ölü bir kuşun
iki yana düşen kanatlarında gözyaşı seli
rüzgârların nefesinde uğultulu bir şarkı
tüm ağaçlar şimdi hüzün kusuyor
zamansa aceleci
hiçbir ölünün yüzünü öpmüyor
kapı ayağında üç beş güvercin
havadan sudan konuşuyorlar uzun uzun
yazın güzelliğinden kışın soğuğundan
uzaktan ayağını sürüyerek gelen
kaplumbağa ise evinin
yıprandığından
herkes her şeyi konuşacak konuşsunlar da
ama kimse kimseyi dinlemeyecek nasılsa
sanki sadece kendi dertleri
ali kıran baş kesen
bir çocuk yeni yürüyor yalpalayarak
tülün arkasından bir kadın camdan sokağı kesiyor
çamlar kavakların uzunluğundan dem vururken
karıncalar ufacık bir kırıntının peşinde
parkta gizli bir köşede iki gençse
öpüşmenin sıcaklığında
bekleyip bekleyip sarılıyoruz birbirimize
gidenler ve gelenler için
mezarlıklar ve hastaneler hep soğuk
biri ölmek için biri de yaşamak için
aslında her şey geçici
gam da sevinçte
durup durup düşünüyoruz
neden karpuzlar kavunlardan daha tatlı
kavunlar ise karpuzlardan daha
hoş kokulu
böğürtlenlerse hem mayhoş hem tatlı
hem pembemsi hem morumsu
aralarda bir yerlerde kelebekler uçuyor
arılar ölüyor
kapı ayağında üç beş güvercin
havadan sudan konuşuyorlar uzun uzun
evin haberi yok duvarın kiremitlerin
umurunda değil
pencere önünde cam güzeliyle zerdali ağacı oynaşıyor
güneşin ve yerdeki tekmil çiçeklerin
göz ucunda değil
aydınlık sofada tahtadan eski bir komodin
komodinde kurmalı saat tıkır tıkır çalışıyor
dünyaysa bir başına dönüp dönüp duruyor
dönüp dönüp dursun da
sürekli gece oluyor gündüz doğuyor
gece oluyor gündüz doğuyor
yat kalk yat kalk
çok yorulduk
Tanrı görmüyor
-Tanrı görmüyor-
.....
....................
1209202501:36
Ayşe Uçar
Kayıt Tarihi : 16.9.2025 01:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)