İlk girdiğimde oda karanlıktı,
Kendi isteğimle gelmiş olmama rağmen,
İçimde bir an önce arkama bakmadan çıkıp gitme isteği vardı,
Hiç tanışmadığım bir içgüdüm beni buna zorluyordu,
Direnmekten yorgun düştüğüm bir anda odaya geldi,
İlk kez bu büyük güç karşısında ayakta duruyordum,
Tanrı karşımdaydı ve gerçekti…
Yüzüme gülümsedi
Ve sıradan bir insan gibi bana
Odanın duvarlarında birden bire oluşan meyve dallarından meyveler kopardı, büyük çeşmelerden elleriyle içkiler sundu,
Bir ölümlü olarak bunlara alışkın değildim…
Evet Ölümlü bir Tanrıydım ama bize ölümsüz tanrılara yaklaşmamamız salık verilmişti…
Sunduğu meyveleri yedim, içkileri içtim,
Yaptıkları çok özel hareketler olmamasına rağmen bunları O’nun yapması beni şaşırtıyor ve gururumu okşuyordu…
Heyecanlandığımı ve dudaklarımın kuruduğunu hissettim,.
Dinle küçüğüm dedi
Hayatta hep güçlü olmak zorunda kaldım, güçsüzlüklerime kalın duvarlar çekip saklamak, ve zaaflarımı yok saymak, hatta kendimi hayat boyu başka biri gibi yaşamak durumunda bırakıldım, ben bu değilim…
Senin bu işlere bakan bir Tanrı olduğunu öğrendim ve bu nedenle çağırdım, beni asıl benimle tanıştırır mısın?
Bu teklif karşısında ne diyeceğimi şaşırdım, fakat benim bu odaya girdiğimden beri aklımı, beynimi, ruhumu kurcalayan konu bambaşkaydı…
O’nu gördüğüm andan beri uzun yıllardır hissetmediğim,ne olduğunu çok iyi bildiğim muhteşem bir duygu saç diplerimden ayak ucuma kadar beni sarmalamıştı, ne yapacağımı bilemez bir halde söylediklerini dinliyordum, ama onun söyledikleri bana sözlerden çok rastgele sağa sola fırlatılan ateş okları gibi geliyordu.
Dudaklarından çıkan her kelime çok derin yaralar açarak bedenime saplanıyordu,
Bu nasıl bir acıydı, ayrıca neden acıyordu…
Bir saniye bile düşünmeden, onun yanında daha fazla kalmak gibi basit bir amaç uğruna, ne dediyse kabul ettim,
Ne olmamı isterse o oldum,
Hayatımı doğumdan ölümüme dek, ona hediye etmeye hazırdım,
Bir yandan da şaşkındım, kişiliğim, karakterim kendimi öylece bırakmamı engellemeliydi,
Mantığımla hareket etmeliydim fakat bir güç buna engel oluyordu…
Teklifini kabul ettikten sonra kibarca izin isteyip odadan çıktım.
Bu günden sonraki 35 gün boyunca, herkesten gizleyerek, her şeyi göze alarak, oldukça uzun bir yolu yürüyerek aşarak onun uçurumun kenarındaki,
gölgeden yapılmış evine gittim,
Beraber geçirdiğimiz saatler ders saatini andırıyordu.
Ben sadece onun kendini iyi hissetmesi için gökten indirilen bir melek öğretmen,
o da şımarık bir öğrenci…
Her şeye razıydım, öyle ki bir gün görmesem nefesim daralıyor ve o günü ateşler içinde yatakta geçirecek kadar hastalanıyordum…
Başka bir tanımı olamazdı aşktan geberiyordum, belki farkında belki değildi ama çok iyi biliyorum ki bu yaşadıkları onun çok hoşuna gidiyordu.
Sürekli parlayan gözlerle onu seyretmem, yanımda istediği kadar rahat davranması, kendini bulmasına yardımcı oluyordu…
Bütün zayıflıklarını ona fazlasıyla yaşatıyordum, bazen dizlerime yatırıp şefkatle uyutuyor,bazen de saatlerce onu çaresiz bırakıp aşağılıyor,
hiç duymadığı hakaretlerle ruhunu besliyordum, ilk günler direndi, benim küfürlerime küfürle karşılık verdi, ona özel tasarlanan duvarda, dönen büyük çarka elleri ve ayaklarından bağlayıp çarkı döndürüyor ve karşısına oturup seyrediyordum,
Garip ki zevk alıyordum, bunu çok düşündüm, neden hoşuma gittiğini…
Sanırım ipleri çözdüğüm andaki minnet ve şefkatini, o şiddetli sarılmalarını özlüyordum,
Ayaklarıma kapanıp af dilemesi, bağlıyken merhamet dilenmesi, ve bütün bunları bir Ölümsüz bir Tanrının yapması hoşuma gidiyordu…
Ona birkaç kere beni sevip sevmediğini, sevgilim olmak isteyip istemediğini sordum,
Sevgilim var dedi, başka bir gezegene gitmiş dönecekmiş, onu beklediği sürece benimle olamazmış…
Bu konuşma sonrası, yanından ayrıldıktan sonra gözlerim çıkana kadar ağladım,
Sorguladım, nefret ettim ve tekrar geberdim aşktan…
35 günün sonunda bağlanan kişi o olmasına rağmen,
Asıl çözülmez iplerin benim bileklerime sabitlenmiş olduğunu fark ettim, bu görünmez ipler, iyice sıkıyor ve canımı acıtıyorlardı…
Acıyı fark ettiğim an karşısına dehşet dolu, sinirli gözlerle dikildim,
İplerimi aç, madem sevgilim olmuyorsun, gidiyorum…
Yaklaştı, şefkatle saçlarımı okşadı
gitme güzel kadın dedi…
Boş yere hırsla göğsünü yumruklamaya başladım…
O halde çöz beni, söz veriyorum gitmeyeceğim…
Çözmedi…
(Bu hikayenin şiir olmadığının farkındayım ama, paylaşmak istedim,
sabredip okuyanlara teşekkür ederim)
Kayıt Tarihi : 12.12.2010 15:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu bir şiir değil hikayedir.

kaleminiz daim olsun..
TÜM YORUMLAR (4)