Ali Asafoğulları - Hakkında Yazdığı Tanıtım Y ...


Ali Asafoğulları Ali Ö. ASAFOĞULLARI,

1973 İskenderun doğumlu. Edebiyata olan düşkünlüğüne rağmen 1997 yılında Van Yüzüncüyıl Üniversitesinden Veteriner Tekniker olarak mezun oldu.
Henüz lise talebesiyken İskenderun’daki yerel radyolarda şiir ve müzik programları hazırlayıp sundu. Bu uğraşını üniversite yıllarında da sürdürdü. Okul sonrası yine İskenderun’da özel bir TV kanalında spor-haber muhabirliği, haftalık spor programlarının yapım ve sunuculuğunu üstlendi. Ayrıca çeşitli yöresel belgesellere metin yazarlığı ve seslendirme yaptı.


2004 yılında mesleki kariyer yapmak ve dil öğrenmek amacıyla, Moldovya’ya yerleşti. Moldova Devlet Üniversitesinde Rus Dili ve Edebiyatı okudu.
2010 Yılında doğup büyüdüğü şehre yaptığı bir ziyaret esnasında memleketine dönme kararı aldı. Issız yamaçlardaki kayalıklarına dönen bir kartaldı artık o.

Hayatını Antakya’da sürdürmekte olan Ali ASAFOĞULLARI, şiire ortaokulda merak saldı ve daha o yıllarında yazmaya başladı. Çalışmalarını önceleri yakın arkadaşlarıyla daha sonraki zamanlarda radyodan dinleyenleriyle paylaştı. Yazında ufkunu açan en önemli tesadüfü şöyle dile getirir;

‘’1993 yılında Bursa’da, Sönmez İş Sarayının alt katlarındaki sahafları keşfetmiştim. Zaman buldukça gidip oradaki okunmuş kitapları karıştırmak ve ilgimi çekenleri almak beni mutlu ediyordu. Üstelik fiyatlar da uygundu. Yine böyle kitapları karıştırdığım bir gün, elime el kadar birkaç kitap tutundu… Pek bir şeye benzetemedim önce. İsimlerini okudum. Bahar Güneşi, Cankuşum, İpek Kaplı Defter, Güzçiçeği…

Sonra bir sayfa açıldı Cankuşum’dan;

’’Dünyanın en güçlü şairleri, bir gün en güzel şiirlerini, senin karşında yırtarlarsa hayret etme…

Bakışlarını aynaya çevir ve hemen gözlerine bak !

Dünya yuvarlağını, bu satırların sonundaki noktaya sığdırmak, ne derece mümkünse, gözlerinin güzelliğini şiirlere sığdırmak ancak o nispette mümkündür…

Sesini, konuşmanı, gülüşlerini ve fısıltılarını duyanlar, musikinin en güzeline kulaklarını kaparlarsa yine hayret etme; Sesinin ahengini yaratma gücünden öylesine yoksundur şarkılar…
En usta ressamlar seni tanıdıktan sonra fırçalarını bırakırlarsa yine hayret etme; Tanrı’nın yarattığı bir şaheseri, Tanrı’nın yarattığı kullar elbette ki yaratamayacaklardır…

Sen… Tanrı’nın en güzel eseri… Seni Tanrı korusun… ‘’

Cankuşum 1960 - Şemsi BELLİ

Satırlar bittiğinde benim de düşünsel evrenimde yepyeni bir sayfa açıldı… O an hayatım boyunca tanıyabileceğim, kendimden çok şey bulabileceğim en önemli şairi tanıdım sonrasında da Necati Dikmen tarafından Şemsi Belli adını yaşatmak amacıyla kurulan Hasat Sitesini tanıdım’’ Diyor şairimiz.

Değerli şairimiz Ali ASAFOĞULLARI’nın şiir dışında, çeşitli makaleleri ile üzerinde çalıştığı deneme ve romanları da mevcuttur.

Susarız, ayağımız yerden kesilmiş, bulutların üstündeyizdir ve çiçek çiçek bahardır yüreğimiz. Sevdiğimizle yan yana can canayızdır. Öyle bir ruhsal bütünleşmedir ki hiç bir söz tanımlamaya yeterli gelmez hissedilenleri ve susarız… Sadece yüreklerin ve gözlerin konuştuğu yerdir suskunluğumuz. Ali ASAFOĞULLARI “Sen Konuşunca” dizelerinde böyle bir tabloyu gözler önüne seriyor.

Bir an bile ayrı düşsek seninle
Ben susardım...
Susardı yüreğim
Sana... Sesine... Nefesine susardı !

