Nelerden vazgeçmedim ki!
Dostumdan, arkadaşımdan, dünyamdan çok defa kendimden bile. Ama kaybettim saymadım vazgeçtiklerimi hiç ve hiç vazgeçmedim kaybettiklerimden. Zira kaybedilenler vazgeçilemeyen, vazgeçile bilenler ise kaybedilmesi göze alınanlardır.
Sen; deniz kokusu burnumda buram buram tüten, mavi gözlü, asil ve mağrur sevgili!
Ne vazgeçmeye ne de kaybetmeye gözümün kestiği, ne kavuşabildiğim ne de hasretine dayanabildiğim. Özlemiyle tükenip, hayaliyle can bulduğum. Dilimden düşmeyen efe türküleri kadar duygulu, denizini namusu gibi koruyan sıra dağlar kadar heybetli, en derin mavilerin derinliklerindeki inciler kadar kıymetlim ve ekmek gibi su gibi gereklimsin…
Demiş ya Yunus Emre “bana seni gerek seni” o en sevgiliye söylemiş,
ben sana söylüyorum işte; bana sen gereksin, başkalarını bu yetim yüreğim neylesin.
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim..
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden