bazen bir soru
ne çok şeye cevap veriyor,
“iyi misin?”
ve sen susuyorsun.
çünkü iyilik bir evi terk etmiş gibi duruyor içinin ortasında.
gidenlerin ardından konuşmak neye yarar,
fotoğraflar en çok gözleriyle ağlar
ve bir çerçevede sıkışan kahkaha
şimdi soğuk bir anıya dönüşmüşse,
kime ne anlatılır?
bir koltuğun yarısı boş artık
ve diğer yarısı sadece bekliyor
gelmeyecek olanın hatırasını
sırtında taşır gibi
usulca.
bazen bir gece
ne çok şeye ev sahipliği yapar:
bir hayalin mezar taşı olur yastık,
duvarlar sana ayna değil,
karanlığın kendisini gösterir.
onlar gittiler.
bir türküde,
bir nefeste,
bir çayın deminde
kaldılar.
biz ise burada,
yağmurun anlatmak istediği her şeyi
susarak anlıyoruz.
elimizden hiçbir şey gelmiyor.
bir dua değil bu,
bir öfke hiç değil
sadece çaresizliğin adı konmamış hali:
birini özlemenin
ve bir daha dokunamamanın
soğuk gerçeği.
sokakta oynayan çocukların sesi
bir an seni onların ismine götürüyor
sonra bir sessizlik,
bir suskunluk,
ve ardından
yalnızlığın bütün gövdesiyle oturması kalıyor omzuna.
bazen bir anı gelir
sana sarılır gibi…
ama kolları yoktur,
senin kolların da boşluktadır zaten
bir teselliye dönüşemez.
ölüm çok şey alıyor insandan
ama en çok da kelimeleri
çünkü sevdiğini kaybeden biri
bir daha aynı harflerle
başka bir cümleye inanamıyor.
yalnızlık dedikleri şey
bir sandalyeyi bile iki kişi oturuyormuş gibi çekmekten geçiyor
bir tabak fazla koymaktan
ve hiçbir sesin “hoş geldin”e benzememesinden…
o yüzden,
bazen sadece bir soru yeter:
“iyi misin?”
ve sen
cevap yerine
bir boşluk bırakırsın.
çünkü o boşlukta
kaybettiklerin oturuyordur hâlâ.
sen hâlâ bekliyorsundur,
onlar hâlâ gelmeyecektir.
ve dünya,
bunu bilip hiçbir şey yapmayacak kadar sessizdir.
biz,
bunu bilip hâlâ yaşayanlar.
…biz,
bunu bilip hâlâ yaşayanlar
bir anın kıyısında durmuş,
suyun üzerine düşen gölgemizi izleyenleriz.
çünkü artık gerçek olan hiçbir şey
bizi eskisi kadar inandıramıyor.
odadaki saat çalışıyor,
ama zaman durmuş gibi
çünkü giden birinin ardından
dakikalar sadece susmayı ölçüyor.
herkes bir gün çekip gidiyor,
ve biz
bir sandalyenin
bir yastığın
bir adın
bir kokunun
yokluğuna alışmakla meşgul kalıyoruz.
sevmek yetmiyor bazı günler,
özlemek acıtıyor çünkü
ve beklemek boşuna
çünkü ne gelen var
ne de unutan.
unutmak demişken…
biz unutmuyoruz aslında,
sadece susmayı öğreniyoruz.
birinin adını andığında
boğazında düğümlenen o sessizlik
unutmak değil,
hatırlamanın başka bir biçimi.
şimdi ne zaman yağmur yağsa,
o sessizlik başlıyor içimde
önce bir rüzgar,
sonra bir bakış
ve ardından
bir eksiklik.
yalnızlık bir masa örtüsü gibi seriliyor her güne
üstünde hiç kullanılmayan tabaklar,
hiç dokunulmayan anılar
ve hiç dönülmeyen yollar…
bir sabah uyanıyorsun,
ve biri hâlâ yok.
dün de yoktu.
yarın da olmayacak.
ama sen yine de
kapıyı bir tık hafif kapatıyorsun,
belki gelir diye…
bir şiir başlıyor mesela
bir çığlık gibi içinden
ama kimse duymuyor,
çünkü herkes kendi acısına kör,
kendi yasına sağır.
“nasılsın?” diye sorsalar
cevap değil,
bir gözyaşı düşer belki yere
çünkü bazı sorular
yalnızca susularak cevaplanır.
ve işte o an,
o tek an,
sen anlarsın:
birini kaybetmek
yalnızca onun yokluğu değil,
kendinin de biraz daha eksilmesidir.
koca dünyada
bir sandalye, bir isim, bir nefes
eksildiğinde
dünya yerinden sarsılmaz belki
ama senin içindeki dünya
bir daha asla eski haline dönemez.
ve o yüzden
bazen bir soru
ne çok şeye cevap veriyor.
ama en çok da
bir daha sorulamayacak soruların hüznüyle
bir şiir bitiyor.
ve bir şiir bitiyor sandığın yerde
aslında bir sessizlik başlıyor yeniden
bir gölgeden,
bir isimden,
bir yokluktan
içine sızan o tarifsiz ağırlıkla.
ama işte,
gökyüzü hâlâ mavi bir ihtimal,
ve acıyan kalp,
hâlâ sevebilecek kadar canlı.
çünkü her ölüm biraz eksiltse de bizi
her hatırlayış da biraz tamamlıyor.
kaybolanların ardından
düşen bir yıldız gibi izliyoruz geceyi,
ve biliyoruz:
karanlık, ışıksızlıktan değil
hatırlamaktan bu kadar derin.
belki bir gün
bir rüzgar eser yine
saçlarımıza değil,
yüreğimize dokunanından
ve biz
bir şarkıda,
bir sokakta,
bir çiçekte
onları yeniden duyarız.
çünkü gitmek var, evet
ama unutturamayan gitmeler de var
ve beklemek,
yalnızca bir dönüşü değil
bir hatırayı diri tutmaktır.
bazen bir soru,
ne çok şeye cevap veriyor:
"iyi misin?"
ve biz
tam cevabı veremiyoruz belki,
ama gözlerimizle diyoruz:
"Yine de…
hala bir şeylerin düzeleceğine inanmak,
bir tür kalma biçimi."
şiir biter,
ama acı geçmez.
acı geçmez,
ama insan alışır.
ve alışmak,
sanıldığı gibi unutmak değil
belki en çok
hatırlayarak yaşamak…
Kayıt Tarihi : 27.7.2025 12:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!