ve yalnızlığı ile mümkünleşemeyecek olduğunu sandığı mutlulukları yine de arıyordu. Umut vardı aslında; “tatlım” kelimesini telaffuzunda, sözcüğe ruh kazandırılabilseydi. “Tatlım” kelimesi çıkar kokuyordu ve çirkin emellerine ulaşmak isteyen bir insanın menfaatleri; öpmesi, okşaması ve kendi beden ile ruhunu dinlendirebilme telaşına düşmüş, bir çaresizin, mutluluğu adına dönen dilde; acıyı derinlemesine sezebiliyordu. Düşünmek istemiyor olmasına rağmen; elinde olmadan “aşkım” kelimesine yöneldi ve yalnızlığa iyice hazırlamıştı kendini. Söylenilen “aşkım” kendini unutmayı gerektiriyordu ve sürekli sevgilinin adını tekrarlamayı mecburi kılıyordu. Ne zaman tekrarlanmaya başlansa; “tatlım” ile “canım” kelimesinin ardına “aşkım” kelimesi de takılıyordu. Menfaatlerini düşünen bir dil; ne kadar çok sevdiğini ve sevgilinin unutulamadığını dile getiriyordu. Sahte bir aşk ile dönen, bencillik ile tutuşan, yalancı bir dil; aslında, asıl kendini seviyor ve kendini beğeniyordu yaptıkları ile. Samimiyet yoksa; “canım” demenin anlamı da yoktu. “Tatlım” kelimesine ruh katılamamışsa; bir anlam ifade etmiyordu. “Aşkım” kelimesi ise çıkar ve menfaatti; sadece kendi isteklerinin yerine getirilebilmesi için sevgiliye atılan bir pusu idi sanki. Aşk vardı. Kendini unutarak sevgiliyi mutlu edebilmeyi düşünen insanlar vardı. Kendi de sevgiliyi mutlu edebilmek için düşünenlerden biriydi; fakat geri alamıyordu verdiği mutluluğu. Kendisi için istediği mutluluğu sevdiğine verdi; “canım,” “tatlım” ve “aşkım” diyerek hitap ettiği sevgilisine; “samimiyet,” “fedakarlık” ve “kendini unutmayı” da verebilmişti. Oysa bir şiir ile, bir mektup ile anlatmıştı kendini vakti zamanında; fakat anlatamadı kelimeler sevdanın tatlılığını. Dikkat çekmeye güç yetiremiyordu; sevgiliye sunulan hayatın anlamı. Bir şiirle kendine hitap etti ve yalnızlığına kitaplardan bulduğu şiiri okumayı tercih etti:
BULUŞMAK ÜZRE
Diyelim ki yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşu kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi su yırtılıyor ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt Meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe Mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerinin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım
CAN YÜCEL
“MAVİ DÜŞ YOLCUSUNA SEVMEK YAKIŞIR.”
'İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN, YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN'
masumiyet
09.01.2005 - 06:34MAVİ DÜŞ YOLCUSUNA SEVMEK YAKIŞIR
3
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...
NAZIM HİKMET RAN
Sevgiliye, bir şiirle her şeyi anlatabilmek mümkündü aslında. Kendi ruh halini ve de beyninde taşıdığı düşünceyi gösterebilmeliydi yazdıklarıyla. Bu düşünce ile sarıldı kağıda-kaleme ve anlatabilmenin zorluğuna; sevgilinin anlayabilme çabası yeterli gelmeyebilirdi. Bu yüzden açık-seçik olmalıydı kaleme aldığı hisleri. Anlaşılabilmeliydi; zorlanmadan. Yalnızlığından şikayetçiliği de unutmuştu; çünkü kazanımlarının farkına varınca; sevgiliye hitap edebilmenin değişik yollarını da keşfetmişti. Yeni keşiflerle yaşadığı coşkuyla beraber; sevgiliyi kaybetme korkusuna da kapılıvermişti. Sevgili edindiği biricik dostu, kendine dikkat etmeyip, tanımış olduğu diğer insanlara benzemişse eğer, diyerek acı içinde kıvrandı ve kurtarabilirim umuduyla kağıt üzerine yansıttığı yüreğinin sesiyle; yalnızlığını bir kez daha resmetmekte buldu çareyi:
YÜRÜYELİM
Anlaşılabilmeyi isterdik;
Yalnızlığın çaresizliğinde,
Dönen kalemin dostluğu ile...
Omuzlarımızda bir yük;
İyilikleri ve de güzellikleri
Sunabilmek dostluklara...
Yaşanılan acıların gölgesine;
Hasret ateşi düşer
Ve yanar insan yoksunlukta.
Şimdi, umut; sensiz ve çaresiz.
Şimdi, yalnızlık; isyan ve başkaldırı.
Tüketmeden geçmişin izlerini;
Anlatabilsek aşkın coşku dolu sevincini...
Ve yanımda yer sende alabilsen,
Ve yeni baştan, uzamsal gerçeklerde;
Yol boyu sevinç ve hüzünlerde; kayboluversek...
İnatla tutuşan dostluğun çığlıklarıyla;
Yine elele ve yine sevinç içinde;
Yürüyebilsek akıp giden zamanda...
AYŞEN ŞENAY - DOĞAN ÖZCAN
SEVMEK; YAŞAM İÇİ ANLAM VE COŞKUYA ULAŞABİLMENİN YOLU...
'İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN, YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN'
Toplam 8 mesaj bulundu