Hep böyle sineme mi çekeceğim kırgınlıklarımı?
Hep böyle ruhuma mı gömeceğim kızgınlıklarımı?
Nedenlerden, niçinler den allak bullak oldu dimağım
Sende mi hüsranla yittin söyle gönül salıncağım?
Ne kadar içten ne kadar benden ne kadar bizdendin sen
Ol diyarı aşk mabedi
Nutkun tutulduğu gönül bahçesi
Mucize gerçeği çöz ziyareti
Yaratılanın örtüsüyle gelen nur kıyafeti
Batın duvarlarını yalar günahsız tohum
Korkudur bilirim bir yanı yaşamın
Siyah battaniyelerin altında nüzul serleri gözlerim
Kuma kafaları gömülmüş nefessizleri izlerim
İçmekten korkarlar hakikat suyunu
Menfaatsiz bakan gözler kamaştırır özlerini
Şuayla yol almaktan sakınır cihetsiz sağır yürekleri
Bir lokma nimet ter kana batmış
Dil uzamış vicdan siyah boyanmış
Görmezler ki arif nasıl dayanmış
Ötesi yalnızca ona ayanmış
Tuzu getir bas durdur yarayı
Talan olmuş baharım ellerimde kavrulur
Bu yürek nasıl döngü öteberi savurur
Tarumar olmuş gözler özü için bağırır
Haktan uzanan kökü niyaz ile çağırır
Öyle kolay değil kendini benimsemek
Çok dayandı bıçak tenime
Şahdamarıma kemiğime iliğime
Kim neden diye, diye
Ömür yedim hayat, böyle beyhude
Döndüm dolandım aradım durdum…
Aradığımı bulamamaktan yoruldum
Bırakıp gidiyorsun elem tahtına
Aşiyanlardan yükselir çığlık şu can dağıma
Zerk edilir zülüm lakin işlemez damarıma
Kara bulutlardan dökülür sağanak, elbet kurak bağıma
Hep yalan hep yanlış doğru bilinir
Kederli bakışlarının ardında ki yorgunluk
Bilsen nasıl çağlatıyor hakikat pınarını
Tenine süzülen yaşlar,
Kırılgan mazinin eseri mi?
Nasıl da yürek yakıyor, elden gelmeyenler
Güçlü durmanın bu mu dur bedeli?
O kadar yalnızım ki seninle sensiz
O kadar yorgunum ki böyle çaresiz
Nasıl sığayım söyle Dünyaya
Can merhametsiz tense gayesiz
Dönüp de usulca baktım ardıma
Sessiz savaş verir sıhhatim
Uykuları inler ezaların
Uzanmışken ürpertili ruhum tenimde
Sıyırır gözüm tahtada ki kıymıkları
Dikenli telleri düşününce dolar yüreğim
Savrulur yorgun idelerim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!