Dağlarımda boy açan kırmızı gelincik, Turkuaz mavisi sulardan ürktün. Zaman düşlerine sığmamış, O yüzden anıların solgun, Bakışların gelincik kırmızısı renginde. Saçlarından yıldızlar düşerken, Yüzüne esmedi mehtap rüzgarı. Sen naif, sen kırılgan sen yalnızlığın kadını.
Dağ esintisi rüzgarlar, Dudağında gök mavisi olmuş. Kim bilir kaç mevsim, Kaç akşam gözlerinden solmuş. Benim dağ kokulu gelinciğim, İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim. Şimdi kelimelerin bittiği yerdesin, Acıları gözlerinde toplamışsın,
Biliyorum ki nice kasırgalar esti, Nice zamanlar yüreğin isyan etti. Gözlerinde bulutlar yağmurlarla yürüdü. Benim dağ kokulu gelinciğim, İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim Hiç aklına gelir miydim, Geceleri suskun gündüzleri vurgun,
Mutlu olmak için yarınları beklediğin, Yüreğini silip yeniden yazdığın Bir duvar örmüşsün kendinle ben arasında, Bir adım ötemde yalnızlığın ortasında. Benim dağ kokulu gelinciğim, İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim
İsmail EROĞLU
Dağ Başında Gelinciktim
Söz üstüne söz koymadın Dilim kan tükürdü Ecelime el koymadın Ne kadar mutlu idim yanında Şimdi gözümde yaş koymadın
Ben dağ başında gelincik Karşında boynu kıldan inceciktim Bir annem okşadı saçımı birde sen Ölüm bile olsan peşinden gelecektim
Şimdi ne yollar benziyor yola Ne baktığım yüzler insana Suretimden yaratılmış taş oldum Bu bedende yaşayan can koymadın
Ben dağ başında gelincik Karşında boynu kıldan inceciktim Sular bile akmazdı sen yanımdayken Şu dünyada nefes alma sebebimdin
Gözlerim bakarken göremez oldu Umut bahçemde çiçekler soldu Buz dağları düştü sineme Alev alev yüreğimde köz koymadın
Ben dağ başında gelincik Karşında boynu kıldan inceciktim Sonsuz olmasa da bu hayat Ömrüm boyu hep seni sevecektim
Lanet olsun seni tanıdığım güne Nasılda aldanmışım gülen yüzüne Kaybolan yıllarımı kim geri verecek Benim içimde bir ben koymadın
Murat Ginlik
DAĞ KOKULU GELİNCİK
Dağlarımda boy açan kırmızı gelincik, Turkuaz mavisi sulardan ürktün. Zaman düşlerine sığmamış, O yüzden anıların solgun, Bakışların gelincik kırmızısı renginde. Saçlarından yıldızlar düşerken, Yüzüne esmedi mehtap rüzgarı. Sen naif, sen kırılgan sen yalnızlığın kadını.
Dağ esintisi rüzgarlar, Dudağında gök mavisi olmuş. Kim bilir kaç mevsim, Kaç akşam gözlerinden solmuş. Benim dağ kokulu gelinciğim, İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim. Şimdi kelimelerin bittiği yerdesin, Acıları gözlerinde toplamışsın,
Biliyorum ki nice kasırgalar esti, Nice zamanlar yüreğin isyan etti. Gözlerinde bulutlar yağmurlarla yürüdü. Benim dağ kokulu gelinciğim, İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim Hiç aklına gelir miydim, Geceleri suskun gündüzleri vurgun,
Mutlu olmak için yarınları beklediğin, Yüreğini silip yeniden yazdığın Bir duvar örmüşsün kendinle ben arasında, Bir adım ötemde yalnızlığın ortasında. Benim dağ kokulu gelinciğim, İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim
DAĞ KOKULU GELİNCİK
Dağlarımda boy açan kırmızı gelincik,
Turkuaz mavisi sulardan ürktün.
