Doğaçlama yapsan bir kez de birşeyi,
Hiç düşünmeden sonuçlarını, umarsamayarak
Çorbaya bile uyguladığın
Kâr-zarar analizlerini...
Daha fazla belirsizlik daha fazla kendindelik...
Ne dersin?
Yaşama döndü kurumuş ağaç
Budayınca dallarını.
Neleri budamalı yaşamda, neleri budamalı
Yaşatmak için yitip giden bir aşkı...
Demek yıllardır mutlusun, sevdiğin bir işte,
Aile hayatı desek herşey toz pembe,
Hiç yara bere açan da olmamış kalbine.
Haydi canım sen de,
Ne sıkıcı bir adamsın böyle!
Nuh diyoruz peygamber demiyoruz
Bu kartopu şafaklarında.
Bir yol çiziyoruz kartoplarından
Latin Amerika sokaklarında.
Isıtsın istiyoruz ve serinletsin istiyoruz bizi,
I
“Badem Gözlüm Beni Unut”ma Uzaklaşan Kıyılarda
Dün gece,
Balinaların sırtındaki zıpkınlarla yaralandık seninle.
Boynunu okyanusa uzatmış palmiye
Gölgesi, yosunlara, balıklara düşsün diye
Karalar dar gelmiş ona ya da
Geniş gelmiş okyanus, fazlasıyla.
Serinletmezse de tuzlu su, dallarımı,
Kent dışında geçirdiğin iki gün sonunda,
Yeniden ayak bastığında kentin havaalanına,
Sanki dönmeyecekmişsin de aniden dönmeye karar vermişsin gibi,
Sevindim ya, hayda...
Ve bu şiir, kalkınma düşmanıdır; diyor ki sana,
I
Hatırlamazsın şimdi,
Bizim köydendin sen
Önceki yaşamımızda.
İlk başta karaciğerim tanıklık edecekti,
Aç kaldığım, yalnızca içtiğim molalara yollarda.
Kısa oldu molalar seni ararken,
Ama yine de tanıklık edecekti, ilk başta, karaciğerim,
Organların belleği olsa idi...
Ve dün seni Surp Agop Mezarlığı,
Ve dün seni Evliya Kul Kabristanı,
Ve dün seni Sen Avgustus Maşatlığı
Yapan şey ne idi?...
O ne idiydi ki, bir baştan bir başa aşıverirdi
Rum atlılar, yaz, kış, hazan demeden....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!