Uçan Halı Şiiri - Faruk Atıcı

Ey uçan halım
Beni nura götürecek misin?
Nur nedir?
Nur,
Nur O'dur, Ondandır.
Nur kanatsız rüzgarların kandillere üflediği ninni gibi güneşi var edenin melteminden gelen rayihadır.
Bembeyazların karagüğümleri parlatırcasına, bir Afrikalı çocuğun avuç içleri kadar kalaylı, yüreklerin hırıltısını, tesbih tesbih kalbe doldurandır.
Beni inanmazların, düzenbazların, atom ve fiziğin dünyasında ışık hızının üssel tedricatında yüksekliğin sınırına uçuracak mısın?
Cinlerin ve şeytanların cam kadar seffaf bir sınırın ötesinde takılıp kaldığı çekim alanından beni secdeye çağıracak mısın?
Mısır, Portekiz, İspanya, Endülüs'de 600 yıl,
Çöllerden geçen haramilerin paslı jiplerinde, bir madmax filminde, sütü biten annelerin damaklarına nurlanmış katreleri, bulutlardan akıtacak mısın?
Edepsizliğin tül tül örtündüğü bedenlerden sıyırıp fakir ruhumu, şefkatli tüylerinle saracak mısın?
Ey nur kapısı, ey beni deniz seviyesinden yükselten, gökleri ve zamanı alnım secdedeyken büken uçan halım, söylesene seccadem olacak mısın?
Parti başkanlarının saraylarında sehpa sütunlarının altında ezilen senin dokuman değil,
Lanet gecelerde sarhoş naraları çarpışırken, limuzinlerin önüne paspas edilen kırmızı senin değil,
Bir federasyon kütüphanesinde tozlanmış ve avm tuvaletinin kenarına atılmış 3 kişilik mescitlerin nemli kokusu senden değil.
Libya çöllerinde Amerikan işbirlikçisi haydutların çadırlarlarında serilen kumlu dokumalar senin değil.
Bize bu savaşta arza örtü olacak mısın?
Filistine bir çıkın buğday taşıyacak mısın?
Filistinde bebeklerin ağlamaya fırsatı olmadan solan bedenini ısıtacak mısın?
Ruhlar bu alemin seyyahlarıdır, sonsuzluğun deryasında beni ötelere uçuracak mısın?
Beni namazda miraca çıkaracak mısın?
Alnımı Nur denizinde yıkayacak olan kevser havuzuna dalacak mısın?
Ey uçan halım, seccadem olacak mısın?