Toros’un dorukları dumanla örtülü,
Rüzgâr esiyor, obaların yeli ürkütülü.
Göç yolları uzun, taşlar sert,
Yiğitlerin yüreği korla, kılıçla örülü.
Dadaloğlu çıkar, sesi göğe varır,
Her hecesi dağda yankılanır.
“Ferman padişahınsa,Dağlar bizimdir!"
Ama bilir gönül: zulüm dehşetlidir,
Gurbet yolları çetin ve sessizdir.
Kopuz titrer, telleri yanık,
Her nara bir ağıt, her söz bir anı.
Atlar suskun, kervan ardında kayıp,
Yiğitler düştü, geriye kalan acıdır.
Ey dağlar, dağlar,
Gurbeti bağlar,
Yiğit ölürse
Sözü çağlar.
Obanın ateşi sönse de kül,
Yüreklerde direnir hüzün, dert ve kıl.
Her taşta bir iz, her dere bir anı,
Dadaloğlu sözüyle dillerde yankılanır hâlâ.
Göç yolları kanar, obalar yiter,
Kadınlar ağlar, çocuklar ürker.
Ama her hüzünde bir yiğit direnir,
Her dağ başında Dadaloğlu bekler.
Ey dağlar, dağlar,
Gönlümü dağlar,
Göç gözü yaşlı,
Sözler de ağlar.
Yiğidin sözü kılıçtan keskin,
Her hecesi dağda, taşta, gökte bir işaret.
Zulüm geçer, ferman solar,
Ama yiğidin adı asla unutulmaz,
Obaların sesiyle, rüzgârla, ateşle yaşar.
Dadaloğlu’nun nefesi hâlâ dağlarda,
Her ağıt, her kopuz teli onun yankısı.
Göç yolunda, obanın ardında,
Bir destan yükselir hüzünle, gururla.
Ey dağlar, dağlar,
Yiğit ölürse
Sözü dağlarda
Çağlar ve ağlar.
Kayıt Tarihi : 24.9.2025 03:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!