Bir gülüşün kalır yalnız
silik hatıran geçerken yanıbaşımdan,
uyanırım düşümden sayıklayarak.
Uzattığın suyu ararım.
Sarısından soğuyarak grileşen
o metal özlem,
kesik bir hıçkırıkla pay eder inancımı.
Ve acılaşır damağımda
annemin siyah üzümden yaptığı reçeller.
Bahçede açan gül
unutur rengini böylece.
Küskün bir eylülü hatırlar.
Arınır lanetli güzelliğinden.
Bir gülüşün kalır diyorum
sığ denizlerin yoksul limanlarından,
takalarla güneşi karşılayan.
İki meraklı martının konukluğuna tanık olur.
İri hantal gövdelerinde çığırtkan seslerini sunarken,
yaşlı ve yorgun bir köpeğe dönüşür zaman.
Isırdığında havlaması ölür.
Yaşamın diyetidir bu bence.
Çünkü senin şavkıyan yüzünde
dinginleşsin diye yeryüzü,
zaman ölmelidir.
Ve çorak topraklarında
pıhtılaşıp kök veren sızılar,
yücelsin diyedir arşa kadar.
Arşa kadar beyazlaşarak...
Dudaklarında kuruyan ay ışığının
kan kırmızısı dağ çiçeği,
sonsuza kırmızı ışıltısını yayar.
Bir çöl akşamında kaybolan
bulur yolunu bilesin.
Açılır boşluğun tanrısına avuçları,
duasında sen varsın.
Bin yerinden yaralı bir savaşçının,
acısını kanırtıp şahlanırken gülüşü,
yenilmekte nedir!
Yalanın cesetleri çürürken
tarihin yanılgısı paklar kendini
suya kavuşur.
Gülüşün diyorum,
o berrak suya benzer...
28.09.2021
Gökhan SarıkayaKayıt Tarihi : 4.11.2021 19:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!