Evrenin iç güzelliğinde bir dünya var, insan uykudan uyandığında gözlerine çarpan çirkinlikten rahatsız bile olsa sevgiden söz ediyor.
Evrenin iç güzelliğinde bir dünya var, insan uykudan uyandığında gözlerine çarpan çirkinlikten rahatsız bile olsa sevgiden söz ediyor. O çirkinliğin içinde şeytan bile olsa sevgi dışında söylenecek söz bulunamıyor.
Türkiye kendine özgü güzelliği olan bir ülkedir. Belki bazılarına göre küçük ama yüreği büyük. Çünkü tarihsel özelliği yanında doğa güzelliğiyle ünlenmesi insanı büyülüyor. Yani insanın içinde sanki nefret tükeniyor. Dünyada yaşayan her insanın içinde kendi Kuranı var. Böyle bir durumda yapılacak tek şey Kuranda yenilik yapmak. Daha doğrusu Kuranı değiştirmektir. İnsan içindeki Kuranı değiştirmezse sevgiden başka hiçbir şeyin olmadığı yere erişebilir mi?
Türkiye’yi sevenlere Ankara’dan sevenlere söylenecek söz tükenmişse, insanın doğası bakım istiyor demektir. Aslında Türkiye bir bütün olarak altın bir ülke, ama kendi kendine yetemiyor. Lider konumunda olanlar bu gerçeği dile getirmedikleri için insan bile yatırım yapmıyor.
Yalnız Türkiye’de yaşanan güzelliklerin dışında geçmişte yaşamış liderler gibi lider yetişmedi. Bu yüzden tek lider egemenliği yaşanıyor. Bunun nedeni de dinin siyasete alet edilmesidir.
Günümüzde Türkiye’de yaşanan yalan, iftira ve fitne sonucu, iç güzelliğin yerini ruhsal kirlilik alınca fitnenin vicdanı eritmeye başladı. Vicdandan sonra insanlık da erirse, sonunda sıcaklık giderek artar ve fırtına esmeye başlar.
Kötü düşünceyi bir yana bırakıp, yapılacak beyin fırtınasında evrende örneği az bulunan Türkiye’nin yaşanabilir ülke olması için kalkınma modeli üzerinde duralım.
Muhtaç olduğumuz güç insanların beyninde vardır.
Türkiye’deki güzelliğin kaynağında öyle bir sıkıntı var ki,
Elmadağ’ında bile olsa mutluluk dert olunca bizi ezer.
Biz ezilmişliğin acısını çektiğimiz sürece mutsuz yaşarız.
Bunun bir başka nedeni de liderlerin çaresiz kalmasıdır.
Ankara’da gezinirken bulutların üstünde yürümeyi düşündüm. Orada uçsuz bucaksız evrenin bir köşesinde yerini alan Türkiye’nin iç güzelliğini konuşalım. Dışa yansımış olan o iç güzelliğin onarılması sonucu dış güzellik de iç güzellik kadar güzelleşmiş. Ancak o güzelliği tadamayan liderler bataklığın dibinde yüzmeye başlamış.
Kendimle konuşa konuşa şu sonuca vardım. İyilerle kötüler karşı karşıya gelince insanlar kötünün iyisini lider seçmişler kendilerine. Türkiye’nin dışa vuran sıkıntısı budur.
Elmadağ’dan kentin güzelliğini seyrederken gördüm ki akıl evrenden daha geniştir.
Ancak liderler aklını yenilemediği için gençken ölmüş ama yaşlıyken gömülenlerle Fatiha okumuş.
İnsan özgürdür
Ama özgür değildir
Cebi delik olduğundan
Sık sık yolculuk yapamadığından yavaş yavaş ölür
Okuma özgürlüğü var
Müzik dinleme özgürlüğü de
Fitne vicdanı eritir
Vicdandan sonra insanlık erir
Sonra ısı artar
Fırtına eser
Vicdanda hoşgörü barınamadığından akıl yavaş yavaş ölür
Bazıları alışkanlığın tutsağı olur
Aynı yoldan gider aynı yoldan gelir
Aydınlanma meşalesi ışık vermediğinden akıl yavaş ölür
Dışa yansımış olan o iç güzelliğin onarılmazsa
Dış güzellik kirlenir
Güzelliğin değerini bilmeyen liderler
Bataklığın dibinde yüzdüğünden akıl yavaş yavaş ölür.
Akıl dilini bilen dünyayı yönetir
Bilmeyen de kendini bile yönetemez
Aşkta ve işte başarısız olur
Akıl daima aktif kullanıcıları sever
Akıl paraşüte benzer
Paraşüt açılmadığında akıl yavaş yavaş ölür
Şunu iyi bilin ki, “aklınıza ne girerse çoğaltarak size geri verir.”
Türkiye’yi sevenlere Elmadağ’dan selamlar
Ya zamanın içinde yaşayın ya da zamanın ötesinde. Zamanın ötesinde yaşadığınız bir hayat vardır o hayat hiç iz bırakmaz.
Ankara’da zamanın içinde yaşayın ki, zaman üzerinde iziniz kalsın!
Ankara evrenin ortasında yanan meşale gibidir. Meşale ne yana dönerse orada aydınlanma vardır. Cehalet meşalesi yanarsa aydınlanma olmadığı gibi aydın Cumhurbaşkanı yolunu kapatır.
Kayıt Tarihi : 13.5.2014 20:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!