Zarif bir sırça testiden kopan
Sevgine muhtacım
Suyu harcamadan taşıyan
Harcamadan gelen,
Harcamadığım sevgine
Nice gıcır düşüncelerim var
İkimiz için.
Bahtı açık yol görünüyor,
Güneşin doğuşunda, derya taşralarında.
Meşe ağacından ocağım,
Ufak bir bahçem var.
Gönül şelalesi çatışıyor
Silahlar konuşmuş
kelimeler kifayetsiz, nöbette.
Sofram'da yer var.
Analar, çocuklar ve adam.
Işıklar sönmüş, karanlık,
Ben yetmişlerin gündüzünü
Doksanların gecesini isterim.
Siyah beyaz gökyüzü sanatına
hasret biçtim.
Bu kargaşa, izdiham, ihtiyar çatılar
semayı âmâ eyledi.
Canlar göçüyor, saçları beyazlamadan.
Sandal ile derya'ya yürüyen canlar,
ölüyor.
Suçsuz, akşamları bitkin halde
ocaklarına sığınanlar,
Muallimler, on altı yaşında talebeler
El pençe divansın,
Mahkum musun ? İnsan mı ?
Nerede medeniyet, haklar
Düşünmek mi ? Onlar yorulurlar
Konuşmayanı, hor görmeye
alışmıştır insanlar.
Kulağıma mırıldayan
Kuş hengâmeleri
Bir serçe bir kumru
Asır olmuş dallar omuzları bükülmüş
Ceviz ağacının, omuzlarında serçe
Göz kırparak nağme söylüyor
Yelkenli geziyor
Denizi olmayan şehrin kıyısında,
Fırtınaya aşina yapraklar söylemiş.
Hareketsiz, süngü gibi insanlar
Yeşil kanlı elma mı susturdular!
Nacizane yüreğim, ahşap
konak.
Karanın sükûneti
Mavinin sedası kadar,
Kurak, muhtaç toprağım var.
İhtiyar çatılar altında,
Sıratın buçuğu, neyleyim
Neyleyim bu çağda acıyı
Çiçekler, ağaçlar değil
Onlar kadar sevebilir mi o denli
Yüreğim semayı.
Aşık olabilir miyim güneşe, bahta



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!