Zaman düşlerine sığmamış,
O yüzden anıların solgun,
Bakışların gelincik kırmızısı renginde.
Saçlarından yıldızlar düşerken,
Yüzüne esmedi mehtap rüzgarı.
Sen naif, sen kırılgan sen yalnızlığın kadını.
Dağ esintisi rüzgarlar,
Dudağında gök mavisi olmuş.
Kim bilir kaç mevsim,
Kaç akşam gözlerinden solmuş.
Benim dağ kokulu gelinciğim,
İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim.
Şimdi kelimelerin bittiği yerdesin,
Acıları gözlerinde toplamışsın,
Biliyorum ki nice kasırgalar esti,
Nice zamanlar yüreğin isyan etti.
Gözlerinde bulutlar yağmurlarla yürüdü.
Benim dağ kokulu gelinciğim,
İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim
Hiç aklına gelir miydim,
Geceleri suskun gündüzleri vurgun,
Mutlu olmak için yarınları beklediğin,
Yüreğini silip yeniden yazdığın
Bir duvar örmüşsün kendinle ben arasında,
Bir adım ötemde yalnızlığın ortasında.
Benim dağ kokulu gelinciğim,
İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim
İsmail EROĞLU
Dağ Başında Gelinciktim
Söz üstüne söz koymadın
Dilim kan tükürdü
Ecelime el koymadın
Ne kadar mutlu idim yanında
Şimdi gözümde yaş koymadın
Ben dağ başında gelincik
Karşında boynu kıldan inceciktim
Bir annem okşadı saçımı birde sen
Ölüm bile olsan peşinden gelecektim
Şimdi ne yollar benziyor yola
Ne baktığım yüzler insana
Suretimden yaratılmış taş oldum
Bu bedende yaşayan can koymadın
Ben dağ başında gelincik
Karşında boynu kıldan inceciktim
Sular bile akmazdı sen yanımdayken
Şu dünyada nefes alma sebebimdin
Gözlerim bakarken göremez oldu
Umut bahçemde çiçekler soldu
Buz dağları düştü sineme
Alev alev yüreğimde köz koymadın
Ben dağ başında gelincik
Karşında boynu kıldan inceciktim
Sonsuz olmasa da bu hayat
Ömrüm boyu hep seni sevecektim
Lanet olsun seni tanıdığım güne
Nasılda aldanmışım gülen yüzüne
Kaybolan yıllarımı kim geri verecek
Benim içimde bir ben koymadın
Murat Ginlik
DAĞ KOKULU GELİNCİK
Dağlarımda boy açan kırmızı gelincik,
Turkuaz mavisi sulardan ürktün.
Zaman düşlerine sığmamış,
O yüzden anıların solgun,
Bakışların gelincik kırmızısı renginde.
Saçlarından yıldızlar düşerken,
Yüzüne esmedi mehtap rüzgarı.
Sen naif, sen kırılgan sen yalnızlığın kadını.
Dağ esintisi rüzgarlar,
Dudağında gök mavisi olmuş.
Kim bilir kaç mevsim,
Kaç akşam gözlerinden solmuş.
Benim dağ kokulu gelinciğim,
İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim.
Şimdi kelimelerin bittiği yerdesin,
Acıları gözlerinde toplamışsın,
Biliyorum ki nice kasırgalar esti,
Nice zamanlar yüreğin isyan etti.
Gözlerinde bulutlar yağmurlarla yürüdü.
Benim dağ kokulu gelinciğim,
İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim
Hiç aklına gelir miydim,
Geceleri suskun gündüzleri vurgun,
Mutlu olmak için yarınları beklediğin,
Yüreğini silip yeniden yazdığın
Bir duvar örmüşsün kendinle ben arasında,
Bir adım ötemde yalnızlığın ortasında.
Benim dağ kokulu gelinciğim,
İçimde yaşattığım ah o asi gençliğim
İsmail EROĞLU