kanı çekiliyor,
kınından çıkmıyor hoyrat sözüm.
kahpe rengini sıvazlıyor
siyahi göğün, aceleci bulutları..
sancısının kabuğu,
yürek ızdırabını örtmüyor.
yedi düvelin son boranı vuruyor sağrıma..
hatırlıyorum;
sadece karıncaların,
hararetli ayak sesleri duyuluyordu..
bir de göğün tenin de,
çemberin içinde çırpınan,
henüz kanırtılmamış kanatlarımız.
kırık bir notanın kırılgan makamını,
bülbül seslerine giydirir,
çiftetellinin parmak uçlarına asardı ellerimiz.
ellerimiz..
bir ağacın gölgesinde birbirini bulan,
engin dağ inancı..
altı gün de yaratılmış evren de,
ilk üç saniyeye sığmış bir sevda,
gün yüzü görmemiş hevesleri,
yumruğunu sıkmış inançları yerle yeksan eden sevda..
bir kuytu tenhaya râm olmuşken,
tin'imin dilinde ki lâl lugâtıma,
bitâp döşekler serip,
yürek sözünün hiddetini,
sus'un şiddetine kurban ettiğim sevda...
eşiğinde;
bir'i çoğaltmak için ikiye ayırdığım yüreği alıp,
koşar adım geçtiğim gönül hanem ahh!.
ahh, fısıltılarını yakıp küle çevirdiğim sevda hanem..
o evin kapısını iterek girdiğim,
tüm saatleri durdurdum bugün..
çiy düşen sırtımda
andan kalma batıklar;
günün büküldüğü yer de,
sedef kakmalı hareler işlerken tenime,
girdim;
çarpık dallar yansırken yüzüme...
girip, tırpanın ışıldayan keskinliğine gülümsedim,
kedere inecek vakti gözledi bulantılı tırnaklarım.
el meclisinin alem cümlesini ayıran ellerim,
sükûtun kurşuni renkleriyle ufku boyadı..
göğe saldığım,
iplerini sımsıkı tuttuğum gün yüzlü ellerim,
şimdi hep bi uçurtma kesiği..
ellerime kızdım o gün,
ellerime küstüm.
uzun uzun dillenmedim..
konuşmadım,
sustum..
sustum..
sustukça
yaşımdan yaslı sessizliğim
geçti yedi kat göğün teninden,
kâh bulut oldu yağdı kederden
kâh sükût bildi sustu derinden.
sustukça,
hecelerim süzüldü alfabemden
süzülüp döküldü yürek heybemden...
sağır cümlelerden
özü âmâ sözlere düştüm..
düştüğüm sözün,
dizleri yaralı, dizeleri karalı...
satır arasında
gülümsedi masumiyet meleği yanım..
ahh,
elinin sıcağını unuttuğum çocuk,
asılıyor, asılıp, söküp duruyor eteğimin çiçeklerini.
akıp giden heyelanları,
düşeduran heyulası azametli hakikatleri,
amel defterinden düşürüp,
hiçe sayıyor,
yüzgeçlerinden kavradığı gardiyanları,
zihnimin arka avlusunda
güne bırakıyor çocuk,
yakan, kamaştıran güneşe inat,
elinde uçurtma kesiği,
gözlerinde uçurtma süzüntüsü,
bakıyor,
acımıyor çocuk....⚘
özlemcay/
Özlem ÇayKayıt Tarihi : 23.7.2024 23:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!