Yalnızlığa itildiğim saatler
Yalnızlığı seçtiğim zamanların ardında
Yalnız bırakıldığım vakitler
Yalnızlığı arayışım geldi aklıma
Ne isterim,
Neyi isterim
Ruh halimin adı
Suyun iki yakası…
Zeybekler zeybekolar çalıyor radyomda
Kuzeybatıdan gelen şiddetli sağanakla
Baş edebilme telaşında silecekler
Camdan bir gemide olmaktansa
Hayallerimizi tutunduracağımız bir şambrelimizin kıyısında olmamız;
Engin denizlerin
Nereden
Ne zaman geleceğini bilmediğimiz dalgalarıyla kucaklaşışımızda
Ciğerimize dolan
Yaşagül
Doğunun zorlu koşullarında yaşamaya çalışan Karaağaç ailesinin çocuklarından beşincisi olan Haydar, ata toprağının herkese yetmeyeceğini çok küçük yaşta öğrenmiş, köyünde çobanlık yaparken, büyük şehirlerin hayalini kurmayı henüz öğrenememişti.
Ailesinin en küçük erkek çocuğu idi. Kızları çocuktan saymak pek adetten olmadığından, kendisinden küçük dört kız çocuk olmasına karşın Haydar’a “Evin en küçüğü.” diyerek ilkokulu okuyup bitirmesine izin vermiş olan babası, hayvancılığın da bunca çocuğa yetmeyeceğini anlayınca üç senedir okulunu bitirmiş olan Haydar’ı kasabaya göndermişti. Kızlar onaltısına gelince satılırlardı ama oğlanlara bir ekmek teknesi lazımdı.
Kasabadaki akraba evi de kalabalıktı ama akrabalık ilişkileri gereği eve gelen bu küçük insana yer ayrılacak, yani biraz daha sıkışacaklardı. Sıkıştılar.
O yıllarda ortaokul mezunu olmak demek keskininden köründen bir baltaya da sap olmak demekti.
Başlamak
Yaşamak
Karanlık kavşaklarda
Savrula sıkışa düğümlenmek
Çırpındıkça yorulup
Yoruldukça çırpınmak
Ufuklarımda belireceksin
Dokunulmaz uzak.
Yokluğun boşluğum olacak.
Karanlığın zamanıdır
Mızrabım yasa vuracak.
Ağıtlarım uçuşacak.
Eski mektupları yakmadım hala,
Yatağım taş şimdi haberin var mı?
Sırrımı şiire katmadım hala,
Her mevsim kış şimdi haberin var mı?
Zulümsün zalimsin vur derim sana,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!