Bir rüzgâr esiyor geçmişten,
Tuzla, adaçayıyla karışmış…
Bir ses, yüzyılların kıyısında
Fısıldıyor kayalıkların kulağına:
Gel…
Uykudaki bir efsane gibi bekliyor Susanoğlu.
Gümüş köpüklerin ardında
Gizli bir kapı var zamanın,
Sabahı altınla mühürleyen
O el değmemiş koylarda.
Ve her gece, ay yükseldiğinde
Sular, eski bir adı tekrarlar derinden—
Duyan olur mu Ek’rem’in izini?
Kumlar, adımların sırrını saklar,
Hiç konuşmadan anlatır geçmişi.
Bir bakışta aşık olur gözler
Sessizce maviye tutunur.
Ne şehir gürültüsü, ne takvim telaşı
Yetişemez buradaki dinginliğe.
Çocukluğunun kayıp terliğini
Bulur gibi olur insan,
Bir taşın altında ya da yosunlu iskelede.
Ve birden, hiçbir şey sormadan
Kalmaya karar verir burada,
Çünkü hatırlar…
Unuttuğunu sandığı her şeyi,
İçine işleyen o eski yazları.
Susanoğlu…
Bir yer değil yalnızca,
Zamanın unuttuğu bir dua belki,
Ya da maviyle büyüleyen bir düş.
Bir adı var ama
Söylemeye gerek yok,
Çünkü gören herkes
Kendi adını fısıldar burada,
Tıpkı rüzgârın dediği gibi:
Gel…
Ekrem Parlak
Ekrem ParlakKayıt Tarihi : 22.5.2025 11:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!