Ben de yürüdüm
Konsül Kyros’la aynı sokakta
Erguvan ağaçlarını tanık ettim bu yolculuğa.
Denizlere mor okşayışlar bıraktım.
Balkonlardan sadece birisine baktım.
Uzak ıslak bir ülkede görülen rüyada doğmuş
Eleri bellerine dolaşık
Ruhları dünya ile çapraşık iki aşık aradım…
Biri yoktu
Ötekinin benzi balkon demiri kadar soğuktu.
Ben de girdim Ayasofya’dan içeri
Aziz suretlerinde oyulmuş gözler gördüm
Ve açılmaz
Ve kapanmaz kapılar buldum
Cinsiyetsiz hayaletler
Kara çarşafları ile
Karanlık bir ufuk gibiydiler…
Öptüm erguvanı insanca kaygılarla
Bir yitik uygarsızlık olsun istedim.
Tıpkı bir medusa gibi
Tarihin ta derinine
Baş aşağı gömmek istedim
Bu simsiyah zihniyeti
Biraz hiç kimse
Ve daha çok herkes gibiydim.
Seni istedim yanı başımda
insan oluşuma şaşırdı erguvan ağacı
“hala mı? ” dedi
“hala mı aşk? ”
Trafik dedim
Bir de yalnızlık
Aşk nasıl sığsın bu kalabalığa…
Kayıt Tarihi : 14.4.2010 09:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
'Konsül Kyros' altı yüz yıl önce Bizans'ın İstanbul'unu böyle şiirleştirmiş: ben de ona özendim. bir de KONSÜL KYROS şiiri sayfamda bulunsun dedim. Ben de yürüdüm bu sokakta, durup denize baktım bu balkondan. Asker, rençber ya da imparatordum, ne fark eder! Yaşadım sizin yaşadığınız gibi, kalabalık, gürültülü bir kentin, orasında burasında. Ayasofya'ya girdim kutsal günlerde azizlerin suretlerine baktım taşlara sütunlara sürdüm elimi, ta derinden zamanın akışını dinledim. Şarap içtim denize karşı, kavga ettim, aşık oldum, seviştim. Yitik uygarlıklar, hayaletlere benzer. Yaşamımıza girip çıkarlar, hiç beklemediğiniz anlarda. Bir kitap, bir resim, bir yapı, bir ad, çoktandır unuttuğumuz bir yüz gibidir kalabalıkta. Konuşur birden, uzaktan uzağa, anımsatır kendini.

TÜM YORUMLAR (1)