Artık
Eski bir hatırasın artık
Zihnimin kovuklarında yatan
Karanlıkla sırdaş olacak hatıra
Hiçbir ışığın giremeyeceği
Raks ediyordu ceviz ağaçları
Çalarken sonbaharın musikisi
Çıkarıyordu kıyafetlerini ağaçlar
Artık başbaşa kalacaktı rüzgarla dallar
Yokken tepelerde utangaç güneş...
Deveran ediyordu dünya,
İki boynuzun arasında sallanan.
Buzlar dökülüyordu bulutlardan
Tepesine Fin ormanlarının.
Kucaklanmıştı aşılmaz sislerle etraf,
Geyiklerin burnundan yükselen…
Kelebek olmuştu ay bu gece
Konup hasret çeken aşıkların alnına
Eylülün suyundan kana kana içen
Aşkla buharlaşmış sinelerin ortasına
Yanıyordu gece alev alev
Kaçıyordu yorgun dünyanın
Girdaplarından
Güzün konaklarını arayan aşıklar
Kurutmuştu kocaman yaz
Duyguların gür şelalelerini
Harman olmuştu sevda ekinleri
Günah
Meğer gülizarmış günah bataklığının
En dibi
Çıkamazmış insan renklerin huzuruna
Batmadan karanın ayaklarına...
Yorulmak nedir bilmez misin
Hücum etmekten belleğime durmadan
Her yolun sonunda, her ayrımda sen
Benliğime yapıştırılmış yüzün
Zamklarla
Ağaçların gözyaşlarıyla karışık…
Kaplardı etrafı soluksuz bir sis
Kutsal metinlerin sayfalarından çıkan
Sabırla beklerdi And Dağları
Soluk almayan serüvenleri
Machu Picchu’da…
Düğününde kumların rüzgarlarla,
Geliniydin çöllerin destan dillere
Giydiğin nedir garbın karasından
Ey Palmira?
Saklambaç oynardın yıldızlarla
Yaraşmazdı başka bir bedene
Vücudunun ahengiyle dans eden pardösü
Donakalırdı asilzade fraklar
Geçerken güneşi gizleyen şemsiyenle
Avrupai salonlardan, meydanlardan…



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!