o eski gramofon fatihte değil artık benim içimde çalıyor
hınzır bir uğultuyla dönüyor plak kırık bir cuma'yı anlatıyor
haydarpaşa'nın merdivenlerinde unuttum gençliğimi
o merdivenlerden gidenler bir daha dönmedi biliyorum
artık kimse beklemez beni kadıköy'de
bir zamanlar takım elbiseli bir adamdım ben de
fötr şapkalı bir kadın beklerdi beni iskelede
kütahya çinileriyle süslü o soğan kubbeli binada
gülüşürdük martıların kanat sesleriyle
o sesler şimdi camlarımı yumruklayan bir rüzgâr uğulduyor
artık kimse beklemez beni kadıköy'de
moda'da bir çay bahçesi vardı denize nazır
çocukların kahkahası karışırdı ıhlamur kokusuna
o kahkahalar şimdi bu evin boş odalarında yankılanıyor
bir el tutardım o zamanlar küçücük avucumda kaybolan
o el şimdi telefonunu bile kaldırmaz aradığımda
artık kimse beklemez beni kadıköy'de
bahariye'den bir tramvay geçiyor zilleriyle geceyi yırtarak
sanki benim yalnızlığımı ilan ediyor bütün dünyaya
kallâvi sokağı'nda bir gölge arıyorum boşuna
ne kadınlar sevdim zaten yoktular diyordu şair
ne evlatlar sevdim şimdi yoklar demek daha doğru
artık kimse beklemez beni kadıköy'de
bir ustura ağzında yaşıyorum bu dört duvar arasında
her akşam sisler bulvarı'ndan geçiyor anılarım
bir bardak suda boğuluyorum masamdaki
o billûr bardaklarda içilen bayram şerbetleri nerede
o şadırvan avlularında gülen yüzler nerede
artık kimse beklemez beni kadıköy'de
bazen bir öfke kabarıyor içimde biber gibi bir kahır
kırmak istiyorum bu suskun telefonu bu sağır duvarları
sonra diyorum ki sen misin bu kötümser adam
korkunun krallığı'nda bir tutuklu gibi bekliyorum
belki bir sabah kapımı çalarlar diyorum
artık kimse beklemez beni kadıköy'de
Kayıt Tarihi : 28.7.2025 18:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!