Tut ki bülbülsün, halinden anlayan bir gül lazım sana
Bağban oldun amma, sulayacak bir gülşen lazım sana
yanılmış olabilir miyim, bu Leyla mı
Hani uğruna yağmurlar yağdırdığım
Gözlerini görmesem asla tanıyamam
İnsan on yılda bu kadar mı değişir
Öğrenciyim, fena içkiliyim ararım ararım malum yok
Ne fakülte kantini, ne Bornova Parkı, ne Gülgün’ün evi
Terk edilmişim, umarsız ve silahsızım, içim bombok
Hani bir ip bulsam asacağım aha şu ağaca kendimi
Beni de vurdular, hem de göğsümden vurdular
Yağmur, şakaklarımdan yarama damlıyordu
Bakmayın siz, aslında onlar da suçsuzdular
Sanırım herkes anlar bizi
Asla kırmızıda geçmiyoruz, bunu herkes biliyor
Güllerimizi de bıraktık ellerimizden
Bir beklemek gibi bekliyoruz işte artık
Kanunlar, udlardan öğrendi böyle hüzünlenmeyi
Bir ayrılık acısı usul usul sararken bahçeyi
Sahi biz kimden öğrenmiştik rüzgârla sevişmeyi
Bir ayrılık acısı usul usul sararken bahçeyi
Hangi ölüme ağlamalı şimdi bilmem ki
Kaya’ya mı, İlhan’a mı, Sadri’ye mi, Güney’e mi
Ama ben en çok bir babamın bir Sadri’nin gidişine alışamadım
Ya Vahi Öz, Ayhan Işık, Necdet Tosun’a ne demeli
Derdini anlarım o güzelin, çapkınlığımız vardır
Şiir bilmesek de mürekkep yalamışlığımız vardır
Sakinin sunduğu kadeh reddedilmez, günahtır
Bizim de kendimize göre adabımız vardır
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!