İrdelemek gerekir en saklı sırları Unutma orman kenarı yeşil kırları Otlayan büyükbaşları koy manzaraya Mevsim ilkbahar ise doyma manzaraya.
Akdeniz sahili ne sıcak ne de soğuk Dolmuş camları nefesten buğulu boğuk Mersin sokakları inler korna sesi Aniden duyulur acı bir siren sesi.
Eskiden diye hayıflanırız hepimiz Şapka çıkarılırken şimdi yok kepimiz Hatırşinas az ve öz bir topluluk idik Sahilleri kum, denizi mas mavi idik.
Portakal bahçeleri limanla iç içe Tarım alanı sulanırken su içe, içe Alın teriyle kokardı feodal bağlar Yaylası yüksekten selam verirdi dağlar.
Tarihi mekânları ayrı bir güzellik Zengin, fakir bulunur iken her özellik Damak tadı nefis yemekleri çok doğal Sözüyle özüyle sadıktı, kalpler doğal.
Şimdi birbirine girmiş eski değerler Ah diye iç çeken cümlelerde meğerler Sahip çıkınız demişti Mustafa Kemal Naçar, bir pişmanlık içinde cümle cemal.
Kapı açık kalırdı seyahat zamanı Buğday tarlalarından gelirdi samanı Hırsız nedir bilmezdi Mersin ve Mersinli Ah ki ah, binler ah ediyor, ah Mersinli! ..
Hangi şiire başlasam suskunum sana Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun Güneşte kavrulan bir kum tanesi Çatlayan dudaklarım oluyor her gece Yağmura suskun yaşamaya suskun Haykırabilsem Belki bir nehir köpürebilir sesimde Silinebilir kuraklığın bütün izleri Upuzun çöller vadileşebilir içimde
Hangi güzelliği özlesem suskunum sana Yürek boşluğunda bir of kadar suskun Özlüyorum seni masmavi Koşuyorum sana bembeyaz Ve kahroluyorum bir anda kapkara Ah oluyorum Of oluyorum Ve susuyorum Oysa haykırabilsem Işık yumağı bir pınar olur soluğum
Hangi türküye uzansam suskunum sana Ağıt ağıt, özlem özlem suskun Tut ki vurulmuşum Aşktan ve kandan bir damla olmuşum Bir saçlarının rüzgarına Bir de ağzının kıyılarına konmuşum Hangi dalga silebilir beni senden Hangi kasırga koparabilir Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum Coşkuların her şahlanışında Sana deprem deprem susmuşum Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum
Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası Sözlerinde baskı yasası yeter Hangi kavgayı özlesem suskunum sana Zafer sabahlarında gece kadar Bayram sabahlarında yas kadar suskun Böyle güzelliklere de Böyle suskunluklara da lanet olsun Al bu suskunluğumu al artık Al ki Bütün gürültüler kahrolsun
19.11.2009 - 12:35
ESKİ MERSİN
İrdelemek gerekir en saklı sırları
Unutma orman kenarı yeşil kırları
Otlayan büyükbaşları koy manzaraya
Mevsim ilkbahar ise doyma manzaraya.
Akdeniz sahili ne sıcak ne de soğuk
Dolmuş camları nefesten buğulu boğuk
Mersin sokakları inler korna sesi
Aniden duyulur acı bir siren sesi.
Eskiden diye hayıflanırız hepimiz
Şapka çıkarılırken şimdi yok kepimiz
Hatırşinas az ve öz bir topluluk idik
Sahilleri kum, denizi mas mavi idik.
Portakal bahçeleri limanla iç içe
Tarım alanı sulanırken su içe, içe
Alın teriyle kokardı feodal bağlar
Yaylası yüksekten selam verirdi dağlar.
Tarihi mekânları ayrı bir güzellik
Zengin, fakir bulunur iken her özellik
Damak tadı nefis yemekleri çok doğal
Sözüyle özüyle sadıktı, kalpler doğal.
Şimdi birbirine girmiş eski değerler
Ah diye iç çeken cümlelerde meğerler
Sahip çıkınız demişti Mustafa Kemal
Naçar, bir pişmanlık içinde cümle cemal.
Kapı açık kalırdı seyahat zamanı
Buğday tarlalarından gelirdi samanı
Hırsız nedir bilmezdi Mersin ve Mersinli
Ah ki ah, binler ah ediyor, ah Mersinli! ..
03.09.2005 - 11:06
SUSKUNUM SANA
Hangi şiire başlasam suskunum sana
Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun
Güneşte kavrulan bir kum tanesi
Çatlayan dudaklarım oluyor her gece
Yağmura suskun yaşamaya suskun
Haykırabilsem
Belki bir nehir köpürebilir sesimde
Silinebilir kuraklığın bütün izleri
Upuzun çöller vadileşebilir içimde
Hangi güzelliği özlesem suskunum sana
Yürek boşluğunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni masmavi
Koşuyorum sana bembeyaz
Ve kahroluyorum bir anda kapkara
Ah oluyorum
Of oluyorum
Ve susuyorum
Oysa haykırabilsem
Işık yumağı bir pınar olur soluğum
Hangi türküye uzansam suskunum sana
Ağıt ağıt, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmuşum
Aşktan ve kandan bir damla olmuşum
Bir saçlarının rüzgarına
Bir de ağzının kıyılarına konmuşum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasırga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum
Coşkuların her şahlanışında
Sana deprem deprem susmuşum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum
Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası
Sözlerinde baskı yasası yeter
Hangi kavgayı özlesem suskunum sana
Zafer sabahlarında gece kadar
Bayram sabahlarında yas kadar suskun
Böyle güzelliklere de
Böyle suskunluklara da lanet olsun
Al bu suskunluğumu al artık
Al ki
Bütün gürültüler kahrolsun
Adnan YÜCEL
Toplam 2 mesaj bulundu