Yanaklarını avucunun içine almış çocuk,
Bir nehrin kenarında,
Gelip geçişini izliyor suyun...
Omuzuna dokunan el,
Değneğim,
Bir taşın soğukluğu ile
Güneşten korktu,
Hiç güneşi görmeyeceğinden korktuğu kadar...
Bir hikâyeden kopmuşluğuyla,
Geceden korktu,
Gözler deli.
Gözler en zengin uyağını.
Kara gözde bulamaz da,
gözü karada bulur kaosunu.
Gözü kara deli delice bir gülümseyişle,
Sarı çiçek,
Babası toprağa aşk şiiri yazarken,
Lerzan gelinciğe kurşun döküyordu rüzgâr.
Aşkı rüzgârdı lerzan gelinciğin
Koruma dürtüsüyle,
Ona lanetler okuyanlara gülümsüyordu.
Kendi ıssızlığının çölünde,
Rastladım bizim meczuba.
Hâl, hatır sorasım geldi,
Ne VAR, ne YOK meczup dedim.
Bir ömür yetmez,
Sandık demiştim sana,
Sandıklarını getirmiştin,
Çeyizin niyetine…
Cicili, bicili,
İçi dolu,
Baktım dekora,
Üzerine bastığım zemin,
İçime can olan nefes,
Kandığım su,
Yandığım ateş,
Kayıp gidiyor zamanın ayaklarının altından...
Âma değil gözü,
Bebeğinde mahfuz,
Yüreğinin zarı gözlerinde,
Delip, geçmesi imkânsız bakışlar...
Sert,
Küfür ile örterim Vesile'nin üstünü.
Dökerim saçarım
İçimde yıllanmış
Paha biçilmez aşk şarabını...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!