Birinin elinin tersiyle ittiği,
Öbürünün eriyip bittiğidir
Biri için tükenirken umutlar,
Öteki, başarısını kutlar
Birinin kaybettiğini başkası bulur;
Bulunan sıradanlaşır,
Sen!
Güneşle birlikte yükselen,
Sabahleyin rüzgârla yüzüme doğru esen,
Balkonuma kuşla, yağmurla gelen.
Hasret acısı dindi.
Açtı, susuzdu...
Sofraya baktı,
Tabakta yalnızlık, bardakta efkâr,
Yanında,
Günden güne uzaklaşan yar...
Yenir, yutulur gibi değildi.
Ölünceye kadar ayrılmayacaktık hani...
Ne oldu şimdi?
Yanılmışız...
Hem de ne çok...
Yoksa biz
Adamın yine huysuzluğu tutmuş,
İnsanlığını adamakıllı unutmuş.
Öfkeyle çıkmış bir kere yola,
Zulmediyor sağa sola.
Sen, mazluma merhamet eden
Geçip gidenin mateminde değilim,
Vefasızlığın siteminde değilim.
Dostluğu buldum sanıyorum,
Bundan pek emin de değilim
Ama biliyorum ki artık,
Kayan bir zeminde değilim.
Bakma sen sevgilim huysuzluğuma,
Ben sana bilerek aldandım gülüm;
Çünkü sen şifaydın susuzluğuma,
Göz göre göre, bile bile yandım gülüm.
Güzel sözlerinin hepsi yalandı,
` Gül Destesi ' ile ' Aşk Bestesi'
Gönderildikleri kapıdan kovulmuşlar;
Adrese bir daha bakmışlar,
Şöyle yazıyormuş:
Bakıyorsun ya yüzüme,
Aman dikkat!
Bilirsin
Üzüm üzüme....
(Mart 2004)
Kar ülkesinin düğün mevsimi.
Her gece buz padişahının sarayından
gelinler geliyor,
kimi telaşlı, hüzünlü kimi.
Sessizliğin müziğiyle,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!