Tezâkir Şiiri - Baha Arslan

Baha Arslan
1

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Tezâkir

TEKVİN

Asırlar evvelinde hâl’in
Ebrûzeni alemin
Dedi “ Nuh Nebim, yap kendi tekneni
Bu teknenin tasarrufu artık “Ben”im

-Belâ ya Rahim

“kün” dedi yağdı yağmur
tekneye saldı suyu
“yekün”
ahir tarumar, on bin çeşidi rengin.
Asuman çöktü, altına serdi
“Kahhar”, bir kuru zemin

“Kün” dedi durdu yağmur
Asırlar mazide kaldı harab
“Nun” dedi “Ve’l Kalem”
Düştü rahmetin bağrına “Nakş-ı ber âb”

Çekildi sular…

Yafes dedi “baba buradan görünür bir yer var,
Yazayım Rab’bin adını âna, orada bir yer ver”
Dedi Nebi:” oğul, hele çok zaman var
Gördüğün o güzellik nice fatihler ister.”

Yafes hazin, Yafes bîzar
“Ah ki nerede Nakş-ı ber âb?
Diyar o diyar! ”

2

TEBŞİR

“Ekselansları Heraklius, gelen var”
Ve girer bir başı gözü polatlı
Hülyalı surlar içine nurdan kanatlı.
“ Konuş Konstantin’i kavuran atlı”

İşit Heraklius!
“Alemin Vahası” konuşuyor
“Allah’ın Resul’ü Muhammed’den
Bizans İmparatoru Heraklius’a”
İşittin mi nur yağıyor şimdilerde kumlara
Yangına müptela ruhlar vahasına koşuyor

İşit Heraklius!
Müjde var dudaklarda, davet var
Son Resul konuşuyor.
Zinhar kulak tıkama
İşit Heraklius!
Konstantin İstanbul oluyor
İşit Heraklius!
Fatih bir ümmet doğuyor!

3

TESLİM

Bir şiir okunurdu Mehmed’in dudaklarında
Ya şehir onu alırdı, ya o, şehri sonunda:

“İklim-i Rûm ‘da bir kilim dokudu ceddim,
Secde secde, ilmik ilmik, muradımdır cehdim
Buna da tarih düşün, bu düşen tarihe
Bu arz üzerinde şehr-i İstanbul’dur lahdim”

Ve çevrildi anahtar, düştü esareti şehrin
Dilinde bin bir dua şehre girdi Akşemseddin

Avazeyi salınca bir küçük Bilâl
Lâl kubbelerine Ayasofyaların
Kubbeler habbe olup sızar Meryem’in gözlerinden
Tesbihi, tahmidi, tekbiri, tekmili birden
“Ve mâ Rameyte” yi okur Fatihân dillerinden.

4

TEZYİN

“Haşyetimizden şak şak olurdular
biz bu kitabı dağlara indirseydik”

Bildik Ya İlahi
Eteğinde taşlar taşıdı Habibin adıyla kılıç giyenler,
Yazdık tefsirini Kitab-ı Kainatın
En sert taşlar üstüne
Kirpiksi minareler, gözbebeği kubbeleriyle
Diktik Koskoca Kur’an’ı azametle
Dedik; Ya ilâhi hâl diliyle
“İşittik ve itaat ettik”

Eriyen, cel-i sülüs gözleri hattatın
“Kün” dediğin; “Nakş-ı ber âb” üstünde
Hırka güzel, Veysel’in, Ka’b’ın
Kur’an; şehr-i İstanbul üstünde

5

TEMENNİ

“Ya eyyühel müddessir
Küm fe enzir”

“O Belde” sin sen, Haşimî hülyalarla kurulmuş,
Bu sen misin İstanbul, sarhoş yokuşlarda yorulmuş?

Sen müminsin İstanbul, mümin hüzünlü doğar,
Erguvanlar hüznünü böylesi anlatmadı hiçbir bahar.

Kılıfına girdi son sancak, durdu sende zaman
Bir Heyulâ gibi çöktü omuzlarına asuman

Vatanımsın, eğer gönlün doyduğu yerse vatan
Sen şahitsin o güneşe, biz doğmadan batan

Bilmediğimiz bir tarih gömüldü bizden önce
Seni de gömmesinler İstanbul!
Tarihin bile sığdığı Karacaahmet’e.

Baha Arslan
Kayıt Tarihi : 23.4.2006 19:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
ÖNCEKİ ŞİİR
SONRAKİ ŞİİR
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Atiş
    Mustafa Atiş

    Güzel bir İstanbul şiiri okudum. Yüreğinize sağlık. Yarışmada başarılar. Sevgiyle kalın. Mustafa ATİŞ

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Baha Arslan