Sen konuşunca;
Ben susardım...
Şırıl şırıl sular akardı, ak köpüklü
Taşların arasından süzülürdü zaman
Anlamazdım,
Vakit, ne tez biterdi...

Sen konuşunca;
Ben susardım...
Dalgalar ahenk içinde çarpardı kayalara
Üstümüze beyaz güller atardı Deniz Kızları
Balıklar mutluluktan uçardı...

Sen konuşunca;
Ben susardım...
İçlenirdi bulutlar
Saçlarımıza yıldız yağardı
Çiçekler açardı sen konuşunca
Mevsim, bahardı...

Sen konuşunca;
Ben susardım...
Susardı, kuşlar-böcekler
Cümle âlem susardı
Bülbüllerse; AĞLARDI...

Sen konuşunca;
Ben susardım...
Melekler yeryüzüne inerdi
Huriler Sırat’ı koşa koşa geçerdi
Afrodit, perilerle beraber, sana secde ederdi...

Yıllar oldu gideli sen!
Ve ben;
Sen gittin gideli
Hem susar... Hem de susarım...
Sana... Sesine... Nefesine...

Ali ASAFOĞULLARI’nın şiirlerini okudukça kelimeleri ya da cümlelerin tesadüfen seçilmediklerini göreceksiniz! Bir mimar titizliğinde inşa edilmiştir her bir kelime. İmge, hayal gücü, duygu yerli yerindedir. Sözcükler arasındaki anlamsal bağlantılarda kopukluk göremezsiniz, ses görselliğine önem verir.
AYRıLıĞıN HüZNü ( KAR)

Utangaç, nazlı bir kız gibi salınır
Ağaçların yorgun, çıplak dalları
Beyaz bir masal başlar önce
Pamuk şekeri taneleri havada
Bir perde dalgalanır yavaştan
Uçuşur da uçuşur gökyüzünde kar
Tel olur
Tül olur
Duvak olur yar...
Ve hep,
Masallar içinde yağar kar...

‘’Dağların doruklarında alabildiğince kar
Dağların eteklerinde alaca kar yığınları’’
Güneşin çehresinde elemli, kör bir bakış
Ve her yıl, gelin olur bu dağlarda kış...

Dışarıda bembeyaz bir hava
Havada bıçak gibi bir ayaz
Ayazda yanaklarımı okşar ılık nefesin
Hava... Ayaz... Nefesin...

Havada kar
Havada tel
Havada tül
Saksıda iki dal hercai menekşe
Bahçede bir beyaz gonca gül
Güllerde esin
Güllerde sesin
Güllerdesin yar...
Ve hep,
Masallar içinde yağar kar...

Döner düşer
Duvak olur dallara
Duvak olur çatılara... Dağlara...

‘’Dağların doruklarında alabildiğince kar
Dağların eteklerinde alaca kar yığınları’’
Güneşin çehresinde elemli, kör bir bakış
Ve her yıl, gelin olur bu dağlarda kış...

Eylül bütün o büyülü, şiir gibi yaz aylarının sonu demek; bir şeylere veda etmek, tekrar gerçek dünyaya dönüş demek, üşüten akşamları ve denizden esas serin rüzgârıyla. Eylül hüzün demek bazen de, güneşin acele kaçışları ve erken kararmaya başlayan akşamlarıyla. Ve Ali ASAFOĞULLARI bu şiirinde Eylül ayının aşklarda açtığı ölümcül yarayı konu etmiş
Eylül
Beklenen mevsimdir ömrüme sümbül
Savrulmuş bir aşkın resmidir gönül
Zamansız ötersin a deli bülbül

Solup hüzne dalar dökülür her gül
Kapıyı çalıp da gelince eylül

Gözlerin elaydı saçların lüle
Düş renginde döner gönlüm hep küle
Kaç kere söyledim arsız bülbüle

Dalında sararıp solar bezm-i gül
Ölümcül yaradır aşka her eylül...

Evet değerli dostlarım, şairimiz Ali ASAFOĞULLARI’nı kısaca olsa da sizlere tanıtmaya çalıştım, şiirlerinden örnekler verdim. Çıktığı bu şiir yolculuğunda kendisine başarılar diliyoruz. Dostluğumuz ve birlikteliğimiz daim olsun. Ve ben Yurdagül ÖZAY TGRT FM’in ‘’Yürüyen Merdiven’’ dinleyicilerine ve bu programı hazırlayıp sunan Zehra Birsen YAMAK ve yayın ekibine selam ve sevgilerimi sunuyorum. Kolaylıklar diliyorum. Haftaya buluşmak üzere…