1925 yılında Konya Ereğli'de dünyaya gelen TEVFİK GÜRBUDAK, sorgu hakimi Tevfik Efendinin torunu ve Ereğli Belediye Başkanlarından edebiyat öğretmeni SUPHI GURBUDAK'ın oğlu. Temel kültürünü ailesinden alan GURBUDAK: İstanbul Erkek Lisesi' nin edebiyat kolundan mezun olmuş; yüksek tahsilini de dış ticaret ve turizm üzerine yapmıştır.Almanca ve Fransızca bilmektedir.
Gel el ele tutuşup şu yamaçları tırmanalım,
Sana ayak izlerini
Ellerinin tuttuğu çam dallarını göstereyim.
İşte uzanıverdiğin yerler,
Uzaklardan aksedenlerse bizim şarkılarımız,
Her birinden ayrı bir hatıra,
Meleklerden güzel bembeyaz yüzü
Maviden eladan yeşilden gözü
Bir birinden güzel gelini kızı
Gönlümü fethetti Bursa güzeli
Omuza attığı ipek şalıyla
Yabancıyız bize gurbet burası,
Bağrımızda kanar hasret yarası,
Buz tutmadan sıra dağlar arası
Dostlar izin verin, gayri gidelim.
Kar bürümüş ulu dağın başını,
Adım fahişe, satılık bir meta,
Kim bilir kaç satıldım,
Kaç erkeğin koynuna girdim istemeden bilmeden,
Bana ‘’fahişe’’ dediler, toplum beni attı sinesinden.
Oysa ben de tertemiz bir bebe doğdum,
Anam kaç uykusuz gece beşiğimi salladır,
Bahçemizde beyaz zambak
Soframızda ballı kaymak
Evimizin direğisin
Sayın Güzide Gürbudak
Kardan temiz senin özün
Ama idik, görür olduk,
Kötürümdük, yürür olduk,
Gönlümüze bir kor düştü
Okur yazar kulun olduk.
Aşık olduk çıktık yola,
Roza bir çiçek, pembe mi pembe,
Hassas mı hassas, ince mi ince,
Saçları ipek gibi,
Gözleri deniz rengi,
Nedendir bilinmez ki,
Ayrı bir sihir saklı bütün güzelliğinde
Bu ülke, ikimize de
Yabancı mı yabancı!
Gurbet, acı mı acı!
İkimiz iki ayrı dünyadan iki ayrı insan
Sen Parisli ’sin,
Bense Anadolu yaylalarından
Bu renklerde ben varım,
Bu sesler benim sesim.
Burada biz bizeyiz,
Ana-kız, baba-oğul, kardeş-bacı
El-ele, kol-kola, omuz-omuza
Savaşta böyleydik, düğünde dernekte böyle,
Yaşam şey?...
Belki de?..
Belki de her şey veya hiçbir şey.
Düşünme!
Düşünme yaşam nedir diye?
Bu gizem çözülmeden ömür gelip geçecek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!