İntihar; bedeni öldürme değil, düşünmeyi ortadan kaldırma isteğidir. Yaşamak, fiziki taşınma halidir. Sabah işe giderken arkamda bıraktığım soyut ben, eve döndüğümde sekiz saat boyunca yemeden, içmeden ve hareket etmeden tekli koltukta oturmaya devam ediyor… Bütün gün gezdirdiğim maymun ise akşam yemeği telaşına çoktan başlamış…
Bir ara göz göze geliyoruz koltukta derinlere dalmış benimle. Sorgulamaktan göz akı damarlanmış, kanlanmış ve yorgun… Ağzıma bakıyor! Birazdan yutacağım lokma, düşüyor boğazıma… Yuvarlansın diye su içiyorum. İnsan var olurken kaç kördüğümle bağlanıyor? Kollardaki bu uyuşukluk, yaşamı al aşağı etmemek için mi? Tanımadığım milyarlarca insanı varlıklarından habersiz olduğum için ölü varsayarsam; hepi topu birkaç yüz insanla yaşıyorum… Tramvayda yan yana oturduğum adamı indiğim durakta öldürdüm ben. Sokakta yanlarından geçtiğim tüm insanlar çoktan öldüler… Televizyondaki savaş haberlerinde ölüler savaşıyor… Üzülüp, ağlayacağım; sevinip, güleceğim, birkaç yüz insan ve ben yaşıyor muyuz? Bu girift, muamma, sıkılaştırılmış ilmeğin sadece bir parçası! Yabancılık bu tavrıyla mezarlığı andırıyor. Sadece fark edebildiğim tek gerçek taze mezarlarla üstünde yılların biriktirdiği ot dolu topraklar… Hepsinin içinde ben varım ve yokum! Zaman ise sıcak kan derdine çoktan düşmüş. Ki burada zaman Tanrı olmalı!..
Kayıt Tarihi : 4.7.2025 01:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!