Sana büyük bir sır söyleyeceğim Zaman sensin
Zaman kadındır İster ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
Devamını Oku
Zaman kadındır İster ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
SENİ ÇOK ÖZLEDİK.....
ORTAK KALPLER TÜRKÜSÜ *
TALAT KIRCAN
Sanırım geçen yılın temmuz ya da ağustos ayıydı. Elime Ayhan Çıkın’ın şiir kitabı Zaman Çiçeği geçti. Doğrusu ya,içten,lirik,bu ülke coğrafyasının ve insanının güzelliklerini yansıtan şiirlerin yer aldığı bir kitaptı. O zaman, Hürriyet EGE’deki “Şiirleriniz” sayfasında yayınlanmak üzere Zaman Çiçeği ile ilgili bir yazı yazdım. Ancak daha yazı yayınlanmadan haber servisimizden bir resim ve haber geldi. Bir üniversite öğretim üyesine kalp nakli yapılacağına ilişkin bir haberdi. Haberdeki resme baktığımda yüzü yabancı gelmedi. Belleğimi zorlamama karşın nereden tanıdığımı bir türlü çıkaramamıştım. Özellikle Ege Üniversitesi’nde arkadaşlarım ve tanıdıklarım olduğu için, “Herhalde üniversite’den tanıyorum” dedim. Haberi sayfaya verdik. Birkaç gün sonra da, Zaman Çiçeği ile ilgili yazıyı ve fotoğrafını kullanılması için kitabı, Görsel Yönetmenimiz Nejat Berkmen’e verirken, birden arka kapakta birkaç gün önce nereden tanıdığımı çıkaramadığım kişinin resmini gördüm. Evet, bu birkaç gün önceki habere konu olan fotoğraftaki profesördü. O gün o yazıyı vermedim. Başka bir kitaba ilişkin yazıyı sayfaya koyduk. Ne kadar bekledi bilemiyorum. Bir süre sonra Zaman Çiçeği için yazdığım yazıyı Şiirleriniz sayfasına koyduk.
Birkaç gün sonra tanımaktan gerçekten mutluluk duyduğum insanlardan biri olan şair Profesör Doktor Ayhan Çıkın ile bir telefon konuşması yaptık. Ameliyatı başarılı geçmiş, ayağa kalkmıştı. Uzun uzun konuştuk, bir akşam yürüyüşünde buluşmak üzere de sözleştik.
Günlerden bir gün evine gittim.Üniversiteden dostları vardı. Şiirden,yaşamdan söyleştik. Kemalpaşa’da bir öğleden sonra çayı için sözleştik. Bu arada kendisine yeniden hayat veren, kalbini taşıdığı Cem Canbay için bir şiir yazdığını, bana okumak istediğini söyledi. Ancak öylesine yoğun bir duygu ortamındaydık ki, istemedim. “Hocam” dedim. “Siz gazeteye gönderin, hem ben kendim okuyayım, hem de Hürriyet EGE’de yayınlayalım”.
ÇÖZÜLMEYEN BİLMECE
Bu görüşmeden birkaç gün sonra, Işık Veren Delikanlının Türküsü adındaki şiirini faksladı.(Şiiri aldığım zaman ilk yayınlanacak Şiirleriniz sayfasına vermek üzere bilgisayara geçtim. Ancak yayınlamak kısmet olmadı.Çünkü Hürriyet EGE yayından kalktı.)
Şiiri okuduğumda büyük bir şaşkınlık ve çaresizlik duydum.Çünkü şiir bilincin olduğu kadar, bir yüreğin sesiydi de. Ancak bu, kimin yüreğinin sesiydi. Kısa bir yaşamı soylu bitiren bir gencin mi, yoksa bilinciyle yüreğinin sesini birleştiren usta bir şairin mi? Bu bilmeceyi çözmek için defalarca okudum. Okurken bir ara gözüm saksıdaki hercai menekşelere ilişti. Onları hergün onlarca kez görmüştüm. Belki de yüzlerce kez görmüştüm. Ama hiç bu kadar şaşırmamıştım.
çiçeklerde dolaşan binbir renktir gözlerin
akşamdır,inmiştir günışığı pencerene
çocukluğun koşuşturduğu bir avludur yüreğin
dilsiz, ama gülmesini bilen bir çocuk
dizelerini bir kez daha okudum.Sonra çiçeklerin suretlerine daldım.Bir daha baktım.Ortaları sanırsın ki insan gözü, benim onlara baktığımı anlamış gibi öylece, bana bakıyorlar. “Acaba” dedim, “Bu çiçekler kimin, hangi Cem Canbay’ın gözleri? ”
Bu olaya kadar çalıştığım gazeteye onlarca kez organ nakli haberi koymuştuk. Hepsinde de organ bağışçılarına,ailelerine ilişkin haberlere farklı yaklaşmışımdır. Çünkü bu dünyadan şu veya bu nedenle göçerken,geride yeni yaşamlara olanak tanıyanlara gerçekten saygı duymuşumdur.
Bu kez, yalnızca bir yaşamı sevdiklerine bağışladığı için değil, böyle bir şiirin yazılmasına olanak verdiği için de, Cem Canbay’a ve onun hakkında o kutsal kararı verenlere bir başka saygı duydum.
HİÇ MERAK ETMEDİM
Kim vermiş Cem’in kararın? ..
Hiç araştırıp sormuyorum. Çünkü o yalnızca ‘bir duygu bilgesinin can kardeşi’ değildir artık... Annesi mi, uzanıp saygıyla ellerinden öpüyorum.
Babası mı, uzanıp sevgiyle ellerinden öpüyorum.
Kardeşi mi, uzanıp sevgiyle yüreğinden öpüyorum...
HÜZÜNLÜ BULUTLARIN GÖZYAŞLARI
Kimdir Cem Canbay, hiç araştırıp sormuyorum. Çünkü o, yalnızca Ayhan Çıkın’ın yüreğinde ve şiirinde yaşayan biri değildir artık. Yeni doğmuş bir bebek gibi dünyaya gülendir; bir çiçektir insan suretinde saksımızda bize gülümseyen. Onun içindir ki:Güz geldiğinde, bütün hüzünlü bulutların gözyaşları üstüne yağsın.Kış geldiğinde, bembeyaz karlar üstüne yağsın. Bahar geldiğinde,kuş sesleri ve menekşe kokuları ve dünyanın bütün kır çiçekleri üstüne yağsın. Ve yaz geldiğinde, ulu ağaçların serinliği ve pınar sularının berraklığı üstüne yağsın. 4 mevsim, 7 iklim, 16 zamanda dünyanın bütün ışıkları üstüne yağsın...
KİM Kİ OKUR, ONUNDUR
Bana göre Işık Veren Delikanlının Türküsü, Ayhan Çıkın’ın en güzel şiirlerinden biri. Ancak bu şiir, yalnızca ışık veren, hayat veren bir delikanlının türküsü değil elbette. Bu şiir yalnızca Ayhan Çıkın ya da Cem Canbay’ın yüreğinin türküsü de değil. Benim, senin, onun, bu şiiri okuyan herkesin kalbinin sesidir.Bu, ortak kalplerin ortak türküsüdür...
______________________________________
(*) İzmirİzmir Kent Kültürü Dergisi, Mayıs-Haziran 2002, Sayı: 29, s. 20-21.