Suskunluk Şiiri - İbrahim Küçüker

İbrahim Küçüker
20

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Suskunluk

SUSKUNLUK

Bir zamanlar adalet, bir nehir gibi akar, Dicle’nin kenarında bir kurt bir kuzu kapsa, o hesabı Ömer’den sorardı.
Şimdi ise kurtlar sürüye bekçilik ediyor, kuzular sessizliğin karanlığında kayboluyor.
Artık haksızlıklar gizlenmiyor; aksine, insanların gözünün içine baka baka yapılıyor.
Ve herkes biliyor, ama herkes duymamış gibi yapıyor.
Bir çağın en derin yıkımı, suskunluktur.

O suskunluğun ardında korku mu var, yoksa çıkarın sıcak nefesi mi?
Kim bilir...
Belki de menfaat, insanın dilini keser, kalbini susturur, vicdanını uyuşturur.
Bir milletin dili tutulduğunda, önce adalet ölür.
Sonra insanın kendisi.

Bir hikâye anlatılır:
Hindistan’ın işgal yıllarında bir İngiliz subayı, sebepsiz yere bir Hintliye tokat atar.
Hintli, onuruna yediremez; yumruğunu kaldırır, subayı yere serer.
O yumruk, bir insanın kendi varlığına attığı imzadır.
Bir insanın “ben hâlâ insanım” deyişidir.

Aradan yıllar geçer.
Aynı subay, aynı Hintliyi bulur.
Ama bu kez Hintli zengindir; servetiyle, konumuyla tanınan biridir.
Subay, yine vurur ona.
Ama Hintli bu defa susar.
Ne gözünü kaldırabilir, ne sesini.
General’in dediği gibi:
“İlk tokatta izzet-i nefsini savundu; çünkü o zaman onuru sermayesiydi.
Şimdi ise izzetini paraya sattı.”

İşte bütün hikâye bu:
Bir insanın izzeti, bir toplumun aynasıdır.
Ve bir millet, onurunu kaybettiğinde, toprağı değil, kendini yitirir.

Bugün bu ülkenin haline bakıyorum.
Bir zamanlar “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem” diyen Mehmet Âkif Ersoy’un torunlarıyız.
Ama artık menfaatin gölgesine sığınmayı meziyet sayıyoruz.
Güce alkış tutmak, adaletin yerine geçti.
İnanç, vicdan ve söz; hepsi birer vitrin süsü gibi.

Cemil Meriç demişti ki:

> “İnsanlar susarak da alçaklaşır.”
Ne acıdır ki bugün, en büyük alçalış sessizlikle geliyor.
Çünkü sessizlik, korkakların değil, menfaatine razı olmuşların yorganıdır.

Sezai Karakoç ise fısıldar geçmişten:

> “Diriliş, önce vicdanda başlar.”
Ama bizim vicdanlarımız uzun zamandır uyuyor.
Ne bir çığlık, ne bir itiraz…
Sanki herkes aynı yorgun rüyanın içinde.

Bir milletin çöküşü tanklarla olmaz.
Vicdanı sustuğunda başlar o çöküş.
Bir zamanlar Dicle’nin kıyısında hesap soran adalet,
şimdi ekranlarda alkışlarla boğuluyor.

Basın, kalemini kılıç gibi kuşanacağına,
iktidarın gölgesinde mürekkebini menfaate buluyor.
Ve “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyen diller,
artık hutbelerde sessizliğin tefsirini yapıyor.

Biliyorum, söz ağırdır.
Ama susmak, daha ağır.
Çünkü her sustuğumuzda, bir parçamız ölür.
Hintli adam ikinci tokatta yere düşerken, sadece bedeni değil,
izzeti de yere düştü.
Biz de her gün, haksızlık karşısında sustuğumuzda
bir parçamızı toprağa gömüyoruz.

Ve bil ki:
“Zulme rıza, zulümdür.”
Bir gün bu sessizlik duvarı yıkılacak.
Ve o gün, vicdanını kaybetmeyenlerin sesi
kayıp bir milletin kalbinden yeniden yükselecek.
Belki o zaman, susmanın değil, konuşmanın bedelini ödemeye razı oluruz.
Çünkü hakikat, ancak bedel ödeyenlerin yüreğinde yaşar

“Bir milletin dirilişi, bir tek insanın doğrulmasıyla başlar....

İbrahim Küçüker
Kayıt Tarihi : 25.10.2025 01:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!