MISRA
Usul usul yağan çiçeklerin bahçesinde
Özgürse kelebekler
Vefasızlarda birgün
Karşılıksız sevecekler…
Ekmek tadında gecelerim oldu benim
Ekmek kadar kutsal ve mukaddes gecelerim
Gençlik yıllarıydı çılgındı üstelik
Alkollede dost olmuştuk artık
Artık dedimde
Hiç düşman olmadık ama
Yemyeşil ağaçlar mavi gökyüzü vardı
Birde senin gözlerin..
Bembeyaz bulutlar görkemli deniz vardı
Birde senin ellerin..
Kırmızı güller zarif kelebekler vardı
Birde senin hayalin..
Bir yolunu bulup İstanbula gitmek gerek.
Üsküdarın en çok deniz gören,
Meyhanesinde sabahlara dek içmek…
Güneşin doğuşunu yarı sarhoş şekilde,
Eminönü vapurunda martılarla izlemek…
Hiç gelmeyeceğini bile bile,
Kavuşmaya umutsuz mülteci gecelerde
Kan sıçramış beynime yüreğim krizlerde
Doğan her yeni günde gözlerinde sürgündü gözlerim
Ayrılmaya korktuğumuz cumaları özledim..
Sen bir yavru ceylansın uzak ülkelerde
Bilmediğim mekanlarda seni beklemek
Ve gelmenin arifesinde çayımın soğumasını izlemek
Duygulandırmıyor artık beni balım
Sen hintlilerden yüreğime kalan miras
Sen unutulmuş birkaç anısın artık
Ancak içimdeki seni tekrar görme arzusu
Bilirmisin bizim oraları,
Hani bizim çocukları
Bir ömrü paylaştığımız arkadaşlar!
Ufakken misket oynardık hani
Hani senin kırmızı topun,
Benimse hayallerim vardı!
Ayrı tuttuk aşkı yüreklerimizden,
Şarap kadehi kadar kırılgandı sevdamız…
Vahşet fışkırıyordu gözlerimizden,
Ekmek kadar mukaddesti davamız…
Merhamet eksik olmazdı üzerimizden,
Yorgun sokak lambalarına yıkık balkondan bakan sarışın
Özlem duyduğum duygularımı sendin çalan
Yıldızların altında kurduğum ufak hayallerim
Kırılmış bira şişeleri, birde yalnızlığım vardı
Seninse omuzdan askılı kırmızı bir bluzun
Kafesteki kuşun ve sardunya saksıları
Yorgunum, yoruldum beklide
Belkide yorgun olduğumu sanıyorum
Bir kahve istiyorum senden
Ne kahvesimi, tabiî ki yorgunluk kahvesi…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!